• Sonuç bulunamadı

2.1 – Çin’in Nükleer Silâh Edinmesi Karşısında ABD’nin Durumu ÇHC’nin ilk atom bombasını başarıyla denediği 1964 senesi itibariyle

ABD’nin esas korkusu ÇHC’nin orta menzilli kıtalar arası yörünge altı füze [Intermediate Range Ballistic Missile (IRBM)] elde etmesiyle bu gücünü kendi ülkesinden uzak yerlere veya komşularına karşı kullanma kabiliyetine kavuşmasıydı. Tabiî ki, ÇHC’nin bu imkân ve kabiliyete kavuşmayıp sâdece nükleer silâha sâhip olması da Asya’daki güç dengesini ciddî şekilde değiştirecekti. Bu sebeple ÇHC’nin ilk atom bombasını başarıyla denemesinin hemen ardından ABD Başkanı Lyndon B.

Johnson ABD’nin Asya’daki müttefiklerine karşı bulunduğu taahhütlerin tamamen arkasında duracağını; ve nükleer silâh edinmek arzusunda olmayan ülkelerin de, nükleer silâh şantajına karşı Birleşik Devletlerin desteğini istemeleri hâlinde bu desteğin kendilerine verileceğinden emin olabileceklerine dair bir açıklamada bulunmuştur.26

ÇHC’nin nükleer silâh geliştirme çabaları karşısında önceleri umursamaz bir tavır takınmış olan SSCB, Çin’in nükleer silâh geliştirmede hızla ilerlemesi üzerine bu tavrını, önce bu çabalara karşı dolaylı saldırı sonra da açıktan saldırıya çevirmiştir.

ABD’nin tekraren ifâde ettiği taahhütlerine kadar yerine getirileceği dile getirildikleri dönem itibariyle tartışmalıdır. Bu tartışmaya ABD’nin sergilediği iki tutum sebep olmuştur. Bunlardan ilki Başkan Johnson ’un söz konusu taahhütleri 1964 senesinden sonra tekrar etmemesidir. Tartışmayı alevlendiren ve ilk sebepten çok daha önemli olan sebepse, ABD’nin Dışişleri Bakanı Dean Rusk’ın, ÇHC’nin altıncı atom bombasını denemesinden bir ay sonra, Başkan Johnson ’un 1964 senesinde bahsettiği taahhütlerin, NPT’nin müzakereleri esnâsında Cenevre’de veya BM Güvenlik Kurulu’nda tekrar müzakere edebileceğini söylemesidir.27 ABD’nin BM temsilcisi Arthur J.Goldberg’in 26 Nisan 1968 târihinde yaptığı,

“Birleşik Devletler’e göre, nükleer silâha sâhip olmayan bir ülkeye karşı nükleer silâhla yapılacak bir saldırı veya böyle bir saldırı ihtimali, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun nükleer silâh gücüne sâhip üyelerinin BM Güvenlik Kurulu çerçevesinde bu tür saldırı karşısında veya bu tür tehdidi bertaraf etmek için lâzım gelen tedbirleri almak maksadıyla acilen harekete geçmesini gerektiren yeni bir durum yaratacaktır.”28

26 New York Times [Nev York Taymıs], 17 October [Ekim] 1964’den aktaran : YUEH, Leo –

LIU, Yun : China as a Nuclear Power in World Politics, (Taplinger Publishing Co., Inc.), New York, 1972, s :.58 [__ - __ : Bir Nükleer Silâh Gücü Olarak Dünya Politikasında Çin, Taplinger Yayımcılık Kuruluşu, Nev York, __].

27 YUEH – LIU, s. 58.

28 GOLDBERG, Arthur C. : “U.S. Calls for Prompt Endorsmement by the General assembly of

the Draft teraty on the non-proliferation of nuclear Weapons “, The Non-proliferation of

açıklaması Dean Rusk’ın açıklamasını güçlendirmiştir. Bu açıklamalardan da kolayca anlaşılacağı üzere, ABD verdiği taahhütlerin artık diğer nükleer silâha sâhip ülkelercede paylaşılmasını istediği bir tutuma geçmiştir. Ancak, bu fikirde olan tek ülke ABD değildi. İrlanda Dışişleri Bakanı Frank Aiken 1966 senesinde şunları söylemekteydi:

“Tek veya sınırlı sayıda devletin meydana getirdiği bir ittifak tarafından yapılacak saldırıya karşı silâhlı direnişin, onlara [saldırıya uğrayan devletlere]* büyük bir nükleer silâh gücüne sâhip bir ülke tarafından yapılacak bir saldırıya karşı sürekli güvenlik güvencesi verilmesi devrini sona erdirdiğine dair kanâatimi ifâde etmiştim. Benim fikrime göre bu güvence, nükleer füze çağında en yüksek muterberlikte, nükleer silâh gücüne sâhip olmayan ülkelerden temin edilecek hafif silâhlı birliklerden; ve kendilerini, nükleer silâh gücüne sahip bir ülkenin böyle bir gücü bulunmayan bir ülkeye saldırmasına karşı olmakla bağlamış, nükleer silâh gücüne sahip ülkeler tarafından sunulacak karma güçten mürekkep, BM barışı güvenceleme gücüne dayanan, dünya çapında ortaklaşa bir dizgeyle verilebilir.”29

Anılan dönem itibariyle BM Güvenlik Kurulu’nun beş daimî üyesinin kararları red etmek gücüne ve ayrıcalığına sâhip olması; BM içindeki siyasal sorunlar; ve BM’nin örgütsel faaliyetleri bu tür bir güvencenin, verilmiş olsa dahi, uygulanabilirliğini çok kuşkulu bir hâle getirmekteydi.

Söz konusu dönemde ABD ve SSCB arasında bazı alanlarda işbirliğine gidilmesinden faydalanılarak, ÇHC’nin olası bir nükleer silâh saldırısına karşı Asya ülkelerine ABD ve SSCB tarafından ortaklaşa güvence verilmesi fikri dahi ortaya atıldıysa da, bu iki güç arasındaki mücadele sebebiyle her birinin kendi müttefiki olan nükleer güce sâhip ülkeyi kayırmak veya bu güvenceyi başka amaçlar için kullanmaları ihtimali mevcut olduğundan, bu fikir hayâta geçmemiştir.

1968, [GOLDBER, Artur C. : “ABD Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşma- sı’nın BM Genel Kurulu tarafından ivedilikle kabûl edilmesini istiyor“, Nükleer Silâhların

Yayılmasının Önlenmesi, ABD Dışişleri Bakanlığı Yayınları 8385, Vaşington, ABD

Basımevi, 1968], s. 8’ den aktaran : Yueh –Liu, s. 58.

Ayrıca böyle bir güvence sağlansa dahi, düşmanını bir vuruşta yok etmek isteyen nükleer silâh gücüne sâhip bir ülke, bu amacını gerçekleştirdikten sonra, güvence veren ülkelere bu aşamadan sonra daha fazla kan dökmenin ve savaşı uzatmanın bir faydasının olmadığını söylemesi hâlinde, güvenceci ülkelerin de yapabileceği pek fazla bir şey kalmayacaktı geriye.

Bu türden güvencelere Asya ülkelerinin ne kadar itibar edecekleri da ayrı bir meseleydi. Zira, Asya ülkeleri Çin’in komşularına, süper güçlerin başka bir meseleyle meşgûl olup dikkâtlerini Asya’dan uzaklaştırdıkları bir anda saldıracağına inanmaktaydı. Asya ülkeleri ABD’yle SSCB’nin Küba bunalımıyla meşgûl oldukları 1962 senesinin Ekim ayında bu durumdan istifade ederek Hindistan’a saldırmayı planladığına inanmaktaydı.30

Bütün bu açıklamalardan verilecek güvencenin güvence sunulan ülkeleri tam olarak tatmin edebilmesinin ABD’nin Asya’da füzeleri, uçakları, vb. ile hazır bulunmasını gerektirdiğini ortaya koymaktadır, ki bu da ABD’yi doğrudan alâkadar eden başka bir sorunun ortaya çıkması demekti. Asya ülkelerine ÇHC’den vukuu bulacak bir nükleer silâh saldırısı doğrudan ABD’ye yapılmış bir saldırı olacağından ABD’nin doğrudan savaşa girmesi gerekecekti, ki bunun ne kadar gerçekçi bir tutum olacağı gâyet şüpheliydi.∗∗∗∗ Senaryoya göre, nükleer silâh saldırısına karşı güvenliği

30 Yueh – Liu, s. 60.

Soğuk Savaş döneminde Türkiye de ABD’nin nükleer silâh şemsiyesi altındaydı ve bugün de İran’ın nükleer silâh geliştirmesinin Türkiye için bir tehdit olduğunu ve bu durumda Türkiye’nin de nükleer silâh geliştirmesi gerektiğini ileri sürenlere karşılık, ABD’nin ve NATO’nun bu taahhütlerinin hâlâ geçerli olduğu ve Türiye’nin bu sebeple böyle bir ihtiyacı bulunmadığı öne sürülmektedir. Türkiye’nin Soğuk Savaş döneminde karşı karşıya kaldığı ve hâlen devam etmekte olduğuna inandığımız tehdidi, Özgür şu şekilde ortaya koymaktadır : “ Sovyet Rusya’nın nükleer alanda kaydettiği hızlı teknolojik gelişmeler Amerika’yı kendi kıtasında giderek daha fazla ve doğrudan doğruya nükleer tehdide açmış, bu da Amerikan yönetimini, nükleer silâhların “farklı koşullarda farklı şekillerde kullanılabilme“ staratejlerine yöneltmiştir. Yani çok önemli durumlarda güvenliğini nükleer silâhlarla, ancak diğer durumların tamamında benimsenmiş silâhlarla sağlamak ihtiyacı belirmiştir. İşte bu gerekler ve düşünceler ışığında “Esnek Mukabele Stratejisi “doğmuştur. Söz konusu startejide esas alınan nokta, savaşın nasıl ve hangi silâhlarla yütütüleceğinin belirlenmesidir. Kitle mukabele stratejisinden ayrılan en önemli özellği, benimsenmiş silâh kuvvetine verdiği ağırlıktır. Avrupa’ya yönelik bir saldırının büyük ihtimâlle Sovyetlerin üstün olduğu benimsenmiş silâh kuvvetleriyle başlayacağı, savunmanın da yine benimsenmiş silâh güçleriyle yapılacağı ve

ABD tarafından sağlanan bir ülkeye karşı Çin bir saldırıda bulunacak; bu saldırıyı durdurmak için ABD, ÇHC’ye karşı sınırlı bir nükleer silâh saldırısında bulunulacak; bunun üzerine Çin Asya’daki ABD üslerine saldıracak ve böylece iki ülke arasında tam bir nükleer silâh savaşı çıkacak ve hâttâ bu savaş dünyaya yayılacaktı.

ÇHC’nin nükleer silâhlarla saldırı gücünü uzak mesâfelerde kullanabilme imkân ve kabiliyetini kazanması ve bu yolda ısrarla devam etmesi üzerine Asya’daki müttefiklerine karşı taahhütlerine sâdık kalamayacak bir hâle gelecek ABD’nin

fakât nükleer alanda ulaşılmış bulunulan dehşet dengesi nedeniyle bu güce erken olarak başvurulması beklenmediğinden, Amerika erken tırmanmaya engel olunması için Avrupalı müttefiklerinin benimsenmiş silâh yeteneklerinin geliştirmesi üzerinde önemle durmuştur. Esnek mukabele stratejinde Amerika’nın, Avrupa’da büyük bir savaşı sürdürürken daha küçük çaptaki diğer bir savaşı da taşıyabilmesi öngürülmüştür. ABD, Vitnam bozgununa kadar “İki Buçuk Harp “, yani hem Avrupa hem de Asya’da iki büyük savaşı aynı anda sürdürebilmesi ve başka bir yerde daha küçük bir harbi de taşıyabilmesi, prensibi ile hareket hareket etmiş ancak Carter idaresi zamanında bu prensip “Bir Buçuk Harp“ olarak değiştirilmiştir.

Stratejinin kabûl edildiği yıllarda ve daha sonrasında iki nokta eleştiri konusu olmuştur. Birincisi, “sınırlı savaş“ anlayışı bazı NATO üyesi devletleri savaş alanı dışına çıkarırken bazılarını olası bir savaşın merkezi haline getiriyordu. Örneğin, Kanada böyle bir tehdide ne kadar uzaksa, Türkiye o kadar yakındı.* İkincisi çatışmanın başlaması halinde iki süper devletin çıkarları, onları savaşı sınırlındırmaya sevk edebilecektir. Böylece bazı bölgelerin bu iki devlet arasında gizli pazarlık konusu olma durumu ortaya çıkar.

Bu strateji ara bir aşama olan “ileri savunma “ anlayışnı da beraberinde getirmiştir. Anılan anlayışa göre küçük çapta bir nükleer saldırya karşı hemen nükleer silâhlara başvurulmayacak, araya bir pazarlık süreci konulacaktır. Tabii, bu arada benimsenmiş silâh güçlerinin SSCB saldırısını belirli bir noktada tutabilmeleri gerkmekteydi. Bu da doğal olarak NATO’nun benimsenmiş silâh güçlerinde bir artışın olması anlamına geliyordu. Artıştan kastımız 30 tümendir. Bu tümenler ileri savunma anlayışıyla Doğu Batı sınırına yakın yerlerde bulunacak ve olası bir saldırıyı karşılayacaktır. “**

* Özgür burada Gönlübol ve Erdoğdu dan şu bilgiyi de aktarmaktadır :

“Zira Türkiye topraklarında büyük güçler arasındaki küçük çatışmalar oldu bitti’ye getirilebilir ve Sovyetlerin işgâl edeceği topraklar dünya barışnın bozulmaması uğruna fedâ edilebilirdi. Şimdi, çok uzak bir ihtimâl gibi görünen bu olasilık Soğuk Savaş ortamında üst düzeyde bir güvenlik bunalımına sebep olabilirdi . Zaten, Türkiye “Esnek Karşılık“ stratejisine bu sebeplerden dolayı uzun süre direnmiş ve durumu en son kabûl eden ülkelerden biri olmuştur. “ ( Mehmet Gönlübol, Olaylarla Türk Dış Politikası 1919-1995, Siyasal Kitabevi, 9. baskı, Ankara, 1996, s. 516-517; Hikmet Erdoğdu, Büyük İsrail Stratejisi, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2005, s. 85.

** ÖZGÜR, Salih : Geleceğe Yönelen Tehdit : Kitle İmha Silâları “, IQ Kültür Sanat

Yayıncılık, IQ Kültür Sanat Yayıcılık : 202, Araştırma İnceleme Dizisi : 160, 1.

Asya’dan tedricen çekilmesi görüşü bile ileri sürülebilecekti. Yine bu şekilde güçlenen Çin, bu durum karşısında ABD’nin Asya’daki müttefiklerine verdiği taahhütlerine sadık kalması güçleşeceğinden, ABD nükleer silâh kullanılmasını caydırıcı kabiliyetini yitirecek ve ÇHC sâhip olduğu muazzam benimsenmiş (konvansiyonel) silâh gücü sâyesinde büyük bir üstünlük kazanmış olacaktır. ÇHC bu endişeler yolunda işaretler vermiştir. Çin 16 Ekim 1964 târihinde ilk atom bombasını başarıyla denedikten sonra şu açıklamada bulunmuştur:31

“Nükleer silâhlara Çin tarafından hükmedilmesi dünyanın devrimci halklarının mücadelelerinde büyük bir cesaretlendirmedir.”32

Yine bu denemeden birkaç gün sonra Halkın Günlüğü gazetesi şunları yazmaktaydı: “Yeni Çin’in on beş yıllık târihi saldırma ve savaş amaçlı emperyalist politikalara karşı mücadelede ve halkların tamamının devrimci hareketlerinin desteklenmesi ve dünya barışını muhafaza etmek için sosyalist Çin’e tamamen güvenilebileceğini ispatlamıştır.”33

Yine benzer bir açıklamayı ÇHC 9 Mayıs 1966 senesinde üçüncü atom bombasını başarıyla denedikten sonra yapıyordu:34

“Çin halkının nükleer silâhlara sâhip olması kendi özgürlükleri için kahramanca savaşan halklar için büyük bir cesaretlenmedir.”35

31 ÇHC’nin yaptığı nükleer silâh denemelerinin tarih dizini için bkz. : Ek – 1 32

“Defending the Mortherland! Safeguarding World Peace : China Successfully Explodes Its First Atom Bomb“, Chinese Government Statement, 16 Oct 1964, Special Supplement in

Peking Review, no. 42, 16 Oct 1964 [“Anavatanı Savunmak ! Dünya Barışını Muhafaza Et-

mek! : Çin İlk Atom Bombasını Başarıyla Patlattı“, Çin Hükûmet Bildirisi, Pekin’den Bakış, sayı : 42, özel ilâve, 16 Ekim 1964, s. ii-iii’ den aktaran : Yueh – Liu, s.61.

33 “Break the Nuclear Monopoly, Eliminate Nuclear Weapons “, editorial, People’s Daily, 22 Oct

1954’den aktaran : Break the Nuclear Monoyoly, Eliminate nuclear Weapons, Peking, Foreign Languages Pres, 1965, [“Nükleer Silâh Tekelini Yıkın, Nükleer Silâhları İmha Edin “,

Halkın Günlüğü, baş yazı, 22 Ekim 1954’den aktaran : Nükleer Silâh Tekelini Yıkın, Nükleer Silâhları İmha Edin, Yabancı Diller Yayımları, 1965], s. 15’ den aktaran : Yueh –

Liu, s.61.

34 ÇHC 1965 senesinde yaptığı başarılı denemeden sonra dünya halklarının özgürlük

ÇHC’nin 27 Ekim 1966 târihinde başarıyla yaptığı dördüncü deneme nükleer başlık taşıyan bir orta menzilli güdümlü füzeydi. Bu denemenin akabinde ÇHC denemenin dünyanın devrimci halkları için bir cesaretlenme olduğunu ilân etmesine rağmen ve sosyalist Vietnam’ı destekleyerek taraf olduğu Vietnam Savaşı vb. savaşlardan bahsetmemiştir. Bu tavır ÇHC’nin ABD’yi ve Asya’daki komşularını ulaştığı nükleer silâh imkân ve kabiliyeti hususunda ürkütmek istememesi şeklinde yorumlanabilir.

ÇHC, 27 Ekim 1966 tarihinde dördüncü denemesini yaptıktan sonra şu açıklamayı da yapmıştır:

“Güdümlü füzelere ve nükleer silâhlara Çin halkı tarafından hükmedilmesi, Birleşik Devletler saldırısına karşı direniş ve kurtuluş savaşı veren kahraman Vietnam halkına ve kahramanca mücadele içinde bulunan dünyanın devrimci halklarının hepsi için büyük bir cesaretlenmedir.”36

ÇHC benzer bir açıklamayı beşinci denemesinden sonra da yapmıştır. Çin’in altıncı denemesinden sonra yaptığı açıklama şöyledir:

“[Bu deneme] Vietnam halkına Birleşik Devletler saldırganlığına karşı ve millî kurtuluşları için verdikleri savaşta; ve Arap halkına Birleşik Devletler ve İngiliz emperyalistleri ve onların aracı İsrail’e karşı direnmelerinde; ve dünyanın devrimci halklarına büyük bir cesaretlendirmedir.”37

35 “China Successfully Conducts Nuclear Explosion containing Thermonuclear Material“,

Xinhua [New China News Agency], dispatch, 9 May 1966 [“Çin Isılnükleer Madde İçeren

Nükleer Patlamayı Başarıyla Gerçekleştirdi“, Şinhua ( Yeni Çin Haber Kurumu ), dağıtım, 9 Mayıs 1966]’ den aktaran : Yueh – Liu, s. 61.

36 “China Successfully Conducted Guided Missile-Nuclear Weapon Test “, Xinhua [New China

News Agency], dispatch, 27 Oct 1966 [“Çin Güdümlü Füzeyle Fırlatılan Nükleer Silâh Denemesini Başarıyla Gerçekleştirdi“, Şinhua ( Yeni Çin Haber Kurumu ), dağıtım, 27 Ekim 1966]’dan aktaran : Yueh –Liu, s. 63.

37 “China’s First Hydrogen Successfully Exploded “, Xinhua [New China News Agency],

dispatch, 17 Jan 1967 [“Çin İlk Hidrojen Bombasını Başarıyla Patlattı“, Şinhua ( Yeni Çin Haber Kurumu ), dağıtım, 17 Ocak 1967]’den aktaran : Yueh –Liu, s. 63.

Bu açıklamada “dünyanın bütün devrimci halkları” ve “Vietnam halkı” ifâdelerinin yanı sıra “Arap halkı” ifâdesinin de kullanıldığı dikkâtten kaçmamaktadır.

1968 senesinin Aralık ayında sekizinci denemesini başarıyla yaptıktan sonra da benzer bir açıklama yapan38 ÇHC 1969 senesinin Ekim ayında iki başarılı deneme daha yaptıktan sonra yine benzer nitelikteki şu açıklamayı yapmıştır:

“Çin’in nükleer silâhlar edinmesi yolundaki bu yeni başarılar… Birleşik Devletlerin saldırganlığına karşı ve kendi kurtuluşları için kahramanca bir savaş yürüten Vietnam halkına; Birleşik Devletler emperyalizminin silâhlı işgaline ve Taylandlı gericilere karşı savaşan Laos halkına; Birleşik Devletlerin emperyalist Siyoncu saldırısına direnen Filistinlilere ve diğer Arap halklarına; ve halkın kurtuluşu için mücadele eden ülkelerin hepsinin halklarına büyük cesaretlendirme ve destektir.”39

ÇHC’nin her başarılı atom bombası denemesinin ardından yaptığı açıklamalarda söz konusu denemelerin cesaretlendirdiği ve destek verdiği ülkeleri, halkları ve mücadeleleri isim isim sayması ve bu isimleri her seferinde arttırması; ÇHC’nin her başarılı atom bombasını denemesiyle biraz daha artan özgüvenini ABD aleyhine o anda, en azından bir ruh durumsal destek olarak kullanması, bu tavrın ileride yaratacağı sonuçlar itibariyle ABD’yi çok rahatsız etmiştir.

Nükleer silâhlara ve bu silâhları, en azından ABD’nin Asya’daki üslerini vurabilecek bir erime, fırlatma imkân ve kabiliyeti sâyesinde ABD karşısında, bölgesel nükleer silâh caydırıcılığı kazanmış bir ÇHC’nin, buraya kadar bahsi geçen açıklamalarda andığı ve anmadığı ülkelere, halklara ve mücadelelere verdiği ruh durumsal desteği asker, silâh ve mühimmat mânâsında fizikî desteğe çevirmesi

38 Xinhua [New China News Agency], dispatch, 28 Dec 1968 [Şinhua (Yeni Çin Haber

Kurumu), dağıtım, 28 Aralık 1968]’den aktaran : Yueh –Liu, s. 63.

39 “China Victoriously Conducts a Nuclear Hydrogen Bomb Explosion, Successfully Conducts

the First Underground Nuclear Test “, Xinhua [New China News Agency], dispatch, 4 Oct 1969 [“Çin Bir Hidrojen Bombası Muzafferce Patlattı, Yer Altında İlk Nükleer Silâh Denemesini Başarıyla Gerçekleştirdi“, Şinhua ( Yeni Çin Haber Kurumu ), dağıtım, 4 Ekim 1969]’dan aktaran: Yueh –Liu, s. 63.

hâlinde, ABD’yi, yürütmekte olduğu saldırıya karşı direncin hem şiddetinin artması hem de yayılması sebebiyle, çok geniş bir alanda ÇHC’den destek bulmak ve ÇHC’nin atom silâhlarının şemsiyesi altına girmek isteyen savaşçılarla karşı karşıya kalması ihtimalini taşımaktaydı. Bu ihtimalin somut emareleri de mevcuttu. Kuzey Vietnam, Laos, Laos Vatansever Cephesi, Malaya Komünist Partisi, Tayland Komünist Partisi, Seylan Komünist Partisi, ÇHC’nin bu denemelerinden ve yaptığı açıklamalarının kendileri ve mücadeleleri için büyük bir destek olduğunu açıklamıştır.40

Asya ülkeleri ÇHC’nin denemeleri ve bu denemelere paralel tavırlarına dair açıklamalarda bulunmuştur. Tayland Başbakanı Thanon ve Malezya Başbakan Yardımcısı Razak, başkaca komünist yıkıcı faaliyetleri cesaretlendireceğini; Hindistan’ın Vaşington Büyükelçisi Banarjee, komünist Çin’in nükleer silâh denemelerinin güvenliksizlik ve saldırgan tehdit hissini sâdece Hindistan’da değil komşu pek çok ülkede de uyandırdığını; Hindistan Başbakanı Şastri, Hindistan’ın güvenliğinin temin edilmesi için süper güçlerden güvence talep edilmesi gerektiğini; Japonya Başbakanı Sato, komünist Çin’in yaptığı nükleer silâh denemelerinin diğer Asya ülkelerinin güvenliği için nükleer silâh güvencesinin önemini arttırdığını ve nükleer silâh kullanabilecek komünist Çin’in Japonya için bir tehdit olduğunu; Kamboçya da defaatle ÇHC’nin kitle imha silâhlarını ilk kullanan taraf olmayacağını ilân ettiğini söylemiştir.41

40

Leo YUEH – Yun LIU, s 102’de şu kaynakları zikretmektedir : New York Times, 18 Oct 1964; 17 May 1965; 11 May 1966; 12 May 1966; Peking Review, no. 45, 4 Nov 1966, s. 27; no. 47, 21 Nov 1969, s. 18-19.

41

Yueh –Liu, s 64-65’de şu kaynaklardan aktarmıştır : W. L. RYAN and Smith Summerlin,

China Cloud : America’s Tragedy and China’s Rise to Nuclear Power, Little Brown, Boston 1968, s.241 [W.L. RAYN ve Smit Summerlin, Çin Bulutu : Amerika’nın Trajedisi ve Çin’in Nükleer Güç Olması, __, __] ; M. R. MASSANİ, “The Challenge of the Chinese

Bomb “, India Quarterly, XXI, no. 1, Jan-Mar 1963, s. 23 [M.R. MASSANI, “Çin Bombasının Meydan Okuması“, Hindistan Üçaylığı, XXI, sayı : 1, Ocak-Mart 1963]; The

Times ( London ); 5 Dec [Aralık] 1964; “World Reactions to the Chinese Nuclear Bomb“, Foreign Affairs Reports, vol. 14, no. 1, Jan 1965, s. 9 [“Çin’in Nükleer Bombasına Dünyanın

Tepkisi“, Dış İlişkiler Raporları, cilt : 14, sayı : 1, Ocak 1965]; New York Times, 17 Oct [Ekim] 1964 / 18 Oct [Ekim] 1964 / 5 Dec [Aralık] 1964 / 15 May [Mayıs] 1965 / 4 Nov [Kasım] 1966; Kel WAKIZUMİ, “The Problem for Japan“, A World of Nuclear Powers, ed. : Allistair BUCHAN, s. 82 [Kel VAKİZUMI, “Japonya için Sorun“, Nükleer Güçler Dünyası,

ÇHC’nin bu tavrıyla Asya ülkelerinin üzerinde üç somut etkiye sebep olma ihtimali mevcuttu: a-) ÇHC’nin desteklediği devrimci savaşlara karşı mücadelede zâfiyet göstermek; b-) Çin’in hegemonyası altına girmek ve ÇHC’ye bağlı politikalar izlemek; c-) Ufak çapta da olsa, ÇHC’nin taleplerini direnmeksizin kabûl etmek.

ÇHC’nin sayılan bu üç stratejiden faydalanarak Asya ülkelerini topraklarında bulunan ABD üslerini kapatmaya zorlayabilme ihtimalini, ABD kısa veya orta vadede gerçekleşmesi en mümkün ihtimal olarak değerlendirmekteydi. Zira, ÇHC’nin 1949 senesinden beri en önemli amacı buydu. ABD’ye göre, ÇHC bu amacını ilk defa nükleer silâhlardan arındırılmış bölge teklifiyle açıkça dile getirmişti.42 Böylece Asya’da nükleer silâh tehdidinden âzâde ÇHC muazzam büyüklükteki benimsenmiş silâh gücünü serbestçe kullanabilecekti.