• Sonuç bulunamadı

III. MEVLANA VE ESERLERİ

1.1. Akıl ve İlişkili Olduğu Bazı Kavramlar

1.2.2. İlkçağ Yunan Felsefesinde Aşk

1.2.2.3. Plotinos

Felsefesinde aşk kuramına önemli bir ölçüde yer veren diğer bir filozof da Plotinos’tur. Bu öğreti, varlığın nihai ilkesi olan gerçekliğe erişerek onunla birleşme gayreti olduğu için bir mistisizmdir ve Plotinos bu anlamda mistik bir filozof olup onun mistisizmi felsefi bir özellik taşır. Antikçağın sonlarında felsefeye dayalı manevi ve derûni bir dini hayat görüşü ortaya koyan Plotinos,174 aşk kuramına ilişkin tanımlarını

Platon'un idealar kuramından, Phaidros ile Şölen adlı eserlerindeki mistik öğretilerinden ve sevgi diyaloglarından ödünç almıştır.175 Plotinos’un, keşif, derûnilik, mistik tecrübe

üzerine kurulmuş olan felsefe sisteminin temelinde varlığın, eylemin ve birliğin kendisi olan Tanrı vardır. Bu öğretiye göre “Bir”den “Çok”a doğru iniş ve sonra tekrar “Çok”tan “Bir”e doğru mistik karakterli bir yükseliş vardır. Yani insanın, Tanrı’dan duyulur evrene doğru bir sistem içinde taşmasından sonra tekrar ilk ilke ve tek olan birliğe yükselmeye çalışması bu felsefenin temel öğretisidir. Burada amaç, insanın vecd176 haline girerek

kendinden geçip Tanrı ile birleşilmesidir.177

Plotinos’un aşk kuramını anlamak için onun metafizik anlayışına değinmek gerekir. Onun metafiziği veya varlık felsefesi, her şeyin Bir veya Tanrı olarak adlandırılan bir ilkeden çıktığı, bu ilkenin kendini üç farklı aşamada ortaya koyduğu tezine dayanır. Plotinos’a göre var olan tek şey Bir veya Tanrı’dır. Ona göre Tanrı, her türlü varlığın, özün, akılsallığın üzerindedir. Geriye kalan tüm şeyler Tanrı’nın taşmasından ibarettir. Bu konu daha sonra Farabi ve İbn-i Sina gibi Müslüman filozoflarca sudûr178teorisiyle

173 Kurtoğlu, Z., Plotinos’un Aşk Kuramı, Asa Yayınları, Bursa, 2000, s. 164. 174 Birand, age., s. 122.

175 Russell, age., s. 415.

176 Aşk, güçlü bir istek ya da arzu içinde kendinden geçme durumu, yüksek heyecan hali. 177 Şenel, C. “Yeni Eflatunculuk”, TDVİA, C. 43, 2013, s.424,

178 Sudûr, “çıkmak”, “sadır olmak”, “fışkırmak”, “meydana gelmek”, “zuhur etmek”, ”taşmak”,

“türemek” gibi manalara gelmektedir. Felsefî bir terim olarak sudûr; varlığın meydana gelişini yorumlamak

üzere yoktan yaratma inancından farklı olduğu ileri sürülen kuramı ifade eder. Bütün yaratılanların ilk ve tek olan Bir’den zorunlu olarak taşma, varlığa gelme süreci olarak tanımlanabilir. İslâm düşüncesinde tüm varlıkların bir düzen içinde Vâcibu’l-Vücûd’tan var olması, taşıp yayılması anlamında feyz teriminin

izah edilecektir.179 Plotinos'daki Bir'in karşılığı olarak Tanrı'yla başlayan Farabi, daha

sonra onun Nous180 ve Ruh hipostazlarına karşılık olarak On Akıl kuramını açıklar,

arkasından fizik dünyasının incelemesine geçer. Ortaçağ Hristiyan batı dünyasında olduğu gibi İslam felsefesinde de, Plotinos’un felsefesinin önemli uknumlarından biri olan Nous kavramının karşılığı olarak kullanılan kelime ‘Akıl’ olmuştur. Plotinos’a göre Nous (Akıl), Bir’in eseri ve Ruh’un ise nedeni olan şeydir. Nitekim İslam filozofu Farabi, Plotinos’tan etkilenerek geliştirdiği sudûr teorisinde Tanrı’dan ilk taşan varlığın Akıl olduğunu ileri sürmüştür. Farabi’de ilk aklın yanında, ondan sonra gelen göksel akıllarda hiyerarşik bir düzen içinde yukarıdan aşağıya doğru bir sıralanma söz konusudur. Onun metafiziğinde Tanrı’dan diğer varlıklara geçişi sağlayan ilk akıldan ay-altı dünyasının ilkesi olarak kabul ettiği Faal Akıl’a kadar giden bir akıllar sıralaması vardır.181

Plotinos, metafizik sistemini ve varlığın meydana gelişimi Kutsal Üçleme’ye benzerlik oluşturan fakat Hristiyan üçlemesi gibi birbirine eşit olmayan Tanrı/Bir, Nous

(Akıl) ve Ruh olmak üzere üç ana kavram üzerinden açıklar.182 Ona göre bu üç ilke sadece evrende mevcut olmayıp bizde de vardır ve bizdeki iç insanı meydana getirir. Plotinos’a göre ruhumuz madde olmayan bir özdür, bu nedenle de evrensel Ruh’la birlik halindedir. Ona göre bizler akıl sahibi varlıklarız ve ruhumuz, değişmez ilkelerini Akıl’dan almaktadır. Bununla birlikte, akla sahip olabilmek için aklın sebebi ve ilkesi olan Bir’i de elimizde bulundurmamız gerekir. Plotinos’a göre hepimiz, Bir’in varlığından yararlanırız ve ona bir şekilde varlığımızın en derin alanı ile temas ederiz. Bir’e yöneldiğimiz andan itibaren kendimizi onda gerçekleştiririz. Plotinos, Bir ve Aklın daima bireysel ruhlar üzerinde etki sahibi olduğunu ileri sürer ve bundan dolayı da dikkatimizi buna yöneltmemiz gerektiğini salık verir.183 Plotinos’a göre Ruh’un, Tanrı’yı anlayabilmesi

için kendisini duyusal dünyadan ayırarak bizzat kendine geri dönmesi ve kendi öz doğasını incelemesi gerekir. Plotinos için Ruh’un üst kısmı, duyusal dünya ve bedenle

karşılığı olarak kullanılmaktadır. Batıda ise, sudûr “procession”, feyz ise “emanation” terimleriyle ifade edilmektedir.

179 Arslan, A., İlkçağ Felsefesi Tarihi, Plotinos, Yeni Platonculuk ve Erken Dönem Hıristiyan Felsefesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010, s. 63.

180 Nous: İlk olarak Anaksagoras tarafından kullanılan ve Yunanca bir kelime olan nous kavramı, batı dillerine ve dilimize anlık, akıl, tin, anlıksal ilke, ruhsal ilke gibi çeşitli anlamlarda kullanılmıştır. İlk ilke olan Bir’den taşan ilk varlık, maddi olmayan ancak oluşu gerçekleştiren doğasal devrim.

181 Arslan, age., 2010, s. 158. 182 Russell, age., s. 415.

183 Plotinos, Enneadlar, (Çev. Haluk Özden), Ruh ve Madde Yayınları, İstanbul, 2008, s. 109. (Not: Sonraki göndermelerde ‘Enneadlar’ olarak anılacaktır).

olan bağını kopardığında, kendisini meydana getiren ilkesine yani Akla yönelerek onu temaşa etmeye yönlendiğinde Ruh olmaktan çıkıp Akıl haline gelir. Böylece Ruh, Aklın sahip olduğu algı ve kavrayışa sahip olur. Ona göre Ruh’un sadece bununla yetinmeyip kendi iç dünyasında murakabeye dalarak Aklı aşıp, Bir haline gelmesi de mümkündür. Çünkü Bir, Aklın babasıdır, ondan üstündür ve Akıl, Bir’in kelamı, eylemi ve imgesidir.184

Plotinos’a göre, bu üç uknumun önemi kendi yetkinlik düzenleri içinde sırasıyla kendini gösterir. Bu sıralamaya göre Bir’den Akıl, Akıl’dan ise Ruh meydana gelmektedir.185 Yani Plotinos’un evreninin varolma öğretisinde, önce mutlak ve değişmez olan Bir gelir, daha sona Akıl Bir’den, Ruh da Akıl’dan zorunlulukla sudûr eder. Akıl’ı temaşa etme suretiyle kendi bütünlüğüne ulaşan Ruh’tan ise doğa meydana gelmiştir.186

Ancak bu oluşta Bir’in bölünmesi, kısımlara ayrılması ya da mahiyetinde bir değişikliğin olması söz konusu değildir. Yalnızca, kaynağın herhangi bir etkiye maruz kalmadığı ve kaynağın özünde hiçbir değişikliğe uğramadığı bir durum söz konusu olup, asli bir cevher olan Tanrı’dan bir yayılma, taşma, yani sudûr etme durumu vardır.187

Plotinos, evrenin Tanrı’dan sudûr etmesini, Tanrı ile güneş-ışık arasında yapılan benzetmeyle açıklamaya çalışır. Ona göre tüm ışıkların kaynağının güneş olması gibi Tanrı da var olan her şeyin kaynağıdır. Fakat nasıl ki, ışık güneşten uzaklaştıkça şiddetini kaybederek en sonunda karanlığa dönüşüyorsa Tanrı’dan sudûr eden varlıklar da kaynağından uzaklaştıkça mükemmelliğini yitirir ve karanlık olan maddeye dönüşürler. Bu meydana gelme, oluş öğretisinde; varlığın, birliğin ve eylemin kendisi olan Tanrı, tek tanrılı dinlerde olduğu gibi evreni kendi iradesiyle yoktan var etmemiştir. Tanrı’dan zorunlu olarak sudûr etmiştir.188

Plotinos’a göre varlığın meydana gelmesinde (sudûr) hiyerarşik bir yapı söz konusu olduğunu biliyoruz. Buna göre; Plotinos’ta “Bir’den yalnız bir sudûr eder” görüşü hâkim olduğundan Tanrı’dan ilk sadır olan varlık da bir olmalıdır. Bu hiyerarşik yapıda, bir olan Tanrı’dan taşan ilk varlık olan Nous, Tanrı’nın bu tabakayı düşünmesi sonucunda meydana gelir. Bu oluşumda Tanrı’ya has olan birlik bozulmamaktadır; çünkü bu dönüşümde üstün olan varlık ile düşünce aynıdır.189 Tanrı’nın düşünmesi sonucunda

184 Enneadlar, s. 107,108.

185 Enneadlar, s. 108,110. 186 Enneadlar, s. 110,114.

187 Enneadlar, s. 116, Birand, age., s. 123. 188 Birand, age., s. 124.

meydana gelen Nous’tan ideler dünyası meydana gelir. Bu ikinci alan artık mutlak birliğin yerini ideler alanını oluşturan çokluğa bıraktığı hiyerarşik yapının ilk adımıdır. Çünkü Bir’den ilk sudûr eden Nous kendisini düşünmeye başladığında, düşünen ve düşünülen olmak üzere bir ikilik meydana getirir. Böylece bu tabakayla birlikten çokluğa girilmiştir. Fakat ideler dünyasındaki çokluk duyulur dünyadaki çokluk gibi değildir. Varlık dünyasının pay aldığı bu ideler ezeli ve ebedidir.190

Nous’un ideler dünyasından sonra hiyerarşik yapının bir diğer alanı ruh âlemidir. Nous karşısında pasif olan ruh, maddeye etki ederek bir düzen koyması yönüyle de aktiftir. Burada Ruh, bir yönüyle Nous’a yönelerek kendi üstünde olan ideler dünyasını temaşa eder; öte yandan duyusal dünyaya yönelerek madde dünyasına etki eder. Bu iki yönlü özelliğiyle ruh, ideler dünyası ve görülür maddi dünya arasında bir köprü görevi görmektedir. Ruhun, ideler dünyasını seyreden tarafı üstün ruhtur. Buna karşılık, maddeye etki ederek şekillendirmesi yönü ise aşağı ruhu meydana getirir. Bu anlayışa göre ruh madde ya da kuvvet değildir. Ruh varlığını Tanrı’dan alan bir cevherdir ve ölümsüzdür.191 İnsanın ölümlü olan vücuduna tek tek hayat veren ruhlar da bu âlemin

ruhundan ayrılmış parçalardır. Bir, nous ve evren ruhundan hiyerarşik olarak sudûr ederek geldiğini bilen bu bireysel ruhların maddi bağlarından kurtulabilmek için duyulur dünyadan tamamen uzaklaşarak düşünülür evrene yönelmesi gerekmektedir. Bu yüceliği elde etmenin yolu ise vecd halinde iken Bir olanı düşünmesidir.192

Plotinos’un felsefesinde ruhun kurtuluşu önemli bir yer tutamaktadır. Ona göre ruhun içine düşmüş olduğu duyulur dünyadan kurtularak Bir’e doğru yükselişindeki sıra, onun felsefe kuramının dayandığı üç uknumun doğal sırasını oluşturur.193 Plotinos, ruhun çift yönlü bir hareketinin olduğunu ileri sürer. O, Ruh’un, diğer iki uknum ile (Bir, Nous) aynı dünyaya ait olduğunu söylemekle beraber aynı zamanda duyusal dünyayla da ilişkili olduğunu ifade eder.194 Ruh’un aşağı ve yukarı olmak üzere bu iki yönde hareketi, onun

durumunu ortaya koymaktadır. Onun aşağıya, duyusal dünyaya yönelmesi maddeye inişi yani kötü olanı ifade ederken, yukarıya doğru yönelmesi ise Nous’u aşarak Bir’in kendisine yükselmesini ifade eder ki bu, ruhun iyi olanı istemesidir. Ona göre duyusal dünyadaki yaşam, Ruh’un doğasına uygun olan bir yaşam değildir. O, bu dünyada ancak

190 Elmalı, age., s.224, Erdem, age., s. 297. 191 Enneadlar, s. 80,81,100-102.

192 Elmalı, age., s. 226. 193 Arslan, age., 2010, s. 100. 194 Enneadlar, s. 99.

bir yabancı gibidir. Bundan dolayıdır ki bu yabancılık duygusundan kurtulabilmek için duyusal dünyayı terk ederek ilk ilkeye dönmesi gereklidir. Çünkü Ruh, Bir’e ulaşma gücüne sahiptir.195

Plotinos’a göre Bir, bütün olarak iyidir. Kötülük, iyiliğin yokluğudur. Ona göre İyi’nin bilgisi, aynı zamanda kötünün de bilgisidir; kötülüğü bilmek için, iyiliğin doğasının ne olduğunu bilmek gerekir. Ona göre kötülüğün ilkesi madde olup, ileri sürdüğü üç esası da kötülüğe tamamen yabancıdır. Tanrı’dan taşma sonucunda meydana gelerek üçüncü esası oluşturan Ruh’un kendisi ne özü bakımından kötüdür, ne de kötüyü bir ilinek olarak içinde bulundurur. Plotinos için kötülük, varlığın son derecesi olan maddeyle özdeş olup ancak bedenin doğası olabilir.196 Plotinos’a göre Ruh’ta görülen söz

konusu kötülük ve bu kötülükten doğan zayıflık, madde kaynaklı yabancı bir öğenin yani bedenin Ruh’a eklenmesiyle meydana gelmektedir.197 Yani Ruh’un meydana gelişinde

veya özünde olmayan tüm kötülük ve zayıflık halleri, Ruh’un ve onun doğasına aykırı olan bedenin birleşmesiyle ve bedenin tutkularını paylaşmasıyla karşımıza çıkmaktadır.198

Bireysel olanın kötü olduğu düşünen Plotinos, kurtuluşu tikellikten kaçarak tümel olana yani Bir olana gidip onun içinde var olmakta veya erimekte bulur. Ona göre ruhların çokluğunun nedeni, onları evrenin ruhuyla olan ilişkilerinin zayıflayıp her bir ruhun kendi tikelliğe bağlamasıdır.199 Bireysel olan insan ruhlarının arasındaki derece ve değer

farklılıkları yine bu tikellik durumuyla ilgilidir. Ona göre bireysel ruhların; akılla kavranabilir olanlarla ilişki içinde oluşlarına, onları tanıma veya arzu edişlerine göre dereceleri vardır. Duyusal dünya ve beden bir kenara bırakıldığında, ruhlar birbirlerinden anlıksal eylemleri ve maneviyatlarıyla ayırt edilirler.200

Plotinos, her varlık alanının bilgisine ulaşmamıza imkân veren farklı bilgi yetilerimizin oluğunu düşünmektedir. İnsanlar duyu organları vasıtasıyla duyulur dünyanın bilgisine ulaşırken, ruh âleminin bir parçası olan ruhu sayesinde ruh alanının bilgisine ulaşabilmektedir. İnsanın, nous evreninin bilgisine erişmesini sağlayan yetisi ise aklıdır.201 O halde tüm bu duyulur, ruh ve ideler evreninin de üstünde olan mutlak bir ilke

195 Arslan, age., 2010, s. 126 196 Enneadlar, s. 26. 197 Enneadlar, s. 27,28. 198 Enneadlar, s. 99. 199 Arslan, age., 2010, s. 146. 200 Enneadlar, s. 86,148,149. 201 Birand, age., s. 127.

olan Bir’in bilgisi nasıl elde edilir? Plotinos’a göre varlığın nihai ilkesi olan gerçekliğin (Bir’in), akılsal yöntemlerle bilinmesinin söz konusu değildir. Bilindiği gibi, onun felsefe kuramlarının dayandığı sırasıyla üç tane ana esası vardır ki bunlar; Bir, Akıl ve Ruh’tur. Bu sıralama üzerinden de anlaşılacağı üzere Plotinos, Bir’i Akıl’ın üzerine yerleştirir. O halde, ona göre bizim aradığımız bir olduğuna göre Ruh’un, kendisinden çıktığı Akıl’ı aşarak Bir’le buluşmasına imkân veren başka bir yol olmalıdır. Çünkü onun kuramında Bir, hem akıl yoluyla bilinemeyecek bir aydınlığa ve hayranlık uyandırıcı ışığa sahiptir hem de her türlü belirlenmişliğin ötesindedir. Ona göre Bir’in varlığı hakkında konuşmak, özünden veya niteliklerinden söz etmek mümkün değildir.202 Bu nedenle Bir’in akılsal

bir bilgi yoluyla değil, ancak onu da aşan mistik bir bilme yöntemiyle bilinmesi mümkündür.203

Plotinos’a göre, ruh âleminin bir parçası olan ve varlık hiyerarşisi içinde kendi varlığının sınırlarını belirleyebilme yeteneğine sahip olan insan, ilk ilke olan Bir ile birleşebilmek için Nous’un faaliyet alanını sınırlayarak, aklı geride bırakması gerekir. İnsan ruhunun, Nous’a oradan da Nous’un da üstünde olan mutlak bilgiyi elde etmesini ve derece derece hakiki kaynağa yükselme aşamalarını sağlayan ve Ruh’a doğru yolu göstermesi için kılavuzluk eden evrensel güç ise aşktır.204 O, diğer bir deyişle aşkı,

Ruh’un kendi sebebi ve ilkesi olan Akıl’a oradan da nihai amacı olan Bir’le buluşmasına imkân veren önemli bir yeti olarak görür.205 Daha önce Platon’unda benzer bir görüşe

sahip olduğunu görmüştük, ancak Plotinos bu tezini en uç noktaya kadar taşır. Yukarı da değindiğimiz gibi Platon bilgi teorisini felsefi ve diyalektik bir yönteme dayandırır. O aşk ve güzel aracılığıyla bilme türünden bahsetmiş olsa da bunu diğerinin yani aklın üzerine koymamıştır. Plotinos’un, Platon’dan farklı olarak Bir’in bilgisine akılsal yolla değil ancak aşkla erişmenin mümkün olacağını ileri sürmüştür.206

Plotinos’un amacı nihai gerçeklikle temas haline geçmek ve onun tarafından aydınlatılmak değildir. Plotinos’un elde etmek için emek harcadığı şey, İslam dünyasında Hallac-ı Mansur gibi mutasavvıfların üzerinde konuştukları, Tanrı’yla birleşmek, onun birliğinde yok olmak ve erimektir (fenafillah).207Aşkın kılavuzluğu ile kendi iç dünyasına

202 Enneadlar, s. 13,14. 203 Arslan, age., 2010, s. 189,193. 204 Kurtoğlu, age., s. 21. 205 Arslan, age., 2010, s. 193,194. 206 Arslan, age., 2010, s. 194. 207 Arslan, age., 2010, s. 56.

çekilen, kendi varlığının ve eksikliğinin farkına varan ruh, güzel olan ile birleşebilmek için mükemmelleşmeye çalışır.208 Çünkü ruh, Bir’in ışığından uzaklaşarak madde ile bir

ilişki içerisine girmiş ve aşağı ruh haline gelmiştir; madde ise kötü olduğundan Plotinos’a göre bu maddeden kurtulmak gerekir. O halde, Tanrı’dan uzaklaşarak maddeye (insana) can veren Ruh’a, tekrar üstün bir ruh olabilmesi için aşkı öğreten şey nedir?

Plotinos’a göre, İyi’ye ulaşmak için bir takım derecelerden geçmek gerekir. Öncelikli olarak ruhun arınması ve erdemi elde etmesi gerekir. Sonra akılla kavranana (Nous) yükseliş, son olarak ilahi ışık ile birleşme. İyi’ye ulaşıp onunla birleşmek isteyen ruhun, tüm biçimlerden sıyrılarak duyusal dünyadan vazgeçmek zorundadır.209 Plotinos’a

göre varlıklar madde ile karışmış olsa da Tanrı’nın varlığı ile meydana geldikleri için yine de güzeldirler. Çünkü her şey Bir olandan Tanrı’dan yani İyi’den (Bir aynı zamanda İyi’dir de) pay almışlardır. Duyulur dünyaya düşen ruh, Tanrı’nın varlığıyla meydana gelen tüm güzelliklerin duyusal dünyadaki varlığına sevgi ve yakınlık duyarak varlıklarla arasında bağ kurar.210 Tanrı’nın birliğinden aldığı pay oranında güzel olan varlıklara

yakınlık hissinin duyulmasıyla aşk oluşmaya başlamaktadır. Fakat bu, dışsal bir nesneye yönelmek değil, mutlak birliğe geri dönmenin bir çıkış noktasıdır.211

Plotinos’a göre aşk, bir istek ve arayıştır. İyi tarafından aydınlanmasıyla beraber Ruh’taki arzu ve aşk uyanmaya başlar ve ardından güzelliğine hayran olduğu Nous’a doğru yönelir.212 Çünkü duyu dünyasının güzellikleri, ruha daha üstün güzelliği aratır. İyi

tarafından bize yerleştirilmiş olan güzele duyulan aşk, bizi içgüdüsel olarak Mutlak İyi’ye çeker.213 Sonra daha da yukarı, güzelliğin ve aşkın kaynağına doğru yükselerek İyi’de

durur. Durur, çünkü onun ötesinde hiçbir şey yoktur.214 O, mutlak ve özsel ve tüm

sınırlarından bağımsız Güzellik’tir.215 Böylece, hiçbir aracı olmadan kendisini ona

gösteren Tanrı ile arasında bir şey yoktur, artık burada bir ikilikten ziyade iki şeyin tek bir şey olması söz konusudur. Çünkü aşkın dilediği ve en yüksek mutluluğu olan bu yakınlaşma ile bir karışma olur. Böylece bedenini unutup yalnızca özünü düşünen ruh, Tanrı’yı öylesine bir dikkatle temaşa eder ki görü ve edimi özdeş hale gelir ve her türlü

208 Kurtoğlu, age., s. 154 209 Enneadlar, s. 24, 167. 210 Kurtoğlu, age., s. 155. 211 Kurtoğlu, age., s.156,157. 212 Enneadlar, s. 118,164. 213 Enneadlar, s. 166. 214 Enneadlar, s. 164. 215 Enneadlar, s. 166.

ayrım ortadan kalkar yani gören ve görünen aynı şey olur. Tanrı’nın içinde eriyip yok olmasıyla Ruh, hem seven hem de sevilen olur.216 Plotinos’a göre Tanrı, hem sevilmeye

değer olan hem de sevginin (aşk) kendisidir. O bizzat kendinin sevgisidir ve bizzat kendi dolayısıyla güzeldir.217 Plotinos'a göre insan ruhunun en yüksek amacı Güzel olana

ulaşarak onunla bir olmak deneyimi yaşamaktır.

Sonuç olarak Plotinos’a göre insanın duyulur dünyayı algılayan dış duyularının yanında bir de manevi dünyayı kavramaya yarayan içten bir sezgi kabiliyeti, manevi bir gözü vardır. Ona göre en yüce bilgi Bir’in bilgisi olduğuna göre insan ruhu, maddi olan bedeninden kurtulup vecd haline girmesiyle Tanrı’ya ulaşır ve Bir olanla birleşir. Tanrı’ya ulaşma bilincine sahip olmak isteyen insan, Tanrı’yı ancak böyle mistik bir bilgi yoluyla kavramaya ve bilmeye çalışmalıdır.218 Varlığın nihai ilkesi olan gerçekliğe

tümüyle akılsal bir yolla değil sezgisel görüden, temaşadan geçtiğini iddia eden Plotinos, kendisinin dört kez sezgisel görüye dayanan böyle bir deneyimi yaşadığını ileri sürer.219

Plotinos, varlık felsefesinde, hem önceki filozofların düşüncelerini uzlaştırmaya çalışmış hem de Hristiyan düşüncesinin etkisiyle kendi kuramını geliştirmeye çalışmıştır. Bununla birlikte sudûr teorisiyle ve tüm varlıkların ilkesi olan ilk varlığa (Tanrı) duyulan aşk sebebiyle Tanrı’ya ulaşma arzusu ve ruhun kendini gerçekleştirerek olgunlaşması gibi düşünceleriyle Farabi, İbn Sina ve pek çok mutasavvıfa büyük etkileri olmuştur.220