• Sonuç bulunamadı

1.3. İSLAM DÜNYASINDA ÖZEL GÜN, AY VE BAYRAMLAR

1.3.4. Kandil Geceleri

İslamî gelenekte Mevlid, Regaib, Berat, Miraç ve Kadir Gecesi olmak üzere beş ayrı gece kutsal kabul edilir. Bu geceler kandil gecesi olarak kabul edilir ve kandil geceleri olarak kutlanır. Bu gecelere kandil geceleri denmesinin sebebi; Osmanlı padişahı II. Selim döneminde yapılan kutlamalarda, camilerin kandillerle aydınlatılması geleneğine dayanmaktadır.121

Mevlid kandili; Hicrî takvimde Rebiü’l-evvel ayının on birinci gününü on ikinci güne bağlayan gecedir. Hz. Muhammed(s.a.v.) in dünyaya geldiği gecedir. Doğum manasında ‘mevlid’ kelimesi kullanılmıştır. Bu gecede çeşitli mucizelerin gerçekleştiği ifade edilse de asıl önemli olan, Allahû Teâlâ’nın kendisini âlemlere rahmet olarak gönderdiğini ifade ettiği Muhammed Mustafa(s.a.v.)in dünyaya gelişinin canlılığını korumaktır. Bu anma merasimlerinde Hz. Muhammed(s.a.v.)e salât ve selamlar getirilerek, O’nun örnek şahsiyetinden, davranışlarından bahsedilir.122

Regâib Kandili; kamerî aylardan, üç aylar olarak tabir edilen Recep-Şaban- Ramazan aylarından olan Recep ayının ilk cuma gecesidir. Tabiatıyla bu birinci günün gecesine denk gelebileceği gibi yedinci günün gecesine de denk gelebilir, aralarında herhangi bir fark yoktur. Anlamı ise, Hz. Muhammed(s.a.v.) in anne rahmine düştüğüne andır.123

Mi’raç Kandili ise Recep ayının yirmi yedinci gecesi kutlanmaktadır. Bu gecede Hz. Muhammed(s.a.v.)in yaşadığı İsrâ ve Miraç olaylarının gerçekleştiği ve beş vakit namazın bu gecede Müslümanlara farz kılındığı, Allah’ın rahmetinin bolluğunun müjdelendiğine inanılmaktadır.124

Berat Kandili; üç aylardan ikincisi olan Şaban ayının on dördüncü gününü on beşinci güne bağlayan gecede kutlanmaktadır. Bu gecede Müslümanlarca af, mağfiret ve bağışlanma olduğuna inanılmaktadır. Bu gece her insanoğlunun kaderlerinin çizildiğine inanılır. Bu gece yapılan ibadetlerden sonra dualarda güzel dileklerde bulunulur.125

121 Cengil ve Tekin, a.g.m., s.43.

122 Ahmet Özel, “Mevlit”, DİA, C.29, İstanbul, 2004, s. 275-279. 123 Hamdi Tekeli, “Regaib”, DİA, C.34, İstanbul, 2007, s. 535-536. 124 Salih Sabri Yavuz, “Mirac”, DİA, C.30, İstanbul, 2005, s. 132-135. 125 Halit Ünal, “Berat”, DİA, C.5, İstanbul, 1992, s. 475-476.

Kadir Gecesi; Ramazan ayının son on günü içinde herhangi bir güne gizli olduğuna inanılan, inanışa göre Ramazan ayının 27. gecesine rastlayan gece olup Kur’ân-ı Kerîm’in indiği gece olarak da kabul edilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de Kadir suresi de vardır. Bu gece için “Bin aydan daha hayırlıdır’ ifadesi kullanılmaktadır.126

1.3.5. Aylar

Hicri takvime göre belirlenen aylar on iki tanedir. Bunlar; Muharrem, savaş haram olduğu için “haram kılınmış” manasında Muharrem denmiştir. Safer, bu ayda insanların ellerinde malları, evlerinde yiyecek içeceği kalmadığı, seferlere çıktıkları için böyle isimlendirilmiştir. Rabîu’l- Evvel, Safer ayında yaptıkları faaliyetlerinin sonuçlarını bu ayda aldıklarından dolayı böyle isimlendirmişlerdir. Rabi; verimlilik, bereket demektir. Rabîu’l-Âhir, mahsulü toplamanın son günleri olduğu için böyle isimlendirilmiştir. Cumâde’l Ûlâ, bu ayda fazla soğuktan sular donduğu için böyle denmiştir. Cumâde’l- Âhir, suların donmasının son ayıdır. Receb, bu ay büyük saygı göstermek amacıyla bu isim konmuştur. Şa’ban, bu ayda savaş ve saldırıların çok olmasından ve gruplara ayrılıp savaşlar düzenlendiğinden böyle isimlendirilmiştir.

Ramazan, bu ayda çok şiddetli sıcaklar yaşandığından bu isim verilmiştir. Şevval,

develer bu ayda hac için yüklenir ve kuyruklarını kaldırarak yürür. Bu sebepten böyle nitelendirilmiştir. Zi’l-Ka’de, haram aylarındandır. Bu ayda savaşa çıkılmadığından “hareketsizlik, oturma” anlamında böyle isimlendirilmiştir. Zi’l-Hicce, hac ayı olduğu için böyle denmiştir. Bunlardan Muharrem, Receb, Zi’l-Ka’de, Zi’l-Hicce haram ayları olarak bilinir.127

İslami geleneğe göre kutsal kabul edilen aylara ait grup; Receb, Şa’ban,

Ramazan’dır. Bu aylara “üç aylar” denilmektedir. Bu üç aylar Müslümanların diğer

aylara oranla daha fazla ibadet, zikir, dua ve hayır işleriyle meşgul olduğu zaman dilimleridir. Ayrıca Müslümanların kutsal kabul ettiği Regaib, Miraç, Berat, Kadir geceleri bu üç aylar içerisinde yer alması da bu ayları daha fazla önemli hale getirir.128

126 Mehmet Sait Özervarlı, “Kadir Gecesi”, DİA, C.24, İstanbul, 2001, s. 124-125. 127 Altınay, a.g.m., s.230.

1.3.6. Ramazan Ayı

Ramazan ayı birçok Müslüman ülkede oruç ayı, dua ayı, gufran ayı, ibadet ayı, bazı yerlerde de cömertlik ayı olarak nitelendirilir. Bu ayda yapılan ibadet “savm,

sıyam, ruze” adlarıyla da tanınmasına rağmen bizde: Oruç olarak kabul görmüştür.

Ramazan ismi diğerlerine tercih edilmiştir.129

Ramazan kelime manası olarak ‘Remza’ kökünden türemiş bir isim soylu kelime olup ‘kızgın taş’ manasına gelir. Çünkü Araplar şiddetli sıcak günlerde oruç tutmuşlardır. Aylara isim verdikleri zaman, oruç ayı şiddetli sıcaklara denk geldiğinden adı ‘Ramazan’ konmuştur. Başka bir görüşe göre de, yakıcı manasına gelen Ramazan bu ayın günahları eritmeye vesile olması sayesinde oruç ayına bu isim konulmuştur.130

Ayrıca Ramazan kelimesi, Allah’ın isimlerinden bir tanesidir. Allah’ın rahmeti sayesinde yanıp yok olunması dikkate alınarak oruç tutulan aya bu isim verilmiştir. Bu manada “Şehr-i Ramazan” yani “Allah’ın ayı” denilmiştir.131

Müslümanlarca diğer aylardan daha üstün ve kutsal kabul edilen Ramazan ayı, Kur’an da ve hadislerde isminden en çok bahsedilen aydır. Hz. Muhammed(s.a.v.) Hadis-i Şerifte “ Ramazanın birinci gecesi geldiğinde şeytanlar ve cinlerin azgınları

zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır. Hiçbir kapı açılmaz, cennet kapıları açılır ve hiçbir kapısı kapatılmaz”132 şeklinde Ramazan ayı gelmeden insanları uyarmış,

ibadet ve dua etmeleri için teşvik etmiştir.

Hz. Muhammed(s.a.v.) Şa’ban ayının son günü hutbesinde şöyle buyurmuştur; “Ey Müslümanlar! Üzerinize öyle büyük bir ay gölge düşürdü ki, bu aydaki Kadir

Gecesi, bin aydan daha faidelidir. Allahü Teâla bu ayda, her gün oruç tutulmasını emretti. Bu ayda geceleri teravih namazı kılmak da sünnettir. Bu ayda Allah için ufak da olsa bir iyilik yapmak, başka aylarda farz yapmış gibidir. Bu ay sabır ayıdır. Sabır edenin gideceği yer cennettir. Bu ay iyi geçinmek ayıdır. Bu ayda mü’minlerin rızkı artar. Bir kimse, bu ayda bir oruçluya iftar verirse, günahları affolur. Hak Teâla onu cehennem ateşinden azat eder. O oruçlunun sevabı kadar ona sevap verir.”133

129 Mehmet Kaplan, Milli Kültür, Ankara, 1977, s. 38.

130 İmam-ı Gazali, Mükasefetü’l Kulüb, Çelik Yayınları, İstanbul, 1982, s. 558.

131 Halil Altuntaş, İsmail Karagöz, Oruç İlmihali, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 2010, s. 12. 132 Kemal Sandıkçı, “Hadislerle Ramazan ve Oruç”, Diyanet Dergisi, C.17, S.3, 1978, s. 215-216. 133 Hüseyin Hilmi Işık, Tam İlmihal Seadet-i Edebiyye, Hakikat Kitabevi, İstanbul, Mart 2012, s. 313.

Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farza bedeldir. Bu ay ahreti kazanmak için fırsat ayıdır. Kur’an-ı Kerim Ramazan ayında inmiştir. Kadir Gecesi bu ayın içerisindedir. Ramazan-ı Şerifte hurma ile oruç açmak sünnettir. Teravih namazı kılmak ve Kur’an-ı Kerim’i hatim etmek mühim sünnetlerdendir.134

Ramazan ayı ile ilgili yine Hadis-i Şerifte “Ramazan ayının evveli rahmet,

ortası mağfiret sonu ise cehennemden kurtuluştur.”135Şeklinde buyrulur. Sabır ve

nefisle mücadele ayı olarak bilinen Ramazan ayı insanları iyiye ve doğruya sevk eder. “Her kim Ramazan’ın faziletine inanarak ve sevabını hesaba katarak ihya

ederse onun geçmiş günahları bağışlanır.”136 Hadis-i Şerifinden de anlaşılacağı gibi

Ramazan ayında mağfiret isteyenlerin mağfiret edileceği, tövbe edenlerin tövbesinin kabul olunacağı, dua edenlerin dualarına icabet edileceği, isteyenlerin istediklerini kendilerine verileceği rahmetli bir aydır.

Müslümanlar, Ramazan ayında Kur’ân-ı Kerimi okumaya her zamankinden daha fazla özen gösterir. Ramazan ayında çokça Kur’ân-ı Kerimi okuyup tefekkür etmek en büyük sevaplar arasındadır. Hz Peygamber (s.a.v.) in Cebrâil ile karşılıklı Kur’ân okumasına dayanan “Mukâbele” uygulaması bu aya mahsus bir gelenektir.137

Bunun için Müslümanlar, camilerde ve evlerinde bir araya gelerek, her gün bir cüz okurlar. Ramazan ayının sonuna gelindiğinde ise Kur’ânʹı baştan sona bir kez okumuş yani hatmetmiş olurlar. Müslümanlar yüz yıllar boyunca bu önemli Ramazan geleneğini sürdürmektedirler.

Ramazan ayının en büyük özelliklerinden birisi de bu ayda oruç tutulmasıdır. Ramazan ayına “Şehr-i Sıyam” (oruç ayı) da denilmektedir.138 Hz. Muhammed (s.a.v.)

bu ay oruç tutanlar için cennetteki “Reyyan” kapısından geçeceklerini müjdeler. Oruç ibadetini gerçekleştirenler birtakım günahlardan arınır, takvası artar ve güzel ahlaklı olur. Oruç insanı kötü işlerden alıkoyar.139

134 Işık, a.g.e., s. 314.

135 Lütfi Şentürk, “Ramazan Mağfiret Ayıdır”, Diyanet Dergisi, C.7, S. 78-79, Kasım Aralık 1968, s. 261.

136 Şentürk, a.g.m., C.7, s. 262.

137 Hacı Mehmet Günay, “Ramazan”, DİA, C.34, İstanbul, 2007, s. 434.

138 Ömer Nasuhi Bilmen, Büyük İslam İlmihali, İpek Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 271. 139 İbrahim Tozlu, Onbir Ayın Sultanı, Semerkand Yayıncılık, İstanbul, 2007, s.22-25.

Ramazan ayının Müslüman toplumu tarafından önemli kılınmasında; Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlanması, İslam’ın beş şartından biri olan orucun bu ayda tutulması, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesinin Ramazan ayı içerisinde olması, yapılan ibadetlerin diğer aylara göre daha fazla sevap yazılması Ramazan ayının değerini arttırmıştır.140

Ramazan ayı, oruç, Kur’an-ı Kerim okuma ve ibadet ayı olduğu kadar sabır, cihat, fetih ve zafer ayıdır. Oruç; yeme, içme, kötü huyu dizginleme cihat ise açgözlülük ve dünya hırsını dizginleme vesilesidir. Oruçta nefis ile mücadele yapılırken cihatta İslam düşmanlarıyla mücadele edilir. Cihattaki sabır, tahammül ve ihlâs oruçla aynıdır. Mücahidin sevabı, oruç tutanın sevabıyla eş değer görülmüştür.141

Ramazan ayı zaferler ayıdır. Hicretin ikinci yılı Ramazan ayının on yedisinde Bedir Zaferi elde edilmiştir. İman uğruna babanın oğluyla ve kardeşin kardeşle çarpıştığı bu savaş, yetmiş müşrike karşı on dört Müslüman’ın şehit olduğu büyük bir zaferdir. Hz. Muhammed(s.av.) in katıldığı ilk savaş zaferle sonuçlanmıştır. Hicretin sekizinci yılı Ramazan ayının yirmisinde Mekke’nin fethi gerçekleşmiştir. Hz. Muhammed(s.a.v.)in on bin sahabî ile gerçekleştirdiği bu fetih, Mekke’de Hakk’ın hâkim, batılın yok olduğu bir dönem başlatmıştır. Efendimiz (s.a.v.)in bizzat katıldığı Tebük Gazvesi’de Ramazan ayına rastlamıştır. Hz. Ömer dönemi, Mecusi İran ordusuna karşı yapılan Kadisiyye zaferi, Rodos Adasının fethi, Endülüs’ün fethi, Ayn Calut Zaferi gibi İslam dünyasının önemli cihatları Ramazan ayında yapılmıştır. Ramazan, oruç ve Kur’an, ihlas ve takva ile değerlendirilirken sabır ve tahammülle, tebliğ ve cihatla değerlendirilmelidir.142

1.3.6.1. Oruç

Oruç, Farsçadaki “rûze” kelimesinin Türkçeleşmiş halindedir. Arapçası “savm” yahut “sıyâm”dır. Savm kelimesi ise Arapça da “bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek” anlamında kullanılmaktadır. Fıkıh terimi olarak

140 Altuntaş ve Karagöz, a.g.e., s. 17.

141 Halil İbrahim Kutlay, “Zaferler Ayı Ramazan”, Yeni Dünya, Y.13, S.144, Ekim 2005, s.28. 142 Kutlay, a.g.m., s. 28-30.

ise oruç, imsak vaktinden iftar vaktine kadar geçen sürede, bir amaç uğruna yeme içmeden uzak durmaktır.143

Hadis-i Şerifte “Ramazan öyle bir ay ki Allah, bu ayda orucu size farz kılmıştır.

Bende bu ayın ibadetle ihyasını size sünnet kıldım.”144Diye belirtilmiş olup Ramazan

orucu Müslümanlara farz kılınmıştır.

Oruç ibadeti, Hz. Muhammed(s.a.v.)in Medine-i Münevvere’ye hicretlerinden sonra hicretin ikinci yılında ve Şa’ban ayının onuncu gecesinde farz kılınmıştır.145

Ramazan ayında ve Ramazan boyunca (yirmi dokuz bazen otuz gün) tutulması farzdır. Hiçbir kişiye imtiyaz tanınmaksızın, aklı yerinde ve sıhhatli olan kişinin oruç tutması mecburidir. Aksi takdirde bu emre muhalefet eden gerek bu dünyada gerek ahrette cezalandırılacaktır.146

Bakara suresi 183-185. ayetlerinde “ Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç

nasıl farz edilmiş ise size de öyle farz edildi. Ta ki günahlardan korunasınız. Oruç sayılı günlerdir. İçinizde her kim o günlerde hasta olur veya seferde bulunursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. İhtiyarlık ya da şifa bulması zor bir hastalıktan dolayı oruca gücü yetmeyenler üzerine; bir yoksul taamı fidye lazım gelir.147

Kim ki gönül isteğiyle hayır işlerse bu, onun için hayırlı olur. Oruç tutmak, bilseniz sizin için ne kadar hayırlıdır.”148

Bir kişi oruç tutmakla hastalanacak yahut var olan hastalığı artacaksa veya oruç hastalığın uzun zaman devam etmesine sebep olacaksa tutmayabilir. İyileştiği zaman orucu kaza edebilir. Yolculukta da güçlük vardır. Seferdeki bu güçlük herkesin haline göre değişebilir. Bir insan için güçlükle dolu geçen yolculuk bir başkası için kolay bir şekilde tamamlanabilir. İslam dini bu ihtilafı ortadan kaldırmak maksatlı genel yolculuk

143 İlmihal, C.1, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2008, s. 381. 144 Sandıkçı, a.g.m., C.17, s. 217.

145 Lütfi Doğan, “Ramazan ve Oruç”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, C.9, S.5, Eylül-Ekim 1972, s.260.

146 Hasan Çelikkaya, “Ramazan ve Oruç”, İslam Medeniyeti, Yıl 2, S.24, Fatih Matbaası, İstanbul, 1969, s.11.

147 Fidye; kusurlu olarak eda edilen bazı ibadetlerin telâfisi amacıyla ödenen bedeldir.

148 İbrahim Cerrahoğlu, “İslamiyet ve Oruç”, Diyanet İşleri Başkanlığı Dergisi, C.2, S.1-2, Ocak-Şubat 1963, s.7.

haline çevirmiş günde altı saat olmak üzere üç günlük sefere çıkan oruç için mazeretli sayılmıştır. Takriben doksan kilometrelik yol sefer mesafesi olarak sayılmıştır.149

Oruç Kefareti, kefaret mana olarak gidermek ve örtmek olarak bilinir. Bozulan bir oruç yerine peş peşe iki kameri ay boyunca oruç tutmaktır. Buna gücü olmayan kişi ise altmış gün boyunca sabah ve akşam olmak üzere iki öğün bir fakiri doyurmalıdır. Hastalık durumlarında kefaret düşer. Ancak hastalık kendi isteği dışında olmalıdır. Kendi hastalığa sebebiyet verdiyse kefaret düşmez, aynı zamanda yolculuk da kefareti düşürmez.150

Oruç, nefsi terbiye eder ve ruhu yükseltir. Allah’a ibadet etmeyi vesile kılar ve insanoğlunun meleklerin seviyesine nasıl yükseleceğine talim eder. İnsanlarda sabrı geliştirir ve nefsi yenme kuvveti verir. Oruç insanın maneviyatını temizleyerek ruhunu aydınlatır. Oruçlu kişiler Allah’a en yakın kişilerdir. Bütün feyiz ve nur âlemleri oruçlu kimselere açılır ve Allah ile kul arasındaki perde kalkar.151

Oruç, insana sabrı aşılar. İnsan bu sabrı alışkanlık edinir. Bu alışkanlık acıyı bırakmak için değil, gidermek içindir. Sabrı alışkanlık edinmekle nefsi düzeltmenin en iyi yolu oruçtur. Oruç; tiryakileri tedavi eder ve sabra alıştırır.152

Müminin açlığında, Hakk’a yakınlığı oluşur. Kalp incelir, nefis kırılır, masiyet arzular kırılır. Oruçluyken ibadete devam kolaylaşır. Açlıkta beden sıhhat bulur, hastalıklar ötelenir.153

“Gündüzün orucuna tahammülünüzü temin için sahur yemeğinden, gece namaza kalmak için de kuşluk uykusundan istifade ediniz.” Hadis-i Şerifinde de

bahsedildiği gibi Hz. Muhammed(s.a.v.)sahura büyük önem vermektedir. Sahur; oruç tutmaya hazırlık yapma maksatlı fecrin doğmasından önce yenen yemeği ifade eder. İftar, orucu açmak, oruçluya orucu açtırmak, başlanmış olunan orucu bozmak veya hiç oruç tutmamak manasına gelmekte olup akşam ezanı vaktindedir. “Savm-ı Visal” olarak bilinen ve sadece Ramazan ayına özgü yapılan bir oruç tutma şekli vardır buda; iftar

149 Musa Yılmaz, “Ramazan Orucu ve Hikmetleri”, Diyanet Dergisi, C.26. S.2, 1990, s.20. 150 Hasip Asutay, Oruç Risalesi, Hâcegân Yayınları, İstanbul, 2012, s.57-59.

151 Ali Özek, “Ramazan Orucu”, İslam Medeniyeti, Yıl 2, S.16, Fatih Matbaası, İstanbul, 1968, s. 10. 152 Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C.1, Şura ve Çelik Ortak Yayın, İstanbul, 1993, s.286. 153 Mahmut Sami Ramazanoğlu, “Oruç ve Açlığın Faziletleri”, Yeni Dünya, Y.13, S.144, Ekim 2005, s.31.

açmadan öbür günün orucuyla birleştirilmesidir. Hz. Muhammed (s.a.v.) de uygulamıştır.154

Müslümanlara farz olarak kılınan Ramazan orucundan ayrı İslam dinini benimseyenlerce tutulan bazı oruçlar vardır. Şevval ayında altı gün tutulan “Şevval

Orucu”,Muharrem ayının onuncu günü tutulan “Aşure Orucu”, her hafta pazartesi ve

perşembe günleri tutulan “Pazartesi-Perşembe Orucu”, Zilhicce ayının dokuz gününde tutulan “Zilhicce Orucu”, haram aylarında perşembe, cuma ve cumartesi günleri tutulan “Haram Ayları Orucu”, Şa’ban ayında tutulan “Şa’ban Orucu”, gün aşırı yani bir gün oruç tutup ertesi gün oruç tutmamak mahiyetinde tutulan oruç “Davud orucu”, Müslümanlar tarafından tutulan oruç çeşitleridir.155

1.3.6.1.1. Yahudilikte Oruç

Yahudilerde oruç “Tanit” olarak isimlendirilir. Teanet kökünden gelmiş olup nefsine ezâ etmek manasındadır. Yahudilikte orucun birçok örneği vardır. Bu oruçlar Tevrat’ta kesin hükümlerle farz kılınmıştır.156

Yahudilikte oruç, her türlü yeme içmeden tamamen uzak durmak manasına gelmektedir. Oruç, bir tövbe yöntemi olarak görülür. Sadece tövbe edip günahlardan arınmak için değil, toplumsal felaketlerde halkın günahkârlığının bir işareti olarak kabul edilerek oruç tutulmuştur. Tevrat’ta da oruç Yahudiler için, insanların bilinçli veya bilinçsizce yaptıkları kötü eylemlere kefaret ve bu kötü eylemlerden duyulan pişmanlığın dışa vurulmuş şekli olarak belirtilmektedir. Kefareti gerektiren eylem kişinin bizzat işlediği bir fiil olabildiği gibi ailesinin veya aynı soydan gelen hatta milletinden gelen birinin gayri ahlaki bir eylemi olabilir. Bununla birlikte Yahudilikte oruç bir matem alametidir. Yahudi tarihinin en felaketli en kötü günlerinde oruç tutularak yad edilmiştir. Aynı zamanda Tanrı’ya dua etmeden önce yapılması gereken bir hazırlık ritüeli olarak da kabul edilmektedir.157

154 Yılmaz, a.g.m., s. 22-24.

155 İlmihal, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, s. 386-387.

156 Tahsin Feyizli, İslam’da ve Diğer İnanç Sistemlerinde Oruç-Kurban, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları, İstanbul, 1988, s.21.

157 Recep Demir, “Diğer İnanç Sistemlerinde ve İslam’da Oruç(Karşılaştırmalı Bir Analiz)”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C.9, S.42, Şubat 2016, s. 1787.

Yahudi takviminde oruç günleri, yılın farklı günlerinde toplam altı oruçtan oluşmaktadır. Bunlardan ilki Tevrat kaynaklı olup diğerleri yaşanan acı olayların anısına tutulmuştur. Yahudi takviminin ilk ayı olan Tişri ayının onuncu günü “yom

kipur” adı ile tövbe etme amaçlı tutulan oruçtur. Bu oruç Tevrat’ta emredilmiştir. Tevet

ayının onuncu günü Kudüs’ün Babilliler tarafından kuşatılması ve Tamuz ayının on yedinci günü Kudüs surlarının Babilliler tarafından geçilmesi olayı adına önemli oruçlar tutmuşlardır. Av ayının dokuzuncu günü Kudüs’teki mabedin yıkılışı anısına, Tişri ayının üçüncü günü önderleri Gedalya’nın öldürülüşü anısına, Adar ayının on üçüncü günü Ester’in dindaşlarını kurtarmak için hayatını tehlikeye atması adına oruç tutmuşlardır. Yom Kipur dan ayrı tutulan bu oruçları hahamlar düzenlemiştir.158

Yahudilerden; kâhin olmak isteyenler, kendisini peygamberliğe hazırlayanlar ve ülkelerinin kıtlık, veba ve musibetlere uğramasını isteyenler, yeni bir teşebbüse girişecekler bunların vesilesiyle oruç tutmuşlardır. Tek farz kabul edilen oruç ise “keffaret orucu”dur.159

İki umumi oruç “yom kipur” ve “yişa beav” Yahudilikte büyük oruçlar olarak kabul edilir. Bu iki oruç daha uzun süre tutulduğu için başlıca büyük oruçlar olarak kabul edilmektedir. Gün batımı ile başlar ve sonraki günün akşam karanlığına kadar devam etmektedir. Yaklaşık yirmi beş saat süren bu oruçlar insanların genel olarak tuttukları oruçlardır.160

Yahudilerde cumartesi çok önemli bir gündür ve bu günde oruç tutulmamaktadır. Cumartesiye rastlayan oruç olduğunda ertesi güne bırakılır. Oruç şafağın sökmesinden iki yıldızın doğmasına kadar devam eden sürede tutulur. Keffaret orucu bunun dışında kalır çünkü bir akşamdan diğer akşama kadar sürmektedir.161

Yahudilerde bu oruçlardan ayrı, “Ester Orucu”diye bilinen Pazartesi ve Perşembe günleri tutulan oruç bulunur. “Sükût Orucu” diye adlandırdıkları sabahtan

158 Fatma Yüksel, “İlahi Dinlerde Oruç”, Din ve Hayat Türk Din Vakfı İstanbul Müftülüğü Dergisi, S.5, İstanbul, 2008, s.35.

159 Osman Cilacı, “Semavi Dinlerde Oruç”, Diyanet Dergisi, C.17, Temmuz Ağustos 1978, s.197. 160 Muhammed Akram, “Dinler Tarihi Açısından Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da Orucun Anlamı ve Önemi”, Ramazan ve Oruç, Editörler; Berat Açıl, Fahrettin Altun, Serhat Aslaner, Mustafa Demiray, Halis Kaya, Ümraniye Belediyesi, İstanbul, 2015, s. 46.

akşama kadar konuşmaktan sakınma orucudur. İzdivaç gününde damadın tuttuğu oruç vardır. Baba ve annenin ölümünün senesinde tutulan oruç vardır. 162

1.3.6.1.2. Hıristiyanlıkta Oruç

İncil’de Hz.İsa’nın oruç hakkında havarilerine insanlara karşı gösterişten uzak ihlaslı olarak oruç tutmalarını nasihat etmiş ve “ Oruç tuttuğunuz zaman, riyâkârlar gibi

mahzun çehreli olmayınız. Onlar oruç tuttuklarını insanlara göstermek için yüzlerini asarlar. Size derim ki onlar karşılıklarını aldılar. Sen oruç tuttuğun zaman başına yağ sür ve yüzünü yıka ve oruç tuttuğunu sadece Peder’e göster. Peder’in sana mükâfat verecektir.”163