• Sonuç bulunamadı

Asr-ı Saadet’te Ramazan

1.3. İSLAM DÜNYASINDA ÖZEL GÜN, AY VE BAYRAMLAR

1.3.7. Asr-ı Saadet’te Ramazan

Bütün dinlerde çeşitli şekillerde oluşan ve tutulan, Hz. Muhammed(s.a.v.) tarafından da tekâmül eden oruç, farz ve İslam’ın en güçlü öğesidir. Ramazan ayının diğer aylara göre belli özelliklere sahip olması, sadece Ramazan ayının Kur’an-ı

178 Umut R. Sazçalar, Yaşayan Tengricilik, Kutlu Yayınevi, İstanbul, 2016, s. 43-45. 179 Sazçalar, a.g.e., s. 45-46.

Kerimde isminin geçmesi gibi özelliklerinden dolayı Hz. Muhammed(s.a.v.)tarafından hem yaşanmış hem de mü’minlerin yaşaması istenmiştir.181

Hz. Muhammed (s.a.v), orucu mümini cehennem ateşinden koruyan bir kalkan olarak nitelendirmiştir. Ramazan orucu hicretin ikinci yılının Şa’ban ayında farz kılınmıştır. Hz. Muhammed(s.a.v.) Medine’ye hicretten sonraki dokuz yılda oruç tutmuştur. Bunların dördü yirmi dokuz, beşi ise otuz gün olmuştur.182

Hz. Muhammed(s.a.v.) hadislerinde, “Allah-ü Teala buyurur ki: Adem oğlunun

bütün amelleri kendisi içindir, ancak oruç ibadeti benim içindir ve onun mükafatını ben vereceğim, biriniz oruçlu olduğu zaman kötü söylemesin, cahillik yapmasın, biri ona kötülük yapacak olursa ben oruçlu kişiyim desin.”183Buyurmuştur.

Hz. Muhammed(s.a.v.)döneminde ayların girişi, yeni hilalin görülmesiyle tespit edilmiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed(s.a.v.) Ramazan hilalinin görülmesi üzerinde önemle durmuş, hilal tespiti yaptıktan sonra oruca başlanmasını, hava bulutlu ise ayın otuza tamamlanmasını istemiştir.184

Hz. Muhammed(s.a.v.)her zaman orucun başlangıç vakti olan sahura kalkarlarmış. Ağız ve diş sağlığına her daim önem veren Resûlullah sahur sonrası ellerini ağzını yıkar dişlerini misvaklamışlardır. Ramazan orucu için niyetin şart olduğunu beyan etmiştir. Oruçlu iken, orucu bozacak ve orucun maneviyatını zedeleyecek her türlü davranıştan uzak durmuşlardır. Bu konuda ashabına tavsiyelerde bulunurlar, azami derecede dikkat göstermelerini isterlerdi. Hatta olumsuz durumlarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini öğretirlerdi. Hz. Muhammed(s.a.v.) iftar etmek için acele edilmesini isterlerdi. İftarda özel bir yiyecek aramaz ne varsa onu yerdi. Akşam namazını kılmadan önce evinde varsa taze bir hurma ilk onunla iftar ederdi. Yoksa kuru hurma oda bulunmuyorsa orucunu birkaç yudum su ile açardı. Orucunu açarken “Allah’ım senin için oruç tuttum, senin rızkınla iftar ettim, bizden bunu kabul et, sen

işiten ve bilensin.” Diye dua ederlermiş.185

181 Fahrettin Aşık, “Hz Peygamberin Ramazan Hayatı”, Diyanet Dergisi, C.26, S.2, Ankara, 1990, s. 51. 182 Kasım Şulul, “Hz. Peygamber Döneminde Oruç ve Ramazan Orucuyla İlgili gelişmeler”, Ramazan ve Oruç, s.31.

183 Aşık, a.g.m., s.51.

184 Ali Çelik, “Peygamberimiz’in Ramazanı”, Din ve Hayat Türk Din Vakfı İstanbul Müftülüğü Dergisi, S.5, İstanbul, 2008, s.31.

Arz, arza yahut mukabele diye adlandırılan “okumak, ezberden okumak, göstermek” anlamlarına gelen ve her yıl Ramazan ayında o zamana kadar nazil olan Kur’an-ı Kerim’in surelerinin Hz. Muhammed (s.a.v.) in Cebrail’e, Cebrail’in de Hz. Muhammed(s.a.v.) e okumasıdır. Ramazan ayında her gece Allah’ın iki elçisi bir araya gelip mukabele etmişlerdir. Ramazanın sonunda da Kur’an-ı Kerimi hatmetmişlerdir. Her yıl iki defa yapılan bu karşılıklı okuma Hz. Muhammed(s.a.v.)in vefat edeceği yıl iki defa yapılmıştır. Cebrail’in o yıl iki defa arzı gerçekleşmesiyle Resul-ü Ekrem vefatının yaklaştığını sezmiştir.186

Farz olan ve genelde verilmesi Ramazan’a denk gelen zekât ise farz aynı zamanda sünnettir. Yapılan her farzın Ramazan ayında yetmiş misli yazılacağından, zekât genelde bu ayda verilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.)de elinden geldiği kadar bu konuda cömert davranmıştır.

Sözlükte “rahatlatmak, dinlendirmek” manasındaki tervîha kelimesinin çoğulu şeklinde olan terâvîh, sadece Ramazan ayına mahsus olarak yatsı namazından sonra kılınan namazı ifade etmektedir.187Her dört rekâtının sonunda bir miktar oturulup

dinlenildiği için “teravih namazı” denilmiştir. Nafile bir ibadet olup sekiz, on, on iki, on sekiz, yirmi rekât olarak kılınabilir. Ramazan ayının bir sünneti olup gündüz oruç tutmayanlar da yatsıdan sonra teravih namazını kılabilir.188Hz. Muhammed(s.a.v.)

tarafından “Kıyam-ı Ramazan” Ramazan namazı olarak adlandırılan teravih namazı189Ramazan gecelerinde ise Asr-ı Saadette cemaatsiz olarak kılınmıştır. Hz.

Muhammed(s.a.v.) bu namazı iki yahut üç defa cemaate kıldırmıştır.190Ashabını teravih namazı kılma hususunda teşvik etmiştir.

Bir aylık orucun son on gününde Hz. Peygamber(s.a.v.) halktan tamamen uzaklaşır, fazlasıyla hakka bağlanmıştır. Kendisini bütün varlığıyla ibadete vermiştir. Aile hayatından ayrılarak mescidin uygun olan bir köşesine çadır kurar geceli gündüzlü ibadete dalarmış. Zaruri hacetlerinin dışında dışarıya çıkmazmış. Bu tarz ibadetini vefatı yılına kadar her Ramazan aralıksız devam ettirmiş son yılında da yirmi güne çıkarmıştır.

186 Şulul, a.g.m., s. 34-35.

187 Saffet Köse, “Teravih”, DİA, C.40, 2011, s.482. 188 Altuntaş ve Karagöz, a.g.e., s. 27- 29.

189 Kamil Miras, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi, C.4, Emel Matbaacılık, Ankara, 1985, s. 70.

Bu olaya “itikâf” denmektedir. Geçmiş peygamberlerden kalma bir sünnet olup Bakara suresinin yüz yirmi beşinci ayetinde “İbrahim ve İsmail’e beytimi, ziyaret edenlere ve

itikâf edenlere, rükû ve secde edenlere, saygı gösterin ve onları temiz tutun.”191

Şeklinde geçmektedir.

Diğer aylardan daha ziyade ibadete ağırlık veren Hz. Muhammed(s.a.v.) “Savm-ı Visal” denilen oruç çeşidini de yerine getirmiştir. Savm- visal denilen oruçta geceyle gündüzü birbirine ilave edilerek oruç vakti uzatılıyor. İftar vakti geldiğinde iftar edilmeden diğer günün orucuna niyet edilir. Peygamber Efendimiz(s.a.v.) ümmetine “Siz yapmayın çünkü ben Rabbim tarafından yedirildim.” Diye buyurmuştur. 192

Bayram günü ise Hz. Muhammed(s.a.v.)in sünnetini Enes Bin Malik;“Resulullah Ramazan bayramının olduğu gün birkaç tane hurma yemeden

bayram namazına çıkmazdı. Bu hurmaları tek adetli (bir üç beş şekline) yerdi.“193diye

bahsetmiştir.

İlk Ramazan bayramında Hz. Peygamber(s.a.v.) musallaya (namazgâh) çıkarak, ilk kez ezansız ve kamet getirmeden önünde bir mızrak dikili vaziyette namaz kıldırmış ve ardından hutbe okumuştur. Ayrıca Ramazan bayramında hurma gibi tatlı bir şey yenilmesini, kurban bayramında ise ilk olarak kurban etinden yenilmesini, namaza mümkünse yürüyerek gidilmesini ve dönüşte farklı bir yol seçilmesini, çokça sadaka dağıtılmasını ve fitrenin namazdan hemen önce verilmesini, namaza giderken ise tekbir getirilmesini buyurmuştur.194