• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM

5. VAKIFLARDA MUTASARRIFIN VEFATI ve YETİMLERE AİT

5.1. Miras Kalan Yerler

1284/1867 yılına kadar icareteynli yerler, mutasarrıfın vefatı durumunda, eğer çocuğu yoksa, doğrudan vakfın tasarrufuna geçerdi; fakat, mutasarrıfların hayat süreleri, icareteynle kiraladıkları yere muaccel bedel olarak yaptıkları masrafı istîfâ etmeye yeterli gelmediği hallerde miras meselesi gündeme geliyordu. Yani, bir yeri icareteyn ile kiralayan ve muaccel kirasını ödeyen mutasarrıf, bu parayı karşılayacak kadar o yeri tasarruf etmiş değilse, ücretini ödediği fakat tasarruf etmediği miktarın vakıf tarafından iade edilmesi gerekiyordu.

İcareteynli yerlerle ilgili olarak mutasarrıfın vefatı sonrasında, sözleşmenin yapıldığı tarihten mutasarrıfın vefatına kadar olan zamanın hesabı yapılırdı. Sözleşmede geçen ecr-i misil miktarı ile tasarruf edilen gün ya da ay arasında bir denklem kurularak mutasarrıfın bina için yaptığı masraftan kalan alacağı tespit edilirdi. Ve mutasarrıfının yer “icâresinden istîfâ” etmeden vefat etmesi durumunda, istîfâ etmemiş olduğu miktar kadar bir para vakıf tarafından varislerine ödenirdi.243

Mutasarrıfın vakıf ile arasında herhangi bir alacak-verecek durumu söz konusu olmaması ve çocuksuz olarak vefat etmesi durumunda, yukarıda da değinildiği üzere, arsa vakfa kalırdı. Buna dair örnekler oldukça fazladır.

243 Bir hüccette 1660 yılında yanmış olan vakıf hamamı Ömer Çavuş 141.678 akçe sarf ederek yaptırmış ve sarf ettiği meblağdan henüz 61.678 akçesini istîfâ etmişken vefat etmiş ve kalan 80.000 akçe mütevelli tarafından Ömer Çavuş’un varislerine teslim edildiği görülmektedir. Bk. İŞS, 13, 92a/2 (20 L 1074/16 Mayıs 1664).

Örneğin, Elvanzade mahallesinde bulunan yanmış menzil arsası, mutasarrıfının çocuksuz ölmesi üzerine Medine vakfı tarafından zaptedilmiştir.244 Diğer bir örnekte ise, Monla Şeref mahallesinde Haremeyn Vakfı’na ait olup 1070/1660 yangını sonrasında Mehmed Beşe’nin icareteyn ile yeniden inşa ettirdiği odanın inşaatı tamamlanmadan vefat etmesi üzerine mevcut oda ve arsa yapılan keşif ile yeniden kiralanmak üzere vakıf üzerine geçirilmiştir.245 Buna karşılık, ilgili şahsın vakıftan muaccel bedel üzerinden bir alacağı söz konusu ise ve çocuksuz olarak vefat etmişse, varislerden herhangi birisi (eşi, kardeşi vd.) söz konusu yere talip olacaksa, mirastan hissesine düşen miktar, muaccel bedelin bir bölümü olarak kabul edilir ve mutasarrıfın alacağı olan miktardan talip olan kişinin hissesi düşüldükten sonra kira bedeli üzerinden vakfa ödenecek miktar belirlenirdi.246

Öte yandan, olağanüstü durumlarda devletin bazı konularda zamanın şartlarına özgü farklı (avarız vergisi gibi) uygulamalara gittiği bilinmektedir. Örneğin, mutasarrıflarının çocuksuz ölmesi durumunda icareteynli yerlerin beytülmale kalacağı şeklinde önemli bir karar alındığı görülmektedir. Atik Şikâyet Defterinde yer alan bir hükme göre, 1100/1689 yılında İstanbul ve Bilâd-ı Selâse’de yer alan Haremeyn vakfı mütevellisi ile beytülmal emini arasında bir ihtilaf yaşanmıştır. İhtilaf, çocuksuz ölen mutasarrıfların icareteynle tasarruf ettikleri yerdeki haklarının beytülmale kalıp kalmadığı ile ilgilidir. Bu meselenin padişaha arz olunması üzerine gönderilen hüküm, bu yerlerin Maliyece zaptolunması için daha önce emir gönderildiğini ifade ederek söz konusu emrin geçerliliğini teyid etmektedir.247

244 EHM ŞS, 51, 196/3 (99b) (5 S 1071/10 Eylül 1660).

245 EHM ŞS, 51, 107a/3 (29 Ra 1071/2 Aralık 1660).

246 Buna uygun bir örnekte Solak Hamza, el-Hac Bali Vakfı’na ait arsa üzerine 105.000 akçe masraf ederek bir bina yaptırır, fakat iki yıl sonunda çocuksuz olarak vefat eder. Bunun üzerine yapılan hesap ile Solak Hamza’nın alacağı olmasına istinaden ve müzayededen istenilen sonucun da alınamaması üzerine ev 70.000 akçe muacccel bedel karşılığında Hamza’nın eşi Şemsikamer’e verilir. Şemsikamer’in mirastan alacağı 15.000 akçe bu miktardan düşülmüş ve 55.000 akçeye menzili yeniden icareteyn ile kiralamıştır. Bk. İŞS, 17, 21a/3 (22 Ra 1076/2 Ekim 1665).

247 “İstanbul ve Üsküdar ve Galata ve Hâslar kadılarına hüküm ki, Bi’l-fi‘l Dârüssa‘âde ağası olup nâzır-ı Haremeynü’ş-şerîfeyn olan el-Hâc Mustafa Ağa -dâme ulüvvühû- ordu-yı hümâyûnuma arz gönderip evkāf-ı mezbûrun akārâtından taht-ı kazânızda vâki‘ icâre-i mu‘accele ve mü’ecceleli vakıf ve vakıf menziller mukaddemâ ihrâkda muhterik oldukda müste’cirleri kendi mallarıyla mu‘accelelerine mahsûb olmak üzre müceddeden binâ edip mutasarrıflar iken bilâ-veled fevt olup ol vakıf menzilleri bi-hasebi’ş-şer‘ ve’l-kānûn vakfa intikāl edip vakıf mütevellîsi taraf-ı vakıfdan âhara îcâr eylemek istedikde beytülmâl emîni ve sâirleri ol makūle vakfın akārâtından olup icâre-i mu‘accele ve mü’eccele ile vakıf menzillere müste’cirler iken bilâ-veled fevt olanların menzillerin mîrî tarafından biz zabt ederiz deyû nizâ‘ eylemeleriyle mukaddemâ mâliye tarafından zabtıyçün emr-i şerîf verilmekle mûcebince amel olınmak bâbında müceddeden hükm-i hümâyûnum recâsına i‘lâm etmekle vech-i meşrûh üzre amel olunmak içün hüküm yazılmışdır. Fî 28 B sene 1100.” BOA,

Ayrıca mütevellilerin, kimi zaman vakıf hakkını korumak adına ya da başka gayelerle, kişilerin mirastan doğan haklarını, bilerek ya da bilmeyerek, vermekten imtina ettikleri ve bu tür durumların halli için mağdur olarak varislerin haklarını arama yoluna gittikleri vakidir. Bu tür problemlerin çözüm yollarından belki de en önemlisi durumu sultana arz etmekti. Böyle bir durumu yansıtan örneğe, 1100 yılında Balat’ta çifte hamamı icareteyn ile kiralayan İbrahim isimli şahsın “malıyla ta‘mîr edip sarf eylediği akçesin almadın” vefat etmesiyle eşine intikal eden hakkını, mütevellinin vermemesi üzerine gerekli işlemlerin yapılması ile ilgili gönderilen emr-i şerif kaydında rastlamaktayız.248 Benzer konudaki diğer bir kayıtta, yerin mutasarrıfı olan kardeşinden kalan yerdeki “istîfâ edilmemiş” hakkını talep eden Ahmed isimli şahsa “ta‘allül ve

inâd ve gadr” eden mütevelliden hakkın alınması emri verilmiştir.249 Bir başka

örnekte ise, Mimar Mustafa isimli kişinin ölmesi üzerine, arsası Ayasofya vakfından mukataalı olan yerdeki mülk binasını vakıf mütevellisinin, mülkiyet hakkını gözetmeksizin zaptettiği ve mülkiyet hakkını belgeleyen hüccet bulunmasına istinaden gönderilen emirde gereğinin söz konusu hüccete göre yapılması emri verilmektedir.250

Vakıf malların yanması, varisler arasında da ihtilâflara yol açmaktaydı. Yanmış yerler üzerine yeniden bina yapılacağı sırada varisler arasında meydana gelen yer paylaşımı konusundaki ihtilaflara oldukça sık bir biçimde rastlanmaktadır. Bu tür durumlarda vakfiyeler ilk müracaat edilen kılavuzlar olmuştur. Karşılaşılan meselelerde, vakfın şartları çerçevesinde hukuki prosedür neyi öngörüyorsa kadı, bu şartlara bağlı olarak ihtilâfları çözmeye çalışmaktaydı. Örneğin, Fatma isminde bir kadının mirasçı olarak yarısına sahip olduğu ve diğer iki kişinin de varis olarak diğer yarısını paylaştıkları Çakır Ağa mahallesinde bulunan bir arsanın tasarrufu konusunda ihtilaf yaşanmıştır. Buna göre, yerin yanmasından sonra Fatma vakfiye şartına bağlı olarak hakkı olan yarı hissesine ev yapmak istemiş, fakat diğer varisler buna engel olarak

A.DVNS.ŞKT.d-13, 233/1137 (18 Mayıs 1689). Devletin bu yönde bir karar almış olması, muhtemelen bu sırada başlamış olan ve devam eden “Kutsal İttifak Savaşları” olmalıdır. Zira, bu savaşların devleti mali açıdan önemli ölçüde sıkıntıya soktuğu konusunda şüphe yoktur.

248 BOA, A.DVNS.ŞKT.d-33, 437/1904 (S 1113/Temmuz 1701).

249 BOA, A.DVNS.ŞKT.d-8, 440/2140 (M 1084/Mayıs 1673) .

Fatma’nın 1/3 oranında hakkı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Kadı’nın vakfiyeye müracaat etmesiyle Fatma’nın arsadaki yarı hissesi tescillenmiştir.251

Atik Şikâyet Defteri’nde yer alan bir kayda göre, yandıktan sonra icareteynli olarak yeniden inşa edilen ve bu suretle tasarruf edilen Ebrukeman Vakfı’na ait menzilin mutasarrıfı çocuksuz ölmüş ve menzil vakfa intikal etmiştir. Fakat, mutasarrıfın diğer varisleri bu yerin mülk olduğunu iddia edip, vakıf ile münazaaya girerek menzilin kendilerine verilmesini defaatle istemişlerdir. Bunun üzerine yazılan emr-i şerifler, söz konusu kişilerin buna hakları olmadığı gerekçesi ile men edilmeleri yönündedir.252

Varisler kimi durumlarda icareteynli arsalardaki haklarını birbirlerine devredebilir ve satabilirlerdi. Buna dair bir örnekte, icareteyn ile üç dükkânı tasarruf eden dört kardeşten birinin ¼ hissesini diğerlerinden birine satmış olduğu görülmektedir.253 Miras kalan vakıf yerlerin varisler tarafından tasarruf edilebilmesi için tabii olarak vakfiye şartlarına uygunluk en önemli kriterdir. Bu bağlamda recül-i salihe vakfedilen bir yer, yangın sonrası mutasarrıf tarafından yaptırılmış olsa dahi varisi bir “recül” değilse, bu binayı tasarruf etme hakkı olmazdı. Bununla birlikte, mevcut binayı satarak arsadan el çekmesi sağlanırdı.254

Miras kalan mülk yerlerden bazılarının elden çıkarıldığı ve gelirinin hisseler nispetinde paylaşıldığı söylenebilir. Evlerin yangından sonra boş kalan arsalarının varisler arasında pay edilmesi de önemli bir kalem olarak sayılmalıdır. Zira, hakkın tescili ve bozulmasının önlenmesi için bu gereklidir. Bu bakımdan söz konusu paylaştırma işlemi ancak yapılacak keşif ile sağlanabilmektedir.

Bu konuda, Nikoşah v. Şehriyar isimli Ermeni’den kalan arsanın mesaha ile varisler arasında pay edilmesi bu duruma örnek olarak verilebilir.255 Zira,

251 İŞS, 9, 16a/2 (24 L 1071/22 Haziran 1661).

252 BOA, A.DVNS.ŞKT.d-8, 332/1614 ve 344/1668 (Z 1083/Nisan 1673).

253 Yeniçeri odaları yakınında bulunan üç dükkânın mutasarrıfı olan dört kardeşten Saliha Hatun 1660 yangınından sonra arsadaki hissesini ağabeyi Abdurrahman Ağa’ya 9700 akçeye satmıştır. Bk. İŞS, 13, 38a/3 (7 Ş 1074).

254 Ulemadan Halil Efendi tarafından 1660 yangını sonrası yeniden yaptırılan ve onun vefatından sonra oğlu Kadı Mustafa Efendi’ye ondan sonra da kardeşi Mehmed ile kızı Emetullah’a kalan bina vakfiye şartı gereği bir recül-i sâlih olan es-Seyyid Cafer Efendi’ye satılmıştır. Bk. İŞS, 13, 4a/2 (C 1074/Ocak 1664).

burada tam anlamıyla bir kadastro ölçümü yapılıp söz konusu sınırların tespiti yoluyla varislere hakları teslim edilmiştir.

Yanmış yerlerde bulunan enkazın da mesaha ölçümleri dahilinde miras hakkı olanlar arasında paylaştırıldığı görülmektedir. Daha doğrusu, enkazdaki hisse payı belirlenerek, herhangi bir satış durumunda elde edilecek meblağdan hak sahiplerinin payları belirlenmiş olmaktadır. Örneğin, Vefa Hatun isimli bir kadın, oğlundan miras kalan hissesini kızının oğlu İbrahim Ağa’ya satmış, yangından sonra ise İbrahim Ağa arsa ve enkaz üzerindeki hakkının tespit edilmesini istemiştir.256 Diğer yandan miras yerlerdeki hisselerin, varisler arasında da alım satımının yapıldığı görülmektedir. Örneğin Afife Hatun, Dülgerzade mahallesinde yanmış olan bir menzildeki hissesini kardeşi Ebussuud Efendi’ye 350 kuruşa satmıştır.257

Miras yerlerin satılmasına örnek olarak Mehmed Paşa’nın varislerine kalmış olan Kemal Paşa mahallesindeki bir arsa258 ve Hüseyin Ağa isimli kişinin hanımına ve kızlarına kalmış olan Haydarhane mahallesinde bulunan diğer bir arsa259 ile bir başka Mehmed Paşa’nın varislerine kalmış olan Firuz Ağa mahallesindeki arsanın260 enkazları ile birlikte satılması gösterilebilir.

Bununla birlikte miras kalan yerlerdeki hisselerin doğrudan hissedarlar arasında satışlarının yapıldığı da söylenebilir. Bununla ilgili olarak, 576 sehimden oluşan yanmış arsadaki 52 sehimlik hissesini öncelikle ifraz ettiren261 ve daha sonra da bunu torununa 40 kuruşa satan Rabia Hatun’un eşinden kalan arsa örnek olarak verilebilir.262 Ayrıca Efrayim v. Simon’un, babasından kalan hissesini Danyal isimli Yahudiye (muhtemelen adı geçen Efrayim’in amcası) sattığı görülmektedir.263 Bir başka belgede ise, Baba Hasan İlmi mahallesinde bulunan arsa, hamam ve mahzendeki hissenin hissedarlardan diğerine devrolunduğu görülmektedir.264

256 İŞS, 8, 47a/1 (27 Ra 1071/30 Aralık 1660).

257 İŞS, 12, 43b/4 (10 Z 1073/16 Temmuz 1663).

258 İŞS, 8, 23a/1 (20 Ra 1071/23 Kasım 1660).

259 İŞS, 9, 161b/4 (24 S 1072/19 Ekim 1661). Arsanın satış değeri 220.000 akçedir ki bu meblağ ile varislerin kendileri için bir ev satın alabileceklerini söyleyebiliriz.

260 İŞS,12, 89b/2 (29 Ra 1074/31 Ekim 1663).

261 İŞS, 22, 123b/1 (10 Za 1107/11 Haziran 1696).

262 İŞS, 22, 124a/1 (10 Za 1107/11 Haziran 1696).

263 İŞS, 9, 35a/3 (6 Za 1071/3 Temmuz 1661).