• Sonuç bulunamadı

4. ROMANLARIN ĐNCELENMESĐ

4.1.3. Anlama ve Anlatma Becerisine Katkısı / Dil ve Anlatım

4.1.3.5. Anlatma Teknikleri

Anlatıma dayalı edebi türlerdeki -özelikle hikâye ve romanda- olayların sunuluşunda üç teknik kullanılır. Bu üç tekniği Aktaş şöyle açıklar:

Anlatma esası çerçevesinde ele alınabilecek edebî eserlerde vakanın anlatılması gösterme ve tasvirlerle zenginleşerek, tamamlanarak karşımıza çıkar. Denilebilir ki, bu vadideki edebî eserler anlatma, gösterme ve tasvirden meydana gelmiş terkip durumundadır, okuma ve incelemeye yeni başlayan insan için anlatma, gösterme ve tasvire ayrılan kısımları birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Anlatmada vaka nakledilir, göstermede ise okuyucunun gözleri önünde teceSSüm ettirilir: tasvirden de mekân ve şahıslarla ilgili hususiyetleri dikkatlere sunmada yararlanılır (1984: 11).

Çocuk, öyküleme ile akan zamanı, göstermeyle anı, betimlemeyle genişleyen zamanı öğrenir. Ayrıca anlatma tekniklerinde farklı zaman kavramları, kipleri kullanıldığı için bu tekniklerle oluşturulan eserleri okuyan okurlar dilbilgisi dersinde kip ve zaman konusunu da daha iyi kavrayabileceklerdir.

4.1.3.5.1. Öyküleme

Öyküleme tekniğinde anlatıcı etken, okuyan edilgen bir konumdadır. Bu eserde de yazar çoğunlukla öyküleme tekniğine başvurmuştur. Hatta metnin genelinde öyküleyici

bir anlatım kullanılmıştır, demek yanlış olmayacaktır. Öyküleme tekniğinin kullanıldığı bölümlerden bazı örnekler şunlardır:

- Vaktiyle ben de senin yaşında idim buraya ilk geldiğimde. O zaman matbaa yeni yapılmıştı, ama bu tonozlara el sürülmemişti. Harap merdivenlerden aşağı inince insan kendini Cenevizliler yahut da Bizans zamanında sanıyordu. Osmanlı Türkleri Bizans’ı kuşatmış, şövalyeler yer altı dehlizlerinden karşımıza çıkacak sanki! Zenginler hazinelerini gömecek yer arıyorlar, fakirler sığınacak delik arıyorlar (Uçuk, 2006: 72).

Kemal bütün bunlara bakıyordu. Fakat görmüyordu. Yüceler yücesi Sultan Fatih beyaz atı üstünde idi. Kulaklarında fetih gününün göğü kaplayan “Allah! Allah!” sadaları. Ayasofya’da ilk namazını kılmak üzere muhteşem, beyaz atından iniyordu. Önünde krallara baş eğdiren hükümdar ne kadar gençti!... Mehterlerin zafer türkülerini duyuyordu. Ayasofya Meydanı kıyamet gününü yaşıyordu… (Uçuk, 2006: 102).

Kapalı gözlerinde ‘sayısız yıldızların mavi tarlası’ dediği güneşi, ayı, bütün gezegenleri ile gök canlanıyordu. Beyaz bir buğu halinde göğü ortasından bölen samanyolu, mavi ışıklı yüzüyle ay, göz kamaştıran altın güneş. Sonra iklimleri, mevsimleri, buzlu kutupları, yanan çölleri ile dünyayı düşündü (Uçuk, 2006: 137).

Öyküleme tekniğiyle yazar, kahramanların düşüncelerini, yaşadıklarını, içinde bulundukları anı ve geçmiş yaşamlarını gözler önüne sermektedir.

Öyküleme tekniği sayesinde çocuk okurlar başlarından geçen olayları daha doğru, düzenli ve etkili bir şekilde anlatmayı öğreneceklerdir.

4.1.3.5.2. Betimleme

“Hikâye ve romanlarda kahramanlara ve mekânlara ait ayrıntıların betimlemelerle verilmesi anlatımın, olayların daha iyi anlaşılmasına, karakterlerin canlandırılmasına, okuyucuda gerçeklik hiSSi uyandırmasına yardımcı olur” (Tansel, 1987: 111).

“Gümüş Kanat” eserinde de yazar mekân ve kişi betimlemelerine yer vermiştir: “Kemal, pencereden dışarı bakıyordu. Az evvel yağan kar, sokağın köşelerine yığınlar, kaldırım taşlarının aralarına beyaz çizgiler bıraktıktan sonra dinmişti” (Uçuk, 2006: 5).

“Yeni Camii’nin önüne gelince merdivenlerde, kurşun kubbelerde, pencerelerde kabarmış tüylerine sarınıp güneşlenen, meydanda fakir çocukların gelip geçenlere sattıkları mısırları kapışmak için konup kalkan güvercinlerini seyretti” (Uçuk, 2006: 55).

Babası dalgalı sarı saçları ile tıpkı aslana benziyordu. Gür, kumral kaşlı, uzun boylu, geniş omuzlu, kuvvetli ve gençti; böyle önüne bakarken kendisini görenlere çok ciddi bir insan hiSSi verirdi. Fakat başını kaldırınca bir çift tatlı mavi göz ılık, yumuşak bir ışıkla insanın yüreğine uzanırdı (Uçuk, 2006: 12).

“Kemal, yüksek gövdeli kestanelerin dallarında kalan son yapraklara, dikenli kabukları içinde sallanan kestanelere baktı. Güneş bu yapraklara, kestanelere yaldız sürmüştü. Bir ilkbahar havası yaratan serçeler daldan dala sıçrıyordu” (Uçuk, 2006: 5).

“Ayakları beyaz patikli kömür karası bir yavru kedi Kemal’in yanı sıra koşuyordu” (Uçuk, 2006: 97).

Renkli camlardan süzülen güneş ışıklarından içerisi mavi bir cennetti. Belki bu kadar güzel bir mavilik dünyanın hiçbir mabedinde yoktu. Mavi çinilerin üstünde laleler, sümbüller, şakayıklar, karanfiller nakışlı idi (Uçuk, 2006: 99).

Sultanahmet Meydanı’na vardıklarında Kemal oraların manzarasına bayıldı. Minareler karı delip yukarılara uzanmışlardı, ama kubbeler beyaz kar örtülere bürünmüşlerdi. Uzaklarda deniz bir kurşun gölüne benziyordu. Sultanahmet Parkı’nın banklarında sadece karlar oturuyordu. Çıplak ağaçların dallarında parmak parmak kar yükselmişti. Dikili taşları, Alman Çeşmesi, arkadaki ulu camileri ile bu meydan, Kemal’e heyecan veriyordu (Uçuk, 2006: 123).

“Kapalı gözlerinde “sayısız yıldızların mavi tarlası” dediği güneşi, ayı, bütün gezegenleri ile gök canlanıyordu. Beyaz bir buğu halinde göğü ortasından bölen Samanyolu, mavi ışıklı yüzü ile ay, göz kamaştıran altın güneş” (Uçuk, 2006: 137).

Eserde betimlemelerin ustalıkla verilmiş olması yazarın gözlem gücünün de ne kadar iyi olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Betimlemeler vasıtasıyla okurlar da çevrelerine, içinde bulundukları durumlara, kişilere farklı açılardan bakabilecekler, olayları farklı açılardan yorumlayabileceklerdir.

4.1.3.5.3. Gösterme/ Sahneleme

Gösterme tekniğinde okuyucu, olayların ve kişilerin bir parçasıdır. Çocuğun kurmaca metin içindeki kişiyle özdeşleşeceği öngörülürse gösterme tekniğine daha yoğun yer vermek gerekir (Gürel, Temizyürek, Şahbaz, 2007: 111).

“ ‘Yine ceketinin kolunu makine yağına bulamışsın!’ veya ‘Üstün, başın kola lekeleri ile dolu. Seni bu kılığınla görenler, koca bir matbaanın ustabaşısı değil, çöpçü onbaşısı sanacaklar!” (Uçuk, 2006: 5).

“Canım olmuyor ki işte! Makineler yağsız çalışmazlar. Onlar da tıpkı insanlar gibi canlı. Bakılmak istiyorlar. Ciltlerse kolasız yapışmazlar!” (Uçuk, 2006: 6).

- Sağ ol evlat, sağ ol! Tuttuğun taş olsun yavrum… Elbet bütün işler yoluna girer, sen de mektebe devam edersin. Evine bakmak için harcadığın zamanlar gelip geçer, ama, senin bu iyi hareketin karşılıksız kalmaz… Mükâfatını görürsün… Aferin Kemal! Bak, şimdi sana bir kitap hediye edeceğim. Hani bana adını söylediğin bir kitap vardı ya! (Uçuk, 2006: 90).

- Ama yavrum, unutma ki, bu bir roman!... Hem de çok eskiden yazılmış bir roman…

Fakat anneciğim, bugün hâlâ aya gidilemediğine göre eskiden yazılmışsa bile, yine de taze bir konu! Dünyaya bir daha dönemeyeceğinden korkuyorum (Uçuk, 2006: 130).

“- Bana hediye ettiğiniz ‘Kamerde Đlk Đnsanlar’ cildinin arasından kıymetli bir pul çıktı. Bakın!...” (Uçuk, 2006: 168).

“- Şimdi düşünüyorum, bunların hepsi rüya mı acaba? Hepsi sırası ile birer birer gözlerimde canlanıyor. Sonra ‘bunlar gerçek mi?’ diyorum. Babacığım, düşünün her şey birdenbire düzelecek… Hayatımıza bir perinin sihirli değneği değmiş gibi!...” (Uçuk, 2006: 194).

Eserde gösterme tekniği ile verilen kısımlarda okurlar kendilerini de bir roman karakteri gibi hiSSettikleri için bu bölümler onlar için daha etkileyici olmaktadır.

4.1.3.5.4. Semboller ve Özgün Söyleyişler

Eserdeki en önemli sembol ‘Gümüş Kanat’tır. Eserde yedi farklı yerde görülen Gümüş Kanat sembolü esere masalsı bir özellik kazandırmıştır. Gümüş Kanat ilk olarak eserin 12. sayfasında karşımıza pencereye yakın bir çınar ağacının dalına ayağı takılan küçük bir kuş olarak çıkar. Kitabın en başında Kemal’in bu yaralı kuşu kurtarma çabası ve daha sonra onu iyileştirmek için gösterdiği şefkat daha sonrasında Kemal’in karşısına içinde bulunduğu her zor durumda kendisini kurtaran Gümüş Kanat’ı çıkaracaktır. Yazar burada okurlarına yapılan iyilikler karşılıksız kalmaz, düşüncesini vermek ister. Gümüş Kanat ikinci olarak bir rüya motifiyle kitabın 38. sayfasında karşımıza çıkar ve burada Kemal Gümüş Kanatlı kuş ile konuşur ve sonrasında kuşun kendisine rüyasında söylediği gibi matbaada çalışmaya başlar. 75. sayfada yer alan Üçüncü Gümüş Kanat gizli geçitte bulunan gümüş bir para sikkesinin motifi olarak Kemal’in karşısına çıkar. Dördüncü Gümüş Kanat motifi 83. sayfada yine bir rüya motifi olarak kurulmuştur ve Kemal’i rüyasında içinde bulunduğu zor durumdan kurtaran bir kuş olarak hayat bulmuştur. Beşinci Gümüş Kanat sembolü ise 131. sayfada kendisine hediye edilen bir madalyada Kemal’in karşısına çıkar. Altıncı Gümüş Kanat sayfa 154’te Kemal’in ve ailesinin hayatını değiştirecek bir pulun üzerinde karşımıza çıkar. Son olarak Gümüş Kanatlar Nevzat Bey’in kitap sergisinin yerinde bulunan kuşlar olarak karşımıza çıkar.

Eserde özgün söyleyişlere de yer verilmiştir.

“Büyük Haydelbergler, küçük Haydelbergler, matbaanın dev makinesi Đngiliz Ofset. Yeni makinler tatlı birer ıslık alarak çalışırlardı. Bunlar genç makinelerdi” (Uçuk, 2006: 8).

“Birdenbire Sultanahmet Camisi’ni gördü. Vücudundan bir rüzgâr geçti. Her tarafı ürperdi. Cami rüyasındaki maviliğin önünde yükselmişti. Gümüş rengi kubbelerinin tepesindeki narin hilâlleri altın gibi parlayan minareler, Allah’a gitmek üzere sıralanmış füzeleri andırıyordu” (Uçuk, 2006: 98).

“Kapalı gözlerinde “sayısız yıldızların mavi tarlası” dediği güneşi, ayı, bütün gezegenleri ile gök canlanıyordu. Beyaz bir buğu halinde göğü ortasından bölen Samanyolu, mavi ışıklı yüzü ile ay, göz kamaştıran altın güneş” (Uçuk, 2006: 137).

4.1.4. Eserin Đlköğretim Türkçe Dersi (6, 7, 8. Sınıflar) Öğretim Programı Açısından Đncelenmesi

Cahit Uçuk’un Gümüş Kanat adlı eseri Đlköğretim Türkçe Dersi (6, 7 ve 8. sınıflar) Öğretim Programında, Giriş bölümünde yer alan “Genel Amaçlar”, “Öğrenme Alanları” ve Yöntemler bölümünde yer alan “Okuma Metinlerinde Bulunması Gereken Özellikler” bakımından incelenmiştir.

“Genel Amaçlar”, “Öğrenme Alanları” ve“Okuma Metinlerinde Bulunması Gereken Özellikler” ile ilgili ayrıntılı açıklamalar kavramsal çerçevede verildiği için söz konusu maddeler bu bölümde bir kez daha verilmemiştir. Bu bölümde sadece eserin söz konusu amaçların gerçekleşmesine ne ölçüde katkı sağladığı araştırılmıştır.

Genel amaçlar başlığında altıncı amaç olan söz varlığıyla ilgili olarak bu araştırmada müstakil bir bölüme yer verilmiştir. Bu yüzden değerlendirmeler diğer maddelerle sınırlı olacaktır.

Öğrenme alanlarından okuma, konuşma, dinleme ve yazma becerileri açısından eser incelendiğinde romanın kahramanı Kemal’in kitaplarla iç içe olması ve anne ve babasının da ona kitaplar okuması okuma alışkanlığının kazandırılmasında örnek bir davranıştır. Okuma alışkanlığının kazanılması da okuma becerilerinin gelişmesine katkı sağlar. Kemal’in kendisine okunan eseri dinlerken ilgi çekici yerleri sorması, eser üzerine düşünmeye çalışması da dinleme becerisini geliştirir. Romanda kullanılan kelimeler ve kelime grupları sayesinde söz varlığı gelişen öğrencinin yazma becerisinin de gelişeceği düşünülebilir.

Eserin geneli göz önünde bulundurulduğunda genel amaçlara aykırı bir yönün bulunmadığı görülmektedir. Çocuk okurlar, kendilerini eserdeki kahramanlarla özdeşleştirmeye meyillidirler. Bu doğrultuda eserin başkişisi Kemal’in “Türkçeyi, konuşma ve yazma kurallarına uygun olarak bilinçli, doğru ve özenli kullanması” çocuk okurlara örnek olması bakımından önemlidir.

Yazar, eserin başkişisi Kemal vasıtasıyla çocuk okurlarına okuma alışkanlığı kazandırmak istemektedir. Bu da beşinci genel amacın (Seviyesine uygun eserleri okuma; bilim, kültür ve sanat etkinliklerini seçme, dinleme, izleme alışkanlığı ve zevki kazanmalarını amaçlamaktadır.) gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır.

Eserde Fatih Sultan Mehmet, Mustafa Kemal Atatürk, kimi tarihî şahsiyetler yer verilmesi, tarihî mekânların öne çıkarılması ve 23 Nisan gibi ulusal bayramlardan söz edilmesi de “Millî, manevî ve ahlâkî değerlere önem vermeleri ve bu değerlerle ilgili duygu ve düşüncelerini güçlendirme” genel amacının gerçekleşmesine katkı sağlamaktadır.

Gümüş Kanat, okuma metinlerinde bulunması gereken özellikler başlığı altında bulunan on dört maddeyi de yansıtmaktadır. Biraz önce de belirtildiği gibi eserin genelinde Türk Millî Eğitiminin genel amaçlarına ve temel ilkelerine aykırı bir durum yoktur. Eserde, millî, kültürel ve ahlâkî değerlere, milletimizin bölünmez bütünlüğüne aykırı unsurlara, ayrımcılığa yol açacak bölücü, yıkıcı ve ideolojik ifadelere ve çocuk okurların sosyal, zihinsel, psikolojik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek cinsellik, karamsarlık, şiddet vb. ögelere yer verilmemiştir.

Eser, çocuk okurların ilgi alanlarına ve seviyesine uygundur. Eserin, Türkçenin anlatım zenginliklerini ve güzelliklerini ne kadar yansıttığı ve çocuk okurların söz varlığını ne ölçüde zenginleştirdiği Dil ve Anlatım başlığında ayrıntılı olarak verilmiştir. Eserin tutarlılığı ayrı bir başlık altında ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Bu eser çocuk okurların dil zevki ile bilincini geliştirmede ve aynı zamanda onların hayal dünyalarını zenginleştirmede oldukça etkili bir eserdir. Ayrıca çocuk okurlara okuma sevgisi ve alışkanlığı kazandırabilecek nitelikte bir eserdir.