• Sonuç bulunamadı

The Head of the Department of Political Science of the Salahaddin University Dr. Sabah Suphi Hayder: “Kurds Must Have A United

Stance in the Iraqi Parliament”

Son zamanlarda Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IKBY) hem iç siyasetin-de hem siyasetin-de Bağdat’taki merkezi hükümet ile olan ilişkilerinsiyasetin-de, bölgesel ve uluslararası gelişmelerin de etkisiyle yoğun ve çalkantılı bir siyasi gündeme sahne olmaktadır. Bir yandan KDP ve KYB’nin arasındaki stratejik anlaşma gereğince kilit idari pozisyonların değişimi gerçekleş-tirirken, diğer yandan da KBY merkezi hükümet üzerinden süren krizin sonlandırılmasına için çaba sarf etmektedir. Erbil’de bulunan Selahat-tin Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı Dr. Sabah Suphi Haydar ile KBY siyasetinin iç dinamikleri, Arap Baharı’nın KBY’deki yansıma-ları, Amerikan askerlerinin çekilmesi, Irak krizinin geleceği, Neçirvan Barzani Hükümeti’nden beklentiler ile Türkiye ile ilişkileri ele aldık.

Recently the Kurdistan Region of Iraq (IKR) has been passing through an intensive and tempestuous political agenda, exacerbated by the regional and international developments, both in its domestic environment and in its relations with the central government in Baghdad. On the one hand while the IKR is swapping the administrative posts of key importance, on the other hand it is striving to solve the Iraqi crisis that has been going on over the Bagh-dad government. With the Head of the Political Science Department of Salahaddin University in Erbil, Dr. Sabah Suphi Hayder we addressed the domestic dynamics of IKR politics, the effect of Arab Spring on the IKR, the future of the Iraqi crisis, the expectations from the Nechirvan Barzani government as well as the relations with Turkey.

Röportaj: Selen Tonkuş Kareem, ORSAM Erbil Temsilcisi

Röportaj

ORSAM: Öncelikle bize kendinizi tanıtır mı-sınız?

Dr. Sabah Suphi Hayder: İsmim Sabah Suphi Hayder. Selahattin Üniversitesi Siyaset ve Hu-kuk Fakültesi Siyaset Bilimi Bölüm başkanıyım.

Çalışma alanım siyasi partiler ve reform. Lisans, yüksek lisans ve doktoramı Selahattin Üniversi-tesi Siyaset Bölümü’nde tamamladım. Doktora eğitimim sırasında değişim programı ile Lübnan

Beyrut Üniversitesi’nde çalışmalarda bulundum.

Yüksek lisans tezimi Kürt Bölgesel Yönetimi’nde-ki siyasi partilerin sosyalleşmesi, ve doktora te-zimi de İngiltere’deki İşçi Partisi, Almanya’daki Sosyal Demokrat Parti ve Fransa’daki Sosyal Par-ti üzerine yazdım. Şu anda siyasi parPar-tiler, kitlesel medya ve kamuoyu dersleri veriyorum.

ORSAM: Hukuk ve Siyaset Fakültesi OR-SAM olarak kısa süre önce ortaklık

anlaş-ması imzaladığımız İnsan Hakları Araştırma Merkezi’ne ev sahipliği yapıyor. Bize İnsan Hakları Araştırma Merkezi ile ilgili bilgi ve-rebilir misiniz?

Hayder: İnsan Hakları Araştırma Merkezi Ma-yıs 2011’de kuruldu. Başkanı, Hukuk ve Siyaset Fakültesi Dekanı Dr. Hüseyin Tefik’tir. Ben de merkezin bir üyesiyim. Araştırma Merkezi’nde insan hakları, kamu politikası, demokrasi, cin-siyet ve barış inşası gibi konularda uluslararası seminerler ve çalıştaylar düzenliyoruz. Ayrıca İnsan Hakları Araştırma Merkezi Kürt Bölgesel Hükümeti (KBH) İçişleri Bakanlığı personeline eğitimler veriyor. Ek olarak altı ayda bir Arapça, Kürtçe ve İngilizce makalelerden oluşan Hukuk ve Siyaset isimli bir akademik yayın çıkarıyoruz.

ORSAM: Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nde (KBY) genel olarak politika belirleyici etken-ler neetken-lerdir? Örneğin ilk akla gelen kalıplaş-mış yargılardan birini aşiretler oluşturuyor.

Hayder: Aşiretsel bağlantıların Kürt toplumsal hayatının bir parçası olduğu doğrudur. Fakat bu Irak’ın tamamında, hatta Ortadoğu’da da geçer-lidir. Tarihsel olarak bakıldığında aşiretsel ilişki-lerin Kürtler arasında siyasi hayatın bir parçası haline getirilmesi bir Baas Partisi politikasıdır.

Baas, belirli aşiretleri ve bunların içindeki kişileri finansal açıdan desteklemiş, bu yolla kendisine sadakatlerini garantilemiş ve siyasi amaçları-na ulaşmıştır. Dolayısıyla KBY’nin siyasi hayatı 1991’de Baas politikalarından gelen böyle bir ar-ka plan sonucu başlamıştır. 1996’da başlayan iç savaş ise otoriter bir yönetim kurulmasına neden olmuştur.

2003’ten sonra bazı prensipleri değiştirdik. Ör-neğin anayasa çok önemlidir. Anayasa halkımızı yönetmekte başvuracağımız bir prensipler reh-berinin varlığı demektir. Başka önemli bir olgu da hilelerden dolayı henüz ancak yarı yarıya ba-şarılı olan seçimlerdir. Bunlar bizim yeni aşama olarak adlandırdığımız, eski tarz siyasetin yerini alan sürecin göstergeleridir. İlk etapta serbest se-çimler ve muhalefetin tanınması olmak üzere iki yönde eksikliğimiz vardı. Şimdi aktif muhalefet sayesinde etkin bir siyasi sürece sahibiz. Biz mu-halefet, hükümetin şartıdır diyoruz. Bu süreç sa-yesinde, diğer her toplum gibi, kültürümüzü de-ğiştirmeden eski tarz siyasetten modern ilkelere geçeceğiz. Siyaset Bilimci Gabriel Almond’un dediği gibi, bir siyasi sistemi anlayabilmek için sadece kurumları değil, kurumların işlevleri de önemlidir. KBY’de işlevsellik açısından, gelişme için potansiyelleri olsa da, ekonomik ve sosyal politika konularında kurumsallaşma problemi-miz var. Örneğin Yüksek Eğitim Bakanlığı bu sorunla baş etmeye çalışmaktadır. Biz akademis-yenler olarak üniversitelerin tam olarak işlevle-rinin ne olduğunu bilmiyoruz; sadece diploma vermek midir? Biz akademi ve sivil toplum ör-gütleri arasında kurumsal yapıyı sağlamlaştır-mak için köprü kursağlamlaştır-mak istiyoruz.

ORSAM: 2011 yılında KBY de Ortadoğu’nun geneli gibi hükümet karşıtı gösterilere sahne oldu. Hatta Süleymaniye’de gösteriler Libya i-le aynı günde, 17 Şubat’ta patlak verdi. Bunun nedeni sadece Arap Baharı’nın etkisi miydi yoksa daha çok içsel bir mesele miydi?

Hayder: Süleymaniye’deki gösteriler Arap Baharı’ndan farklı olarak totaliter sisteme karşı

Bugün hala iç savaş yıllarının izlerini taşıdıkları kolayca

gözlemlenebil-diği doğrudur. KDP ve KYB ilişkisi oldukça gergindir. Fakat bu işbirliği

yapamayacakları anlamına gelmez. Birbirleriye yıllarca savaşmış da

olsalar, daha uzun bir süre boyunca birlikte Baas rejimine karşı

sa-vaşmışlardı.

düzenlenmiş gösteriler değildi. Bizim seçimler ve kitlesel medya gibi diğer birçok demokratik göstergemiz var. Özellikle 2009 seçimlerinden sonra Kürt halkının fikri değişti. Örneğin Go-ran (Değişim) Partisi hükümeti ve meclisi fesih etmek istiyor ama herhangi bir yargısal süreçle karşılaşmıyor. 1990’larda bu böyle değildi. Halk totaliter bir sistemimiz olduğunu düşünüyordu ama artık insanlar özgür bir zihniyete sahipler.

Protesto Türkiye gibi demokratik ülkelerde çok normal ve olağan bir şeydir. İstanbul’a her gidi-şimde Taksim Meydanı’nda hemen hemen her gün başka bir protesto olduğunu gördüm. KBY demokrasiye geçiş sürecini yaşamaktadır. De-mokrasi için temelimiz ve kurumlarımız vardır.

Bu yüzden Süleymaniye’deki Libya ile aynı gün başlayan gösterilerin sadece KBY’nin muhalefet partilerinin siyasi gündeminin sonucu çıkarıldı-ğı söylemeliyim. Muhalefet partileri gösterileri Arap Baharı’na benzetmeye çalıştılar.

ORSAM: KBY siyaseti yürüten önemli kuv-vetlerden biri iktidar partileri olan KDP ve KYB arasında yapılan stratejik anlaşma. Bu anlaşmanın doğası ve geleceği hakkındaki dü-şüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Hayder: İç savaştan sonra KDP ve KYB Amerika’nın da desteği ile bir anlaşmaya vardı-lar. En başından beri anlaşmada sorunlar vardı.

Biri Erbil’de diğeri Süleymaniye’de olmak üzere iki hükümet vardı. Neçirvan Barzani başbakanlı-ğındaki 5. Hükümet’in ilk işi, çok zor bir görev o-lan ikiye bölünmüş kurumları birleştirmek oldu.

Bu stratejik anlaşma seçimlerin doğal bir sonu-cudur. Seçimlere göre bu iki parti en büyük par-tiler olarak öne çıkmışlardır. Bugün hala iç savaş yıllarının izlerini taşıdıkları kolayca gözlemlene-bildiği doğrudur. KDP ve KYB ilişkisi oldukça gergindir. Fakat bu işbirliği yapamayacakları an-lamına gelmez. Birbirleriye yıllarca savaşmış da olsalar, daha uzun bir süre boyunca birlikte Baas rejimine karşı savaşmışlardı.

ORSAM: O halde bu, aralarında sorun olsa da ortak paydada birleşebildikleri anlamına

geli-yor. Bundan stratejik anlaşmanın sürdürüle-bilir olduğu sonucunu çıkarasürdürüle-bilir miyiz?

Hayder: KDP ve KYB aynı ideolojiye sahiptir.

İkisi de milliyetçi ve laik çizgide partilerdir. Par-ti programlarını okuduğunuzda bir fark görmek neredeyse mümkün değildir. Fakat şunu unut-mamak lazım ki 1990’larda KDP ve KYB İbrahim Halil sınır kapısından gelen gümrük gelirleri ve iktidar hırsı için savaşmışlardı. Bizim bulundu-ğumuz ortam her zaman çatışmaya elverişlidir.

Örneğin şimdi de çok büyük bir çıkar faktörü olan, petrol meselesi var.

Dolayısıyla, bu anlaşma, adı üstünde, KBY’ye yönelik iç ve dış tehditlere karşı yapılan strate-jik bir işbirliğidir. Dolayısıyla uluslararası iliş-kilerdeki diğer her anlaşma gibi sonsuza kadar sürmeyecektir. Her parti belli çıkarlar doğrultu-sunda diğer bir partiyle işbirliği yapabilir ve çı-karlar değiştikçe anlaşmalar da değişime tabidir.

KDP ve KYB’nin diğer siyasi partilerle anlaşma yapmaları da muhtemeldir. Örneğin Kürt İslami Birliği (KİB) Türkiye’nin AKP’sini modellemek istemektedir. Dolayısıyla KİB’in KDP ile işbirli-ği yapıp birlikte seçimlere girmesi muhtemeldir.

Şu anda KDP ve KYB, amaçları popülerliklerini test etmek olsa da Eylül 2012’deki vilayet mec-lisi seçimlerine ayrı gitmeye karar verdiler. Bu KYB’deki tüm siyasi partilerin amacıdır çünkü hiçbiri şuana kadar gerçek boyutlarını bilme-mektedir. Ben stratejik anlaşmanın Temmuz 2013 parlamento seçimlerinde ortadan kalkaca-ğını düşünüyorum.

ORSAM: Goran-KYB arasında bir anlaşma olasılığına nasıl bakıyorsunuz?

Hayder: Goran KYB’den ayrılan bir partidir. Do-layısıyla politikaları farklı olsa da aynı düşünceye sahipler. Goran şimdiye kadar istikrarlı bir parti olmayı başaramadı. Örneğin iki milletvekilinin partiden ayrılmasıyla sonuçlanan son kriz bu gerçeği gözler önüne serdi. İstikrarsız bir parti olarak KYB ile işbirliği yapması da dâhil olmak üzere herhangi bir adımı Goran’dan beklemek mümkündür. Bu anlaşma KDP için her zaman korku ifade etmiştir. Eğer Goran ve KYB işbirliği yaparsa bu KDP için Süleymaniye’de büyük bir

yenilgi anlamına gelir. Fakat şunu belirtmeliyim ki Berham Salih’in başbakanlığı sırasında Goran 17 Şubat olayları gibi KYB başbakanlığı için çok büyük problemler çıkardı. Dolayısıyla KYB ve Goran arasında bir anlaşma en azından şimdilik olası görünmüyor. Şu anda KYB-KDP işbirliği-nin devam etmesi KYB-Goran işbirliğinden çok daha olası görünüyor.

ORSAM: Bazı KYB üyelerinin KBY’nin ana-yasa tasarısını KDP’li Meclis Sözcüsü Kemal Kerküki’nin görevindeki son günlerinde ye-niden meclisin gündemine taşıması iki parti arasındaki en son gerginliği oluşturdu. Bu ko-nuda fikriniz nedir?

Hayder: Bu anayasa 2006 yılında tasarlanmıştı.

Onaylanması referandum yapılmasına bağlıdır.

Dolayısıyla şu anda bu konu dondurulmuştur.

Fakültemizde anayasanın içeriği ile ilgili birçok seminer verdik. İçinde bulunduğumuz günler re-ferandum için uygun değildir çünkü Irak’ta bü-yük bir kriz yaşanmaktadır. Maliki federalizme inanmıyor ve bu da doğal olarak KBY’nin anaya-sasına aykırı bir durum ifade ediyor.

ORSAM: KBY’deki siyasi partiler arasında-ki değişime açık ittifaklar ve gergin ilişarasında-kiler Kürtlerin Irak Parlamentosu’ndaki konumla-rını nasıl etkiler?

Hayder: Bağdat Hükümeti’nden Kürtlere yönelen tehdit karşısında Kürtler Irak Parlamentosu’nda çıkarlarımızı korumak için ortak bir duruş sergi-lemek zorundalar. KBY Parlementosu’nda siya-si partiler birbirleriyle 17 Şubat sonrası süreçte olduğu gibi bütçe veya basın özgürlüğü gibi ko-nularda ne kadar tartışsalar da, Bağdat’ta Irak anayasasının 140. Maddesinin uygulanmasının

garanti altına alınması gibi tüm Kürtleri birleş-tiren bir dava var.

Örneğin Haşimi krizinde Kürtler Irak Başbakanı Nuri Maliki’ye karşı bütüncül ve güçlü bir duruş sergilediler. Kürtler milli bir konferans düzen-lenmesini önerdiler. Fakat eğer Bağdat Kürtle-rin arasında fikir çatışması olduğunu hissederse, Kürtler de şuan oynamayı hedefledikleri rolün üstesinden gelemezler.

ORSAM: KBY Irak’ın federalleşmesine olum-lu bakıyor. Sizce bu durum olası yeni Sünni federal bölgelerin sınırları içinde tartışmalı bölge topraklarının da bulunması nedeniyle bir çelişki arz etmiyor mu?

Hayder: Irak merkezi hükümetinin zayıflığından dolayı, Amerikan askerleri Irak’tan çekildikten sonra Sünni vilayetler federal bölge ilan etmeye başladılar. KBY Irak’ta federalizmi desteklemek-tedir fakat son tahlilde KBY için esas olan tar-tışmalı bölgeleri kazanmaktır. Biz Kürtler olarak hiçbir zaman Irak’a aidiyet duymadık. Dolayısıy-la eğer Irak Sünni ve Şii bölgeleri olmak üzere parçalanırsa, biz tartışmalı bölgeleri elde ettiği-miz sürece, bu bizim için çok da önemli bir konu teşkil etmez.

Kürtler Sünnilerin ya da Şiilerin tartışmalı bölge-leri teslim edeceğine inanmıyor. Bu yüzden KBY çok dikkatli bir siyaset yürütüyor. Haşimi krizi boyunca KBY Musul ve diğer Sünni vilayetlerle iyi ilişkiler kurdu. Sünnilerle sınır komşusu ol-duğumuz için onarla iyi ilişkilerde olmamız çok önemlidir ama Şiilerle sınır paylaşmıyoruz.

ORSAM: Sadece Sünnilerle iyi ilişkiler kur-mak, İran’ın Şiilere olan desteği göz önüne

Irak’ın geleceği konusunda olumlu düşünmüyorum. Milli Konferans’ın

başarılı olacağına da inanmıyorum çünkü sorun iki parti arasındaki

sorundan çok daha büyüktür. Sorun iki mezhep arasındadır ve derin

tarihi kökleri vardır.

alındığında, tartışmalı bölgeleri tehlikeye sokmaz mı?

Hayder: Tabiî ki KBY Şii ve İran tehditlerine karşı bir denge politikası da yürütmelidir. KBY Haşimi’yi Maliki’ye teslim etmedi ama yurtdı-şına veya herhangi bir yere kaçmasına da izin vermedi. Dolayısıyla bu durum, Milli Konferans girişimi gibi KBY’nin oynadığı arabuluculuk ro-lünün yanı sıra, KBY’nin bu krizde Sünni ve Şii-ler arasında yürüttüğü denge politikasını ortaya koymaktadır.

Buna ek olarak İran güç ve etkisinin daha uzun süre devam etmeyeceği görüşündeyim. İran u-luslararası ambargo nedeniyle şuanda büyük bir ekonomik krizden geçiyor. Eğer İran Maliki’nin arkasındaki destek ise, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Amerika da Irakiye’yi ve diğer Sün-nileri destekler. İran kısa süre sonra iç sorunları nedeniyle Irak üzerinde özgürce etki gösterme becerisini kaybedecek. Rejim değişimi de söz ko-nusu olabilir. İran’ın sonu da Suriye’ye benzeye-bilir. Bu sadece biraz zaman meselesidir.

ORSAM: Amerikan askeri birliklerinin çekil-mesi sonrası Irak ve Ortadoğu’daki Amerikan gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Hayder: Amerika Irak’ta hala etkindir ama et-kinliği sadece gölgeden ibaret durumdadır. Bu-na rağmen KBY’de her bakanlıkta bir Amerikan danışman bulunuyor. Amerika’nın Ortadoğu’da daha büyük bir projesi var. Bu yüzden Suriye rejimi düştükten sonra, Amerika’nın daha etkin olacağına inanıyorum. İsrail ile birlikte Hizbul-lah ve İran arasındaki bağlantıyı kesmek için uğ-raşacaklar.

ORSAM: Irak’ın geleceğine ilişkin görüşle-riniz nelerdir? Sizce Milli Konferans başarılı olacak mı? Irak’ın içine girmesi muhtemel iç çatışma sürecinde KBY’nin bağımsızlık ilan edebileceğinden bahsediliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Hayder: Irak’ın geleceği konusunda olumlu dü-şünmüyorum. Milli Konferans’ın başarılı ola-cağına da inanmıyorum çünkü sorun iki parti arasındaki sorundan çok daha büyüktür. Sorun

iki mezhep arasındadır ve derin tarihi kökleri vardır. Bundan 2-3 yıl sonra Irak’ta Sünnilerin ve Şiilerin homojen olarak yaşadığı yerlerde Sünni ve Şii bölgeleri oluşacağını düşünüyorum. Fakat temel problem Irak’ta Sünni ve Şiilerin birlikte yaşadığı orta bölgelerde yaşanacak.

Bağımsızlık KBY’nin planladığı bir şey değil.

Kürtler Irak istikrarlı olduğu sürece Irak’ın için-de yer almak istiyor. Ayrıca Bağdat ile 140.mad-denin uygulanmasına ilişkin sorunlarımız var. E-ğer Irak’ta iç savaş çıkarsa bu hiçbir şekilde Kürt Bölgesi’ni bağımsızlığa götürmez. Irak Kürtleri sadece barış, refah ve haklarını istiyor.

ORSAM: Son olarak gelecek Neçirvan Barza-ni hükümeti ve bu yeBarza-ni dönemde Türkiye ile ilişkilerle ilgili neler düşünüyorsunuz?

Hayder: Neçirvan Barzani 16 Şubat’ta 7. Hükü-mete başkanlık etme görevini resmen devraldı ve 30 günlük hükümet kurma süresi de başladı. Şu anda Barzani KBY’deki siyasi gerginliği sakinleş-tirmeye çalışıyor. Bütçenin, peşmerge güçlerinin ve içişleri bakanlıklarının birleştirilmesi gibi bir-çok zorlu konu çözüme kavuşmayı bekliyor. İkin-ci bir konuyu ise muhalefet ile işbirliği yapmak oluşturuyor. 17 Şubat olaylarının yıldönümünde ciddi bir protesto gerçekleşmemesi muhalefetin daha uzlaşmacı bir tavır takındığını gösterdi.

Bunun dışında gelecek hükümet önümüzdeki vilayet ve parlamento seçimleri için hazırlıklarla meşgul olacak. Neçirvan Barzani açık görüşlü, yenilikçi bir kişi ve eski tarz siyaseti değiştirmek için, gençlere daha fazla rol vermek için çalışa-caktır.

Kişisel olarak ben, Neçirvan Barzani’nin Tür-kiye ile ilişkileri geliştireceğine inanıyorum.

Barzani’nin Türk hükümeti ve iş dünyası ile iyi ilişkileri vardır. Gelecekte Türkiye ve KBY ara-sında daha güçlü ilişkiler göreceğiz.

ORSAM: Görüşlerinizi ve zamanınızı paylaş-tığınız için çok teşekkürler.

*Bu röportaj 19 Şubat 2012’de Erbil’de gerçekleş-tirilmiştir.

O

ITC Türkiye Temsilcisi Hicran Kazancı: “Türkiye Ortadoğu

Outline

Benzer Belgeler