• Sonuç bulunamadı

İKİNCİ BÖLÜM

1839-1908 DÖNEMİNDE ULAŞIMDA ÖRGÜTLENME

VE YOL YAPIMI

65

Ebniye-i Hassa Müdürlüğü idi208. Ardından 1836’ da nafia işlerini yürütmek üzere Meclis-i Umûr-ı Nâfia adında bir meclis oluşturulmuştu. Fakat birkaç yıl sonra, 1839’

da Umûr-ı Ticaret ve Nâfia Nezâreti kurulunca Meclis-i Umûr-ı Nâfia kaldırılarak ona ait işler bu nezarete bağlanmıştı. Bu yüzden Ebniye-i Hassa Müdürlüğü de Ticaret ve Ziraat Nezareti’ne bağlanmıştı209.

Osmanlı İmparatorluğu, XIX. yüzyılda merkeziyetçi bir devlet modeline geçiş sürecini yaşamaktaydı. II. Mahmut başkentte ve taşrada idareyi merkeziyetçi bir modele göre ele almıştı210. Bu merkeziyetçilik; devlet bürokrasisini şubelere ayırmak, memurlara maaş vermek ve hazinenin gelir ve giderlerini bir elden yürüterek mali kontrolü kurmak şeklinde özetlenebilir211.

II. Mahmut döneminde başlayan ve Tanzimat ile birlikte devam ettirilen merkezileşme çabalarından birisi de yeni oluşturulan nezaretler ve meclislerdi212. XIX. yüzyılın ilk yarısında merkezî idarede Divan-ı Hümayun’un yerini Avrupa örneğine göre kurulan bazı nezaretler almıştı213. Bu doğrultuda ilk olarak vakıfların idaresi Darbhâne-i Âmire’den ayrılmış ve 1826 yılında Evkaf-ı Hümâyûn Nezâreti adıyla kurulan yeni nazırlığa devredilmişti214. II. Mahmut, 1836 yılında Sadaret Kethüdalığı’nı Umûr-ı Mülkiye Nezâreti’ne dönüştürdü. Bir yıl sonra nezaretin ismi Dâhiliye Nezâreti olarak değiştirilmişti215. Yine 1836’da Reisülküttâblık makamı

208 Osman Nuri Ergin, Mecelle-i Umûr-ı Belediyye, 2. Cilt, İstanbul 1995, s. 927-928.

209 Şerafettin Turan, a.g.m. , s. 178-179.

210 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s. 123-124;

Bernard Lewıs, a.g.e. , s. 125.

211 İlber Ortaylı, İmparatorluğun En Uzun ... , s. 125.

212 Ali Akyıldız, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s. 45-46.

213 İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ..., s. 408; Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s. 89-90.

214 Ali Akyıldız, Osmanlı Bürokrasisi ..., s. 146; İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ..., s. 314.

215 Ali Akyıldız, a.g.e. , s. 67-68; İlber Ortaylı, a.g.e. , s. 408-409; Bernard Lewıs, a.g.e. , s. 137.

66

Umûr-ı Hâriciye Nezâreti’ne dönüştürülmüştü216. 1838 yılında Umûr-ı Mâliye Nezâreti kurularak bütün hazineler bu nezaretin emri altına alınmıştı217. 24 Mayıs 1839’da ülkede ticaret, sanayi ve tarımın geliştirilmesi ve gerekli düzenlemelerin yapılması için Ticâret Nezâreti kurulmuştu. Gördüğü işlerin benzerliği sebebiyle Meclis-i Umûr-ı Nafia bu yeni kurumun emrine verilmişti. Ticaret Nezareti’nin denetimi altında bulunan tarım ve ziraat işlerinin daha etkin bir biçimde yürütülebilmesi için Ticaret Nezareti’nden ayrı olarak 16 Ocak 1846’da Zirâ’at Nezâreti kuruldu. Bunun ardından ülkede bina, yol ve köprü inşası, koruların muhafazası, bataklıkların kurutulması vb. tüm imar faaliyetlerini yürütmek üzere Kasım 1848’de Umûr-ı Nâfi’a Nezâreti kurulmuştu218.

Yeni nezaretlerin kurulmasından başka merkezdeki bir diğer önemli yenilikte danışma meclisleri ve kurulların oluşturulmasıydı. Birçok nezarette bayındırlık, tarım ve ticaret gibi öncelikli sorunlarla meşgul olan kurullar oluşturulmuştu. Bunların görevi, sorunlara çözüm önerileri getirmek ve yeni yasaların hazırlanmasına yardımcı olmaktı219. Tanzimat’ın ilanıyla beraber yenileşme çabaları, yeni oluşturulan meclisler ve danışma kurulları yoluyla yapılmaya çalışılmıştı. Bu meclislerin en önemlisi olarak gösterileni 24 Mart 1838’de kurulmuş olan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye idi220. Tanzimat döneminde geçici bir süre ile kurulmuş birçok meclis bulunuyordu. Bazıları konumuzla doğrudan ilgili olan bu meclislerin en

216 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 78; Hamit Ersoy, “Batılılaşma Girişimleri ve Osmanlı Hariciye Nezareti’nin Kuruluşu”, Osmanlı, 6. Cilt, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s.

269.

217 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 97; İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ... , s. 410;

Bernard Lewıs, a.g.e. , s. 137.

218 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 128-129, s. 138-141.

219 Erik Jan Zürcher, a.g.e. , s. 90; Bernard Lewıs, a.g.e. , s. 138.

220 Mehmet Seyitdanlıoğlu, “ Tanzimat Dönemi İmar ...”, s. 323. Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye’nin kuruluşu, işleyişi, görev ve yetkileri hakkında bkz. Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Döneminde Meclis-i Vâlâ (1838-1868), TTK Yayınları, Ankara 1999; Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ...

, s. 189-218.

67

önemlilerinden birisi de Mecâlis-i İ’mâriyye olarak anılan İmar Meclisleri idi.

Kurulan bütün geçici meclisler Meclis-i Vâlâ’ya bağlı olarak ve onunla uyumlu bir şekilde çalışıyordu. İmar Meclisleri’nin kurulmasıyla ilgili ilk gelişmeler Meclis-i Vâlâ’nın 1845 yılındaki açılış konuşmasında Abdülmecid’in direktifleriyle olmuştu.

Padişah konuşmasında; Tanzimat’ın uygulanmasında karşılaşılan güçlükleri ve sorunları dile getirerek bunların düzeltilmesini istiyordu. Bunun ardından Meclis-i Vâlâ’da yapılan toplantılarda Tanzimat uygulamalarının başarılı olabilmesi için öncelikle bölgelerin sorunlarının bilinmesi gerektiği vurgulanmıştı. Bu doğrultuda imparatorluğun çeşitli bölgelerinden yörelerinin sorunlarını bilen Müslüman ve gayrimüslimlerden ikişer temsilcinin İstanbul’a çağrılmasına karar verilmişti.

Merkeze gelen bu vücûh ve kocabaşılar bölgelerinin sorunlarını lâyıhalar halinde Meclis-i Vâlâ’ya sunmuşlardı. Bu lâyıhalarda öne çıkan şikâyetlerden birisi de ulaşımı ilgilendiren sorunlardı. Bunlar; nehirlerin ıslah edilmesi, köprü ve yolların tamiri ile yenilerinin yapılması ve içme suyu gibi ülkenin imarını ilgilendiren sorunlardı221. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1845 yılında girişilen bu uygulama bir ilkti.

İlk kez eyaletlerden temsilciler çağrılıp, onların görüşleri alınarak ülke sorunları çözülmeye çalışılmıştı. Böylelikle devlet, bölgesel sorunları resmî kanallar yoluyla değil de bölgelerden seçilen temsilcilerin görüşleri doğrultusunda çözmeye çalışmış, ilk kez yönetimde halkın fikirleri alınmıştı222.

Geçici imar meclisleri Anadolu ve Rumeli’de on görev bölgesine ayrılmış ve her bölgede üçer kişiden oluşan İmar Meclisleri kurulmuştu. Ayrıca her bölgenin temsilcisi olarak vücûh ve kocabaşılarda bu meclislerin çalışmalarına katılarak yardımcı olacaklardı. İmparatorluk dahilinde oluşturulan imar meclisleri şunlardı: 1-

221 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin ... , s. 199-200; Mehmet Seyitdanlıoğlu, “ Tanzimat Dönemi İmar ...”, s. 325-326.

222 a.g.m. , s. 327.

68

Konya Eyaleti İmar Meclisi, 2- Hüdâvendigâr ve Bolu Eyaletleriyle, Biga Sancağı Meclisi, 3- Sivas ve Ankara Eyaletleri Meclisi, 4- Diyarbakır Eyaleti ile Maden-i Hümâyun Kazaları Meclisi, 5- Erzurum Eyaleti Meclisi, 6- Vidin-Niş Eyaletleri Meclisi, 7- Üsküp-Rumeli Eyaleti Meclisi, 8- Selanik Eyaleti Meclisi, 9- Tırhala Eyaleti Meclisi, 10- Elviye-i Selâse Meclisi223.

İmar Meclisleri, gittikleri eyaletlerde yörenin sorunlarına, ticaret ve ziraatın geliştirilmesine ve bölgenin imarına dair raporlar hazırlayarak bunları Meclis-i Vâlâ’ya bildireceklerdi. Raporların mecliste görüşülmesinden sonra hükümet gerekli girişimleri başlatacaktı224. Bu doğrultuda Adana, Niş, Üsküb, Bursa, Konya, Ankara ve Çankırı sancaklarında elliden fazla köprü ve benzeri onarım ve tamirat işi için hazırlanan planların ayrı ayrı hesapları yapılarak valiliklere bildirilmişti. Bunlar için gerekli harcamalar ise bölgelerin vergi gelirlerinden karşılanacaktı225.

İmar Meclislerinin ele aldığı meseleler arasında ulaşımı ilgilendiren sorunlar ilk sıralarda yer almaktaydı. Nehirlerin inşası, köprülerin tamiri ve yenilerin yapımı, yeni yollar inşa edilmesi gibi imar faaliyetleri İmar Meclisleri tarafından yürütülüyordu226. Tanzimat’ın ardından yeni bir şekle bürünen İmparatorluğun yol serüveninin en başında gelenlerden Trabzon-Erzurum karayolu ve Bursa-Gemlik yolu İmar Meclislerinin çabalarıyla başlatılmıştı. Ancak bu amaçla yapılan çalışmalar yeterli kaynak bulunamaması ve gereken ilginin gösterilmemesi yüzünden yarım kalmıştı. Böylece yapılan harcamalar da boşa gitmiş oldu227.

223 Musa Çadırcı, Tanzimat Sürecinde Türkiye ... , s. 204-205.

224 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin ..., s. 201-202; Mehmet Seyitdanlıoğlu, “ Tanzimat Dönemi İmar ...”, s. 328-329.

225 Musa Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentlerinin ..., s. 202.

226 Mehmet Seyitdanlıoğlu, “ Tanzimat Dönemi İmar ...”, s. 323-324.

227 Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Tanzimat Dönemi İmar ...”, s. 330; Musa Çadırcı, "Tanzimat Dönemi’nde Karayolu ...", s. 154.

69

Osmanlı İmparatorluğu’nda Tanzimat’tan önceki dönemlerde imar faaliyetleri merkezî olmayan bir sistemle idare ediliyordu. Eyalet ve sancaklar, bölgelerinin bayındırlık faaliyetlerini kendileri yerine getiriyorlardı. Tanzimat’tan sonra tüm imar faaliyetleri merkezî bir sistem içerisinde başkentten planlanmaya başlanmıştı228. Tanzimat dönemi uygulamalarının en önemlilerinde birisi de Osmanlı kentlerinin altyapı sorunları üzerinde durulması, ulaşım ve yerleşim ağlarının yenilenmesi için gerekli girişimlerin başlatılmasıydı229. İmparatorluğun imarı için yapılması gereken resmî bina, yol ve köprü inşası, bataklıkların kurutulması, tarım ve ziraatın geliştirilmesi için gerekli sermayenin oluşturulması gerekmekteydi. Tüm bu imar faaliyetlerinin yürütülebilmesi özel bir hazinenin kurulmasına bağlıydı230. Bu doğrultuda, 1845 senesinde Meclis-i Vâlâ Başkanı Rıfat Paşa ile Maliye Nazırı Nafiz Paşa’nın girişimleriyle nafia giderlerine harcanmak üzere Meclis-i Vâlâ’ya bağlı bir

“Nafia Hazinesi” oluşturulmuştu. Oluşturulan bu hazinenin bütçesi 22.000 küsur kese (yaklaşık 11.000.000 kuruş) olarak hesaplanmıştı. Bütçenin kaynağı ise Anadolu ve Rumeli’de çiftçilikle uğraşan ahaliye 1844 senesinde verilen meblağdan tahsil olunamayan para idi. Böylece ülkenin imar edilmesi için bir fon oluşturulmuştu.

Meclis-i Vâlâ’nın nezareti altında bulunan nafia hazinesinin müdürlüğüne Kasım 1847’de Necib Paşazâde Ahmed Bey tayin olunmuştu. Hazinede bulunan paranın nasıl sarf olunacağına dair Meclis-i Vâlâca bir nizamname kaleme alınmıştı. Ayrıca maliye haricinden bulunan evrâk-ı sahîha gelirleri de bu hazineye tahsis edilmişti231.

228 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 140.

229 Mehmet Seyitdanlıoğlu, Tanzimat Döneminde Modern Belediyeciliğin Doğuşu, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2010, s. 9.

230 Aziz Tekdemir, “Tanzimat Dönemi Nafia Nezareti”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1. Cilt, 1. Sayı, s. 126.

231 Ahmed Lütfî, Vak’anüvîs Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, Sadeleştiren: Yücel Demirel, 8. Cilt, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 1999, s. 1210-1211; Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 140-141.

70

Nafia hazinesinin de maliye hazinesi gibi bütçesi oluşturularak gelir ve giderlerinin incelenip harcamaların ona göre yapılması kararlaştırılmıştı232.

Nafia hazinesinin oluşturularak imar faaliyetleri için gerekli bütçenin hazırlanmasının ardından, Kasım 1848’de Umûr-ı Nâfia Nezâreti kurulmuştu.

Nezaretin başlıca görevi; bina, yol ve köprülerin inşası, bataklıkların kurutulması, koruların muhafazası vb. tüm imar faaliyetlerini yürütmekti. Nazırlığına ise İsmail Paşa233 tayin olunmuştu. Ayrıca nezaretin yazışmalarına bakmak üzere bir de Tahrîrât Müdürlüğü kurulmuştu234.

Meclis-i Vâlâ’da İsmail Paşa’nın da içinde bulunduğu bir komisyon oluşturularak Nafia Nezareti’nin görev ve sorumluluklarını belirleyen bir nizamname hazırlanmıştı. Bu nizamnameye göre nezaretin başlıca görevleri; ülkede tarım, sanayi ve sanatın geliştirilmesi, yeni fabrikaların kurulması, ticaretin geliştirilmesi ve bunlar için gerekli ortamın hazırlanmasıydı235. Bu doğrultuda Meclis-i Vâlâ’da on maddelik bir rapor hazırlanmıştı. Raporda yer alan hususlar ise şöyleydi236:

Nafia ile ilgili önemli işlerin istenilene uygun bir şekilde yapılması gerekliydi.

Bazı bölgelerde fabrikalar kurulması düşünülmüştü. Bu fabrikalarda çeşitli makine ve aletlerin üretilmesi ve bunlarla ziraatın kolaylaştırılması tasarlanmıştı. Sanayi

232 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 141.

233 Aslen İzmirli Rum bir aileden gelen İsmail Paşa sonradan Müslüman olmuştu. Mekteb-i Tıbbiye’de eğitim almış, cerrahlık ve eczacılıkta ustalaşmıştı. 1845’de Cerrahhane müdürü olmuştu.

Ekim 1848’de vezirlik rütbesini alarak Yanya valisi olduğu sırada Nafia Nazırlığına getirilmişti. Mart 1849’da Ticaret Nezareti Nazırlığı’na getirilmiş Ekim 1851 tarihine kadar bu görevde bulunmuştu.

Daha sonra Tıbbiye Nazırlığı, İşkodra Valiliği, Tanzimat Meclisi Azalığı görevlerinde bulunan Paşa, Aralık 1856’da ikinci defa Ticaret Nazırlığı’na getirilmişti. 1858’de nazırlıktan azledilmesinin ardından Girit Valiliği, Zaptiye Müşirliği, İzmir ve Selanik valiliklerinde bulanan İsmail Paşa Şubat 1873’de ikinci defa Nafia Nazırlığı’na getirilmişti. Şûrâ-yı Devlet azası ve Şehremini olarak da görev yapmış olan Paşa 30 Ekim 1873 tarihinde üçüncü defa Nafia Nazırlığı’na getirilmişti. 17 Şubat 1874’de Bâbıâlî’de Hariciye Nazırı’nın odasında felç geçirmiş, hastalığının uzaması sebebiyle 14 Mart 1874’de emekli edilmişti. 1880’de vefat eylemiş olan İsmail Paşa, yabancı dil bilen, siyasi konularda bilgili, ılımlı ve yumuşak huyluydu. Bkz. Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmanî, 3. Cilt, Yayına Hazırlayan: Nuri Akbayar, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, Haziran 1996, s. 833-834.

234 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 141.

235 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 141.

236 Aziz Tekdemir, a.g.m. , s. 129.

71

yatırımları sermaye gerektirdiğinden bunların zamanla yapılması kararlaştırılmıştı.

Yapılacak işler, hazinenin durumu dikkate alınarak kolaylık derecesine göre sıralanmış ve mümkün olduğunca uygulamaya konulması planlanmıştı.

Ülkedeki imar çalışmalarının finans kaynağı olan Nafia Hazinesi, Meclis-i Vâlâ’ya bağlanmıştı. Nafia Nezareti halkın refahı için gereken hususlara dikkat edecek, imar faaliyetlerini hızlandıracak ve Nafia Hazinesi’nin gelirlerinin artırılması için çalışacaktı. Nafia Nazırı, daha önce imar faaliyetleri ile ilgili yapılan çalışmaların rapor ve evraklarını kurumun bünyesinde toplayarak değerlendirmesini yapacaktı.

Nafia işlerinin daha düzenli bir şekilde ele alınabilmesi ve konuların detaylı bir biçimde değerlendirilebilmesi için nazırın nezaretinde bir meclis oluşturulması düşünülmüştü. Bu doğrultuda Ticaret Nezareti’nin idaresinde bulunan Ziraat Meclisi, Nafia Nezareti bünyesine verilmiş ve adı da Nafia Meclisi olarak değiştirilmişti.

Ziraat ve çiftçiliğin geliştirilmesi için meclis üyeleri ziraat müdürü ünvanıyla ülkenin çeşitli yerlerine gönderilmişti. Nafia Nezareti tarafından her bölgenin toprağının içeriği ve verimliliği araştırılıp ziraat müdürleriyle haberleşerek ahalinin bölgeye uygun ürünü yetiştirip verimliliğin artırılması sağlanacaktı.

Ülkedeki her türlü imar faaliyetini yürütme görevi Nafia Nezareti’ne verilmişti. Ayrıca ülkede üretilen kumaş vb. ürünlerin kalite ve fiyat bakımından denetlenmesi de nezaretin görevleri arasındaydı. Sanayi ve sanatta her türlü kolaylık sağlanarak esnaf teşvik edilecekti.

Meclis-i Vâlâ’da müzakere edilen konular arasında bina yapımı önemli bir yer tutuyordu. Meclisteki müzakerelerde taş binaların, ahşap binalara oranla daha dayanıklı olduğu belirtilmişti. Binaların inşası hakkında özel kanunların hazırlanması gerektiği düşünülmüştü. Bina yapımının imar faaliyetleri içerisinde olması, işin

72

nezaretin idaresinde bulunmasını gerektirmekteydi. Ebniye işlerinin Nafia Nezareti idaresine girmesiyle Ebniye Müdürlüğü, Ebniye Muavinliği’ne dönüştürülmüş ve bina inşası için Nafia Nezareti’ne başvurulması kararlaştırılmıştı237. Ayrıca İstanbul ve diğer bölgelerdeki imar faaliyetlerinin kanunlara göre yapılması tasarlanmıştı238.

İmparatorluğun sınırları içinde bulunan ormanların yapılandırılması gerekliydi. Bu konuda yapılan çalışmalar sonucu oluşturulan metinler, Nafia Meclisi’nde müzakere olunduktan sonra, Meclis-i Vâlâ’da görüşülerek yapılacak çalışmalar için izin istenmişti. Gerek Tersane-i Âmire gerekse resmi binaların yapımı için gerekli olan kereste ile beraber odun kesimi ve nakledilmesi hakkında gerekli kolaylıkların sağlanması düşünülmüştü. Ormanların Nafia Nezareti idaresine verilmesiyle ormanlarda yapılan kiralamaların, gereksiz kesimlerin engellenmesi ve uygun bölgelerde orman yetiştirilmesi için gerekli çalışmaların yapılarak her türlü kolaylığın sağlanması gerektiği belirtilmişti.

İstanbul’da kaldırımların her sene Zaptiye Müşiri ve İhtisab Nazırı tarafından tamir edilip düzenlenmesi büyük masraflara sebep olmaktaydı. Ayrıca dayanıksız malzemeden yapılan kaldırıımlar kısa zaman sonra bozulmakta, yapılan masraflar da boşa gitmekteydi. Bu hususta Meclis-i Vâlâ’da alınan karar gereğince yapılacak kaldırımların sağlam bir şekilde yapılması tasarlanmış, bu işi bilenlerin maaş bağlanarak kaldırım memuru olarak atanmasına ve memurun idaresi altına da yine

237 Aziz Tekdemir, a.g.m. , s. 129-131.

238 Bu doğrultuda, Beyoğlu ve Galata bölgesi öncelikli uygulama alanı olmak üzere “Zokaklara Dair Nizamnâme” adlı yönetmelik çıkarılmıştı. Ardından tüm ülkede uygulanmak üzere 1863 senesinde

“Turuk ve Ebniye Nizamnâmesi” hazırlanmıştı. Bu sayede Osmanlı şehirlerinin altyapı sorunlarına yasal bir çerçeve getirilmişti. Bina ve sokakların yapımı, su, kanalizasyon ve gaz borularının döşenmesi gibi altyapı hizmetleri ile bunların yapım, bakım ve onarımı belirli standartlara bağlanmıştı. Bu düzenlemeler için bkz. Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Yerel Yönetim Metinleri II:

Zokaklara Dair Nizamnâme”, Çağdaş Yerel Yönetimler, 5. Cilt, 1. Sayı, Ocak 1996, s. 59-70; Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Yerel Yönetim Metinleri V: Turuk ve Ebniye Nizamnamesi ve Getirdikleri”, Çağdaş Yerel Yönetimler, 5. Cilt, 4. Sayı, Temmuz 1996, s. 67-81.

73

maaşlı görevlilerin verilmesine karar verilmişti. Bu konudaki gerekli çalışmaları da Nafia Nezareti yürütecekti.

İstanbul ve civarında bulunan bendler ve suyolları gerekli bakım ve tamiri yapılmadığından harap bir hale dönüşmüştü. Bendlerde uzun bir müddetten beri bakım yapılmadığından çamur artmıştı. Bendlerin temizlenmesi ve sonradan ilave edilen lağımların tamiri düşünülmüş, problemin en kısa zamanda çözülmesi gerektiği belirtilerek, Evkaf-ı Hümayun hazinesinin idaresinde olan bu iş de Nafia Nezareti’nin idaresine verilmişti. Eskiden bendlerin temizlenmesi konusunda, şehrin civarında bulunan bazı kaza ve köy ahalisine birtakım yükümlülükler verilmişse de Tanzimat Fermanı ile bu yükümlülükler kaldırılmıştı. Bu konuda yapılacak her türlü çalışmanın Nafia Nezareti’ne mazbata ile beyan edilerek izin alınmasına karar verilmişti.

Bütün bu işlerin çözümü için Nafia Hazinesi’nin durumu ve işlerin önemlerine göre öncelik sırası göz önünde tutularak hayata geçirilmesi düşünülmüştü. İşlerin bir an önce yapılıp bitirilmesi Nafia Hazinesinin ekonomik durumuna bağlı idi. Bu sebeple Nafia Nazırı’ndan hazinenin gelirini artırmak için gerekli araştırmaları yapması istenmişti. Ayrıca Nafia Nazırı’ndan nafia ile ilgili, daha önce yapılmış çalışmaların evrak ve raporlarını kurumun bünyesinde toplayarak incelemesi istenmişti.

Nafia Nezareti’nin görevleri yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere oldukça ayrıntılı ve düzgün bir şekilde belirlenmişti. Nezaretin önündeki en büyük engel işleri gerçekleştirecek teknik eleman yetersizliği ve mali sıkıntılardı. Ancak ülkenin imarı ile ilgili hazırlanan planları uygulamaya fırsat bulunamamıştı. Çünkü Ticaret Nazırı Süleyman Paşa’nın deryâ kapûdânlığına atanması üzerine, Ticaret Nezareti ile Nafia Nezareti, Ticaret Nezareti adıyla birleştirilerek İsmail Paşa’nın emrine verilmişti.

74

1849 yılındaki bu birleşmenin ardından bu iki nezaret bazen birbiriyle birleştirilerek bazen de müstakil hale getirilerek çalışmalarını yürütmüşlerdi239.

Ticaret Nezareti ile Nafia Nezareti’nin birleştirilmesinden sonra ticaret, tarım ve nafia gibi üç önemli konunun aynı idari birim tarafından tek bir merkezden yönetilmesi, hiçbirisinin gerektiğince ele alınamaması tehlikesini ortaya çıkarmıştı.

Nafia Nezareti’nin görev sınırları ve yetkileri son derece detaylı bir şekilde düzenlenmişken, iki nezaretin birleştirilmesi ülkenin imarı için ele geçirilmiş bu önemli fırsatın kaçırılmasına yol açmıştı. Ülke genelinde uygulanacak geniş kapsamlı reformlar için teknik bilgi, yetişmiş eleman ve paraya ihtiyaç duyuluyordu. Bunlara yeterince sahip olamayan devlet, reformların uygulamaya konmasını zamana bırakmış ve yavaş yavaş gerçekleştirmeye çalışmıştı. Bu durum ise istenilen kalkınma hamlesinin bir türlü gerçekleştirilememesine yol açmıştı240.

Ticaret ve Nafia Nezaretleri Mart 1868’e kadar bazen birlikte, bazen de müstakil olarak idare edilmişti. Nafia Nezareti nazırlığına Mayıs 1868 tarihinde Davut Paşa tayin edilmişti. Bundan sonra yaklaşık 2,5 yıl Davut Paşa’nın idaresinde müstakil olarak idare edilen Nafia Nezareti’nin yeniden düzenlenmesi için 2 Şubat 1870 tarihinde bir nizamname hazırlanmıştı241. 2 fasıl ve 15 maddeden oluşan bu nizamname ile nezaretin teşkilat yapısı yeni baştan şekillendirilmiş, çalışanların görev ve yetkileri açıklanmaya çalışılmıştı242.

239 Ali Akyıldız, Tanzimat Dönemi Osmanlı ... , s. 142-143; Aziz Tekdemir, a.g.m. , s. 133-135.

240 Ali Akyıldız, a.g.e. , s. 144.

241 Aziz Tekdemir, a.g.m. , s. 138.

242 Düstur, “Nafia Nezareti’nin Sûret-i Teşkil ve Vezâifine Dair Nizâmnâmedir”, 1. Tertip, 4. Cilt, İstanbul 1299, s. 480-483, 1 Za 1286 (02.02.1880); Bu nizamname, İstanbul Galata’da Agop Boyacıyan’ın matbaasında Osmanlıca-Fransızca olarak basılmıştır. Bunun bir sureti TTK Kütüphanesi’nde B/200 numarada kayıtlı bulunmaktadır. Bkz. “Nafia Nezareti’nin Sûret-i Teşkil ve Vezâifine Dair Nizâmnâmedir”, Osmanlıca-Fransızca, İstanbul 1870, TTK Kütüphanesi, Kayıt No:

B/200.

75

Hazırlanan nizamnamenin 1. faslına (1-6. maddeler) göre; Nafia Nezareti, tarik, maâbir, demiryolları, maden, posta ve telgraf idarelerine ayrılmıştı. Nezaret, nazırın emri altında olup mahiyetinde bir müsteşar, kalemleriyle birlikte bir mektupçu, bir muhasebeci, maâbir, maden ve demir yolları işleri için fen muavini adıyla bir başmühendis ve bir de fabrikalar memuru bulunacaktı. Nezarette, Meclis-i Nafia adında bir meclis bulunup başkanlığını müsteşar yapacaktı. Meclisin azaları tarik, maâbir, demiryolları, maden, posta ve telgraf müdürleri, başmühendisler ve fabrikalar memurlarından oluşacaktı. Mühendis ve fen memurları yetiştirmek amacıyla nezaretin idaresinde Hendese-i Mülkiye ve Kondüktör mektepleri bulunacaktı. Nezaretin emri altında çalışanlardan müsteşar, müdür, mühendis, muavin ve muhasebeci Bab-ı Âlî’nin izni üzerine irâde-i seniyye ile tayin olunacaktı243.

Nizamnamenin 2. faslında (7-15. maddeler) nezaret memurlarının ve Meclis-i Nafia’nın vazifeleri ile Hendese-i Mülkiye Mektebi hakkında bilgi verilmişti. Nafia nazırının öncelikli görevi; memuriyetleri idare-i seniyyeye uygun olmayan memurları bütçesi, sınırı ve kanunları dâhilinde olarak tayin ile maaş, harcırah ve devir masraflarını bir takrir ile doğrudan Maliye Nezareti’ne bildirmekti. Nazır, nafia memurları hakkında görevlerinden dolayı valiler tarafından yapılan beyan ve şikâyetleri dinleyip inceleyerek gerekenlerin yapılmasını sağlayacaktı. Nafiaya ait işlerden Bâb-ı Âlî’ce kabul edilerek gerekli işlemleri yapılan ve tahsisatı da gösterilen hususların uygulamaya konulmasına ve inşasına nezaret edecekti. İmalatın fen ciheti hakkında lazım olan talimatı valiler vasıtasıyla mühendislere bildirecekti. Nezaretin ve emri altındaki idarelerin bütçelerini Bâb-ı Âlî’ye arz ederek tasdik edilenler hakkında gerekli işlemleri yapacaktı. Bâb-ı Âlî’den kabul ve tasdik olunan kanunların

243 Düstur, “Nafia Nezareti’nin Suret-i Teşkil ve Vezâifine Dair Nizamnamedir”, 1. Tertip, 4. Cilt, İstanbul 1299, s. 480.

76

hükümlerini uygulacak, Bâb-ı Âlî’nin imtiyaza dair kabul ettiği maddeleri inceleyerek, fenne ait yönlerini tayin edip bunları Bâb-ı Âlî’ye takdim edecekti. Her sene, tüm idarelerin işlerini, masraflarını ve yapılan işin sonuçlarını açıklayan bir mazbata hazırlayarak Bâb-ı Âlî’ye takdim edecekti. Ayrıca, mühendis ve fen memuru yetiştiren okullara nezaret edecekti.

Müsteşar, nazırın müşavir ve muavini olup, nazırın bulunmadığı zamanlarda Bâb-ı Âlî’nin izni ile nezarete vekâlet eylerdi. Nazır, kendi vazifelerinden hangilerini daimi ya da geçici olarak müsteşara verir ise onları yerine getirirdi. Ayrıca Nafia Meclisi’nin başkanlığını da yapardı.

Müdürler, amiri oldukları idarenin memurlarından sorumluydular. Bunlar, idareleri altındaki işlerin düzenli bir biçimde yürütülmesine ve nezaretten aldıkları emirlerin yerine getirilmesine dikkat ederdi. Her müdürün maiyetinde lüzumu kadar müfettiş bulunacak ve bunlara havale edilen işlerin incelenmesi ve sonuçlandırılması için müdürün başkanlığında ve o idarenin mühendislerinden oluşan bir meclis oluşturulacaktı. Müfettişlerden Dersaadet’te bulunanlar da bu meclisin üyesi olacak, Maden Meclisi’nde baş çeşnici de yer alacaktı. İdare müdürleri öncelikle kabiliyetli olan mülâzımların hak ettiği görevlerde istihdamlarını nezarete bildirirdi. İmalata ait lâyıhaları inceleyip bunlarla ilgili olan talimnameleri düzenleyerek doğrudan memurlara ulaştırırdı. İdarelerinin bütçesini düzenler, kanunlara uygun teşebbüsleri ve imalat hakkındaki ruhsat dilekçelerine dair yazışmaları tetkik ederdi. Şirketlerin iane ve kazançlarını incelerdi. İdaresinin durumu ve ihtiyaçlarını içeren raporları düzenleyerek nezarete bildirirdi. Ayrıca Meclis-i Nafia’ya da azalık ederlerdi244.

244 Düstur, “Nafia Nezareti’nin Suret-i Teşkil ve Vezâifine Dair Nizamnamedir”, 1. Tertip, 4. Cilt, İstanbul 1299, s. 480-482.

77

Muavin mühendislerin vazifesi, tüm imalat faaliyetlerinin yapılışlarını ve bunların sebeplerini inceleyerek yazılı bir şekilde açıklama yapmaktı. Bundan başka, öğrencilere yapılan imtihanlar sonucunda hangi branşta başarılı iseler o dalda diplomalarını vermek, Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin Islahat Meclisi azası sıfatıyla öğretme usullerinin geliştirilmesine çalışmak, fenne dair talimnameleri incelemek ve düzenlemek, çeşitli imtiyazların durumlarına dair raporlar hazırlamak, tüm şehirler, nehirler, madenler, yollar, sanayi, telgraf ve postaya dair elde edilen bilgiler ile gerekli olan haritaları çizmek, gerek Osmanlı Devleti dâhilinde gerek yabancı memleketlerde kendilerine havale edilen konuları ve teftişleri yerine getirmek ve Meclis-i Nafia’ya azalık etmekle görevliydiler.

Nafia Meclisi’nin görevleri ise şu şekilde sıralanabilir; mecliste istihdam edilecek memurların seçilme şekilleri ve görevleri ile tüm idarelerin nizamlarını belirlemek, Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin kurulmasını ve imtiyaz lâyıhalarını düzenlemekti. Ayrıca imtiyaz sahibi şirketlere ait olup Bâb-ı Âlî’nin teftiş ve tasdikine bağlı olan iane ve elde edilen kazanç hesaplarını inceleyerek nezaretten havale olunan tüm hususları görüşüp müzakere ederek ilave edilecek görüş ve kararını mazbata ile arz etmek gibi işler de meclisin vazifesiydi.

Mektupçunun vazifesi, nezaretin işleri ile alakalı yazıları yazmak ve mahallerine iletmek, idaresinde bulunan ve vazifeleri birbirinden ayrı olan kalem memurlarını istihdam etmekti. Muhasebeci ise nezaretin ve bağlı bulunduğu idarelerin tüm gelir ve masraflarını inceleyerek nezaretin onayına sunardı.

Hendese-i Mülkiye Mektebi’nin kurulmasının amacı, ilmî ve amelî dersler okutmak ve burada eğitim alanları çeşitli hizmetlerde istihdam etmekti. Ayrıca bir de kondüktör mektebi açılarak, gerek bu mektepte ve gerek İstanbul civarında inşa