• Sonuç bulunamadı

VARIABLES, PHYSICAL EDUCATION, GAME AND SPORT PARTICIPATION

1.1. Problem Durumu

1.1.1. Beden Eğitimi

1.1.2.6. Oyun ve Psikomotor Gelişim

Psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve gelişme ile birlikte beyin omurilik gelişimi sonucu organizmanın isteme bağlı olarak hareketlilik kazanmasıdır (Özdemir, 2006: 439). Gürün (1984:122)’e göre Gesell, oyunları büyümenin bütünleyici bir parçası olarak görür (Özdemir, 2006: 439). Bebeklikte bebeğin oyun arkadaşı genellikle annesi ve diğer aile bireyleridir. Bebek için çevresindeki her türlü canlı ve cansız varlıklar birer oyuncaktır. Bebek, bu oyun araçlarıyla vücudunu kendi istekleri doğrultusunda kullanmayı öğrenir. Çocukluğun ilk dönemlerinden itibaren de koşma, atlama, atma, tutma ve dengede durma üzerine kurulmuş oyunlarla çocuk psikomotor açıdan gelişmeye devam eder (Özdemir, 2006: 440).

Oyunun çocukların psikomotor gelişimine katkıları şu şekilde ifade edilebilir: 1. Oyun, çocuğa vücudunu istediği şekilde kullanma yeterliliğini kazandırır

(Özdemir, 2006: 439).

2. Çocuk doğduğunda, tepkiye hazır olma, hız, durgun hareket, eşgüdüm, dinamik dikkat ve esneklik gibi psikomotor yeteneklere sahiptir. Oyun ortamında bu yetenekler sağlıklı bir şekilde gelişir (Poyraz, 2012: 42).

3. Oyun sayesinde çocuğun psiko-motor becerileri, gücü, tepkisi, dikkati artar; büyük, küçük kaslarını denetim altına alınır, organları arasında eşgüdüm ve denge, hareketlerde esneklik ve çeviklik sağlar (Seyrek, Sun 1991: 51-53; Akt., Poyraz, 2012: 43).

4. Refleksleri güçlendirir (Onay, 2008, 25). 1.1.2.7. Oyun ve Sosyal Duygusal Gelişim

Çocuğun ruh sağlığı onu sevmek ve ona oyun oynama olanağı sağlamakla kazandırılabilir. Oyun çocuk için sadece eğitsel yandan değil onun ruh sağlığı açısından da büyük önem taşımakta ve duygusal ilişkilerin başlatılması için en iyi ortamları hazırlamaktadır (Poyraz, 2012: 40). Oyunu, "çocuğun kişiliğinin ve

yaşantısının bir aynası" olarak tanımlayan ruhbilimciler, özellikle çocuk ruh sağlığı uzmanları oyunu bir teşhis ve tedavi aracı olarak etkin bir şekilde kullanmaktadırlar (Özdemir, 2006: 449). Çocuğun duygusal yaşantısı ile oyun arasındaki ilişki ilk defa Freud (1920) tarafından ortaya konmuştur (Özdoğan, 1997: 109; Akt., Poyraz, 2012: 40). Froebel (1972: 21)’e göre çocuk oyunları hayatın bir çekirdeği gibidir ve bütün insanlar orada gelişir, orada meydana çıkar (Özdemir, 2006: 448). Çocuk, oyun sırasında son derece bağımsız kendi başına buyruk, kendi dünyasında özgür hareket ederek duygusal rahatlamayı elde eder (Poyraz, 2012: 40). Oyun yolu ile elde edilen diğer bir şans da, çocukların bazı özel sorunlarını oyunlarına yansıtmalarıdır, böylece çocuğun oyunları gözlenerek bilgi edinilebilir (Poyraz, 2012: 41). Çocuklar oyunda gösterdikleri davranışlarla aile içinde aldıkları eğitimi yansıtırlar. Bu bağlamda oyunların izlenmesi, çocuğu anlamanın en kestirme ve etkin yoludur (Özdemir, 2006: 449). Çocuk oyun oynarken, oyunun amacını ve ona neler kazandıracağını düşünmeden, kendisini tümüyle oyuna verir ve oyun yoluyla farkına varmadan kazandığı deneyimler çocuğa ilerdeki yaşamında ona çok yarar sağlar (Poyraz, 2012: 41). Oyun ortamında olumlu davranışlar pekiştirilir ve geliştirilir; buna karşılık olumsuz davranışlar da değiştirilir (Özdemir, 2006: 449). Uygur (1967: 21), çocukların oyun oynamalarının sağlanmasını; şayet bunun sağlanmaması durumunda da gelecekteki korkunçlukların bugünün oynamayan çocuklarının eseri olacağını vurgular (Özdemir, 2006: 446). Dikkat edilmesi gereken önemli noktalardan biri de çocukların oyun oynarken ebeveynlerine oyun arkadaşı olarak ihtiyaç duyduklarını bilmek gereğidir. Aslında ister tek ister daha çok çocuğu olsun bütün yetişkinler fırsat buldukça çocuğun oyununa katılmalıdır (Çınar, Crecelius ve diğ. 1983: 47; Akt., Poyraz, 2012: 42).

Oyunun çocukların sosyal duygusal gelişimine katkıları şu şekilde ifade edilebilir:

1. Çocuğun duygusal tepkilerini denetim altına almayı, düşüncelerini ifade etmeyi öğrendiği, sorunlarını ortaya koyduğu, kendine güven ile estetik beğenilerinin geliştiği görülür (Seyrek-Sun, 1991; Akt., Poyraz, 2012: 41). 2. Oyun çocuğa bir şey yaparken, bundan karşılık beklememeyi, sevinç duymayı

planda veya geri planda kalmayı da öğrenir. Kendi menfaatlerini, vicdani temayüllerini arkadaşlarının uğruna feda etmeyi öğrenirler. Bencilliği ve alınganlığı önler (Poyraz, 2012: 41; Onay, 2008: 25; Açak, 2006: 12).

3. Çocuk, oyununda mutluluk, sevinç, acı, acıma, korku, kaygı, dostluk, düşmanlık, kin, nefret, sevgi, sevme, sevilme, güven duyma, bağımlılık, bağımsızlık, ayrılık, ölüm gibi pek çok duygusal tepkiyi öğrenir (Özdemir, 2006: 448).

4. Duygusal tepkilerini yansıtma ve kontrol etme, kendi yaşantısındaki ilişkileri ve tepkileri gözleme yeteneğini oyunlarla geliştiren çocuk, duygusal açıdan pek çok sorununu kendi başına çözebilecek seviyeye gelir (Özdemir, 2006: 448).

5. Oyunlar aracılığıyla kendisi ve başkaları için sorumluluk almayı öğrenen çocuğun özgüveni gelişir (Özdemir, 2006: 448; Onay, 2008: 25).

6. Çocuk, ruhsal sorunlarını oyuna yansıtarak duygusal yönden rahatlar. Zihinsel gerginliği azaltır, daha doğru düşünmeyi sağlar. Bu açıdan oyun, bir boşalım aracıdır (Özdemir, 2006: 448; Onay, 2008, 25).

7. Oyun çocuğun en doğal ve güçlü dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtüsünün boşaltılmasını sağlar (Özdemir, 2006: 449).

8. Yavuzer (1994: 171)’e göre çocuk arkadaşlarıyla oynayarak “ben” ile “başkası” kavramlarının bilincine varır işbirliğini ve toplu yaşam için gerekli kuralları öğrenir (Özdemir, 2006: 446).

9. Hedefe ulaşmak için paylaşmayı ve bu yolla takım çalışmasının önemini kavratır (Onay, 2008: 25).

10. Oyunlardaki kuralların çocuğun toplumsal ve ahlaki kurallara uyum sağlamasında büyük etkisinin bulunduğu, bugün de kabul edilen bir görüştür. Oyunun kurallarına uymayı ya da uymamanın doğurduğu sonuçları öğrenen çocuk, gelecekte toplumsal kurallarla da uyum içinde yaşar (Özdemir, 2006: 446).

11. Türkiye'deki özellikle dramatik nitelikteki çocuk oyunları, eğitici, birleştirici (bireyleri bir araya getirir, bireyler arasındaki toplumsal bağları güçlendirir, ortaklığı pekiştirir), canlandırıcı (bireyi toplumsal mirası konusunda bilinçlendirerek geleneklerin sürdürülmesine, inançların canlandırılmasına, değer yargılarının ve törelerin kökleşmesine yardım ederek toplumu canlı bir biçimde ayakta tutar), mutluluk verici (bireyin toplumun bir üyesi olma mutluluğunu yaşamasına neden olur) işlevlere sahiptir (Günay, 1990: 11; Akt., Özdemir, 2006: 446).

12. Dramatik oyunlar, başkalarının bakış açılarının farkına varılması ile çocukların empati, sempati ve diğer sosyal yetenekleri kazanabilmelerini sağlar (Özdemir, 2006: 441).

13. Oyun aracılığıyla çocuk, iletişim kurmayı, gözlem yapmayı, işbirliğini, yardımlaşmayı ve arkadaşlarıyla birlikte problem çözmeyi öğrenir. Çocuk, oyunlarında sözel (teşekkür etme, özür dilerne vb.) ve sözsüz (sırasını bekleme, konuşulanı dinleme vb.) sosyal kaideleri uygulama imkanı bulur. Ayrıca, toplu yaşam modelleriyle (telefonda konuşma, yemek yeme, ulaşım araçlarına binme ve inme gibi.) ilgili sosyal kuralları öğrenerek toplumsal yaşama uyum sağlamaya çalışır. İnsanlar arasındaki ilişkileri geliştirir. Gruplar ve kişiler arası iletişimi artırır (Özdemir, 2006: 446; Onay, 2008, 26).

14. Oyunlarında moral kavramları (iyi-kötü, güzel-çirkin, haklı-haksız vb.) öğrenen çocuk, çevresindeki durumları ve olguları tanımlayarak belirli yargılara ulaşabilir (Özdemir, 2006: 446).

15. Saygı, dürüstlük ve otokontrolün gelişimine yardımcı olur (Onay, 2008: 25). 16. Çocuk, haklarını ve sorumluluklarını oynarken öğrenir (Özdemir, 2006: 446). 17. Çocuk, oyunlarında ve yetişkinlerin de katıldığı oyun ortamlarında içinde

yaşadığı toplumun örf ve adetlerini ve diğer değer ve kabullerini öğrenerek sosyal bir birey olmaya başlar (Özdemir, 2006: 447).

18. Çocuk oyunla sosyalleşirken, diğer çocukların da sosyalleşmesine yardımcı olur (Özdemir, 2006: 447).

19. Topluluğa canlılık ve çalışma şevki aşılar. 20. Yapılan işten zevk alma duygusunu geliştirir.

21. Hayata bağlılık gücü ve yaşamın güçlükleriyle mücadele gücü verir (Onay, 2008: 26).

22. Çocuklar özellikle fiziksel ve zihinsel açıdan engelli arkadaşlarını veya yaşı küçük çocukları oyunlarına çeşitli biçimlerde dahil ederek onların topluma kazandırılması için çaba sarf ederler. Engelli çocuklar, bir türlü bir oyun ortamında engelini unutarak belirli bir grubun üyesi olma mutluluğunu yaşarlar (Özdemir, 2006: 447).

23. Oyun, bireyi gelecekteki yetişkin yaşamına (cinsel, ailevi, mesleki ve diğer bakımlardan) hazırlar (Özdemir, 2006: 448).

24. Dış çevrede aldıklarını oyun ortamında kendilerine özgü bir yorumla birleştirirler (Özdemir, 2006: 449).

25. Çocukların en önemli ihtiyaçlarından biri olan sosyal yaşantısı da oyun oynarken şekillenmektedir. Oyun ile çocuk gelecekteki rollerini öğrenmeye başlar, oyun arkadaşlarına uyum sağlar, onları daha iyi tanır, ilişkileri güçlenir. Genelde çocuk oyunları evcilik, blok oyunlar, hayali, dramatik oyunlardan oluşur ve yetişkin yaşantısına yöneliktir. Oyun sırasında çocuğun yaşı büyüdükçe doğal bir şekilde arkadaşlarıyla daha olumlu iletişim içine girer (Poyraz, 2012: 41).

26. Çocuk, Evcilik, Benimle Dans Eder Misin?, Görücü ve benzeri cinsiyet ayrımının önemsendiği oyunlarda cinsel kimlik kazanır; oyun rollerini üstlenerek aile sistemini, görev ve sorumluluklarını öğrenir (Özdemir, 2006: 445).

27. Çocuk oynadığı çeşitli oyunlarla, doktor, avukat, postacı, hakim ve benzeri oyun rollerini üstlenerek bu meslekleri tanır. Çocuk, yaşıtlarıyla oynadığı bu tür oyunlarda değişik oyun rolleri üstlenerek (anne, baba, asker, polis vb.) kendini diğerlerinden ayıran kişilik özelliklerinin farkına varır ve gelecekte seçeceği meslekle ilgili ilk izlenimlerini edinir (Özdemir, 2006: 445).

28. Oyun yolu ile arkadaşlık kurma, cinsel rolünü kavrama, hak ve özgürlüklere saygılı olmak, yardımlaşma, paylaşma, kazanma, kaybetme gibi birlikle yaşamanın birçok gereği çocuk tarafından anlamlı bir şekilde öğrenilip uygulanmaktadır (Poyraz, 2012: 42).

29. Kendi milletine olduğu gibi başka milletlere de saygı duyar (Onay, 2008: 26). Özetle çocuk, problem çözme, paylaşma, karar verme, hoşgörü, başkalarına sevgi, saygı gösterme, koruma, korunma, başkalarının haklarına saygı gösterme, yönetme, yönetilme, verilen görevi üstlenebilme, kendine ve başkalarına güven duyma, karar verebilme ve uygulayabilme, işbirliği sağlayabilme gibi toplumsal kavramları ve bu tür ilişkilerin gerektirdiği kuralları oyunları vasıtasıyla öğrenir (Özdemir, 2006: 446; Onay, 2008: 28).