• Sonuç bulunamadı

Halid Ziya’nın romanlarından biri olan Nemide’de iki genç kız ve bir erkek arasında yaşanan aşk söz konusudur.29 Nemide, Nemide’nin amcasının oğlu Nail ve Nail’in teyzesinin kızı Nahit romanın baş kişileridir. Nail’le nişanlandıktan sonra onun Nahit’i sevdiğini öğrenen Nemide, iki sevgili için nişanı bozar ve sevgililerin kavuşmasını sağlar. Bu olaydan bir yıl sonra annesi gibi verem hastası olan Nemide, vefat eder. Nemide romanında dikkat çeken önemli bir nokta Nemide’nin annesi Naime’nin cenaze töreni ile ilgili bilgi verilmesidir.

“Mevtin soğuk havasıyla dolu olan bu odadan genç adamı çıkardıkları zaman derin kâbustan çıkmış gibi efkârı tam bir atalete müstağrak idi. Gözleri boş bir nazarla önüne natuf olduğu halde sevk ettikleri yere ilerliyordu.

Odasına çıkardılar. Bîtap bir vücut gibi kendisini yatağının üzerine attı, arkası üstüne uzandı. Şedit bir raşe vücudunu sarsıyordu.

Bütün ev; derin, matemî bir sükûta müstağrak olmuştu. Herkes zıll, bir hayal gibi sedasızca dolaşıyor; bu evin havasında uçuşan ölüm rahiyasına karşı ihtiramkârane sükût ediyordu.

28Beyhan Kanter, “Halit Ziya Uşaklıgil’in Romanlarında Varoluşun Sırrı: Ölüm”, Türk Edebiyatı, Nisan

2008, S. 414, s. 52

29 Halid Ziya Uşaklıgil, (2005). Nemide, Hazırlayan: Berna Sağıroğlu, Özgür Yayınları, İstanbul.

Şevket Bey yatağında, bu derin sükût içinde hatıralarını cem’e, kalbini yakmakta olan acının sebeb-i hakikisini tahattura çalışıyordu. Sarhoş gibi idi; ne için bedbaht olduğunu anlayamıyordu.

Sabah olduğu zaman odasının açık olan penceresinden güneşin mütebessim ziyası mesrurane iltima’ ederek içeriye girdi.

Şevket Bey yatağından kalkarak penceresine ilerledi, bir tarafa yaslanarak sokağı seyretmeye başladı.

Eve birçok kimseler girip çıkıyordu. Bunların kim olduğunu, ne için geldiklerini düşünemedi.

Uzun bir müddet sokaktan geçenleri, eve girenleri temaşa ile vakit geçirdi. Caddeden süratle geçen bir arabayı nazarından kayboluncaya kadar bir ehemmiyet-i mahsussa ile takip etti.

Birdenbire nazar-ı dikkatini kapıdan çıkmakta olan birtakım adamlar celb etti. Bunlar sakitane, istimkârane başlarını eğmiş oldukları halde yavaş yavaş çıkıyorlardı. Şevket Bey bunların içinde Osman Beyi ve pederinin bırakmış olduğu ihtiyar bir hizmetkârı ve daha birkaç çehreyi tanıdı. Daha iyi görmek için pencereden eğildi, bu esnada kapıdan bir tabut çıkıyordu.

Bu kimdi?

Bilmiyordu… Fakat ihtiyarsız bir hareketle odasından dışarıya fırladı, aşağıya inerek sokağa çıktı; perişan, deli gibi bir hal ile Osman Beye takarrüb etti, tabibin elini şiddetle sıkarak ve parmağıyla tabutu göstererek:

-Bu kim?.. dedi.

Osman Bey korku ile genç adamın gözlerine baktı. Tabibin gözlerinde harikulade bir kuvvet Şevket Bey’in amak-ı ruhuna kadar nüfuz etti..

Bedbaht adam bu kuvvetin altında gözlerini indirdi, çehresinde derin bir eser-i hüzn teressüm etti. Başını eğerek sakitane ilerlemeye başladı.

Mezara geldiler…

Bir taşa yaslandı, hareketsiz, ameliyatı fersiz bir nazarla takip etti. Defnin hitamında Osman Bey genç adamın elini tutarak sürüklemek nev’inden dışarıya çıkardı. Koluna girerek süratle ilerlemeye başladı.” (s. 37-38-39)

1.3.12.1. Ölme Biçimleri

1.3.13.1.1. Ölümüyle İlgili Bilgi Verilmeyenler

Nahit’in Annesi: Nahit’in annesinin öldüğü belirtilir ancak neden öldüğü ile ilgili bilgi verilmez.

Şevket Bey’in Ağabeyi: Nemide’nin babası Şevket Bey’in ağabeyinin öldüğü belirtilmiştir, fakat bu ölümle ilgili başka bir bilgi verilmemiştir.

Şevket Bey’in Babası: Nemide romanında Nemide’nin babası Şevket Bey’in babasının öldüğü ifade edilir ancak onun ölüm nedeni ve biçimi ile ilgili verilmemiştir.

Şevket Bey’in Annesi: Şevket Bey’in annesi, Şevket Bey çok küçükken oğlunu öksüz bırakmıştır. Ancak onun da ölümüyle ilgili bilgi verilmemiştir.

Sami Bey: Nemide’nin annesi Naime’nin babasının ölümüyle ilgili bilgi verilmemiştir.

1.3.13.1.2. Hastalık Nedeniyle Ölüm

Naime: Nemide’nin annesi verem olarak ölmüştür. Hastalığı nedeniyle doktorlar tarafından hamile kalmaması önerilmiştir, fakat Naime Hanım’ın bu öneriyi tutması için geç kalınmıştır. Hamilelik Naime’nin hastalığının daha çabuk ilerlemesine neden olmuştur.

“- Zevcenizin hali zannettiğiniz gibi tehlikeli değildir. Hatta bu derece telaş etmekliğiniz hastanın tedaviye ihtiyacından ziyade sizin şiddet-i muhabbetinize mahmul olmalıdır. Size söyleyeceğim hakikat veya daha doğrusu edebileceğim tavsiye o muhabbetin şiddetini tenkıs etmektir. Zevcenizi istirahate ziyadesiyle muhtaç görüyorum. Teessüs-i bünyevîsini pek zayıf buldum, fakat hüsn-i idare olunur ve hususiyle böyle zaifü’l- bünye olan kadınlar için pek mühlik olan gebelikten ictinab olunursa zevceniz kemal-i sıhhatle imrar-ı hayat eder.” (s. 32)

Nemide: Baş kişilerden biridir. Kendisine annesinden verem hastalığı miras kalan Nemide, Nail ve Nahit’in aşkını öğrendikten sonra hastalığı çok hızlı geliştiği için yaşama veda eder. Nemide’nin annesi Naime’nin iyileşmesi için Doktor Osman Bey’in önerisi ile aynı hastalıktan mustarip Nemide için önerisi birbirinden farklıdır. Bu da verem hastalığı ve tedavisi ile ilgili o dönemde yeterli bilgiye sahip olunmadığını göstermesi bakımından önemlidir.

“-Çocuğun şimdiye kadar görmüş olduğu tedavi hissî olmaktan ziyade uzvî idi. Şimdi ise çocuğun hissiyatını idare etmek iktiza eder. Bakınız, küçük bir teessür kendisini ne kadar mutazarrır etmeye kifayet ediyor. Sinni müsait olsaydı Nail’e olan irtibatını çocukça bir muhabbetten ziyade bir aşka haml ederdim… Nemide gibi bir çocuk için aşkın ne kadar mühlik olduğunu izaha hacet göremem. Buna ve hususiyle bundan tevellüd edebilecek heyecanlara asla imkân vermemelidir.” (s. 73)

Nemide’nin hastalığı Nail ve Nahit’in birbirini sevdiğini öğrenmesinden sonra hızla ilerler.

“Verdiği cevapların Nail’de hasıl ettiği tesiri muayene ediyordu. Genç adam Nemide’nin verem olmuş veya verem olmak üzere halk edilmiş bir kız olduğunu biliyordu. Lakin bu müthiş hastalığın kızcağızı ta pençesinin içine alıp ezeceğini zannetmemişti. Nemide meyuslara mahsus boğuk bir kahkaha ile kendisini öldüren bir celladı gösteriyormuşçasına ‘İşte!’ dediği zaman Nail’in bu marazın orada, genç kızın parmağının altında zehirli bir gudde gibi bu zavallı vücuda temsim seyyalesini salıverdiğini düşünerek tevahhuş etti.

Bir dizini yere dayamış duruyordu, biraz yükselerek başını işaret olunan yere koydu. Bir kolu iskemlenin arkasına, diğeri Nemide’nin omzuna dayanmıştı. Şu anda delikanlının

muayene ettiği vücut bir genç kız, bir nişanlı değil, mezarın kademesine basmış on yedi yaşında bedbahttı. Nail’in kalbi geniş bir hüzün içinde çarpıyordu, şu anda gönlü genç kızın ayaklarına kapanmak, hüngür hüngür ağlamak istiyordu.

Bilmiyordu, neden? Meyustu.

Kulağını gösterilen küçük dairenin üzerine koyup da Nemide yavaş, fakat iri nefesler almaya başladığı zaman Nail kulağının altında göğüste balgamların sökmemesinden mütehassıl tıkanıklığa müşabih bir şey hissetti. O zaman hekimlik tecessüsü galeyana geldi. Orada, kulağının altında mevtin yaşadığını, nefes aldıkça büyüyen bir ejder gibi şişip şişip tevessü ettiğini duyuyorum, hissediyorum zannetti. Kulağını oradan ayıramıyordu; beşiğinde derin bir uykuda mışıldayan bir bebeği; çayırların içinde uzun altın saçlarını sahranın rüzgârlarına vererek koşan bir çocuğu; sabahleyin çiğler havalara uçmadan, bulutlar sahralara dökülmeden iki yeşil yaprak arasında gizlenmiş pembe bir gülü koparmak için çimenlerin üzerinden kelebekler gibi şetaretle geçen bir genç kızı müthiş pençesine takarak soğuk renkli bir bez içinde karanlık, derin bir mezara atan ölüm işte orada gizlenmiş, bu genç vücudu kemirmeye başlamıştı.

Kulağını ayıramıyor, dinlemekte devam ediyordu. Nihayet Nemide yavaş yavaş harareti vücudunu istila eden delikanlıdan biraz çekilerek ‘Yoruldum!’ dedi. Sonra dizüstü yerde kalmış olan Nail’e yaklaşarak ve iki ellerini omuzları üstüne dayayarak ‘Nasıl?’ dedi. Keskin bir nazar delikanlının gözlerini deliyordu. Mevtin ruhanî bir hüzün ile boyadığı bu mavi gözlerden akan aşk, genç adamı sermest etti, bir saniye zarfında kendisini nurdan, ateşten mürekkeb bir derya içine düşmüş zannetti; beyni ölüm düşüncesiyle incimad etmişti, cevap veremedi.

O zaman Nemide başını Nail’in omzuna salıvererek ağlayan bir sesle, ‘Oh! Nail… Ölüyorum!’ dedi.

İncelenen dönem romanları içerisinde verem hastalığı ölüm nedenlerinden biridir. Veremin 1910 yılından sonra tedavisinin bulunması incelediğimiz romanların yazıldığı dönemde bu hastalığın tedavisinin olmaması bunda etkilidir. Verem tedavi edilebilir bir hastalık olduktan sonra romandaki güçlü konumunu kaybetmiştir. 1882’de vereme neden olan bakteri Robert Koch tarafından belirlenmiştir. 1943 yılında Amerikalı mikrobiyolog Selman Waksman, tüberküloza neden olan bakteriye karşı etkili ilk antibiyotik olan streptomisini üreten küfü ayrıştırmıştır.30

1.3.13.2. Ölümle İlgili Düşünceler

1.3.13.2.1. Roman Kişilerinin Ölümle İlgili Düşünceleri 1.3.13.2.1.2. Baş Kişinin Ölümle İlgili Düşünceleri

Nemide

Nemide hastalığı ve ölümle ilgili düşüncelerini Nail’e anlatır. Nemide’ye göre kendisi ölüme mahkûmdur. Nemide iyileşmesinin Nail’le mutlu olmasına, Nail’in onu sevmesine bağlı olduğunu düşünmektedir. Nail’in kendisini değil Nahit’i sevmesinin

iyileşme olasılığını ortadan kaldırdığını düşünmektedir. Nail’in yüce duygularla sevmediği halde kendisinin iyileşmesini istediği için evlenmeye razı olduğunu ancak kalbine söz geçiremediğini düşünür.

“- Garip bir tali’ senin hayatının önüne hasta, verem bir kız koydu. Sana, insanların şahsî haklarını başkalarının saadetine feda etmelerinden ibaret olan bir merhamet vazifesi dedi ki: ‘Bu kızı sevmeye gayret et. Bu, onu ölümden kurtaracaktır.’ Pek yüksekten gelen bu sedayı dinledin, fakat hükmüne itaat ettiğin vazifeye hissiyatın riayet edemedi. Yine o garip talih, o hasta kızın yanına güzel, her türlü meziyete malik bir kız koymuştu; sen ihtiyarsız onu sevdin, sana ‘Sev!’ dedikleri hasta kızı ihmal ettin. Böyle olmak iktiza ederdi, aşk asi çocuklar gibi emir dinlemez.” (s. 173)

Nemide, hastalığının sonunun mutlaka ölüm olduğunu ve kurtuluşunun mümkün olmadığını düşünmektedir. Nail’le evlense, çok iyi bakılsa ve çok mutlu olsa dahi uzun süre yaşayamayacağının farkında olduğu için Nahit ve Nail’in arasından çekilme kararı verir. “Nemide, bir mutluluk fedakârlığında bulunmuş gibi görünse de annesinden miras kalan hastalığı sebebiyle mutlak bir yazgının muhatabı durumunda olduğunun ve erken bir ölümle yüzleşmek zorunda kalacağının bilincindedir. Bu gerçekliğin oluşturduğu bilinç, ona ölümüyle; her an Nail ve Nahit arasında bir varoluşunun bulunacağının habercisidir. Nemide, sevgisini, aşkını feda edip kurtarıcı kimliğine bürünürken ölümüyle, yaşarken olduğundan daha etkileyici bir biçimde bu çiftin arasında her zaman varoluşunu ve mutlulukları üzerindeki tehditkâr etkisini sürdürecektir.”31

“- Zavallı babacığım! Bu nişan beni kurtaracak zannetmişti. Hayal!.. Ben ölmeye mahkûm edilmiş bir kızım. Son derece bir gayret ve tedavi ile yaşasam… Söyleyiniz tabip efendi… Bir sene daha yaşayabilir miyim?.. Mademki değil, seni ne için esir etmeli?.. Hem doğrusunu söyleyeyim mi? Bu rabıta beni sıkmaya başlıyor… Ne yapmak istiyorum, bilir misin? Bu nişanı yine sana iade etmek… yahut… Lakin sen ne için Nahit’i almıyorsun?” (s. 174)