• Sonuç bulunamadı

ABD’yle ÇHC arasında nükleer enerji işbirliği anlaşmasının ABD Kongresi tarafından onaylanması sürecinde, söz konusu anlaşmayla ilgili olarak ileriye sürülen görüşler ana hatları itibariyle anlaşmanın lehinde ve anlaşmanın aleyhinde görüşler olarak sınıflanabilir. Anlaşmanın lehinde görüşler ana başlıklar itibariyle şunlardır :

o ÇHC 21. yy.nin en önemli güçlerinden biri olacaktır; bu sebeple bu devletin ulusal çıkarlarını nasıl tanımlayacağı ve bu çıkarlarını elde etmek için nasıl bir yol izleyeceği dünya barışının istikrarı için önemli olup bu etkenler ABD’nin de güvenliğini doğrudan etkilemektedir. Bu sebeple, ÇHC’nin bilhassa silâhsızlanma konusunda uluslararası düzene dâhil edilmesi son derece önemlidir.

o ÇHC’nin bir nükleer silâha sâhip, BM Güvenlik Kurulu üyesi, silâh tedarikçisi ve giderek hassas üretim bilgileri üreten bir devlet olması hasebiyle; uluslararası ilişkilerde giderek göz ardı edilemez bir oyuncu olması sebebiyle, ABD’nin ÇHC’ye yönelik politikalarında nükleer silâhların yayılmasını ilkesi büyük önem taşımaktadır.

o ÇHC geçmişte gerek nükleer silâh gerekse bu silâhların taşıtlarını (füzeler vb.) bunlara sâhip olmayan ülkelere temin etmiş veya bu ülkelerin bu silâh ve taşıtlarını edinmeleri için onlara mâlzeme ve üretim bilgisi desteği vermiştir.

o ABD’nin nükleer enerji üretim bilgisi en ileri üretim bilgisi olduğu ve ÇHC artan enerji ihtiyacını nükleer enerjiyle de kapatmak istediği için ÇHC bu anlaşmanın onaylanması için can atmaktadır

o Bu anlaşma ABD tarafının hem nükleer silâhların yayılmaması politika ve amaçlarından hem de iç hukuktan kaynaklanan bütün ihtiyaçlarını karşılamaktadır.

o Bu anlaşma için yapılan görüşmeler neticesinde ulaşılmak istenen hedefler :

o ÇHC’nin, Pakistan’ın koruma altına alınmamış224 nükleer elektrik santralına ve bu ülkenin nükleer patlayıcılar programına verdiği desteğin kesmesinin sağlanması.

o ÇHC’nin İran’ın koruma altına alınmış nükleer programına verdiği desteğin kesmesini sağlamak

o ÇHC’nin nükleer mâlzeme ve nükleer üretim bilgisiyle ilintili çifte kullanımlı mâlzeme ve üretim bilgileri için etkili bir ihracat ve gümrük denetiminin kurmasını sağlamak

o ÇHC’nin çok taraflı ihracat ve gümrük denetlemesi düzenlemesine katılmasını sağlamak

olarak tespit edilmiştir ve hem anlaşma öncesinde hem de anlaşma için yapılan müzâkereler esnâsında şu kazanımlar edinilmiştir :

o ÇHC 1996 senesinin Mayıs ayında Pâkistan’ın ve diğer herhangi bir ülkenin koruma altına alınmamış nükleer santralı için bu ülkeye yaptığı desteği keseceğine dair taahhütte bulunmuş ve anlaşma müzâkerelerinin sona erdiği döneme kadar ÇHC’nin bu taahhüdünün hilâfına bir teşebbüste bulunduğu tespit edilmemiştir.

224 Koruma altına alınmamış tesis vd. [unsafeguarded installation, etc.] : Nükleer enerji

üretiminde kullanılan ve UAEK’tarafından tespit edilmiş denetleme düzeneğine sahip olmayan ve bu kurum tarafından denetlenmeyen tesis, santral vb.

Koruma altına alınmış tesis vd. [safeguarded installation, etc.] : Nükleer enerji üretiminde kullanılan ve UAEK’tarafından tespit edilmiş denetleme düzeneğine sahip olan ve bu kurum tarafından denetlenen tesis, santral vb.

o ÇHC Iran’a verdiği nükleer mâlzeme ve teknoloji desteğini, bu destek çok sınırlı ve UAEK kurallarınca koruma altına alınmış tesisler için geçerli olsa da, İran’ın nükleer silâh üretmek amacında olduğundan ve koruma altına alınmış bir yardımın dahi İran tarafından bu amaçla kullanılabileceğinden kuşkulanıldığı için, bu desteği kesmeye ikna edilmiş ve ÇHCden bu yönde taahhüt alınmış; ve ÇHC’nin İran’a olan desteğini kestiği tespit edilmiştir.225

225 4 Şubat 1998 târihi itibariyle ABD Dışişleri Bakanlığı Nükleer Silâhların Yayılmamasından

Sorumlu Bakan Yardımcısı Robert J. Einhorn [Robert J. İnhorn]’un şu sözleri ABD’nin İran’a barışçıl nükleer enerji programını durdurması için uluslararası anlaşmalar hilâfına ne kadar büyük bir baskı yaptığını göstermesi açısından son derece önemlidir. Söz konusu ifâdenin özgün şekli şöyledir :

“U.S. goals in the nuclear nonproliferation talks were carefully chosen to satisfy -- and in some cases exceed -- the requirements of U.S. law to implement the 1985 Agreement. Our goals were: (1) to terminate Chinese assistance to Pakistan's unsafeguarded nuclear facilities and nuclear explosive program, (2) to curtail Chinese Cooperation with Iran's safeguarded nuclear program, ...“*

Aynı iddia Harvard Üniversitesi Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi İcra Başkanı ve Atom Projesi Yöneticisi Jennifer Weeks [Cenifır Wiiks] tarafından da dile getirilmiştir; Weeks’in konuşmasının özgün hâli şöyledir :

“The administration is pushing China to terminate all of its supply relationships with Iran, even to safeguarded facilities, because the U.S. government believes that Iran is seeking to develop nuclear weapons. Therefore, any Chinese nuclear exports to Iran -- even to facilities subject to inspection by the International Atomic Energy Agency (IAEA) -- would contribute to Iran's weapons program, thus violating the Clinton administration's criteria for certification.“**

* bkz. : 6043 EINHORN, Robert J. : “Testimony of Robert J. Einhorn, Deputy Assistant Secretary of State for Nonproliferation before the Commitee of International Relations, U.S. House of Representatives 4 February 1998 Peaceful Nuclear Coorporation with China“, Nuclear Threat Initiative Website, erişim : < http://www.nti.org/db/china/engdocs/einh0298.htm >, 25 Eylül 2006 [İİNHORN, Robert j. : “ABD Dışişleri Bakanlığı Nükleer Silâhların Yayılmamasından Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Robert İnhorn’un Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Kurulu Huzurunda Verdiği İfâde 4 Şubat 1998 Çin’le Barışçıl Nükleer Enerji için İşbirliği“, Nükleer Silâh Tehdidini Önceleme Girişimi Ağ Yöresi]. ** bkz: : 6044 WEEKS, Jennifer (Executive Director, Managing the Atom Project,

Belfer Center for Science and International Affairs, Harward University) : “Satement for Record The US-China Nuclear Cooperation Agreement Jennifer Weeks Executive Director, Managing the Atom Project, Belfer Center for Science and International Affairs, Harward University Full House International Relations Committe Hearing 7 October 1997 “, Nuclear Threat Initiative Website, 7 Ekim 1997, erişim : < http://www.nti.org/db/china/engdocs/week1097.htm >, 25 Eylül 2006, [VİİKS, Cenifır (Harvırd Üniversitesi Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi İcra Başkanı ve Atom Projesi Yöneticisi) : “Harvard Üniversitesi Belfer Bilim ve Uluslararası İlişkiler Merkezi İcra Başkanı ve Aton Projesi Yöneticisi Cenifır Wiks’in Kongre’nin Uluslararası İlişkiler Kulu’na ABD’yle ÇHC Arasındaki

o ÇHC ithalât ve gümrüklerinin denetlenmesini uluslararası kurallara uydurmaktadır. 1997 senesinin Haziran ayında yayımladığı denetleme dizelgesi Nükleer Mâlzeme Tedârikçleri Grubu’nun dizelgesiyle ayınıdır.

o ÇHC 1997 senesinin Ekim ayında NPT’nin İhracatçılar Kuruluna (Zangger Kurulu) üye olmuş ve ihracat ve gümrük denetlemeleriyle ilgili olan gerekleri yerine getirmektedir. Bu gerekler arasında tüm ihracatı kapsayan denetimleri de kabûl etmiştir. 226

o ÇHC, NPT’nin süresiz olarak uzatılmasını koşulsuz olarak desteklemiş; nükleer silâh denemelerini durdurmuş ve KDYA’yı imzalamış; BMÜYA (Bölünebilir Maddelerin Üretimini Yasaklama Antlaşması)’yı desteklemiş; ve Kuzey Kore için Mutâbakat Çerçevesi’nin kabûlü için büyük çaba sarf etmiştir.

o 1985 senesinde imzalanmış ve onaylanmayı bekleyen bu anlaşma ÇHC’yi ABD nezninde nükleer maddelerin ihraç edilebilmesi için muteber kılmakta; fakât, söz konusu ihracatın kesinlikle gerçekleşeceğini hüküm altına almamaktadır.

o Bu anlaşma sâyesinde ÇHC nükleer silâhların yayılmaması hususunda çok daha fazla işbirliği yapmaya teşvik edilmiş olacaktır.

o Anlaşma onaylanmadan dahi ilerleme yolunu açmıştır, şöyle ki : 1997 senesinin Ekim ayında ÇHC Devlet Başkanı Jiang Zemin’in ABD’ye yaptığı ziyâret esnâsında ABD Enerji Dairesi’yle ÇHC Devlet Plânlama Kurulu arasında, nükleer ihracatının denetlenmesi, nükleer maddelelerin denetlenmesi

Nükleer İşbirliği Anlaşması Hakkında Yaptığı Konuşması“, Nükleer Silâh

Tehdidini Önceleme Girişimi Ağ Yöresi, 7 Ekim 1997].

226 Tüm ihracatı kapsayan denetim veya tam kapsar denetim [cach-all controls] : Zanger Kurulunun denetleme dizelgesinde bulunmasa dahi satıcı ülkenin, alıcı ülkenin nükleer silâh yapımında kullanacağından şüphelendiği mâlzemelerin dışsatımını engelleyen denetim düzeneği ve satıcı ülkeye bu mâlzemeyi göndermeme hakkı tanıyan kural.

ve muhasebesinin tutulması; nükleer mâlzemenin ve tesislerin muhafaza edilmesi; uluslararası nükleer unsurların uluslararası alanda koruma altına alınması; nükleer reaktörlerin güvenliği ve her iki tarafı da ilgilendiren diğer konuları kapsayan ve hükümetler arası işbirliğini öngören Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı için Niyet Anlaşması imzalanmıştır. Asıl anlaşma onaylanmadığı hâlde bu alanlarda ufak çapta işbirlikleri de gerçekleştirilmiştir. ÇHC hükümetler arası işbirliğinin gerçekleşmesi için asıl anlaşmanın onaylanmasını şart olduğunu söylemektedir.

o Anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte nükleer silâhlanma dışındaki silâhlanma hususlarında da ilerlemeler kaydedilecektir. ÇHC, 1994 senesinin Ekim ayında Füze Teknolojisini Denetleme Düzenlemesi (FTDD) [Missile

Technology Control Regime (MTCR)] kapsamında olan yerden yere füzeleri satmayacağına dair taahhüdüne sâdık kalmıştır. Ayrıca. ÇHC İran’a gemi savar füzeleri ve bunlara ait mâlzemeyi vermeyeceği taahhüdünde de bulunmuştur. ÇHC Kimyasal Silâhlar Sözleşmesi (KSS) [Chemical Weapons Convention

(CWC)]’ye taraf olmuş ve kimyasal maddelerin ihracatının denetlenmesi için bir düzeneği devreye sokmuştur.

o Bu anlaşma sâyesinde ABD firmalarının ÇHC’nin nükleer enerji santraları ve ve ürünleri pazarında rekabet etme imkânına kavuşacaktır.

o Dünyada nükleer reaktör güvenliğinin arttırılması yönünde çok büyük ilerleme sağlanacaktır.

o ÇHC hâlen enerji ihtiyacının büyük bir bölümünü fosil yakıtlardan sağlamaktadır ve artan enerji talebini bir kısmını nükleer enerji santralarıyla karışlamayı plânlamaktadır.. En ileri düzeyde teknolojiyle imâl edilmiş ABD menşeli nükleer enerji santraları çevrenin korunması bakımından da büyük fayda sağlayacaktır.

o Sâdece ÇHC’nin vermiş olduğu taahhütlere inanılmayıp, ÇHC’ye sürekli olarak gözetleme altında tutulacaktır. Çinli yetkililer taahhütlerine karşı olabilecek en ufak bir davranışlarının ABD’yle yapmış oldukları bu işbirliği anlaşmasıyla ilgili olarak çok ciddî sonuçlar doğuracağının farkındadır.

o Bu anlaşma ÇHC’nin her şart altında ABD’nin nükleer mâlzemesini ve teknolojisini edinebileceğini güvence altına almayıp, sâdece mevcut durum itibariyle ÇHC’nin bunu için muteber olduğuna hükmetmektedir. ÇHC taahhütlerine sâdık kalmazsa, bu destekten mahrum kalacağını bilmektedir.

o Anlaşma uranyum zenginleştirmesi veya tekrar işleme vb. hassas üretimbilgilerini içermemektedir.

Anlaşmanın onaylanmasının geciktirilmesi veya kapsamının başka konularda da tâviz elde edilmesi için genişletilmesi veya onaylanması için başka konularda tâvizler alınması için koz olarak kullanılmasına dair görüşlere karşı da şu görüşler ileri sürülmüştür :

o ÇHC’nin nükleer silâhlandırma faaliyetlerinin daha iyi tespit edilmesi için ve anlaşmanın bu sorunların hepsinin ortadan kalkmasından sonra imzâlanmasını istemek, bu türden sorunların sâdece ÇHC’ye özgü olmadığı ve bu yönde kesin bir kanıya varılsa bile zaman içinde çıkabileceği ihtimalinin bulunması sebebiyle doğru bir yaklaşım değildir.

o ÇHC nükleer enerji alanındaki atılımıyla ilgili çok önemli kararlar verme aşamasındadır. Bu sebeple, anlaşmanın onaylanmasının geciktirilmesi ÇHC’nin ABD’yi bu plânlarının tamamen dışında tutmasına ve başka tedârikçilere yönelmesine sebep olabilir. Bu durumda ABD, ÇHC üzerinde sâhip olabileceği çok önemli bir etkileme aracından mahrum kalacaktır.

o 26 Eylül - 3 Ekim 1997 târihinde ÇHC Devlet Başkanı Jiang Zemin’in ABD’ye yapacağı ziyâretin ve bu ziyâret esnâsında gerekleşecek zirve toplantısının başarıyla gerçekleşmesi için anlaşmasının onaylanmasında acele edilmektedir.

o Çin’in nükleer enerji pazarından pay kapmak isteyen ABD şirketlerinin yoğun baskısı karşısında anlaşma aceleye getirilmektedir.

o Anlaşma ABD’nin güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği için aceleye getirilmemelidir.

o Clinton yönetiminde olmayıp da Anlaşmanın onaylanması yönünde görüş bildiren tek bir nükleer silâhsızlanma uzmanı yoktur.

o ÇHC, Cazayir, Iran, Irak ve Pakistan’a nükleer mâlzeme ve teknoloji aktarmayı, anlaşmanın kaleme alındığı 1985 senesinden beri, bu eylemlerine son vereceğine dair taahhütlerde bulunmasına rağmen, durdurmamıştır. ÇHC anlaşmanın imzâlandığı 1985 senesinde dahi Cazayire koruma altına alınmamış plütonyum üretecek bir reaktörün inşaatına gizliden başlamıştır.

o 1996 senesinin ikinci yarısında dahi CIA’nın ÇHC’nin en önemli kitle imha silâhları mâlzeme ve teknoloji tedarikçisi olduğu ve Iran ve Pakistan’a nükleer silâh mâlzeme ve teknoloji temin etmekte en başta gelen devlet olduğunu gösteren raporları bulunmaktadır.

o ÇHC’nin geçmişte ortaya koyduğu silâhlandırma eylemleri dikkâte alındığında, bu ülkeden çok sağlam taahhütler alınmalı ve bu taahhütlerin fiilen yerine getirildiği tespit edilmelidir.

o Aynı sebeple, ÇHC, istenen taahhütlerde bulunsa dahi bu tür tavır değişikliğine neden gittiklerini de açıklamalıdır.

o Anlaşmanın onaylanması için, ÇHC benimsenmiş ve kimyasal silâhlar ve füze düzenekleri de dahil olmak üzere her türlü silâhlandırma faaliyetine son vermelidir.

o ÇHC Nükleer Tedârikçiler Grubuna üye olmalı ve etkili bir ihracat denetleme düzeni kurmalıdır.

o Bu hususların kesin olarak gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilebilmesi için anlaşmasının onaylanmasının bir sene ertelenmesi gerekmektedir.

o Anlaşma on seneden fazla bir süre önce müzakere edilmiş ve imzalanmıştır. Bu süre zarfında bir çok değişiklik olmuştur.

o Anlaşmanın şu anda kesinlikle açıklığa kavuşturulamamış bu hususlar hâlledilmeden imzalanması ve ÇHC’nin nükleer destekte bulunduğu herhangi bir ülkede ve bilhassa ABD’den bu anlaşma hükümleri uyarınca sevk edilen herhangi bir nükleer mâlzeme veya teknolojinin kullanılmasıyla yürüyen bir nükleer silâh programının ortaya çıkması hâlinde, hem ABD hem de nükleer silâhların yayılmasını önleme çabaları büyük bir yara alacaktır.

o ÇHC Hindistan’ın tam koruma altında olmayan ve ABD tarafından nükleer mâlzeme nakledilen Tarapur elektrik santralına az zenginleştirilmiş uranyum temin etmektedir.

o ÇHC, NPT’ye taraftır ve bu antlaşmanın 1995 senesinde süresiz olarak uzatılmasını koşulsuz olarak kabûl etmiştir. Bu uzatma anlaşması tam kapsamlı koruma programını da içermektedir; ancak, ÇHC bu hükme henüz tam anlamıyla riayet etmemektedir.

o Anlaşma bütün sorulara rağmen ÇHC’yi nükleer silâhların yayılmasını önleme düzenlemelerinin içine çekecektir. Ancak, anlaşmanın yürürlüğe girmesinden ve ÇHC’de yatırımlara başlanmasından sonra bu anlaşmayı

çeşitli sebepler yüzünden durdurmak veya askıya almak ABD için çok güç olacaktır ve bu durumda ÇHC en azından bazı taahhütlerini yerine getirmemekte ısrar edebilecektir.

o Anlaşma, ABD’nin başka ülkelerle imzaladığı benzer amaçlı anlaşmaların hepsinde bulunan ve ABD’den temin edilecek nükleer mâlzeme ve üretimbilgsi için gerekli olacak korumalardan bahsetmemekte; ve ABD tarafından temin edilecek yakıttan plütonyum elde edilmesi ve bu yakıtın kullanılması için ABD’nin izin verme hakkını mahfuz tutulmasını sağlayacak hakları içermemektedir. ÇHC, ülkesi içinde herhangi bir denetimden muaf olacağı için az zenginleştirilmiş uranynmdan ışınlama yöntemiyle plütonyum elde edebilir ve bu plütonyumu nükleer silâh imalâtında kullanabilir. Bu sebeple ABD, ÇHC’den kullanılmış yakıtın tekrar işlenmeyeceğine ve tekrar işlenmiş plütonyumu barışçıl nükleer enerji santrallarında kullanmayacağına dair taahhütte bulunmasını istemelidir.

o ÇHC’nin çok zenginleştirilmiş uranyum kullanan araştırma reaktörleri bulunmaktadır. ÇHC bu reaktörlerden arta kalan yakıtı tekrar işleyerek az zenginleştirilmiş uranyuma dönüştürmektedir. Bu durumun engellenmesi için ÇHC’nin bu araştırma reaktörlerini az zenginleştirilmiş uranyum kullanan reaktörlere çevirmesi istenmelidir.

o ÇHC nükleer mâlzeme ve teknoloji aktardığı ülkelerden tam kapsamlı korumayı kabûl etmelerini istememektedir. ∗∗∗∗

Tam kapsamlı koruma : Bir ülkenin nükleer enerji tesislerinin tamamının bütünüyle UAEK’tarafından denetlenmesi. Tam kapsamlı koruma nükleer mâlzeminin sayımından, tesislerin fiziken denetlenmesinden ve tesislere yerleşitrilen özişlek kameralardan vb. unsurlardan oluşmaktadır.

o ÇHC uygulamaya koyacağı nükleer mâlzemelerin ihracatını denetleme düzenlemesine çifte kullanımlı nükleer mâlzemelerin de denetlemesi esas almalıdır. ∗∗∗∗

o ABD Nükleer Silâhların Yayılmasını Önleme Yasası, nükleer mâlzeme ve teknolojinin aktarılmasında, bu bilginin aktarıldığı devletin bir nükleer silâha sâhip devlet olup olmadığına bakılmaksızın bu devletin tam kapsamlı korumaları kabûl etmesini öngörmektedir. ABD’nin anlaşma yaptığı bütün devletlerden anlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için bu korumaları kabûl etmeleri istenmiştir. ÇHC’yle imzâlanan ve onaylanması istenilen bu anlaşmada bu hususlar bulunmamaktadır.

o ÇHC’nin nükleer mâlzeme ve teknoloji aktardığı ülkelerden tam kapsamlı korumaları kabûl etmelerini istemesi hâlinde dahi bu anlaşmanın onaylanması hâlinde NPT’nin itibarı büyük yara alacaktır. Ayrıca, bu durumda ÇHC nükleer mâlzeme ve teknoloji aktarması için, nükleer silâh sâhibi ülkeler arasında tam kapsamlı korumaların kabûl edilmesini talep etmeyen tek ülke olacaktır.

o ÇHC Zangger Kurulu’na üye olmayı ve bu kurulun denetleme dizelgesini uygulamayı düşünmektedir. Ancak, bu kurul 2000 yılı itibariyle tam kapsamlı korumalar da dahil olmak üzere bazı hususlarda karar vermek aşamasındadır. Bu aşamada bu kurula üye olacak ÇHC’nin, söz konusu kurulun kararlarını oybirliğiyle alması ve ÇHC’nin bu kararlara muhtemel itirazı sebebiyle, alınması plânlanan bahsi geçen kararların alınmasını veya etkililiğini yitirecek şekilde kaleme alınmasına sebep olabilecektir.

Çifte kullanımlı nükleer mâlzeme, teknoloji vd. : Hem barışçıl hem silâhçıl amaçla nükleer enerji temin etmekte kullanılan nükleer mâlzeme, teknoloji vd.

o Nükleer Tedârikçiler Grubu’nun nükleer mâlzeme ve teknolojinin ihracatını denetleme dizelgesi çifte kullanımlı mâlzeme ve üretim bilgilerini de içerdiğinden, ÇHC’nin anlaşmanın onaylanmasından önce Zangger Kurulu’na üyeliğinin yanı sıra ve bilhassa, Nükleer Tedârikçiler Grubu’na da taraf olması veya en azından nükleer mâlzeme ve teknolojinin ihracatını denetleme dizelgesini Nükleer Tedârikçiler Grubu’nun dizelgesiyle bire bir eş olacağı ve bu dizelgeyi uygulayacağı yolunda taahhütte bulunmasının sağlanması gerekmektedir.

o ABD’nin güvenliği diğer mülâhazaların hepsinden önce dikkâte alınmalıdır.

o ÇHC’nin nükleer enerji santralarını hangi hızda devreye sokacağı ve diğer enerji kaynaklarını nasıl kullanacağı henüz kesinlik kazanmamıştır. Güvenlik sâdece tesislere bağlı olmayıp yetişmiş çalışan gerektirmektedir. Bu sebeple ABD şirketlerinin ÇHC’ye ihracat yapması sâdece nükleer enerji alanıyla sınırlı değildir ve bu ihracat imkânı sâdece bu anlaşmaya bağlı değildir.

o Tam kapsamlı korumaların ÇHC tarafından nükleer mâlzeme ve teknolojinin ihracatını denetleme dizelgesine dâhil edilmesi ilk amaç olarak tespit edilmelidir.

o ÇHC’ye şu ana kadar bulunduğu taahhütler ve anlaşmaların hilâfına bir davranışta bulunması hâlinde dahi ABD’nin sağladığı nükleer işbirliğinin tehlikeye düşeceğine dair çok kuvvetli ikazda bulunulmalı.

ÇHC yetkilileri, ülkelerinin nükleer silâh denetimi konusunda uluslararası düzenlemelere taraf olmak yönünde attıkları adımların ABD’nin baskısı neticesinde atıldığı iddiasını şiddetle red ettiği de hatırlatılması gereken hususlar arasında bulunmaktadır. ÇHC yetkilileri, gümrük denetimi vb. konularda ABD’li meslekdaşlarından çok şey öğrendiklerini kabûl etmekle berâber, nükleer silâhların ve ilgili hususların danetlenmesiyle ilgili olarak kat ettikleri yolun tamamıyla ÇHC’nin izlediği dış siyâsetin bir gereği olmak üzere kendi aldıkları kararların bir

sonucu olduğunu ifâde etmektedir. ÇHC yetkilileri ABD ve ülkeleri arasında düzenlenen bir konferansta Asya ve bilhassa Güney ve Güneydoğu Asya’da kitle imhâ silâhlarının yayılmasının ülkelerinin de güvenliğini tehdit ettiğini ve bu sebeple söz konusu önlemleri almalarının kendi güvenliklerinin bir gereği olduğunu belirtmiştir.227