• Sonuç bulunamadı

Mahyâ ve Mahyâcılık

2.6. RAMAZAN AYINDA YAPILAN SOSYAL MERASİMLER

2.6.3. Mahyâ ve Mahyâcılık

Ramazan gecelerinde Selâtîn câmîlerde iki minare arasına gerilen ipler üzerine, kandillerle yazılan yazı veya yapılan resim anlamına gelen “Mahyâ”, Osmanlı Ramazanlarının vazgeçilmez geleneklerinden biriydi.470

Osmanlıʹda ilk mahyânın ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Mahyâ hakkında araştırmalar yapan Süheyl Ünver, Osmanlıʹda mahyânın ilk olarak I.Ahmet döneminde Fatih Câmî müezzini Hattât Hâfız Ahmed Kefevî tarafından 1614 yılında kurulduğunu anlatmaktadır.471

Ancak XVI. yüzyılın sonlarında 1578-1581 yılları arasında İstanbulʹda bulunan ve Ramazan ayını yaşayan ve eserinde anlatan Solomon Schweigger, anılarında şunları aktarır: “Bu ayda iki minare arasına bir ip gerilir. Buna bağlanan kısa ve uzun başka

iplere kandiller asılır ve böylece dolunay ya da hilâl doğmuş gibi bir görüntü oluşturulur. Bu şekilde asılan iki yüz veya daha fazla kandille başka şekiller de yapılır. Çok görkemli görüntüler meydana getirilir.472

Osmanlıda Ramazan ayında Selâtîn câmîlerinde mahyâ yapılmaya başlanmasının yaygınlaşması III Ahmed döneminde başlamıştır. 1133 den 1721 yılına kadar Ramazan ayında sadece Süleymaniye, Sultan Ahmet ve Bahçekapı Vâlide Sultan câmîlerinde minareler arası boşluğu müsait olduğundan dolayı mahyâ kurulmuştur. Diğer câmîlerde ise mahyâ o zamana kadar yoktur. Anadolu Kadıaskeri Feyzullâh Efendiʹnin uğraşlarıyla ve Üsküdar halkının yoğun isteği 1721 senesi Ramazan ayının on sekizinci gecesi Üsküdar Vâlide Sultan Câmîne “Elhamdülillâh” yazılı özel bir mahyâ kurulmuştur.473

468 İstanbulin, Tanzimat’tan Meşrutiyet’e kadar olan dönemde Anadolu’da kullanılan yakası kapalı bir tür erkek ceketidir.

469 Tuna Buğra Hanlı, “Böyleydi Osmanlı’nın Kandili”, Nerede O Eski Ramazanlar, s.87-88. 470 Şemseddin Sâmî, Kâmûs-i Türkî, İstanbul, 1317, s. 1265.

471 Süheyl Ünver, “Mahya ve Mahyacılık”, Göklere Yazı Yazma Sanatı Mahya, İstanbul, 2010, s. 78. 472 Schweigger, a.g.e, s.192

Nevşehirli Damat İbrahim Paşa 1722 yılında yayınladığı bir emirle de İstanbul’da bulunan bütün Selâtîn câmîlerinde mahyâ kurulmasını istemiştir. Bu emirle Eyüp, Sultân Selîm, Sultân Mehmed, Sultân Bayezid, Ayasofya ve Şehzâde câmîlerinde de Ramazan ayında mahyâ kurulmaya başlanmıştır.474

Mahyânın sadece Selâtîn câmîlerinde yapılmasına fermân buyrulmasının sebebi; mahyânın iki minare arasına kuruluyor olması ve sadece Selâtîn câmîlerinde iki minare bulunmasıdır. Osmanlıda hânedân mensupları dışında kimseye iki minareli câmî yaptırma izni verilmezdi. Selâtîn câmîlerinde mahyâ kurulmasına fermân çıktığı zaman Eyüp Câmînin minareleri arası mahyâ kurulamayacak kadar kısa, Üsküdar Mihrimâh Sultân câmînin de tek minareli olduğundan bu iki câmîye mahyâ kurulmaya uygun ilavelerin yapılmıştır.475

Farsçada ay manasına gelen “mah” kelimesinden türediğini ve aylık, Ramazan ayına mahsus şey manasına geldiğini kabul etmek gerekir. Hayy, hayat, ihya kelimeleriyle aynı kökten olan Arapça ‘mahya’ ise zikir meclisi, zikirle geceyi ihya etmek manasına gelir.476

Câmîlerde mahyâ hazırlığı, minareler arasına mahyâ halatı çekmek suretiyle Ramazandan on beş gün evvel başlar ve Ramazanʹın birinden on beşine kadar yazı, bundan sonra resim olmak üzere kurulurdu. Mahyâları kurmak için evvela büyük bir kağıt üstüne iki minare arasındaki mesafeye göre bir ufkî bir çizgi çizilip bunun alt tarafına yazı yazılır. Sonra bu yazının harfleri üzerine münasip ve eşit aralıklarla noktalar konur. Bu noktalar kandillerin asılı bulunacakları yerlerdir. Bundan sonra bu noktalardan yukarı taraftaki ufkî çizgiye birer hat çekilir. Önce bu çizgilerin boyları ölçülür ve her biri için o boyda bir ip hazırlanır. Sonra bu iplerin bir ucuna bir makara ve diğer ucuna bir kandil kutusu bağlanır. İpler bu suretle hazırlandıktan sonra resimde her kandil ipinin yazıdaki haline göre birbiri arasındaki mesafeyi tam bir şekilde ölçülerek o mesafelere düzgün bir uzunlukta iplerle makaralar birbirine bağlanır. Böylelikle mahyâ kurulmuş olur.477

474 Mehmed Râşid Efendi, a.g.e,V, s.440. 475 Ünver, a.g.m., s.79

476 İsmail Kara, “Mahya; Eyle Ramazan-ı Şerif’i İhya”, Göklere Yazı Yazma Sanatı Mahya, s.18-21. 477 Ali Toy, “Mahyâlar”, Altınoluk Dergisi, S.3, İstanbul, 1986, s. 43

Bir aylık mahya için dört-beş yüz kandil gerekmektedir. Bu kandillerin hazırlanması bağlanması fitillerinin yapılması aylarca hünerister. Mahya kandillerinde kullanılan fitiller dere kenarındaki sazlardan özel olarak yapılmaktadır. Bu sazlar alınır, kurutulur, sonra kıl gibi ince elyafa ayrılır. Bu elyaf pamuklara sarılır. Bir Ramazanda on bin fitile ihtiyaç vardır. Günde üç yüz fitilden fazla yapmak mümkün değildir.478

Hazırlanan mahyâyı iki minare arasına asmak için önce karşılıklı iki minare şerefesi arasına kalınca bir ip gerilir. Diğer ipin bir ucu da yazının ilk kandili makarasına bağlandıktan sonra karşı şerefeye bağlı bir makaradan geçirilerek mahyâcının bulunduğu şerefeye uzatılır ve bu gerilmiş olan diğer ipin alt kenarında bolca olarak bağlanmış olur. Gündüzleri iki minare arasında biri gergin, diğeri altta kavisli ve bol olarak görülen ipler olarak dururlar. Her akşam değiştirilen yazılara ait ipler gündüzden takımıyla alınıp şerefeye çıkarılır ve sırasıyla mahyâ ipinin makaralarına takılarak oyazıya ait olan ara ipleri de bağlanır. Gece mahyâ kurulacağı zaman şerefenin kenarında duran bu ipler sırasıyla birer birer alınarak uçlarına birer kandil takıp yakılır ve aşağıya bırakılır. Kandiller yandıkça karşıya giden ve oradaki makaradan geçip gelen minareye doğru gönderilir. Bu suretle evvela yazının baş harfleri sonra ortadaki ve sonrasındakiler yanarak yazı oluşur.479

Minarelerin arasında veya tek minareli camilerde minare şerefesi ile kubbe âlemi arasında kurulan mahyaya “Dış mahya”, caminin içinde ana kubbenin yarıçapının iki noktası arasında, umumiyetle kıbleye yönelen cemaatin bakış yönüne göre kurulan mahyaya ise “İç mahya” denilmiştir.480

Ramazanın on beşine kadar “Bismillah, Merhaba, Safa geldin, Elhamdülillah,

Allah Gani, Muhammed Nebi” on beşinci günde, Dolmabahçe, Nusretiyye ve tophane

gibi, alayın takip ettiği güzergâhta yer alan camilerde gündüzden “Padişahım çok yaşa,

El Muzaffer” mahyaları kurulurdu. Kelime-i tevhid mahyasını kurabilen tek cami

Beyazıd Camisiydi. Çünkü sadece onun minareleri arasındaki mesafe yeterliydi. On beşinden sonrada resimli mahyalar kurulmaya başlanmıştır. Bu resimler; Karanfil, gül,

478 Göklere Yazı Yazma Sanatı Mahya, “Gökte Yazı Nasıl Yazarlar”, s.143. 479 Toy, a.g.m, s. 43-44.

lale, hünkâr kayığı gibi figürlerdir. Gülü kırmızı sapını yeşil kandillerden kurmak, Nusretiyye Camii’nin mahyacısının özel zevkiydi.481

Zaman zaman mahyacılar, yeni mahya motifleri türetmek için gizliden gizliye diğer mahyacılarla yarışırlardı. Birbirlerine göstermeden günlerce arayışla kağıt üzerine yeni şekiller çizerler, biranda mahyalarına işlerlerdi. Görenler farklı olan bu motifleri izlerdi. Cumhuriyetten sonra elektriğin yaygınlaşmasıyla mahya işi de elektrikçilere kalmış mahyacılık ve getirdiği güzel gelenekler sönmüştür.482

Harb-i Umumi zamanlarında minareler arasına anlam yüklü mahyalar kurulurdu. “Hilal-i Ahmer’i unutma”,“Muhacirine yardım ediniz”, “Muhacirini

unutma”, “Yaşasın İstiklal”, “Yaşasın Gazilerimiz”, “Hâkimiyet Milletindir”,“Yaşasın Misak-ı Milli” yazıları bulunan mahyalar kurulurdu.483

Mahyacılık Osmanlı Devletinde maharet isteyen bir iştir. Mahyacı olmak için ise Şurayı Evkaf”ta imtihan olunurdu. Mahyacılar bir ay çalışırlar, on bir ay maaş alırlardı. Fakatmaaşları az bir miktardır. Bu müddet zarfında çırak yetiştirme zorunlulukları vardır. Camilerde de bir mahyacıodasıbulunur. Aynı zamanda bütün yedek ve müstamel alet ve edevatı bu odada bulunur, kalıplar ve kangallar burada saklanmaktadır.484

Mahyacıların bir ya da birkaç kişiden oluşan yardımcıları bulunmaktadır. Baş mahyacı yatsı namazından önce işe başlar ve teravihten çıkacak müminlerin mahyayı zamanında görebilmelerini sağlamak için o zamana kadar işini bitirmiş olurdu.485