• Sonuç bulunamadı

Günümüzde her ülkede az ya çok ama mutlaka bölgesel farklılıklar vardır. Bölgesel farklılık, ekonomik ve sosyal fırsat eşitsizliği olarak da nitelendirilmektedir. Ekonomik fırsat eşitsizliği farklı bölgelerdeki kişilerin iş bulma, eşit reel ücret elde etme fırsatına sahip olamaması, sosyal fırsat eşitsizliği ise farklı bölgelerde yaşayan kişilerin sağlık, eğitim ve kültürel faaliyetlerden eşit ölçüde yararlanamamaları

şeklinde tanımlanabilir.

88 Hüsnü Erkan, ‘‘Bölgesel Gelişme Stratejileri ve Türkiye’nin Bölgesel Kalkınma Politikası’’,

Gelişme Đktisatı Kuram- Eleştiri-Yorum, (Ed. Tamer Đşgüden, Fuat Ercan, Mehmet Türkay), Beta Yayınları, Đstanbul, 1995, s.230

Bölgeler arası gelişmişlik farklılıkları, kaynakların yetersiz dağılımı ve etkin kullanılamaması, uygun olmayan coğrafi yapı, zor iklim koşulları, iç ve dış pazarlara uzaklık, dağınık yerleşim yapısı ve yatırım eksikliği gibi nedenlerden dolayı oluşmaktadır. Bu farklılıklar az gelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere göç olgusu, işsizlik sorunu, yeni altyapı yatırımlarına duyulan ihtiyaç, kaçak yapılaşma gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bölgesel dengesizliklerin başlıca nedenleri

şunlardır89;

◦ Coğrafi yapı, iklim özellikleri, ◦ Đç ve dış pazarlara uzaklık,

◦ Kırsal yerleşim birimlerinin çok ve dağınık oluşu, ◦ Nüfus artı hızının yüksek oluşu,

◦ Eğitim düzeyinin düşük oluşu, ◦ Bölgeler arası göç,

◦ Yatırım ve hizmet eksikliği,

◦ Özel sektörün kamu yatırımlarının yarattığı ortamdan yararlanamaması, ◦ Đşsizlik,

◦ Altyapı yetersizliği ve kaçak yapılaşma, ◦ Sanayi kuruluşlarının coğrafi dağılımıdır.

Bölgesel dengesizliklerin giderilmesi için bölgesel gelişme politikaları uygulanmaktadır. Đzlenen politikaların ilkeleri ise sosyal karlılık ilkesi, kalkınma kutbu ilkesi, halkın katılımı ilkesi, nüfusun rasyonel dağılımı ilkesi ve geri kalmış bölgelerin ekonomik ve sosyal kalkınması ilkeleridir.

1. Sosyal Kârlılık Đlkesi

Bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi açısından sosyal karlılığı yüksek alanlara yatırım yapmak son derece önemlidir. Hangi sistem benimsenmiş olursa olsun her ekonomide çözülmesi gereken üç önemli sorun vardır. Bunlar:

- Ekonomideki kıt kaynakların üretime katılması yani tam kullanım sorunu, - Kıt kaynakların kişilerin ihtiyaçlarını karşılayacak olan mal ve hizmetlerin üretiminde yer alması yani etkin kullanım sorunu,

- Sahip olunan kaynaklarla üretilen mal ve hizmet miktarının arttırılması yani ekonomik büyüme ve kalkınma sorunudur.

Kâr peşinde koşan girişimciler üretim kararı alırken mal ve hizmet alanı ile işletme ölçeğinin saptanmasını ve işletmenin kurulacağı yörenin seçimini kapsayan karlılık hesapları yapmaktadır. Girişimcinin rasyonel davranışları ile toplum yararı arasında uyuşmazlık çıkabilir yani işletmenin özel yararı ile toplumun sosyal yararı çakışabilmektedir.

Özel sektör kısa dönemde yüksek kâr getiren işlere yönelmekte ve kendine en çok avantaj sağlayan yörelerde faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadır. Özel sektör uzun dönemde verimli olabilen altyapı yatırımlarına yönelmediği ve geri kalmış bölgelere gitmediği için bölgelerarası ekonomik gelişmişlik farklarını azaltacak bu sosyal kârlılığı yüksek yatırımları devlet veya devlete bağlı kuruluşlar gerçekleştirmektedir.

Bölgesel gelişmenin ilk ilkesi, geri kalmış yörelerde kısa sürede olmasa bile sosyal karlılığı yüksek ve ancak uzun vadede ekonomik olabilen yatırımların devletçe yapılmasıdır. Bu nedenle devlet geri kalmış bölgelerde gerek altyapı yatırımlarını gerçekleştirmeli gerekse bu bölgelere canlılık kazandıracak üretken yatırımları teşvik etmelidir. Bölgeye gidecek girişimcilere mali ve vergisel teşvik önlemleri uygulaması yanında bölgenin altyapı yatırımlarını tamamlamalı ve oraya canlılık katacak faaliyetleri doğrudan götürmelidir.

2. Kalkınma Kutbu Đlkesi

Bölgesel gelişmenin ikinci ilkesi kalkınma kutbu ilkesidir. F.Perroux’a göre kalkınma kutbu; ekonomik gelişmenin ülkenin tüm yörelerinde aynı anda başlamayıp en uygun koşullara sahip belirli yörelerde yoğunlaşması ve belirli bir yoğunluğa eriştikten sonra çeşitli kanallar aracılığıyla tüm ekonomiye yayılmasıdır.

Günümüzde yalnızca gelişmiş ülkelerde değil, az gelişmiş ülkelerde bile ekonomik gelişmenin öncelikle belirli noktalarda başlaması düşüncesinden hareketle geri kalmış bölgelerde kalkınma kutbunun yapay olarak yaratılması görüşü ön plana

çıkmıştır. Bu şekilde, bölgesel kalkınma kutbu ilkesi ile geri kalmış yörelerde yapay kutuplar yaratılmaya çalışılmıştır. Bir kutup yaratılırken yatırım çabası tüm sektörlere olmayıp, bölgenin özelliğine göre daha hızlı gelişme şansı olan sektörlere ve ikinci sektöre yani endüstriyel sektöre yöneltilmelidir.

3. Halkın Katılması Đlkesi

Bölgesel gelişmenin üçüncü ilkesi bölgesel kalkınma planlarına halkın katılmasıdır. Bölgesel gelişme politikasının başarısı, yöre halkının politikada söz sahibi olması yani ekonomik ve sosyal ortamın etkin birliktelikleri ile sağlanabilir. Bölgesel gelişme politikasında en etkin rol ise insana aittir. Halk uygulanacak programa katılmadığı sürece programlar halktan uzak bir yönetimin uygulaması olur ve başarı şansı azalmaktadır.

Halkın katılımı, kastedilen, devlet memurları da dahil olmak üzere atama ile görev başına getirilen tüm memurlardan ayrı olarak, bölge halkından bireylerin, bölgesel gelişme faaliyetlerine karar ve uygulama aşamalarında fiili ya da danışman olarak katılmalarıdır. Bir bölge halkı, bölgesel gelişme politikasının hazırlanması ve uygulanmasına sanayi odaları, ticaret odaları ve ziraat odaları başta olmak üzere mesleki odalar, belediye meclisi, bölgesel kalkınma komisyonu, kalkınma düzenleme özel komiteleri vb. gibi geleneksel ya da yeni kuruluşlar aracılığıyla katılabilir. Ayrıca yetkililerin seçiminde söz sahibi olarak dolaylı yönden de katılabilmektedir. Her ülke bölgesel ya da yöresel gelişmeyi sağlamak amacıyla uygulanan plan ve projelere halkın katılımını sağlamak için bölgesel kalkınma ajansları oluşturarak bölge potansiyelini tanıtmakta, bölgede yatırımların yapılması için gereken önlemleri almaktadır.

4. Nüfusun Rasyonel Dağılımı

Bölgesel dengesizliğin ortaya çıkış süreci incelendiğinde önce gelişmeye uygun koşullara sahip bazı merkezlerde kalkınma kutuplarının kendiliğinden ortaya çıktığı görülmektedir. Belirli merkezlerin gelişmesiyle bölgesel dengesizlikler ortaya çıkmaktadır. Gelişme sürecine girmiş bazı bölgeler, öteki bölgeler üzerinde gelişmeyi durdurucu bazı olumsuz etkiler yaratmaktadır.

Bu etkilerin en başında az gelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere yönelen göç hareketi gelmektedir. Bu durum kalkınma kutuplarının bulunduğu yerler olan yoğun nüfuslu bölgelerle nüfus yoğunluğu az olan bölgelerin belirginleşmesini sağlamaktadır. Göç veren bölgede istihdam olanaklarının ve hizmetlerinin azalması yeni göçlerin yaşanmasına neden olur ve her göç, yeni göçlerin oluşmasına zemin hazırlayacaktır.

Nüfus yoğunluğu çok olan bölgeler başlangıçta birçok avantaja sahipken nüfusu belli bir eşiği aşan kentlerde ise bazı dezavantajlar ortaya çıkmaktadır. Belirli merkezlerde demografik birikimin bazı sakıncalarının olması ve az yoğun nüfuslu bölgelerde de sorunların yaşanması nüfusun ülkede rasyonel dağılımının olması gerektiğini göstermektedir. Nüfusun ülkede rasyonel dağılımının gerçekleşmesi ile nüfusunu sürekli yitiren geri kalmış ve giderek gerileyen bölgelerde kalkınmaya elverişli merkezler seçerek, yatırımları bu merkezlere yönlendirerek gelişmekte olan bölgelere gerçekleştirilen göçü engellemek amaçlanmaktadır. Bu şekilde oluşturulan kalkınma kutupları denge metropolü olarak adlandırılmaktadır.

5. Geri Kalmış Bölgelerin Ekonomik ve Sosyal Kalkınması

Bölgesel dengesizliği ortadan kaldırmak ya da azaltmak için uygulanan bölgesel gelişme politikası ilkelerinden sonuncusu ise geri kalmış bölgelerin ekonomik ve sosyal kalkınmalarının sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için kalkınmasına karar verilen bölge ile ülkenin kalkınma ilişkilerinin gözden geçirilmesi gerekmektedir yani bölgesel kalkınma politikası ulusal kalkınma politikasınca saptanan amaçlara erişmeyi planlamalıdır. Bu politika ilkesi ile yalnızca bir ülkenin gelişmiş bölgelerinde sürdürülen faaliyetlerin azaltılarak geri kalmış bölgelere yöneltilmesi değil, az gelişmiş bölgelerin ekonomik kalkınma düzeylerinin yükseltilmesi istenmektedir. Böylece yalnızca az gelişmiş bölgeler değil, tüm ekonomi yarar sağlayacaktır90.

Bölgeler arasındaki dengesizliklerin gidermede etkin araçları seçerken bölgeler arasındaki ekonomik ve sosyal gelişmişlik dereceleri arasındaki göreceli

farkın azaltılmasına ilişkin politika seçiminde bulunulmalıdır. Ülkelerin ekonomik ve sosyal ilerlemelerinin temel kaynağı insanların bilgi, kültür ve sahip oldukları teknik düzeydir. Az gelişmiş bölgede hareketlilik bölgede yaşayan gençlerin eğitim olanaklarının sağlanması, bilgi düzeylerinin yükseltilmesiyle sağlanmalıdır.