• Sonuç bulunamadı

1.5. İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ ARAÇLARI

1.5.2. Radyo

Toplumsal hayatı etkileyen, değiştiren, toplumlar üzerindeki sosyal etkisiyle geniş kitlelerin dikkatini çeken dönemin önemli buluşlarındandır. Kendisinden sonra icat edilen yeni teknolojik araçlara rağmen hala güncelliğini korumaktadır (Bay, 2007:30).

1830’larda icadı için uğraşılan ve 1901 yılında Amerika ve İngiltere arasında yapılan yayın ile gelişen radyo, dönemin en önemli icadıdır. 3 kHz ile 30 gHz arasındaki frekans bölgesini kapsamaktadır (Işık, 2006:237). Bir çok farklı ülkelerden bilim adamının farklı zamanlarda uzun çalışmaları ile bulunmuştur. 1860 yıllarında Michael Faraday ve James Maxwell tarafından elektromanyetik dalgalar üzerine çalışmalar başlatılmıştır. 1888’de Alman fizikçi Heinrich Hertz elektromanyetik dalgaları bularak ismini vermiş ve büyük bir buluş ortaya koymuştur (Bay, 2007:30; Çakır,2005:24). Aynı yıllarda İngiltere ve Rusya’dan bilim adamları da elektromanyetik dalgaların kullanımını ilerleten çalışmalar yapmışlardır. Bu çalışmalar ışığında 1895 yılında ilk kez insan sesinin aktarılmasını sağlayan teknik Guglielmo Marconi tarafından yapıldı. Marconi sesi daha uzak mesafelere ulaştırmak için uğraştı ve başarı sağladı. 1901 ve 1902 yıllarında denizaşırı deneyimlerini uygulayarak İngiltere ile ABD arasında telsiz yolu ile ses aktarımını yaptı ve özellikle deniz haberleşmesinde kullanılmaya başlandı. Batan Republic ve Titanic adlı gemilerde radyo telsizinin bulunması ile can kaybı azalmış ve bu buluşun ünü ve önemi artmıştır (Aziz, 2006:18).

1907 yılında Fransız Lee De Forest’ in boşluk tüpü (vacuum tube) buluşu ile 1909 yılında Eiffel kulesine yerleştirdiği bir anten ile bölgeye deneme yayınları yapılmıştır. Daha sonra Amerika’ da yapılan yayınlarda başarılı sonuçlar alınmıştır.

Daha sonra sesin aktarılmasında kullanmak üzere radyo lambaları geliştirilmiş, Almanya’ da uzun çalışmalar yapılmıştır. Radyo teknik buluşu ilk önce gemiden gemiye sonra gemiden karaya olmuştur. Daha sonra çeşitli haberleşmelerde kullanılmaya başlanmıştır (Aziz, 2006:18).

1916 yılında De Forest’ in New York’ da kurduğu deneme radyo istasyonundan ABD başkanlık seçimi haberleri verilmiş, 1917 yılında Almanya’ da cephedeki askerlere radyo ile müzik yayını verilmiştir. Sürekli ilk radyo vericisi 1920’de ABD’ de kurulmuş ve bunu takiben 1922 yılında yayın yapan istasyon sayısı 29’a yükselmiş, diğer ülkelerde de kurulum ve yayınları bu yıllarda başlamıştır (Aziz, 2006:19).

Günümüzde radyo dalgaları uzaya bir verici anten ile yayılmakta ve alıcı anten bu dalgayı alıp elektrik sinyaline dönüştürmektedir. Modülasyon olarak adlandırılan bu işlemde vericiden yayınlanan dalga, ses biçimindeki bilginin, frekansı ve genliği sabit bir taşıyıcı dalga üzerine bindirilmesi ile elde edilir. Alıcı demodülasyon ile yayını alır (Çakır, 2005:23).

Radyo yayıncılığının başlamasından sonra radyo, kitle iletişim aracı olarak önemli hale gelmiş, istasyon sayısı artmış, yayınların ülke geneline ulaşması için

şebekeler kurulmuştur. Yayınlar kitlelere ulaştıkça radyoculuk profesyonel meslek haline gelmiş ve halkın yegane bilgi alma, eğlence aracı olarak gelişmiştir. Yayıncılıkta reklamların yayınlanmasıyla birlikte reklamcıların dinleyicilerinin sayısını artırma istekleriyle yayınlardaki program çeşitlerinde, dinleyici sayısında önemli gelişmeler olmuştur (Altunbaş, 2003:20).

Türkiye’ de radyo yayıncılığı 1927’de Ankara’ da yapılmış ve 1960’lı yıllarda yaygınlaşmıştır. Dünya ile eş zamanda başlanan yayınlar ekonomik sebeplerle geç gelişmiştir. 1964’de TRT’ nin kurulması ile güçlenmiş, bir haberleşme aracı, bilgilenme, eğitim ve eğlence amaçlı kullanımı günümüze kadar süregelmiştir (Bay, 2007:30).

TRT’nin kurulmasından günümüze kadar olan süreç, altı dönemde incelenmektedir.

1922-1927 dönemi, Afrika ve Asya dışında radyo yayınlarının çok profesyonel olmadan başladığı dönemdir.

1927-1945 döneminde radyo yayınları her anlamda gelişmiş, 2. Dünya Savaşının etkisi ile radyo yayınlarından propaganda amaçlı yararlanılmış ve haber açısından radyonun önemi anlaşılmıştır. Verilen önemle birlikte yatırımlar artmış FM (Frekans- Modülasyon) ses bandının bulunmasıyla niteliği yüksek yayınlarda artış yaşanmıştır.

1960-1980 dönemi, televizyonun bulunuşuyla birlikte radyoda da gelişmeler olmuştur. Transistorların bulunuşu ve radyolarda kullanılması ile radyolar küçülmüştür (Bay, 2007:30). Bunlar; istasyon gücünün artması, alıcı sayısının artması, stereo yayın, alıcıların ucuzlaması ve artması gibi etmenlerle evdeki bireylerin dostu haline gelerek bireyselleşmiştir.

1980 sonrası dönem radyoculuğun geliştiği çok sesliliğin arttığı ve canlı yayın akışı ile televizyonun veremediklerini verme uğraşı ile “uzmanlaşan radyo” türü haline gelmiştir.

Dijital Yayın dönemi: Bilgisayarlı program yapımı ve yayını ve sonra dijital olarak Internet üzerinden yapılan yayınlar ile teknoloji yoğun olarak bu dönemde kullanılmıştır (Aziz, 2006:22-23).

Karasal dijital radyo yayınları için 1452-1467.5 Mhz frekans bandı ve Uydudan dijital radyo yayıncılığı için 1467.5-1492 Mhz frekans bandı için ayrıldığı telekomünikasyon kurumu tarafından duyurulmuştur. Sayısal veri işleme, bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler bunlara ilave olarak sayısal ses verilerinin MPEG (Moving Picture Expert Group) standartlarına göre sıkıştırılması ve çok taşıyıcılı modülasyon sistemlerinin kullanılması sinyallerin tamamen sayısal olarak alıcılara ulaşmasını sağlamıştır.

Doğrudan yayın uydularından yapılan yayınların mobil cihazlar tarafından alınabilmesi Ekim 1998’de fırlatılan 21 derece Doğu pozisyonunda yörüngeye yerleştirilmiş Afristar uydusu ile mümkün hale gelmiştir (Vural, 2006:12).

1.5.2.1.Dijital Radyo Yayıncılığı

Dijital radyo yayıncılığı ülkemizde de gelişmeye başladı. Radyo yayıncılığı insanların günlük yaşamlarında artık daha fazla yer kaplıyor ve cep telefonu, iPod, internet, gibi yeni teknolojiler ile dinleyiciler, diledikleri yerde radyo dinleyebiliyorlar. Dijital radyo yayıncılığı özellikle Avrupa’da hızla gelişme

göstermektedir. İngiltere’de yetişkin nüfusun %13,6’sının evlerinde DAB dijital radyo bulunmaktadır. DAB (Digital Audio Broadcasting), FM radyo sinyallerinin yerini alması beklenen yeni bir standarttır. DAB, depolama gereksinimlerini azaltarak; ses, metin, görüntü ve veri gönderme için dijital sıkıştırma teknolojisini kullanmaktadır. Bu yayınlar hem data, hem de ses DAB uyumlu yazılımlar vasıtasıyla iletilebilmektedir. Bu teknolojinin en önemli özelliklerinden biri kullanıcılara dinleme kesilirse, DAB hizmetlerini durdurabilme ve geri sarma imkanını sağlayabilmesidir. Ayrıca, DAB alıcıları üzerinde bulunan ekran, bir iletişim platformu olarak kullanılabilmekte ve radyo programına daha interaktif unsurlar eklenebilmektedir. Danimarka’da DAB kullanan 450 bin dinleyici bulunmakta ve bu alanın kullanıldığı ilk ülkelerdendir. Bu sistemde Analog FM yayınlarında sinyal seviyesinin düşük olması ile oluşan ses kalitesinin düşmesi gibi durumlarla karşılaşılmamaktadır. DAB alıcılarının satışına 1999 yılında başlanmıştır. 2001 yılında BBC ve 50’ye yakın radyo istasyonu Londra’da DAB yayınına geçiş yaptığı bilinmektedir. Ayrıca 2006 yılında yapılan tespite göre dünya çapında 1000 adet radyo DAB yayın ağına katıldı. Analog yayından daha geniş bir bant aralığına sahip olan DAB sistemi çok küçük bir alanda birçok ulusal radyonun aynı anda farklı bölgelerde yayın yapabilmesine olanak vermektedir. (http://www.akort.org/post/ 2008/09/05/ Dunyada-Dijital-Radyo-Yayc4b1ncc4b1lc4b1gc4b1. aspx).

2007 yılında Online müzik radyosu dinlenme oranı % 26’ya yükselmiştir. AccuStream'in “Net Music Radio 2007-2010: Listening Hour Analysis by Site and Brand - Site ve Marka Dağılımlı Dinlenme Saat” raporuna göre 2006’da ortalama aylık 320.5 milyon saat olarak gerçekleşen dinleme oranı, 2007’de aylık ortalama 404.2 milyona yükselmiştir. AOL'nin “Shoutcast” sitesi %48,4 dinlenme oranı ile en çok dinlenen radyo istasyonu unvanına ulaşırken, Clear Channel, Yahoo Music, AOL Radio Networks ve Pandora da bu sitenin takipçileri arasında yer aldı. Internet müzik radyoculuğu reklam gelirleri de bir yıl önce 26 milyon dolar iken, 2007’de bu rakam 80 milyon dolara ulaşmıştır (http://www.akort.org/ post/2008/09/05/ Dunyada- Dijital-Radyo-Yayc4b1ncc4b1lc4b1gc4b1. aspx).

Avrupa’nın eski radyolarından Deutsche Welle’nin (DW) yayıncılık anlayışı günümüz radyolarının geldiği aşamayı göstermek adına önemli bir örnektir. DW, Almanya’yı tanıtmak ve dünya konjonktürü hakkında Almanya’nın resmi görüşünü

sunmak için 1954 yılında kurulmuş, farklı milletlerden insanların çalıştığı resmi bir radyodur. İnternetin medyanın şeklini değiştirmesi, insanların artık birer okur ya da izleyici olmaktan kullanıcıya dönüşmesi, kendi düşüncelerini e-posta, chat, blog gibi yollarla bildirmesi her medyanın yeni teknolojileri kendine yansıtması zorunluluğunu doğurmuştur. DW’de uluslar arası anlamda başarılı olmak için bu konuda çaba sarfetmiş ve bir internet servisi kurmuştur. İnternet servisi, radyonun içeriği ile uyumlu hale getirilmiş, tasarımı özel bir biçimde yapılmıştır. DW’nin radyosunda kullanılan 31 dilden web sitesi için 5 pilot dil seçilmiştir. Ancak online dillerin sayısı 26 olarak belirlenmiş, Türkçe’de bunlardan biridir. DW internet sitesinde sadece güncel olaylar değil olayların arka planı da ayrıntılı bir biçimde aktarılmakta, yayının yapıldığı dile göre haberin önceliği değişebilmektedir. Web sayfasında multimedya teknolojilerinin tümü (işitsel, görsel) kullanılmaktadır (Yedig ve Akman, 2002: 105- 106).

Günümüzde geniş bant internete sahip olmak basit bir şekilde bir radyo yayını yapmayı sağlayan temel unsurlardandır. Herkesin kolayca edinebileceği winamp’ın shoutcast programı amatör bir radyo yayıncılığı için yeterlidir. Shoutcast programı bilgisayara kurularak, server yani yayını dinleyicilere aktaran bilgisayar hazırlanabilmektedir. Dinleyiciler server bilgisayarın ip adresini girerek yayınları takip edebilmektedir.