• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Toplumunda Ramazanın Kültürel Açıdan Önemi

1.3. İSLAM DÜNYASINDA ÖZEL GÜN, AY VE BAYRAMLAR

2.1.4. Osmanlı Toplumunda Ramazanın Kültürel Açıdan Önemi

Türk halkı Ramazan ayını, bir dostu, bir misafiri, bir sevgiliyi özler gibi bekler ve Ramazan ayının gelişini de hasretle karşılamıştır. İbadette olduğu gibi, iyilik yapmada, alışverişte, eğlencede ve yeme içmede Ramazanı hakkıyla geçirmiştir. Ramazanın izleri sadece sosyal alanda değil, dilde, kültürde, edebiyat ve sanatta da görülmektedir. Şairler ve yazarlar bu mübarek ay vesilesiyle Ramazanı konu almış, Allah ve Hz. Muhammed(s.a.v.)’in sevgisini duygulu bir şekilde gönüllerde yaşatmayı ve maneviyatın insan ruhuna daha fazla yerleşmesine hizmet eden “ramazaniyye” ler ile insanın doğasında yayılmasını sağlamışlardır.242

239 Doğan-Demirsoy, a.g.e.,s. 7-8. 240 Nerval, a.g.e.,s. 575-583.

241 Salih Gülen, “İmaretlerden İftar Çadırlarına”, Tarihte Ramazan, s.104.

242 Abdülkadir Karahan, “Ramazan Edebiyatı ve Ramazaniyyeler”, Diyanet Dergisi, C.26, Ankara, 1990, S.2, s. 96.

Ramazan ayı divan edebiyatında bir kaside tipi olarak görülen “ramazaniyye”nin doğuşunda önemli rol oynamış, kendine has mazmunlarıyla kasidenin nesip veya teşbib243 denilen başlangıç kısımlarında yer almıştır.244

Şairler Ramazanın güzelliklerinin yanında özelliklerinden de bahseder. Çoğunlukla Ramazanın fazileti, ibadetlerin sevabı, ahiret için müjdeler veren ve ruhlara ferahlık katan beyitler işlemişlerdir. Şeyh Üftade, Bursalı İsmail Hakkı, Niyazi Mısri, Şeyh Ahmed Müslim, Nabi ve daha birçok mutasavvıf şairler şiirlerini hem öğretici mahiyette hem de duygusal ramazaniyyelerle işlemişlerdir. Amaçları ramazanı değerlendirmek, önemini insanlara anlatmak, sevdirmek ve insanları ibadete heveslendirmektir.245

Böyle bir mâh-ı mübârek ola mı mü’mine hiç Şem‘-i ğufrân-ı Hudâ her şeb olur şu‘le-i feşân.246

Enderunlu Vâsıf bu ayın inananlar için en kutlu ay olduğunu, Allah’ın bağışlayıcı ışığının adeta her gece etrafa ateşin ışığını saçan bir güzelliğe dönüştüğünü bu ramazaniyyesinde belirtmektedir.

Ramazan ayında teknik gelişmeler yeterli olmadığından oruç tutacaklar için sahura davul çalınarak uyandırılırdı. Bu görevi genellikle mahallenin bekçisi veya ücret karşılığı tutulan davulcular yapardı. Davulcu, aynı zamanda bu aya özgü hazırladığı manileri söylerdi. Bu manilerin en güzel tarafı, Türk halkının başlıca özelliklerini teşkil eden sevgi, saygı, latife ve nükte dolu olmasıdır.247 Davulcu evin kapısında durur, bir

mani söyler, evin sahibi biraz harçlık verir, sonra aldığı bahşiş sevinciyle bir mani daha söyler. Bu maniler, daha sonra derlenip toparlanıp bir araya getirilerek kitap haline getirilmiştir ve bunlara da “Ramazanname” adı verilmiştir. Birkaç örnek;

243 Teşbib veya Nesip, Din ve devlet büyüklerini övmek maksatlı yazılan kasidelerin yedi bölümünden ilk bölümdür. Şiir yönünden en ağır olan bu bölümde şair, at, kadın, mevsim ve ramazan tasvirleri yapar. 244 Müjgan Cunbur, “Ramazan Ayı ve Edebiyatımız”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, C.4, S 1, Ocak- Şubat 1965, s.29.

245 Karahan, a.g.m.,s. 97.

246 Enderunlu Vâsıf Divanı, (Hazırlayan: Rahşan Gürel), Kitabevi Yayınları, İstanbul, s. 226. 247 Mehmet Kaplan, “Ramazan Edebiyatı”,Millî Kültür, C.1, Yıl: 1, S. 7, Ankara, 1977, s. 38.

Hakk’tan bize geldi ihsan Hakk’ın bize ihsânısın Müşkil işler oldu âsan Hem ayların sultânısın Bu gecemiz ibtidâdır Sen bir saâdet kânısın Ey mâh-ı sultan merhaba Ey mâh-ı sultan merhaba.248

Bekçinin sahur için okuduğu manilerden ayrı Ramazan gecelerinde kahvehanelerde sazlarıyla, sesleriyle halk şairleri koşma, semâi, ve mani atışmaları yapardı. Folklorumuz da yer alan karagöz, meddah hikâyeleri varlıklarını Ramazan gecelerinden almış, Ramazan gecelerine renk katmıştır.249

Mehmet Akif Ersoy’un Ramazan ayı için duygularını “ Ramazan Duası” adlı dizelerinden anlıyoruz;

Yâ Rab, şu muazzam Ramazân hürmetine, Kaldır aradan vahdete hâil ne ise.

Yâ Rab, şu asırlarca süren tefrikadan Artık ezilip düşmesin ümmet ye'se Mâdâm ki verdin bize rûh-ı nevîn Yâ Rab, daha bir nefha-i te'yîd insin.250

Yahya Kemal Beyatlı dizeleriyle o dönemki Ramazanlar ve oruçlu kişilerin doldurduğu sokakların tasvirini yapmış olduğu “Atik Valde’den İnen Sokakta” başlıklı şiirde semtin Ramazan tablosu çizmiş, oruçlu olmayan bir kişinin duyduğu hüznü edebi bir dille yansıtmıştır.251

248 Amil Çelebioğlu, Ramazannâme, M. E. B. Yayınları, İstanbul, 1995, s. 43. 249 Cunbur, a.g.m., s.28.

250 Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Akçağ Yayıncılık, 6. Baskı, Ankara, 2012, s.539. 251 Cunbur, a.g.m., s. 32.

İftardan önce gittim Atik-Valde semtine, Kaç def'a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine, Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti; Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler, Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer; Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları Az çok yakından sezdiriyor top ve iftarı. Meydanda kimse kalmadı artık bütün bütün; Bir top gürültüsüyle bu sâhilde bitti gün. Top gürleyip oruç bozulan lâhzadan beri, Bir nurlu neş'e kapladı kerpiçten evleri. Yârab nasıl ferahlı bu âlem, nasıl temiz! Tenhâ sokakta kaldım oruçsuz ve neş'esiz. Yurdun bu iftarından uzak kalmanın gamı Hadsiz yaşattı rûhuma bir gurbet akşamı. Bir tek düşünce oldu tesellî bu derdime; Az çok ferahladım ve dedim kendi kendime: "Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;

Mademki böyle duygularım kaldı, çok şükür."252

Kültürel mahiyette eserlere de yansıyan Ramazan ayı, kitaplara, gazetelere, dergilere konu olmuş, yaşayış ve uygulanış biçimi olarak insanlara Ramazanı yansıtmıştır.

XVIII. Yüzyılda başkent nüfusunun artmasıyla, şehirde yiyecek, içecek, yakacak temininde sıkıntılar yaşanmıştır. Devlet ihtiyacı karşılamak için elinden geleni yapsa da yinede nüfusun artmasıyla kıtlığın yaşanmasına engel olamamıştır. Taşradan gelen temel gıda maddelerini depolayarak halka normal fiyatından daha fazla miktarda

252 Yahya Kemal Beyatlı, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul Fetih Cemiyeti Yahya Kemal Enstitüsü Yayınları, 16. Baskı, İstanbul, 2002, s. 34-35.

satan vurguncular ortaya çıkmıştır. Ramazan ayının gelmesiyle de ihtiyaç artmış, devlet maddi ve manevi tenbihler koymuştur.253

Ramazan ayı Osmanlı toplumu için ayrı bir öneme sahipti. Halk Ramazan ayına diğer aylardan daha fazla önem verirdi. Bunun için aylar öncesinden temizliklerini yapıp, kilerlerini bir aylık yiyeceklerle doldururdu. Toplu bir şekilde alışveriş yapar at arabalarıyla gıda maddelerini getirirdi. Devlette halkın Ramazan ayına özel olarak yaptığı toptan erzak alışverişi adetine karşı Ramazan ayı gelmeden önlemler almaya başlardı. İhtiyaç duyulan tüketim maddelerinin temininde kolaylık sağlamak ve halk arasında hakkaniyetli bir şekilde pay edilmesi için görevlilere hükümler gönderilmiştir.254

Ramazan ayı gelmeden önce muhtaçları gözetmek, ay boyunca durumu olmayanlara belli bir meblağ para vermek tenbihname ile sabit olmuştur.255