• Sonuç bulunamadı

1 DİN – TASAVVUF 1.1 Din

1.1.7. Kazâ ve Kader

1.2.1.15. Micmer, Pervâne

Aşk için âteş ve dumanla ilgili olmak üzere buhurdan (micmer) ve pervane gibi unsurlar da benzetme unsuru olmuşlardır. Tek bir beyitte aşk bir buhurdana benzetilmiştir.

Dil yakup canber-i süveydâyı

İtdi tarf-ı dimâğı micmer-i caşk (G.167/2)

Bir beyitte ise, aşkın âteş ile birlikte düşünülerek bir pervâneye benzetildiğini görüyoruz. Âşık ise o pervânenin yanığı olmuştur.

Envâr-ı tecellîdür iden cismini sûzân

Her şemc idemez suhte-i pervâne-i caşkam (G.197/6)

1.2.1.16. Mâlikâne

Fehîm Dîvânı’nda aşkın çeşitli mekanlara teşbih edildiğine dair yukarıda örnekler verilmişti. Aşkın teşbih edildiği bir diğer mekan ise malikanedir. Âşık, aşk malikânesinin köşesinde gönlü huzur dolu bir haldedir.

Medd-i basarum sâha-i gülzâr-ı cademdür Asûde-dil-i gûşe-i kâşâne-i caşkam (G.197/7)

1.2.1.17. Muccize

Aşkın bir mucize olarak düşünüldüğü bir beyitte âşık kanâat sahibi olduğunu ve ne sevgilinin sihir yapan gözünü, ne de büyü dolu bakışını istediğine dair aşk mucizesi üzerine yemin eder. Beyitte sihir, büyü ve mucize gibi anlam bakımından aralarında ilgi bulunan iki veya daha fazla kelimeyi bir arada kullanarak, tenasüb sanatı da yapılmıştır.

Kasem iccâz-ı caşka öyle istiğnâ-fürûşam kim

Ne çeşm-i sihr-kâr u ne nigâh-ı pür-füsûn olsa (G.256/4)

Aşk bir mucizedir. Öyle ki âşığın gönlünü hem cehennem âteşliği hem de dilberin göründüğü yer hâline getirebilir.

İccâz-ı caşkı gör kim itdi dilün Fehîmâ

Hem şucle-zâr-ı dûzah hem cilve-gâh-ı dilber (G.50/5)

1.2.1.18. Gonca

Dîvân’da, aşk sadece soyut kavramlara, kişilere, tabiat olaylarına veya nesnelere değil, ayrıca çiçeklere de benzetilmiştir. Buna güzel bir örnek olarak, aşağıdaki rubâîde aşk bir gonca olarak tasavvur edilmiştir. Yakup peygamberin

sonra da Yûsuf’un gömleğinin kokusu ile gözlerinin açılması hikayesine telmihen bu aşk ile açıklanır. Bu aşk goncasının özelliği, mizacı gereği rengiyle insanı kör etse de, kokusu ile gözü açmasıdır.

Ey pîrehen-i Yûsuf ı gül-berg-âsâ Alûde-be-hûn görüp diyen vâ-esefâ Gam çekme budur hâsiyyet-i gonca-i caşk

Kûr eylese rengi bûyı eyler bînâ (R.1)

1.2.1.19. Mektep

Aşkın bir mektep olarak tasavvur edildiği şu beyitte ise şair, aşkın kişinin aklını başından aldığını vurgulamak üzere, gönlünün aşk mektebine üstad olduğunu, hatta ilmi, zekası ve filozof yanı ile meşhur olan Aristo'nun aklını da deliliğin talebesini yaptığını söyler.

Dil-i mecnûnum olup mekteb-i caşka üstâd İtdi şâkird-i cünûn cakl-ı Âristâlis'i (G.289/7)

1.2.1.20. Vâdî

Aşk, bir beyitte de vadi olarak düşünülmüştür. Aşkın vadiye teşbihi, genişliği ile olduğu kadar, edebiyattaki meşhur âşıkların çöllerde ve vadilerde sevgiliyi aramak üzere yollara düşmesi iledir. Beyitte ayrıca Musa A.S.’ın Eymen vadisinde, Tûr dağında ilâhî tecellîye mazhar oluşu hikayesine telmih vardır.

Bir nihâl-i şucle görsen pertevinden bî-hod ol

Vâdi-i caşk içre sâhib-Tûr'a benzet kendüni (G.284/4)

1.2.1.21. İnci

sadef olarak düşünülmüştür. Aşkın inciye teşbih edilmesiyle, beyitte aşka özel bir kıymet de verildiğini görüyoruz.

Ya kacr-nişîn-i yem-i derd ol ya şikeste

Ya dürc-i dilün gevher-i caşka sadef itme (G.268/6)

1.2.1.22. Nokta

Aşk, âşığın gönlü tarafından vücudu içine salınan bir noktadır. Beyitteki noktadan, her ne kadar alenen zikredilmemiş ise de kalpte var olduğuna inanılan süveyda noktasına işaret edildiğini düşünmek mümkündür. Süveyda noktası basiret ve olgunluk merkezidir. İnanmayanlar ve günahkârlar icin ise süveyda noktası günah merkezidir. Beyitte âşık bu bir damlanın içinde boğulmuş gürültülü, acaip bir denizdir.

Dilüm ki salup vücûd içre nokta-i caşkum

Garîk-i katre olan turfa bahr-ı pür-şûram (K.14/42)

1.2.1.23. Şerîat

Aşk kendi hudutları ve kuralları olan bir sistemdir. Dîvân’da yer alan tek bir beyitte ise aşk bir şeriate yani hukuka teşbih edilmiş ve bu şeriate göre ise âşığın gönlünün sîneye girmesi harâmdır.

Oldı şerc-i caşkda dil sîneme gelmek harâm

Ol sebebden her zaman bir dilbere dildâdeyem (G.211/2)

Benzer bir diğer benzetme ise, aşkın bir fetvâ senedi olarak tasavvurudur. Aşk fetvâsı senedi ile, aşk şarâbı sarhoşlarına devamlı içmek farz kılınmıştır.

Olmış Fehîm hüccet-i fetvâ-yı caşk ile

Dîvân’da “insan-ı kâmil”den sık olarak bahsedilmemiştir. Fakat genel olarak şiirlerine baktığımızda, sık sık talihinden şikayet eden şairin aynı şekilde insanlardan da şikayetçi olduğunu görürüz. Aşağıda yer alan şu mısralarda “insan-ı kamil” sûretinin kaybolduğundan ve yaratılış aynasından hayvan şekilleri belirdiğini söyler.

Şekl-i hayvân itmede mir'ât-ı fıtratdan zuhûr Olmak üzre sûret-i insân-ı kâmil nâ-bedîd (G.40/6)

Şairin âşık ile ilgili tasavvurlarına gelince, Fehîm’in şiirlerinde tasavvufî aşk ile tutuşan âşık tipi yanında, Dîvân şirinin klâsik âşık tipini de görüyoruz. Fakat bir Sebk-i Hindî şairi olan Fehîm’in tasavvufî unsurları yoğun olarak şiirinde kullanması nedeniyle, hemen hemen her manzumeden tasavvufî anlamlar çıkarmamıza ve şiirde sözü edilen âşık tipini de bu bağlamda okumamıza neden olur.

1.2.3. Dünya

Dünyanın kötü ve geçici olduğu Dîvân şiirimizde sıkça işlenmiştir. Bu nedenle şairler, dünyaya ait hırs ve istekleri yenmek gerektiğini sürekli olarak şiirde dile getirmişlerdir. Kimi zaman onu gençliğini ve cazibesini kaybetmiş yaşlı bir kadına, kimi zaman ise fettan, gönül alan taze bir güzele teşbih etmişlerdir. Fehîm Dîvânı’nda bu yaklaşım görülmez. Dîvân'da dünya ile ilgili tasavvurlar çeşitlidir. Dünya pek çok vesile ile daha çok içinde yaşayan insanları kastederek zikredilmiştir. Genel olarak baktığımızda, şair klasik çerçevede dünya’ya dair olan karamsar bakış açısının sınırlı beyitte de olsa yansıtmıştır. Âşıklar Dünyanın zulümleriyle beslenmiş bir bölük ağlayan yetimlerdir.

Bir bölük giryân yetimânuz sitem-perverd-i dehr

Çeşm-i deryâ-bârumuzla tev'emândur giryemüz (G.127/2)

Edebiyatta, özellikle de tasavvufî edebiyatta dünyanın kalıcı olmadığı sürekli işlenmiştir. Fehîm aşağıdaki beyitte “alçak” olarak tanımladığı dünyanın

baki olmadığını vurgulayarak, hemen sarhoş olup, dünyanın gamını unutmaya çağırır.

Fehîm efsûs dehr-i dûn degül baki hemân mest ol Gam-ı dilber yeter olma gam-ı dehr ile âzürde (G.5/1)

Tek bir beyitte ise Dünya coğrafi özellikleri ile söz konusu edilir. Memduhunu methederken onun dünyanın kara olan dörtte birinin tamamının padişahı olduğunu ve dokuz kubbeli feleğin de süsü olduğunu söyler.

Kahramân-ı Cem-livâ İskender-i Rüstem-veğâ

Pâdişâh-ı rubc-ı meskûn zîb-i çarh-ı nüh-kıbâb (K.5/30)