• Sonuç bulunamadı

Mohammed IZZULARAB Çeviren: Habib HÜRMÜZLÜ

Abstract

From January 2011 to November 2011, Kuwait went through a quite severe political crisis. The main sides of this crisis were the Sheikh Nasser al-Mohammed government and some deputies within the national assembly who are the members of opposition groups, and youth groups such as “El-Sur El- Hamis”, “Nehç”

and “Kafi”. The demands made by protestors focused on issues such as turning Kuwait into a Constitutional Emirate where Prime Minister is elected by the people, overthrowing the Prime Minister, and fighting against corruption. This situation is unique to Kuwait and it is a different Arab Spring compared to the situation in other Arab countries going through civil uprisings and popular protests. In this study, the aforesaid crisis will be handled.

Kuveyt’te yeni bir formüle gidilerek çoğunluğu, azınlığı, kabileleri, ai-leleri, İslamcıları, liberalleri, Şiileri, Sünnileri, iktidardaki ve toplumun sair kesimlerini kapsayacak şekilde siyasi yapıda köklü değişiklikler yapılması gerekmektedir.

Giriş

Kuveyt 2011 yılının Ocak ayından aynı yılın Ka-sım ayına kadar çok ciddi bir siyasi kriz geçirmiş-tir. Bu krizin ana tarafları başbakan Şeyh Nasır El- Mohammed’in hükümeti ile muhalefet grup-larına mensup millet meclisindeki bazı milletve-killeri ve “El-Sur El- Hamis”, “Nehç” ve “Kafi” gibi gençlik grupları idi. Protestocuların ileri sürdük-leri talepler Kuveyt’in başbakanının halk tarafın-dan seçildiği bir Anayasal Emirlik haline gelmesi, başbakanın düşürülmesi ve yolsuzlukla mücade-le edilmesi konuları üzerinde odaklanmaktaydı.

Bu durum Kuveyt’e özgü ve halk ayaklamaları ve toplum protestoları gören Arap ülkelerindeki durumdan farklı bir Arap Baharı’dır.

Krizin Özellikleri

Ülkedeki siyasi krize yol açan olay milyonluk mevduat ve dış transferlerdi. Bu olaya millet meclisindeki seçilmiş toplam elli üyenin on dör-dü karışmış ve bazı projeleri belirli meblağlar karşılığında çoğunlukta olmayan hükümet lehi-ne meclisten geçirmişlerdir. Kriz geçen dölehi-nem- dönem-den ertelenen milletvekilleri Ahmed El- Sadun ve Abdurrahman El – Anceri’nin sunmuş olduk-ları sorgunun düşürülmesiyle zirveye çıkmıştır.

Bu olay üzerine geçen Kasım ayında, aralarında muhalefet milletvekilleri ve vatandaşlar olan 150 kişiden oluşan bir grup, millet meclisini basmış, kapıları kırarak zorla içeriye sokulmuş ve bina-da tahribata neden olmuşlardı. Bu eylem üzerine protestocular ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda her iki taraftan yaralanan olmuş ve devlet mallarına zarar gelmişti.

Bu olay, Kuveyt için daha önce hiç görmediği tehlikeli bir sabıkadır. Olay iki zıt görüş arasın-da sert tartışmalara meyarasın-dan açmıştır. Olaylara karşı olan görüş, millet meclisinin demokrasinin sembollerinden biri olduğunu, meclisin ister ya-sama konusunda ister hükümetin performansını kontrol etme yönünde körfez ülkelerindeki se-çilmiş millet meclislerinin en güçlüsü olduğunu ve hatta üyelerinin bazıları devletin başında olan aileyi bile eleştirmekte geri kalmadığını savuna-rak, anayasal kazanımlarını savunmak yasama müesseselerine saldırmakla değil, anayasanın milletvekiline ve vatandaşa tanımış olduğu kont-rol mekanizmalarını çalıştırmasıyla gerçekleşe-bileceğini savunmuştur. Demokrasinin kuralları-na göre ve demokrasinin bir mekanizması olan

“Seçim sandığı” yoluyla millet meclisine giren kriz yaratan bu vekiller, bugün – zaman zaman – demokrasinin işleyişine daha fazla karşı çıkan ve azınlık diktatörlüğüne veya sokağa atılmakla tehdit savuran taraflar olmuşlardır. Oysaki karşı tarafın görüşüne göre meclisi basmak bir “ne-den” değil, bir “sonuç”tur. Zira genel özgürlükle-re el konulmaktadır, hükümet ise hesap sormayı reddetmekte, yolsuzluk yaygınlaşmakta ve ana-yasa ihlal edilmektedir. Bu da Kuveyt demokra-sisinin geriye doğru adımlar attığının birer gös-tergeleridir.

Kuveyt’te olan bitenler geçici bir düşüş değil, ka-lıcı bir krizdir. Bu kriz, her zaman iktidarı elinde tutan ailenin ileri gelenlerinden birinin başkan-lığında kurulan hükümet ile (2003 yılına kadar veliaht başbakan olurdu, ancak bu iki görev bir-birinden ayrıldı) parlamento arasında devam eden bir krizdir. Parlamentoda muhalefet güçleri ve değişik eğilimleri olan siyasi akımlar temsil

edilmektedir, bu da kısa periyotlarla, değişik se-viyelerde meydana gelen ve hükümetin istifa et-mesiyle ya da meclisin feshedilet-mesiyle sonuçla-nan art arda gelen krizlere yol açmaktadır. Bu iki organ tekrar bir araya gelince, hükümetin veya meclis üyeliğinin yapısında gerçekleşen değişik-liğe rağmen, aralarındaki çekişmeler yeniden baş gösterir. Bu durum İngiltere’nin eski başbakanı Toni Bleyr’in başkanlığını icra ettiği danışman-lık şirketinin Kuveyt hükümetinin talebi üzerine yapmış olduğu “Kuveyt 2030 vizyonu” adlı yeni araştırmayla örtüşmektedir. Bu araştırmada Ku-veyt siyasi rejiminin, hükümet ile parlamento arasındaki yolun tıkanması nedeniyle, felce uğ-radığı vurgulanmıştı.

Kuveyt’te üst üste meydana gelen siyasi krizler, bir önceki sürecin aynısından geçmektedir. Kriz-ler, hacmi ne olursa olsun, he ihtilaf vuku bul-duğunda ortaya çıkmaktadır. Millet meclisi, hü-kümetin almış olduğu kararlardan geri dönmeye

mecbur etmesi için sadece gensoru yöneltmek ve ihtilaf konusu meselede, kamuoyunu hükümet aleyhine kışkırtmak amacıyla geniş kapsamlı bir medya propagandası düzenleme yoluna başvura bilmektedir.

Bu şekilde, hükümet veya kabinenin bir üyesi si-yasi veya anayasal baskıdan fazla, bir medyatik veya halk baskısıyla karşı karşıya gelir ve bu siya-si uygulama, demokratik görünmesiya-sine rağmen, yürütme ve yasama erklerinin yakınlaşma fırsa-tını yok etmiş ve ülkenin siyasi istikrarını tehdit altına almış olur. İşte bu noktada demokratik tecrübeyi gelecekte içeriğinden yoksun bıraka-cak gelmiş olunan durumun nedenleri hakkında soruları ortaya atmış olur.

Krizin Nedenleri

Krizin yapısal analizi, bunun birden fazla nedeni olduğunu gösterir. Bu nedenlerden biri Kuveyt’in

Arap Baharı Kuveyt’te de etkilerini gösterdi. Ülke yönetiminin daha katılımcı olması için baskılar artıyor ve Meclis’te de sert tartışmalar yapılıyor.

muhafazakar, klasik, babadan oğla geçen ve mo-dern devlet sistemiyle ve böyle bir sistemin ge-rekleriyle bağdaşmayan siyasi yapısıyla ilgilidir.

Modern devlet sisteminde toplumun bütün kat-manları hukuka tabi olur ve toplumun sadece bir kesimi için geçerli olan memnun etme, den-geler ve imtiyazlar tanıma politikası düşünüle-mez. Kuveyt hükümeti, millet meclisi üyelerinin memnuniyetini kazanmak ve mecliste hükümet yanında oy vermek uğruna, demokrasiyi yok eden demokrasinin esaslarını hiçe sayan politi-kalar uygulamaya başlamıştır. Hükümet ayrıca bazı milletvekillerinin akrabalarını, aşiret men-suplarının ve seçmenlerin çocuklarını üst düzey görevlere getirerek siyasi amaçlı atamalar yapa-rak yasaları çiğnemiştir. Hükümetin bu tutumu sonucunda birçok vatandaş vatandaşlık yerine aşiret, mezhep ve etnik kavramlara bağlanmaya başlamıştır.

İkinci neden, kendi menfaatine olmadıkça de-mokratik sistemin kurallarını reddeden Ku-veyt’teki yürütme erkiyle ilgilidir. Dolayısıyla sorgulamaları meclisin gündeminden silme yön-temi yeni başbakan Şeyh Cabir El-Mübarek’e yöneltilen her sorgulamada tekrarlanacaktır.

Zira Kuveyt millet meclisi, hükümeti oluşturma-makta ve bir parti tabanına dayanmaoluşturma-maktadır.

Kuveyt’te resmi siyasi partiler olmadığından do-layı parlamenter bloklar harekettedir. Bu siyasi oyunlar parçalanmış ve güçsüz bir parlamentoyu çıkarmıştır. Kuveyt’te, Lübnan’da bakanlar ku-rulu içindeki gibi değil, parlamento içinde yan-lıların deyimiyle “üçte bir atıl”, muhalefetin deyi-miyle “ üçte bir garantili” vardır. Bu üçte bir atıl veya üçte bir garantili Lübnan’daki 2009 yılında

hükümetin kurulması krizi sırasında muhalefet milletvekillerinin talebi idi. Bu da muhalefete, Lübnan’da “mutabakata dayalı demokrasi” for-mülü içerisinde mutabakat hasıl olmadığı za-manlarda hükümet toplantılarını ve kararlarını engelleme gücünü verirdi.

Kuveyt’teki duruma gelince, bakanlar kurulunun kendisi bu üçgeni temsil ediyor. Parlamentoda-ki bakanların çoğu seçilmişlerden değiller, buna rağmen onlar parlamenter sistemlerde esas ola-nın tersine görevleri gereği parlamentoda üye-dirler. Arz edilen durum anayasanın ilk taslağına da aykırıdır. Taslak, bu gibi bakanlara parlamen-to oturumlarına ve tartışmalara katılma hakkını tanırdı, ancak onlara oylamaya katılma hakkını tanımamakta idi. Dolayısıyla, ister meclis baş-kanlığı, ister meclisteki komisyonlar seçimlerin-de ve hatta öneri ve raporların onaylanmasında ve yasa taslaklarının kabulü veya reddinde mec-listeki birçok oylamalarda bahsi geçen “atıl veya garantili üçte bir bakanlık” oyları etkili olmuştur.

Üçüncü neden Kuveyt’teki nesil konusunda o-daklanır. Nüfusla ilgili istatistiklere ve Birleşmiş milletler heyetinin tahminlerine göre Kuveyt’te 35 yaşını geçmeyen ve çocuk ya da genç yaşta olanların oranı % 66.7’dir. Uluslararası kriz gru-bunda uzman Antoni Kordsman bu durumu de-ğişik politik yönelimlerin kristalleşmesiyle bağ-lantılı demografik patlama olarak tanımlamakta-dır. Ona göre Kuveyt’teki yeni nesillerin birçok kesimini şimdiki aşamada meydanda olan denk-lemlerden farklı bir tutum harekete geçirmekte-dir. Bu kesim sosyal adalet, daha iyi bir ekonomik durum, anayasal reformların yapılması, erkler

Muhalefetin seçimde “Anayasal Emirlik” adı altında ve bu eğilimi

Outline

Benzer Belgeler