• Sonuç bulunamadı

5. HĐKÂYELERĐN ĐNCELENMESĐ

5.1 Vatan Toprağı (Mükerrem Kâmil SU)

5.1.1.2. Millet Malı

5.1.1.2.1. Konu

Hikâyenin konusu, Cumhuriyet Đlkokulu 5. sınıf öğrencilerinin sözlü kompozisyon yapmaları ve bunun için de özellikle milletin değerleri, zenginlikleri, toplumun ortaklaşa kullandıkları şeylerin neler olabileceği ve bu şeylerin nasıl kullanılması, korunması gerektiğiyle ilgili düşüncelerini birbirleriyle paylaşmalarıdır.

5.1.1.2.2. Ana Fikir

Millete mal olmuş, milletin faydası için var olan her şeyin (ormanların, doğal güzelliklerin, tarihi kalıntıların, eserlerin, parkların, okulların…) özenle kullanılması ve korunması gerektiği hikâyede vurgulanmak istenen ana temadır. Öğrencilerin millet malı sayılabilecek şeylerle ilgili düşünceleri, anlattıkları hikâyeler ve yapılması gerekenlerden ana temayı güçlendiren alt temalar olarak hikâyede karşımıza çıkmaktadır.

5.1.1.2.3. Kompozisyon

Güzel bir bahar günüdür. Cumhuriyet Đlkokulu 5. sınıf öğrencileri o gün açık havada ders yapacaklardır. Ormana giden yolda şarkılar, marşlar söyleyerek yürümektedirler. Tepeye çıkınca çocuklar ders yapmaya elverişli bir yer aramaya koyulurlar. Öğrencilerden Mehmet, iyi bir yer bulduğunu söyler ve onun söylediği yere gören birkaç arkadaşı daha Mehmet’e katılır. Öğretmen de çocukların seslendiği yana yönelir. Öğrencilerin bulduğu yer kayalar arasında yemyeşil bir yerdir ve ormanın ulu ağaçları ile göl de görünmektedir. Tüm sınıf oraya toplanır ve herkes istediği şekilde

yerleşir. Günün programı okulda yapılmıştır. Cahit Öz bu programın uygulanmasından sorumludur. Öğretmen bir konukmuş gibi davranır, sınıf kendi kendisini yönetir.

Cahit Öz, programın sınıfın müzik kolu ile başlayacağını belirtir. Müzik programının ilk bölümünde okul şarkıları ve marşların ikinci bölümünde ise Türk halk müziğinden seçmelerin yer aldığını ve ayrıca bu bölümde bir de yöresel gösterinin sunulacağını belirtir.

Cahit Öz’ü alkışlayan öğrencilerin müzik şöleninden sonra folklor ekibi yöresel oyunları oynarken neşeleri daha da artar. Müzik bölümünden sonra sepetler, paketler açılır ve sınıf temsilcisi Nimet herkesin yiyeceklerini birbirleriyle paylaşmalarını teklif eder. Bu öğrenciler için tadına doyulmaz bir kır yemeği olur.

Öğretmen, öğrencilerin aralarında dolaşır, yaptıklarına bakarken de bu çocukların büyüyeceklerini, kiminin okuldan çıkar çıkmaz işe gireceğini, yaşam kavgasına başlayacağını, kiminin öğrenimini sürdüreceğini ama hepsinin de memlekete hizmet edeceklerini düşünür.

Sıra kompozisyon dersine gelir. Öğretmen konu seçmede çocukları serbest bırakır. Feride parmak kaldırıp söz alır ve sınıfta yaptıkları gibi sözlü kompozisyon yapmayı teklif eder. Öğretmen Feride’nin fikrinin onaylayanların çoğunlukta olduğunu görünce fikri kabul eder. Tunç, açık oturum yapmayı ve içlerinden birinin de oturumu yönetmesini önerir. Oturum başkanının kim olacağı üzerinde biraz tartıştıktan sonra oturumu Önder’in yönetmesine karar verirler.

Önder kayanın üstüne çıkar, kısa bir konuşma yapar. Oturumda ilk önce Feride söz alır. Konu olarak ormanları önerir ve ormanların yararlarından bahseder. Bu sırada içlerinden biri “Ama milletçe bu yararlı zenginlik kaynağının değerini biliyor muyuz?” diye sorar. Burada Önder araya girer ve söz almadan konuşulmaması gerektiğini hatırlatır. Feride sözlerine devam ederken Tunç’un dediklerine katıldığını belirtir ve ormanlara nasıl zarar verildiğinden bahseder ve “bu derste ormanlar konusunu işleyelim” der. Bunun üzerine Tunç orman yangını üzerine bir hikâye anlatır. Bu Almanya’da on üç, on dört yaşındaki bir çocuğun kibritle oynarken yaktığı on dört bin ağaç için okul tatillerinde o kadar ağaç dikmeye mahkum edilmesi ile ilgili bir hikâyedir. Çocuklar hikâye üzerinde konuşurlar ve bu yolla o çocuğun ağaçların değerini anlayacağını ve ormanların millet malı olduğunu da öğreneceğini belirtirler.

Mehmet¸ormanların dışında daha millet malı olan çok şeyin olduğunu söyler. Çocuklar, kızlar daha nelerin millet malı olacağını tartışırlar. Herkesin aynı anda konuşmasına Önder tepki gösterir. Ortalık yatışınca Leman söz alır. Tüm yurdun millet malı olduğunu söyler ve “okulumuz, sınıflardaki sıralarımız, kara tahtalar, haritalar, öğretmen kürsüleri, okul müzesindeki eşyalar....” gibi millet malı olabilecek şeyleri saymaya devam eder ve bu şeylerin nasıl kullanılması gerektiğini anlatır.

Sonra Ali söz alır ve millet malı olarak kara yollarının, demir yollarının… ; trenlerin, uçakların, vapurların… ; sokaklardaki çeşmelerin… ; müzelerdeki tarihsel eşyaların… ; kazılarla ortaya çıkarılan eski uygarlıklardan kalma eserlerin… sayılabileceğini belirtir ve özellikle Antalya’daki açık hava tiyatrosu Aspendos gibi eski uygarlık kalıntılarının da millet malı sayılabileceğini belirtir. Ali annesi ile beraber çıktığı Akdeniz gezisinde Aspendos’un hikâyesini de öğrenmiştir ve bunu arkadaşlarıyla da paylaşır. Çocuklar her ne kadar Ali’nin anlattığı öykü üzerinde konuşmak isteseler de derste oldukları için bunu yapmazlar.

Levent, millet malı olarak gölleri, akarsuları, denizleri ele alır ve denizlerin kirletilmesinden, balıkların kanunsuz avlanmasından yakınır ve bu konuda neler yapılabileceğini sorar.

Kızlardan biri, deniz kıyılarında oturanların çöp bidonlarını denize atmamalarını söyler ve “Bir şey ki milletin malıdır; sen, ben, o, hepimiz, halk olarak hepimiz sorumluyuzdur bu milletin malından. Hiçbir şey yapamasak, çevremizde milletin malını hor kullananları uyarırız. Yaptığı şeyin yanlış olduğunu anlatmaya çalışırız” der ve bu sözleriyle arkadaşlarından büyük alkış alır.

Halil, yol kenarına dikilen ağaçları ele alır ve bu ağaçların korunmamasından yakınır, özellikle bahar aylarında çiçekler açınca, meyveler olunca insanların çiçekleri ağaçlara zarar verdiklerini, bunların kötü alışkanlıklar olduğunu söyler. Ayrıca kendi sokaklarında bulunan çeşme ile ilgili bir olay anlattıktan sonra sokak çeşmelerinin de millet malı olduğunu söyler.

Çocuklar, çeşmelerden sonra camileri düşündü. Tahir, Türkiye’de çok görkemli camilerin olduğunu ve özellikle dedesinin cami sözü geçince Mimar Sinan’ı anımsadığını söyler ve Mimar Sinan’ın eserlerinden söz eder.

Söz sırası Cem’e geldiğinde hafifçe doğrulur ve söylev verecek bir edaya bürünerek yer altındaki eserlerden söz etmeye başlar. Müzelerdeki değerleri eselerden, kazılar sonucu ortaya çıkarılmış eski kentlerden bahseder, bu eserleri çalmaya çalışan kaçaklar olduğunu belirtir ve bu kişilerin kanuna karşı geldiklerini aslında milletin malını çaldıklarını söyler.

Emel, Cem’i dinlerken alanlardaki, parklardaki heykelleri düşünür. Söz sırası kendisine gelince parklardan, çocuk bahçelerinden söz edeceği ve insanların bu yerleri kendi malıymış gibi korumaları gerektiğini düşünür.

Emel’in bunları aklından geçirdiği sırada Hakan telgraf tellerini anlatmaktadır. Telgraf direklerine tırmanan, telleri koparan, telgraf fincanlarına taş atan çocuklardan örnek verir ve demiryollarının da çok iyi korunması gerektiğini belirtir ve rayların üzerine taş yığan iki bilgisiz delikanlı yüzünden son anda fark edilmemiş olunmasa birçok insanın öleceğini söyler.

Önder de millete katkıda bulunmak için ağaç dikilmesi gerektiğini ki bunun için okullarında binin üzerinde öğrenci olduğunu ve her birinin bir ağaç dikmesiyle kente bir koru, orman yetiştirebileceklerini söyler. Bu fikir diğer arkadaşlarının da çok hoşuna gider ve öğretmenlerin de bu işte kendilerine öncülük etmesini isterler.

Önder ikinci olarak da millet malı üzerine sınıfta bir kompozisyon yarışması açmayı ve yarışmada kazanana ödül vermeyi teklif eder. Bunu da uygun bulurlar. Oturum sona ererken öğretmen sözü alır ve yaşadıkları ülkenin öneminden, sahip olduğu değerlerinden bahseder ve biraz önce öğrencilerinin bahsettiği her şeyin millet malı olduğunu bir kez daha vurgulamış olur. Ayrıca öğrencilerini dinlerken güvencesinin arttığını ve bugünün çocuklarının geleceğin güçlü yöneticileri olacağını belirtir. Öğrencilerine “siz millet malının değerini anlamışsınız. Gerektiğinde bunu çevrenizde bulunan bazı kimselere de anlatmakla memleket hizmeti yapmış olursunuz” der.

Çocuklar, öğretmenin çevresinde yüreklerinde bir hafiflik, bir mutluluk duyarak toplanırlar. Neşeyle yola koyulurlar. Evlerinde, sofra başında, geçirdikleri bu güzel günü ailelerine anlatacak ve millet malı konusunu bir kez de onlarla ele alacaklardır.

5.1.1.2.4. Bakış Açısı ve Anlatıcı

Hikâye her ne kadar hâkim bakış açısı ve yazar anlatıcı ile kaleme alınmış olsa da yazar kahramanlarının düşüncelerini birebir aktarma cümleleri ile okurlara sunmaktadır. Sadece olaylar arasında belirli bir düzen kurmak ve hikâyenin bütünlüğü sağlamak amacıyla söze karışmaktadır. Bu bağlamda okurlar, hikâyeyi okurken kendilerini 5. sınıf öğrencileri ile beraber kırda ders yapıyorlarmış gibi hiSSedebilirler.

5.1.1.2.5. Yer ve Zaman

Hikâye “güzel bir bahar günü idi” diye başlar. “Papatyalar, gelincikler, yapraklarla donanmış ağaçlar, ağaç dallarında ötüşen kuşlar…” hepsi baharın gelişini simgelemektedir. Öğrenciler de böyle bir günde derslerini kırda yapmak üzere küçük kentten kırlara doğru gitmektedirler.

Ormana giden yolu tırmanırlarken tepede, ormanın ve gölün daha iyi göründüğü, kayalar arasında bir düzlükte ders yapmaya başlarlar. Yani hikâyenin ana mekânı bu düzlük alandır. Burası kayalar arasında yemyeşil bir düzlüktür. Bir yanda ormanın ulu ağaçları görünüyor; öte yanda göl, mavi bir ayna gibi parlamaktadır.

5.1.1.2.6. Kahramanlar ve Fonksiyonları

Bu hikâyenin kahramanları 5. sınıf öğrencileridir. Yardımcı kahramanı da öğretmenleridir. Öğrencilerin her biri yaşadıkları çevreye karşı oldukça duyarlı, büyüklerine saygılı, ülkesinin değerlerinin farkında olan, doğanın korunması gerektiğini bilen, milletin malı olan değerlerin korunması gerektiği bilincedirler. Bu yolla da özelliklere araştırmamızın dışında olan 5. sınıf öğrencileri ve tüm çocuk okurlar için iyi bir model olmaktadır.

5.1.1.2.7. Đletiler

5.1.1.2.7.1. Çocuk Eğitimi Açısından Olumlu ve Olumsuz Đletiler

Öğrencilere kuru bilgilerle ders kitaplarında verilmeye çalışılan “millet malı” kavramının ne olduğunun 5. sınıf öğrencileri vasıtasıyla ve bir sohbet ortamında konuşuluyormuş gibi verilmesi, günümüz yapılandırmacı yaklaşımı destekleyen bir sınıf ortamının nasıl olduğunu gösterilmesi bu hikâyenin olumlu yönlerini yansıtan örneklerdir. Nitekim öğrencilerin dersi kendilerinin yönetiyor olması, birbirlerinin sözlerini dikkatle dinleyip fikirlerine saygı duyması, birbirlerinden izin alarak konuşmaları gibi özellikler bakımından her bir kahraman aynı zamanda iyi bir modeldir. Mesela öğrencilerden biri olan Nimet, yemek saatinde herkesin yemeğini birbirleriyle paylaşmasını önermiştir. Paylaşımcılık duygusunu geliştirmesi açısından bu örnek bir davranıştır.

Öğrencilerin söz alarak dile getirdikleri millet malı olduğunu düşündükleri her şey aslında bu hikâye için olumlu bir ileti taşır. Öğrencilerden Feride söz alarak ormanlardan, ormanların yararlarından bahseder ve insanların ihmali yüzünden binlerce ağacın kül olduğundan, yine insanların hayvanlarını otlatmak üzere ormana getirmeleri ve hayvanların da ağaçlara zarar vermesi ya da tarla açmak için genç ağaçları kesme gibi yanlış davranışları yüzünden ormanların zarar görmesinden bahseder ve ormanları korumak için neler yapılabileceği hakkında tartışırlar. Buradan okurların çıkarması gerek ileti ise ormanlara daha çok hatta en çok insanların zarar verildiği ve bunu engellemek için bütün insanların daha dikkatli ve duyarlı olmaları gerektiğidir.

Leman okullarında millet malı olduğunu ve öğrencilerin boş bulduklarında kara tahtaya gereksiz yazılar yazdıklarını bu yüzden de boş yere tebeşirin tükenip tahtanın boyasının solmasına neden olduklarını söyler ve ileride başka çocukların da bu eşyalara sahip olacağını dolayısıyla öğrencilerin bu gerçeğin bilincinde olup ona göre davranmaları gerektiğini belirtir. Onun vermek istediği ileti de çok önemlidir.

Levent millet malı olarak gölleri, denizleri gösterir ve kanunsuz balık avlamanın önüne geçilmesi, denizlere, gölere çöp ve atık maddelerin atılmaması gerektiğini belirtir.

Halil yol kenarlarına, sokaklara dikilen ağaçların meyve verdiği ve çiçeklerin ekildiği zamanda insanların bunlara sahip olmak için ağacın dalını kırıp çiçeklere zarar vermelerinin çok yanlış bir davranış olduğun belirterek okurlara çevrelerini koruma ile ilgili duyarlılık kazandırabilir.

Cem ise tarihi eserlerin köylüler ya da o eserin kıymetini bilmeyenler tarafından bulunup değerinin çok altında yabancılara satılmasının yanlış olduğunu ve onların milletin malını çaldıklarını belirtir. Yazar, bu yolla okurların özellikle tarihi eserlere, geçmişimize, değerlerimize daha çok sahip çıkmaları gerektiğini belirtmeye çalışır.

Ayrıca hikâyede ormanlarımızın, yer altı zenginliklerimizin, tarihi eserlerimizin, korunması için neler yapılabileceği de örneklerle ve öğrencilere söyletilerek verilmesi de çok önemlidir. Bu hikâye yoluyla özellikle çocuk okurlar, yaşadıkları dünyanın farkına varabilir, okulda, sokakta, her hangi bir yerde gördüğü şeylerin hangilerinin millet malı olduğunu düşünebilir ve millet malı olabilecek şeyleri koruma altına alabilir.