• Sonuç bulunamadı

FEHÎM-İ KADÎM’İN HAYATI, SANATI VE ESERLERİ 1 HAYAT

2.2. Edebî Sanatların Kullanımı

2.2.2. Fikre Bağlı Sanatlar

Musa, İsa ve Yusuf peygamberlere telmihen onların bilinen mucizeleri ile sevgili tasvir edilmiştir:

Ey Yusuf-ı cÎsâ-dem-i Musâ-lüknet Zülf-i ejder ü leb-i rûhda vü hüsn-âfet Nâmun diğer enbiyâ ki itmiş sende İccazı bu evc-i nebilerün cemciyyet (R.6)

2.2.2. Fikre Bağlı Sanatlar

2.2.2.1. Mânâ Sanatları 2.2.2.1.1. Îhâm

Kelime olarak “şüpheye düşürme” anlamındaki iham sanatı, iki ya da ikiden fazla anlamı olan bir kelimeyi bir mısra ya da beyit içinde en uzak anlamını kastederek kullanmaktır (Pala 1984: C. 1, 484). Ancak, iham sanatında beytin genel anlamıyla, kelimenin çeşitli anlamları arasında yakın bir ilgi kurmak gerekir. Şair kelimeyi öyle bir şekilde kullanır ki okuyan için o kelimenin bütün anlamları çağrışım yapar ve okuyucu “acaba şair bu kelimeyi hangi anlamda kullandı?” diye terettüde düşer.

Bir beyitte “Ol şeh sana bu hâl ile geldi” cümlesindeki “hâl” kelimesi ile hem sevgilinin içinde bulunduğu durumu hem de sevgilinin benini anlatmak üzere kullanılmıştır. Beyitten kelimenin her iki anlamını da çıkarmak mümkündür.

Ol şeh sana bu hâl ile geldi Fehîm ise

Başın yolına şevk ile galtân idüp gelür (G.111/7)

2.2.2.1.2. İktibâs

aktarmalar yapmak suretiyle hem de telmihte bulunmak suretiyle zikredilmiştir. Özellikle ışık ve ateşle ilgili olmak üzere tecellî olayları ve Musa Peygamber’in Allah ile konuşmasına dair ayetlerden yapılan kısmî iktibaslar dikkat çekicidir. Ayetlerden yapılan iktibasları çalışmamızın Din-Tasavvuf başlıklı ilk bölümünde ayrıntılı bir şekilde sınıflandırarak incelenecektir. Burada, örnek olması bakımından kısaca bahsedilecektir.

Ruhlar ve Allah’ın ahitleştikleri ana işaret eden “Ben sizin Rabbiniz değil miyim” mealindeki Elestü bi Rabbiküm (Araf/172) ibaresiyle, Dîvân şairlerinin sık sık şiirde işledikleri elest bezmi Fehîm tarafından da kimi zaman "elestü rabbikum" şeklinde ibarenin tamamı kimi zaman ise “elest” diyerek kısaca bahsedilmiştir.

Çün su'âl-i "elestü rabbikum"e Bî-muhâbâ "belî" cevâb itdüm

Bin bela vü cazâb olup teklîf

Âteş-i cışkı irtikâb itdüm (K.2/11-12)

Bir diğer beyitte ise, Araf suresinin 143. ayetindeki “Allah’ım! Bana kendini göster” mealindeki “erînî” ibaresi Dîvân’da çeşitli benzetmelerle iki yerde (G.131/3 ve G.166/5) zikredilmiştir.

cAndelîb-i “erînî”-gûy-ı visâlüz ki dili

Gülbün-i gonca-i gülzâr-ı tecellâ ederüz (G.131/3)

2.2.2.1.3. İrsâl-i Mesel

Atasözü veya atasözü değerindeki bir ifadeyi veya bir vecizeyi, duygu ve düşünceyi daha etkili hale getirmek üzere bir beyit içinde nakletmeye “irsâl-i mesel” ismi verilir. İskender Pala irsâl-i mesel’i “şiirde isbat metodu” olarak özetler. İrsal-i Mesel, kısaca, okuyucuyu ikna etmek üzere daha önce doğruluğu isbatlanmış sözlerden bir delil getirmek sanatıdır (Pala: 1997, 58-59).

Sebk-i Hindî şairlerinin şiirde anlamı kuvvetlendirmek üzere pek sık rağbet ettikleri irsâl-i mesel, Fehîm’in şiirlerinde de dikkat çeker. Aşağıda Dîvân’daki pek çok örnekten bir kaçı bir fikir vermek amacıyla zikredilmiştir.

Bir beyitte “bir bina harap olmadan mamur edilemez” denilerek, anlam güçlendirilmiştir.

Sebeb-i rifcat olur gam yeme üftâde isen

Bir binâ tâ ki harâb olmaya macmûr olmaz (Kt.1/3)

Bir diğer beyitte ise “İnsan, kurt kalbi ve silah süsü ile yürekli olmaz” denilerek, aynı beytin hemen takibeden mısra’ında ise “resmedilen aslan pençesinde kuvvet bulunmaz” denilmek suretiyle anlama kuvvet katılmıştır.

Dil-i gürg zîb-i silâh ile şecic olmaz merd Pençe-i şîr-i musavverde beli zûr olmaz (Kt.1/8)

2.2.2.1.4. Leff ü Neşr

Aynı beytin farklı dizelerindeki ikişer sözcüğün birbirleriyle anlam bakımından ilişkilendirilmesiyle yapılan sanata verilen isimdir. Müretteb ve gayr-ı müretteb olmak üzere iki çeşit leff ü neşr sanatı yapılır.

Leff ü neşr sanatı Dîvân’da şairin zaman zaman kullandığı bir sanattır. Dîvân şiirinde yaygın bir benzetme unsuru olmak üzere kaş, özellikle de sevgilinin kaşı, şekil itibarıyla yaya teşbih edilir. Bir beyitte şair, güzel bir leff ü neşr ile kaş ile yay ve kirpik ile ok arasında anlam ilişkisi kurmuştur.

Felek o ebrû vü müjgândan itdi tâ ki cüdâ Hadeng-i kavs-i kazânun nişânıyuz cânâ (G.8/5)

birlikte zikredilmiştir. Aşağıdaki beyitte “dilber ve huri” ile “şarap ve Kevser suyu” arasında güzel bir leff ü neşr yapılmıştır.

Dilber ü mey zevkıdur cîd hem açar sıyâm

Açma bu razı Fehîm kevser ile hûrdan (G.231/13)

2.2.2.1.5. Sihr-i Helâl

Sihr-i helâl, bir kelimeyi veya kelime grubunu önceki mısranın sonunda ve sonraki mısranın başında anlamlı olacak şekilde kullanma sanatıdır. Dîvân’da çok sık kullanılmış bir sanat değildir. Kullanıldığı beyitlerden birinde, zehr olur ifadesi ile ilintili olmak üzere, her iki mısrada da kullanılmıştır.

Dilrübâsuz âb-ı hayvân nûş idersem zehr olur Zehr sunsa ilk her âhû-nigeh pânzehr olur (G.85/1)

Bir diğer beyitte ise şair, kendine seslendiği “Fehîmâ” nida ifadesi ile kelimeyi kendi anlamı içinde kullandığı “anlamak” mânâsında “fehm etmek” ifadesini takibeden mısralarda işlemiştir.

Hallâl-ı rümûz-ı hıredüz lîk Fehîmâ

Fehm idemezüz sırr-ı cünûn müşkilümüzdür (G.109/7)

2.2.2.1.6. Tevriye

Tevriye, birden fazla sözcük anlamı olan bir sözcüğün bir dizede en az iki sözlük anlamını ifade edebilecek şekilde kullanılması sanatıdır. Fehîm Dîvânı’nda çok sık kullanılmış değildir. Aşağıdaki şu beyitte “guya” kelimesi “söyleyen” ve “sanki” anlamlarında kullanılmıştır.

Berhemen-şîve harem-perver-i caşk-ı sanemüz Yâ sanem yâ sanım ile dili gûyâ iderüz (G.131/5)

2.2.2.2.1. Cinâs

Dîvân’da mânâ ve söz sanatlarında sadece cinas dikkatimizi çeker. Cinas, yazılışı, okunuşu aynı fakat anlamı farklı olan kelimelerin bir arada kullanılması sanatıdır. Dîvân’da az sayıda rastladığımız bir edebî sanattır. Bir beyitte “hem-sâkî vü hem-câmum” tamlamalarını cinaslı kullanım nedeniyle iki şekilde okumak mümkündür. Âşık, aşk sarhoşudur ve ona arkadaş, yine âşığın muradına ulaşamamış kendi gönlüdür, ayrıca saki ve kadeh de âşığın arkadaşlarıdır. Beyti ayrıca “hem sâkîm, hem de kadehimdir” şeklinde de anlamlandırabiliriz.

Mest-i caşkam bana hem-dem dil-i nâ-kâmumdur

Özgedür dil yine hem-sâkî vü hem-câmumdur (K.12/1)

Bir diğer beyitte ise “hâl” kelimesi cinaslı bir kullanım içinde ortaya çıkar. Böylece “hâl” kelimesini hem “durum” olarak, hem de vücutta oluşan siyah leke anlamına gelen “ben” olarak anlamlandırmak mümkündür.

Ol şeh sana bu hâl ile geldi Fehîm ise

Başın yolına şevk ile galtân idüp gelür (G.111/7)

2.2.2.3. Söz Sanatları 2.2.2.3.1. Aliterasyon

Şiir veya düzyazıda bir âhenk sağlamak üzere sesleri taşıyan sözcüklerin, aynı hecelerin ya da aynı seslerin sık sık ve art arda tekrarlanmasına aliterasyon adı verilir. Dîvân’da pek çok örneği olmakla birlikte bir fikir vermesi açısından burada sadece bir kaç örnek zikredilecektir. Şu beytin ikinci mısra’ında “m” ünsüzünün tekrarı söz konusudur:

Olmış Fehîm hüccet-i fetvâ-yı caşk ile

Şair, bir diğer beytin her iki mısra’ında, fakat yoğunluk üst mısrada olmak üzere “g” ünsüzünü tekrar ederek bir âhenk yakalamıştır.

Gâh lutf u geh gazâb gahi tegâfül geh nigeh

Gönlüm egler gamze-i mekkâresi bir kimsenün (G.179/4)

2.2.2.3.2. İştikâk Bir kökten türemiş kelimelerin bir cümle veya beyitte kullanılması sanatı olan

iştikak sanatı, beyitlerde çok sık olmamakla birlikte göze çarpan örneklerden bir kaçı şunlardır.

Ey felek ancak olur şucbede-bâzî-i garîb (garîb-gurbet) Beni bin şekl ile gurbette dîger-gûn itdün (Kt.2/1) ... .... ...

Olurdı dünyede müstağnî-i kirişme vü nâz (istignâ-müstagnî) Fehîm itse eger behre-mend-i istiğnâ (G.9/5)

... ... ...

Bana hep çevri macrifet itdi (macrifet- cirfân) Al elümden Hudâ bu cirfânı (K.17/8)

2.3. .Dil ve Üslup