• Sonuç bulunamadı

Ekonomik açıdan da petrol fiyatları büyük önem taşımaktadır

Giriş

Suudi Arabistan, Arap Yarımadası’nda, Batısın-da Kızıl Deniz’e ve DoğusunBatısın-da Basra Körfezine sahili bulunan ve yüzölçümü 2.149.69 km21 olan bir Arap ülkesidir. Yaklaşık 26,1 milyonluk nüfus (20,5 Milyon Suudi Arabistan vatandaşı ve 5,6 milyon yabancı ülke vatandaşı)2 ile yüzölçümü-ne göre nispeten düşük bir nüfus yoğunluğuna sahiptir.

Ekonomik açıdan Suudi Arabistan, zengin petrol kaynaklarına sahiptir. Arap ülkelerinin çoğun-lukta olduğu Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)’i Eylül 1960’da ilk kuran beş ülkeden bi-ridir ve o günden bu yana üyesidir.3 Tarım için elverişsiz topraklarından dolayı yeraltı fosil kay-naklar ve hidrokarbon yakıt ticareti Suudi Ara-bistan ekonomisinin en önemli ihracatı ve gelir kaynağıdır. 235,64 Milyar dolarlık yıllık ihracatı-nın 196,14 Milyar doları sadece petrol ihracatın-dan sağlanmaktadır.4 Diğer petrokimya ürünleri, doğalgaz, demir ve altın gibi madenler de ihra-catın kalan kısmının çoğunluğunu oluşturmak-tadır.

Ayrıca, kutsal şehirler Mekke ve Medine’ye ya-pılan Hac ve Umre ziyaretlerinden de gelir elde edilmektedir. Bu bakımdan da ülkenin gerek iç yönetiminde, gerekse dış politikasında din olgu-su önemlidir.

Yukarıda belirtilen coğrafi, ekonomik ve sosyal yapıdan dolayı, Suudi Arabistan Dış Politikanın genel özelliklerini dört ana unsur olarak sı-ralayabiliriz. Bunlar sırasıyla; 1) Dini unsurlar; 2) Arap Davalarına bağlılık; 3) Petrol ve Dış Eko-nomik İlişkiler; 4) Bölgesel istikrar ve güvenlik.

Bilhassa bölgesel istikrar ve güvenlik boyutuna bakıldığında A.B.D. ile olan ilişkiye ve bundan kaynaklı olarak İran ile A.B.D. arasındaki geri-lim de önemli rol oynamaktadır. Türkiye ile olan ilişkiler de gerek ikili ilişkiler, gerekse Körfez İş-birliği Konseyi (KİK) ve İslam Konferansı Örgü-tü (İKÖ) gibi uluslararası örgütler çerçevesinde giderek önem kazanmaktadır.

Suudi Arabistan’ın dış politikasını ve bölgesiyle olan ilişkilerine bakmadan önce, siyasi ve ekono-mik konumunu daha iyi anlayabilmek adına tari-hine kısaca bakmakta yarar vardır.

Suudi Arabistan Tarihine Kısa Bir Bakış Osmanlı, Suudi Arabistan’ın büyük bölümünün fiili kontörlünü Birinci Dünya Savaşının sonuna kadar sürdürmüştür. Hatta, Medine hiç düşme-miş ve ancak 1918’de Osmanlı’nın teslim olması-nın ardından Türk askeri çekilmiştir.

Birinci Dünya Savaşının ardından gelen yıllarda Abdülaziz İbn Saud, Mekke ve Medine dahil ol-mak üzere Hicaz, Necit (Nejd) ve El Hassa üze-rinde hakimiyet kurmuştur. Abdülaziz İbn Saud, 1932 Yılında bu bölgeleri birleştirerek Suudi A-rabistan Krallığını kurmuştur.5 Suudi Arabistan Krallığı’nın geliri büyük ölçüde Hac gelirlerinden oluşurken, 1930’ların sonunda ülkenin doğusun-da Petrol bulunmasıyla, birden önemli bir gelir kaynağı elde edilmiş ve ülkenin ekonomisi pet-rol ihracatına dayalı olmuştur. (ilk Petpet-rol Kuyusu 1938 yılında Dammam’daki Petrol sahasındadır)6 İngilizler 1. Dünya savaşında Basra Körfezinde İran petrollerini geliştirirken önce Bahreyn’de petrol buldular. Bunun üzerine, o dönemde

ye-ni kurulmuş olan ve İngiliz yönetimine tabi olmayan bağımsız bir krallık olan Suudi Ara-bistan ile de Amerikan şirketleri anlaşıp Suudi Arabistan’da Petrol keşfetmişlerdir.7 Petrol ihra-catı, ülkenin ekonomik, sosyal ve siyasi yapısında önemli yer teşkil etmiş ve halen de etmektedir.

Suudi Arabistan, Amerikalı jeologların petrol buldukları dönemden bu yana, Amerika Birle-şik Devletleri (A.B.D.) ile özel ilişki içerisinde olup, genelde iyi ilişkiler içerisinde olmuştur. En önemli istisna ise, 1973 Arap-İsrail savaşı ardın-dan OPEC’in petrol ambargosunda Batı karşıtı bir tutum sergilemesi olmuştur.

Mısır ve Suriye’nin İsrail’e karşı yürüttükleri 1973 savaşından yenilgiyle ayrılmalarının ardın-dan, OPEC ülkeleri Batı ülkelere karşı ambargo uygulamışlar ve ardından gelen Petrol Krizini tetiklemişlerdir. Suudi Arabistan gibi Arap

ülke-lerinin çoğunlukta olduğu Petrol İhraç Eden Ül-keler Örgütü (OPEC)’in, savaşın ardından, üreti-mi azaltmaları sonucu Dünya’daki ilk petrol krizi meydana geldi.

Bu durumun en önemli sebeplerinden biri, Su-udi Arabistan gibi Arap ülkelerinin Arap-İsrail meselesinde Arap ülkelerine ve Filistin davasına destek olmak istemeleridir. Bu durum, bir sene i-çerisinde Dünya Petrol fiyatlarını neredeyse dört kat artmasına sebep olmuştur. Suudi Arabistan’ın gelirlerinin de aynı orantıda artmasına sebep ol-muştur.

Ancak bu durumun istisna olduğunun bir gös-tergesi de 1979 İran İslam devriminden ve Pet-rol fiyatlarının ani artışı karşısında, A.B.D.’de Reagan hükümetinin talebi doğrultusunda pi-yasaya petrol bol miktarda arz edilmesidir. Su-udi Arabistan’ın bu petrol arzı sayesinde petrol fiyatlarında yeniden bir fiyat istikrarı 1980’lerin ortalarına doğru sağlanmış, ve kimine göre de bu durum, petrol ve doğalgaz ihracatına dayanan Sovyetler Birliğini zayıflatmış ve Soğuk Savaşın sona ermesine önemli katkıda bulunmuştur.

Soğuk Savaş’ın bitmesinden hemen sonra başla-yan Kuveyt işgali ve birinci Körfez savaşı (1991), Suudi Arabistan yönetiminin Amerika ve Avrupa ile ilişkilerinde güvenlik boyutu daha da ön plana çıkmaya başladı. Soğuk Savaş boyunca Amerika ve Avrupa için önemli bir enerji ihracatçısı konu-munda olan Suudi Arabistan, halen Dünya’nın en önemli petrol ihracatçısı konumundadır. 2011 senesinde 196,19 Milyar Dolarlık Petrol ihraca-tında bulunmuştur. Ayrıca, 264,52 Milyar varillik kanıtlanmış ham petrol rezervi ile Dünya’da en büyük rezervi olan ülkedir.8 Ancak, 2001 yılın-daki 11 Eylül olayları ardından ülkenin güvenliği açısından en büyük tehditlerden biri de El-Kaide ve Osama Bin Ladin’den gelmekteydi. (Bin Ladin ailesi ülkenin en önemli Holdinglerinden ve in-şaat gruplarından biridir, Osama dışındaki diğer kardeşler Suudi Arabistan rejimini desteklemek-teydiler).

2005 yılında, Kral Fahd’ın vefat etmesinin ar-dından, Kral Abdullah ülkenin başına geçmiştir.

Suudi Arabistan, bölgesel dengelerin korunması noktasında Türkiye’den önemli beklentiler içerisinde.

2005’ten bu yana, göreceli olarak ülke içinde li-beralizasyon ve eğitime verilen önem artmıştır.

Eğitime verilen önemin somut bir göstergesi de 10 Milyar Dolar ile 2009 yılında kurulan Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesidir (KAUST).9 Dış politikada ise, Kültürel açıdan bakıldığında, günümüzde Berlin’de sunulma-ya hazırlanan Suudi Arabistan’ın geçmişinden kalan tarihi eserlerin sergisi10 bunun bir örneği olarak görmek mümkündür. Her ne kadar Suu-di Arabistan’ın ülke imajını değiştirmeye yönelik olmadığı söylense de, bundan birkaç sene evvel böyle bir serginin gerçekleştirilmesi dahi düşü-nülemezdi. Suudi Arabistan’da tarihe ve hatta İslamiyet öncesi tarihe daha fazla sahip çıkılma-ya başlandığı da bu sergi ile anlaşılmaktadır. Bu da bu Liberalizasyon’un dış bir yansıması ola-rak kabul edilebilir. Ancak, son yıllardaki Suudi Arabistan’ın kendi iç dinamikleri başlı başına ay-rı bir inceleme konusudur.

Suudi Arabistan Dış Politikasının Genel Unsurları

Yukarıda da belirtildiği gibi, Suudi Arabistan’ın Dış Politikasında dört önemli unsur sıralayabili-riz. Suudi Arabistan dış politikası kesinlikle bu unsurlarla sınırlı olmamakla beraber bu unsur-lar öne çıkmaktadırunsur-lar. Bununsur-lar sırasıyla; 1) Dini unsurlar; 2) Arap Davalarına bağlılık; 3) Petrol ve Dış Ekonomik İlişkiler; 4) Bölgesel istikrar ve güvenlik. Hemen belirtmek gerekir ki Din un-suru ve Müslüman ülkeler arasındaki işbirliğini arttırma belki de bu unsurlar arasında en önem-lisidir. Ancak bilhassa bölgesel istikrar ve güven-lik boyutuna bakıldığında A.B.D. ile olan ilişkiye ve bundan kaynaklı olarak İran ile A.B.D. arasın-daki gerilim de önemli rol oynamaktadır. Türki-ye ile olan ilişkiler de gerek ikili ilişkiler, gerekse KİK ve İKÖ gibi uluslararası örgütler çerçevesin-de giçerçevesin-derek önem kazanmaktadır.

Suudi Arabistan Dış politikasında da iç politika-da olduğu gibi Din unsuruna ve Müslüman ülke-ler arası dayanışmaya büyük önem verilmektedir.

Bu bağlamda, İslam Konferansı Örgütü (Ki bu örgütün genel sekreteri Türkiye Cumhuriyeti va-tandaşı Sayın Prof. Ekmelettin İhsanoğlu’dur)11,

Körfez İşbirliği Konseyi ve İslam Bankası gibi birtakım Uluslararası Kuruluşların sekretarya-ları ve genel merkezine Suudi Arabistan ev sa-hipliği yapmaktadır. Bu bağlamda, Suudi Arabis-tan, Müslüman ülkelere fonlar vasıtasıyla maddi yardımda bulunan bir ülke konumundadır. Ay-rıca Hacdan dolayı bütün Müslüman ülkeler ile çeşitli seviyelerde ilişkisi bulunmaktadır. Mez-hepsel açıdan ise, Basra Körfezi bölgesinde en önemli Sünni İslam gücü konumundadır. Sad-dam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak’ın mezhepsel istikrarsızlık içerisinde olması ve Mısır’ın bölgeye uzak olmasından dolayı Suudi Arabistan, Basra Bölgesindeki Sünni yönetimler arasında en önemli askeri güce sahip ülke konu-mundadır. Suudi Arabistan, Sünni İslam’ın da bölgedeki en önemli güç odaklarından biridir ve bu bağlamda Bahreyn ve Yemen’de ayaklanan Şii unsurlara karşı bu ülke yönetimlerine destek vermektedir. Sonuç olarak, bölgesindeki ülkelere ilaveten, Müslüman ülkelerle diyaloğu sıcak tut-mak, Suudi Arabistan Dış Politikasının önemli bir unsurudur.

Suudi Arabistan Dış politikasındaki önemli bir başka unsur ise Arap davalarına bağlılıktır. Bu a-çıdan bilhassa Filistin Davasına bağlılık ve destek büyük önem teşkil etmektedir. Suudi Arabistan, Filistinli Mültecilere Haziran 2009’dan bu yana 2,5 Milyar dolar maddi destekte taahhüdünde bulunmuştur.12 Ayrıca bu bağlamda Arap Ligi’ne üyelik ile de Suudi Arabistan’ın Arap davalarına bağlılığının vurgulamaktadır. Bu açıdan, Katar gibi Suudi Arabistan da Suriye’de olan bitenleri yakından takip etmekte ve Esad rejiminin ken-di halkına ve bilhassa Sünnilere karşı uyguladığı aşırı şiddetten rahatsızlık duymaktadır. Suudi A-rabistan genelde Arap Davalarına da çok önemli maddi yardımı yapmaktadır.

Suudi Arabistan Dış politikasının hem ülke geliri hem de dış politika unsuru olarak maddi yardım ve fon sağlayabilmesini mümkün kılan en önemli unsur petrol gelirleridir. Bu açıdan petrol ve hid-rokarbon ticareti de bu ülkenin Dış politikasının en önemli meselelerinden biridir. Yukarıda da belirtildiği gibi, ilk olarak Amerikan firmaları bu ülkede petrol arama ve çıkartma faaliyetlerinde

bulunmuştur. Arap-Amerikan Petrol Şirketi Su-udi ARAMCO da bunun önemli bir göstergesi-dir. 1933 yılında kurulan SAUDI ARAMCO (o dönem Casoc adıyla kurulmuş, 1944 senesinde ARAMCO adını almıştır)13, ülkenin en önemli enerji firması konumundadır. İlk kurulduğunda SOCAL ve Texas Co. Gibi Amerikan hissedarlar bulunmaktaydı. Günümüzde ise SAUDI ARAM-CO, Suudi Arabistan’ın Ulusal Enerji Firması ko-numundadır. 1973 ve öncesi dönemlerde Petrol ticaretinde gücün çoğu Uluslararası Enerji Fir-malarının elinde iken ve çıkarılan petrolün ge-lirinin çoğunu bu firmalar muhafaza ederken (7 kız kardeşler), 1973 sonrası hızla Suudi Arabis-tan gibi OPEC üyesi ülkeler kendi ulusal enerji firmalarını geliştirmiş ve eskiden sahip olmadık-ları teknoloji ve tecrübenin bu firmalara aktarıl-masını sağlamışlardır. Günümüzde ise Ulusal E-nerji firmalarının oluşturduğu yeni 7 kız kardeş-ler petrol piyasasında daha çok ağırlığa sahip bir konumdadırlar. Financial Times’e göre OECD dışındaki önemli Milli Enerji Firmaları GAZP-ROM (Rusya), SAUDI ARAMCO (Suudi Arabis-tan), CNPC (Çin), PETROBRAS (Brezilya), NI-OC (Iran), PDVSA (Venezuela) ve PETRONAS (Malezya).14 Bu durum Suudi Arabistan’ın yanı sıra OPEC’in de önemini arttırmıştır. OPEC’in iç dengeleri açısından çoğunluk Arap ülkeler olup, Suudi Arabistan’ın OPEC’te önemli bir ağırlığı bulunmaktadır.

Suudi Arabistan açısından enerji talep güvenliği ve petrolün dünya piyasalarına fiziksel olarak ve pazara erişebilme açısından kesintisiz ulaşabil-mesi çok önemlidir. Petrol’ün güvenli taşınması ve fiyat istikrarı sağlanması (tercihen yüksek fi-yat istikrarı) da çok önemlidir. Sanılanın aksine, Suudi Arabistan sürekli artan fiyatlardan ziyade istikrarlı bir şekilde yüksek seviyelerde ve yavaş

yavaş artan bir modeli tercih etmektedir. Bunun en önemli örneğini ise OPEC’in ilk kurulduğu yıllarda dönemin Suudi Arabistan Petrol Bakanı Şeyh Ahmet Zeki Yamani belirtmiştir. Yamani, fiyatların fazla yüksek olmasının başka alternatif-lere yönelmeye sevk edeceğinin bilincindeydi.15 İlaveten, Petrol fiyatındaki ani iniş ve çıkışlardan gelebilecek hem ekonomik hem de bundan do-layı siyasi istikrarsızlığın bölgeye yayılma endi-şesi de Suudi Arabistan’ın fiyat istikrarına önem vermesinde bir etkendir. Enerji taşımacılığında lojistik güvenlik de Suudi Arabistan açısından önemli bir mesele olmuştur. Korsanlar, Suudi Arabistan’ın sahip olduğu ve 2 Milyon varil ka-pasitesi ile Dünya’nın en büyük Tankerinden biri olan Sirius Star Tankerini 2008 senesinde Kenya açıklarında kaçırdılar. 2010 yılında da başka bir Suudi tankeri kaçırılmıştır. Somali açıklarındaki korsanlarda en rahatsız olan ülkelerden biri de Suudi Arabistan’dır. Dolayısıyla, Dış ekonomik ilişkiler ve Petrol, bütün bu sayılan nedenlerden ötürü, Suudi Arabistan’ın dış politikasında belki de en çok dikkat edilen meselelerin başında gel-mektedir.

Suudi Arabistan Dış Politikasının dördüncü en önemli unsuru da Bölgesel istikrar ve güvenliktir.

Burada kastedilen genelde de Basra Körfezi ve genelinde Orta Doğu bölgesidir. Uzun dönemli hedeflerden biri nedir diye bakıldığında, Türkiye ve KİK ülkelerinin çoğu gibi Suudi Arabistan da kendi içindeki istikrar ve refah’ın Ortadoğu ge-neline yayılmasını savunmaktadırlar.

Suudi Arabistan için Körfez’deki istikrar ve dola-yısıyla KİK ile ilişkileri önem taşımaktadır. Katar, Bahreyn, BAE, Oman ve Kuveyt gibi zengin pet-rol yatakları olan ülkeler, boru hattı projelerinde Irak istikrarsız ve kırılgan güvenlik, İran’la ise

Görünen o ki, Suudi Arabistan bölgedeki en önemli aktörlerden biri

Outline

Benzer Belgeler