Ramazan ayının yaklaşması toplumda sosyal hayatın da değişmesi anlamına gelmektedir. Bu ayın yaklaşması ve halkın Ramazanı daha rahat ve huzurlu olarak geçirmesi için hükümet tarafından bir takım tenbihnameler konulmaktaydı. Bu tenbihler, genelde XIX. Yüzyılın başında ortaya çıkmış olan bu tenbihler bir takım kuralları barındırmaktaydı. Hükümet tarafından tenbihat yapılacağında, mahallenin imamına haber verilir ve akşam ezanına yakın bir zamanda bekçiler “Tenbih var akşam camiye buyurun!”diyerek sopalarını kaldırımlara vurur ve yüksek bir sesletüm
mahalleyi dolaşırdı. Akşam namazından sonra daha önceden duyurduğu tenbihin sırası gelir ve imam efendi tenbihi halka bildirirdi.256
Ramazan ayı gelmeden önce hükümet tarafından belirlenen bazı tenbihnameler halkın bu kutsal ve mübarek ayı huzurlu ve refah bir şekilde geçirmesi için belirlenmektedir. Ramazan günlerinde ve gecelerinde bu aya hürmeten dükkânların, evlerin, sokakların ve ortak kullanım alanlarının temizliğine normal zamanlardan daha fazla itina gösterilmesi gerekirdi. Padişahın şehri teftişi sırasında halkın padişaha karşı
253 Yücel Özkaya, 18. Yüzyılda Osmanlı Toplumu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2008, s. 319 254 BOA, Cevdet, Belediye, nr. 237, 6591, 4778, zikreden, Yıldırım, a.g.t., s .20-21.
255 BOA, MKT. MHM., 310.82. 256 Uslubaş, a.g.e., s 12.
davranış şekli ve hanımların seyir yerlerine hangi günlerde gidebileceği, arabalı arabasız gezintilerde uyulması gereken kurallar bu tenbihnamelerle halka duyurulurdu.257 Bu tenbihnameler Osmanlı toplumunun hayatını nasıl nizam altına alındığının göstergesidir.
2.2.1. Sosyal Konulardaki Tenbihler
Serasker Hüsrev Paşa’nın 1833 yılında İstanbul kadısına yazdığı tenbihnamede temizlik hususunda nelere dikkat edilmesi gerektiğini belirten tenbihnamede: “Bazı
konak ve evlerin duvarlarında çamur sıçraması ve kuruması sonucu pis görüntüler oluştuğu görülmüştür. Pencerelerde top top örümceklerin sarktığı müşahede edilmektedir. Ayrıca kapı ve pencerelerin böyle pis bırakılması çirkin bir görünümden ziyade pek çok hastalığı davet etmekte, görenlerin içini karartmaktadır. “Temizlik imandandır” düsturu doğrultusunda böyle hanelerin en kısa zamanda temiz ve pak bir hale getirilmesi, önlerinin temiz tutulması gerekmektedir.” Denilmektedir.258
Sosyal konularda yayımlanan yayınlanan bazı tenbihnamelerde, halkın hangi yerlere ve hangi zaman dilimlerinde gitmeleri gerektiği hususunda detaylar mevcuttur. Pazar günlerinde kadınların seyir yerlerine gitmeleri yasaklanmıştır. Tenbihnameye göre kadınlar Ramazan-ı Şerifte sokakta ve çarşı pazarda ve topluluk olan yerlerinde saat 11’den sonraya kalmayıp vakitlice evlerine gitmeleri emredilmiştir. Geceleri ise kimsenin sokaklara fenersiz gezmemesi gerektiğini, karagöz oyunlarına giden kişilerin ırz ve edepleriyle o mekânlarda oturmaları gerektiği yazılmaktadır.259
Halktan bir kişinin, imtiyazlı bir kişiye ait olan elbiseyi giymemesi gerektiğini, askeriyeden olmayan kişilerin askeriyenin giydiği elbiseye benzer elbise giymemesini ve bellerine asla kılıç takmamasını, yaka ve kolları kırmızılı ve buna yakın bir renkte elbise giymemesi tenbih olunmuştur. Bazı kişilerin kadınların alışveriş yaptığı mahallerde oturup kadınlara laf attığı hatta kadınlara sarkıntılık yaptığı görülmüştür, böyle kişiler tekrar görülürse cezalandırılacakları ve kadınlarında alışveriş yaptıkları
257 Özlem Olgun, Ramazan Kitabı, Kitabevi Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.15. 258 BOA, İ.DH., 955,75560, 02/N/1302, zikreden, Uslubaş, a.g.e., s.13. 259 Uslubaş, a.g.e., s. 13.
dükkânların içine girmeden dışarıdan alacaklarını söylemesi ve dükkân sahibinin de kadının alacağı eşyayı dışarıya uzatması gerektiği belirtilmiştir.260
Boğaziçi ve Üsküdar’ın seyir yerlerinde kadın erkek karışık grup olarak oturup karşı cinsle muhabbet etmesini engellemek maksatlı herkese belirli seyir günleri tayin edilmiştir. Şöyle ki Boğaziçi’nde kadınlar Cuma günü sadece Küçüksu ve Göksu’ya gidip başka hiçbir seyir yerlerine gitmemesi gerektiği ve erkeklerinde Cuma günü bu yerlere uğramaması gerektiği tenbihnamede belirtilmiştir. Erkeklerin ise Ramazan ayı boyunca sadece pazartesi ve perşembe günleri Üsküdar’da seyir etmeleri uygun görülmüştür. Kadınlar ve erkekler seyir yerlerinden kendi günlerinde 11 den sonraya kalmamaları ve bekçinin onları görmesi halinde cezalandırılacakları belirtilmiştir261
Ramazan ayı boyunca hanımlar gerek gündüz gerek teravihten sonra, kılığına kıyafetine dikkat etmelidir. Eğer uygunsuz vaziyette dışarıda görülen olursa cezalandırılacaktır.262
2.2.2. İktisadi Konulardaki Tenbihler
Tüketim maddelerine konulan fiyat sınırı “Narh” uygulamasıdır. Kontrol altında tutma, sınırlandırma yahut sabit bir fiyatı tespit etme mahiyetindedir. Osmanlı Devleti haksız rekabeti önlemek, hem satıcıyı hem de tüketicinin ekonomisini düşünerek eşya ve yiyecek içeceklere narh uygulaması getirmiştir.263
Çarşı pazarda Ramazan münasebetiyle satılan malların devletin belirlediği fiyatın üzerinde satılıp satılmadığının denetlenirdi. Bu ise Pâdişâhʹın vekîli olan Vezîr-i Âzâmʹın görevlerinin en önemlisiydi. Vezîr-i Âzâm, çarşamba günleri konağındaki dîvân toplantısının ardından, yanına İstanbul kadısı ile muhtesibi de alarak çarşı pazarı dolaşır, denetimlerde bulunurdu..264
Zaman zaman padişah bizzat gerek tebdil kıyafeti gerekse kıyafet değişikliği yaparak halkın arasına karışır, halkı kendi gözetlerdi. Fırınlarda satılmakta olan ekmeğin gramajını, esnafın narh fiyatlarına riayetini bu tebdil gezileri sayesinde
260 Takvim-i Vekayi, Nr. 74, sene 1249(1833), zikreden, Olgun, a.g.e., s. 16-19. 261 Takvim-i Vekayi, Nr. 247, sene 1263(1847), zikreden, Olgun, a.g.e., s.20-21. 262 BOA. Y.PRK. BŞK. 49. 79.1.
263 Sabri Fehmi Ülgener, Zihniyet ve Din İslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlâkı, Der Yayınları, İstanbul, 1981, s.87.
denetlemiş olurdu. Bu gezisi keyfi olmayıp yayımladığı tenbihnâmelerin eksiksiz yerine getirilip getirilmediğini de görme imkânı sunuyordu.265
1807 tarihli belgede Ramazan-ı Şerifin yaklaşmasından ötürü, gerek ekmek, gerekse eşya fiyatlarının inip çıkmaması hakkında konulan narha dikkat edilmesini tenbihleniyor, bu narh defterlerinin ise mahalle imamları ve bakkallara gönderilmesini emrediyordu. Bununla birlikte ekmeklerin de numuneye göre pişirilmesi ve ekmeklerin gramajına dikkat edilmesi gerektiği tenbihleniyordu.266
Ramazan ayı için yapılan ekmeklere hususi olarak dikkat edilirdi. Çünkü ekmek halkın ana gıda maddesiydi. Ramazan ayında fırınlarda pişirilecek olan ekmeğin has undan îmâl edilip beyaz ve pişkin olması ana husustu. Bu yüzden Ramazanda pişirilecek olacak ekmeğin numûnesi Ramazandan önce pâdişâh tarafından incelenir eğer padişah bu ekmeği beğenirse Ramazan için onaylardı. Pâdişâh ekmeğin numunesini inceledikten sonra numuneye uygun olarak ekmek pişirilmesi hususunda dikkat edilmesi gerektiğini Hatt-ı Hümâyûnlarında önemle vurgulardı.267
Ramazan ayı için sarayın has unu Bursa’dan getirilmiştir. Zaman zaman Trakya’dan da getirildiği görülmüştür. İstanbul dışından temin edilen un saraya has olan değirmenlerde özel olarak üretilmiştir. Bazen Bursa’dan alınan un ham maddesi yine Bursa’da miri değirmenlerde öğütülmüştür.268
Ramazan ayı boyunca resmi daireler, öğle vaktine kadar çalışmaktadır. İşlerin aksaması durumunda kalan mesai saatlerini teravihten sonra tamamlamışlardır.269
2.2.3. Dini Konulardaki Tenbihler
Tanzimat’ın İlanından sonra Babıâli tarafından yayınlanan ilânnamede padişahın camilere gelebileceğinden dolayı herkesin umumi yerlerde edep ve hayâ kurallarına uygun şekilde hareket etmesi isteniyor, kadınların ise Ramazan-ı Şerif
265 Uslubaş, a.g.e., s.31.
266 BOA, Hat-ı Hümâyûn, No: 53351, zikreden, Uslubaş, a.g.e., s.14. 267 BOA, Cevdet, Belediye, nr.237.6591, zikreden, Yıldırım, a.g.t., s.21.
268 Arif Bilgin, Osmanlı Saray Mutfağı, Kitabevi Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 182-183. 269 BOA. İ.DH.52/2577.
boyunca Sultanahmet ve Şehzadebaşı camileri gibi büyük camiler dışında başka bir camiye gitmemeleri isteniyordu.270
Herkesin her vakit hele Ramazan ayında camilere giderek cemaatle ibadet etmeleri ve teravih vakti dışında, kimse işi icabı bir yere gidip gelen hademelerden başka kimseler dükkânlarda oturamazlar, ancak teravih namazına gidebilirler.271
Ramazan ayında içki içenlerin cezası çok büyüktür. Meyhanelere sadece gayrimüslimler girebilirdi. Müslümanlar meyhanede yakalanır yahut sokakta sarhoş olarak yakalanırsa çok ağır cezalandırılırdı.272
Ramazan günlerinde devlet daireleri gayri resmi olarak okullar ise resmen öğleye kadar tatil edilirdi. Öğle vakti başlayan faaliyet ikindi vakti sona ererdi. Sofular ikindi zamanı büyük camilere Kur’an-ı Kerim dinlemeye giderlerdi. En gözde camiiler olan Ayasofya, Yerebatan, Bayezit, Fatih gibi camilerdi. Sebebi ise sesi ve okuyuşu en güzel hafızlar bu camilerde mukabele yaparlardı.273
Gerçekten bir mazereti olmayanlar oruca devam edecekler, özrü olanlarda çarşıda herkesin görebileceği bir şekilde oruç bozamayacaklar, eğer aksi bir durum yaşanırsa da bu kişiler cezalandırılacaktır. Bu tenbihleri memurlar büyük bir önemle takip edeceklerdir. Tenbihe aykırı hareket eden kişiler görülürse cezalandırılmaları kararlaştırılmıştır.274