• Sonuç bulunamadı

MESİH’İN BEDENİ OLARAK KİLİSE

Mesih’in bedeni anlamındaki ekklēsia kelimesi, Antakya kilisesinden alınmıştır ve bu yüzden de Pavlus’un mektuplarında bu anlamdaki kullanımı nadiren görülür. Mesela, Romalılar’a Mektup’ta ekklēsia terimi, Pavlus’a aidiyeti tartışmalı olan 16. bölüm dışında olmadığı gibi, Mesih’in bedeni motifi yalnızca Romalılar’ın parentez cümle özelliği taşıyan bölümlerinde (12/24) yer alır. Pavlus hiç bir zaman, kilise Mesih’in bedenidir demez, onun

1068 Ridderbos, a.g.e., s. 334. Pavlus’un burada kullandığı kalbin sünneti ifadesi, Tesniye 10/16, 30/6’da yer alan bir kullanımdır ve gelecekte bir kurtuluş lütfu olarak verilecek olan bir şey anlamındadır. Pavlus, buradan, sünnetin ayırıcı dışsal bir özellik olmadığı aslalolanın Tanrı’nın emirlerini yerine getirmek olduğu sonucuna ulaşır. Sünnet Pavlus’da manevi bir anlam kazanır.

Ridderbos, a.g.e., s. 335. Pavlus için dışsal bir öneme sahip hale gelen sünnet, diaspora Yahudiliği için, Şabat’la birlikte kendilerini komşularından ayıran temel göstergelerden biridir. Bultmann, Primitive Christianity in its Contemporary Settings¸ s. 94.

1069 Ridderbos, a.g.e., s. 335

1070 Tanrı halkının özellikleriyle ilgili olarak bkz. Ridderbos, Paul: An Outline of His Theology, s.

1071 Beker, Paul the Apostle, s. 317.337.

1072 Ridderbos, Paul: An Outline of His Theology, s. 329. Yazar buradan sanki bu “ev-kilise” karşıt kullanımından dini maksatlı evden ayrı bir yapı anlamak ister görünür. Ancak adı geçen dönem için böyle bir şeyin söz konusu olması mümkün görünmemektedir. A.g.e., a.y.

Silinmiş:

Silinmiş:

yerine, “Mesih’in bedeni aracılığıyla”, “Mesih’in bedeninde...” ve Mesih’in bedenisiniz” gibi ifadeler1073 kullanır.

Ekklesia kelimesini yahudi-helenistik bir özellik taşıyan Antakya kilisesinden almış olmasına rağmen beden mecazını Hıristiyan diline sokan Pavlus’tur1074. Beden mecazını, yalnızca Korintliler’e I. Mektup 12 ve Romalılar’a Mektup 12’de ve teolojik bir bağlamda kullanılır. Pavlus, bedene Mesih’in bedeni olarak gönderme yaparken, ekklesiayı münhasıran Tanrı’nın ekklesiası olarak kullanır (Kor. I 10/32, 19, 23-24). Bunu ise, hıristiyan bir topluluğu siyasi helenistik Romalı topluluklardan ayırmak için yapar. Bu ayrımdan şu sonuç çıkartılabilir:

Beden mecazı, mesih merkezli (kristosentirik) iken, ekklesia kavramı, tanrı merkezlidir (teosentrik)1075.

Bu beden mecazı muhtemelen Gnostik mitolojiden değil de Stoik felsefeden alınmıştır.

Fitzmyer’e göre ise “Mesih’in bedeni” kavramı, devlet hakkındaki bölgesel helenistik düşüncelerden alınmıştır. Bu düşünce çok eski dönemlerde Aristo’da bulunmaktaydı ve sonra Stoacı felsefenin bir parçası haline gelmiştir. Bu açıklamayla, kavramın nereden geldiği çözülmüş olmakla birlikte, kelimenin kökeni kökeni hususundaki belirsizlik, Pavlus’un onu teolojik ve pragmatik sebeplerle kullandığı gerçeğini değiştirmez1076.

Genel olarak konuşulduğunda, Mesih’in bedeni anlamında kullanılan kilise ile, Mesih’le inananları arasındaki hususi ve yakın ilişki kastedilir1077.Bu ilişkinin neliğine dair iki yaklaşım vardır: Bunlardan biri mecazi birliktelik, diğeri ise, gerçek ve şahsi birliktelik. Birinci yaklaşım hem katolik hem de protestan yorumlarında kabul gören daha geleneksel bir anlayış tarzıdır. “Mesih’in bedeni” kilise ile Mesih arasındaki hayati bağın sembolik bir ifadesidir.

“Beden”, tarihsel, gerçek, Mesih’in kutsanmış bedeni değildir. Birliktelik anlamında, Mesih’tir.

Protestanlar için Mesih’in bedeni olarak kilise, yüceltilen Mesih’le birleşme temelinde kilisenin ruhsal varoluş tarzıdır. Bu bağlamda, Mesih’in bedeninden görünmeyen kilise (invisible church) olarak söz edilir.

Roma Katolik yorum geleneğinde ise, Mesih’in bedeni olarak kilise, ilk planda ruhsal olarak değil, fakat, Mesih’in tanrısal-beşeri doğasıyla kilisenin birleşmesinin bir sonucu olarak görülür. Ancak buradaki tasvir de, yine mecazi bir özelliği kendinde taşır. Son dönemlerde yapılan -hem katolik hem de protestan cenahtan- çalışmalar, mecazi anlayışların Pavlus’da olmadığını ortaya koymuşlardır. Hareket noktaları farklı olmakla birlikte, yol açtıkları sonuç itibarıyla ikisi de birdirler: Mesih’in bedenin mecazi olarak anlaşılmadan, gerçek olarak anlaşılmaya geçiş1078.

Mesih’in bedeni şeklindeki kilise kullanımını, yunanların kullanımını çağrıştırmaktadır.

Onlar da, bedenin azalarının herbiri organik bir ilişki içindedirler. Pavlus’un başlangıç noktası burasıdır. Buradan ileriye doğru bir gelişmenin olması ise tabiidir. Kilisenin birliğini evharistye’den çıkaran Pavlus, Mesih’in bedeni olarak ekmekten pay alarak onun bir parçası haline gelmiş olduklarını kabul eder. Bu olay sonunda ortaya çıkan beden gerçek ve kişisel bir bedendir; bu beden, kelimenin sözlük anlamında, Hıristiyan dünyasındaki birliğin kaynağı ve merkezi noktasını meydana getirir1079. Kilisenin Mesih’in bedeni olarak tasviri, karşısında kilise içindeki ayrılığa bir alternatif olarak değil, hıristiyan cemaati anlamındaki kilisenin Mesih’de ve Mesih’le birliğin gösterir.

1073 Rom. 7/4, 10/16; Kor. I 12/27; Beker, Paul The Apostle, s. 307, 315.

1074 Bultmann’a göre, Pavlus’un hıristiyan cemaati ifade etmek için “Mesih’in Bedeni” kullanımını Gnostik kaynaklıdır. Mesih’in Bedeni’ne fertler vaftiz ve Son Akşam Yemeği sakramentleriyle katılırlar. Bultmann, Primitive Christianity in its Comtemporary Settings, s. 178.

1075 Beker, Paul the Apostle, s. 314.

1076 Fitzmyer, “Pauline Theology”, N JBC, s. 1409; Beker, a..g.e., s. 307.

1077 Mesih’le beden olma için bkz. Prudy, “Paul The Apostle”, IDB, IV, 699; Alexander, The Ethics of St.Paul, s. 344.

1078 Bu yaklaşımlar ve onaların tartışılması ile ilgili olarak bkz. Ridderbos, Paul: An Outline Of His Theology, s. 365.

1079 Ridderbos, a.g.e., s. 367

Silinmiş:

Silinmiş:

Silinmiş:

Silinmiş:

Silinmiş: .

Bu kavram ne reel ne de ruhsal anlamda Mesih’in kilisede bulunduğu anlamına değil, daha ziyade, kurtarıcı tarih anlamında, kilisenin Mesih’te, herkesin birde olduğu anlamına gelir.

Kilisenin tarihsel ve yüceltilen Mesih bedeniyle aynileştirildiği açık değildir. Beden olarak kilise, evharistiyada Mesih’in kurban olarak sunulan bedenine katılmasına dayanır. Tarihsel ve yüceltilen Mesih’in bedeniyle birleşme bu bedeni oluşturmaz1080.

Pavlus’a aidiyeti tartışmalı olan mektuplarda ekklesia, “Mesih sırrının” hayati bir parçası olarak önemli bir rol oynar. Yahudiler ve yunanlılar arasındaki engeller kalkmış ve bütün insanlar Tanrı’yla Mesih İsa’nın “bedeni olan kilise” de (Kol. 1/7) barıştırılmışlardır. Pavlus’un talebelerine göre, kozmik Mesih şimdi onun bedeni olan kilisenin başıdır. Bu mektuplarda kilise o kadar önemli bir hal alır ki, sıralamada Mesih’in bile önüne geçer “kilisede ve Mesih İsa’da bütün nesillere kadar ebetler ebedince izzet olsun (Efes. 3/21)”1081.

Mesih’in bedeni ve Tanrı’nın halkı olarak kilise, Kutsal Ruh’un yeryüzündeki faaliyetlerini yerine getirdiği yerdir1082. Her şeyden önce Kutsal Ruh, kilisede iş başındadır. Bu yüzden de kilise için de şimdiden ve henüz değil arasındaki gerilimin olağanüstü bir önemi vardır. Pavlus kilisenin, Mesih’in bedeni yani, onun dirilmiş bedeni olduğunu söylediğinde, söyleyebildiği en yüce şeyi söylemiş oluyordu. Mesih’in “kilisenin başı” olduğu ifadesi bile burada da gerginliğin devam ettiğine işaret eder. Gerçekte ise, kilisinin bedeni ve kiliseni başı şeklindeki iki mecazî kullanım, asla yan yana yer almazlar.

Hem kiliseyi hem de Mesih’i aynileştirerek ikisini yan yana koymanın ve her ikisini birbirinin muhalifi olarak karşı karşıya koymanın imkansızlığı, bir taraftan kilisenin sonun en mükemmel beklentisi olduğunu, diğer yandan ise, onun hala günahkar mensuplardan oluştuğunu gösterir. Bu yüzden de açıkça Pavlus’un ahlakının temelini oluşturan, (Mesih’in başından geçenleri takliden ya da gerçekten yaşayarak, inananların vaftizle nasıl bir konumda olduklarını) haber verme ve (bu duruma uygun hareket etmeleri gerektiğini ifade eden) emirlerde yer alan birbirinin zıddı olan ifadeler kilise-mesih ayrılmazlığıyla ilişkilidir. “Siz Ruh’u aldınız” ve “Ruh’a göre yürüyün” (Gal. 5/16). Pavlus’da gerilim olmaksızın emir olanı, haber vermenin yanında yer verildiğini görmek imkansızdır. Bunun en iyi örneğini haber vermeyi içeren Romalılar’a Mektup 61/11 ve emiri içeren Romalılar’a Mektup 6/12-19’da görmek mümkündür. Eğer gerilim Pavlus’un kilise kavramı için temel bir öneme sahipse, bu kilisenin her zaman mevcut olan (şimdiden ve henüz değil arasındaki) aranın kurtuluş tarihsel önemi ile tanımlanan kurtuluş tarihsel bir varlığa sahip olduğu anlamına gelir1083.

XII. AHLAK ANLAYIŞI

Patristik yazarlar, ortaçağ skolastikleri ve reformasyon dönemi teologları Pavlus’un ahlak öğretilerini, moral teoloji üzerine olan çalışmalarına konu edinmişlerdir. Pavlus’un ahlak anlayışı üzerine yapılan çalışmalarda, iman ve Yasa’dan kurtulmaya dair Reformasyon tartışmasının izleri hakimdir1084. A. Schweitzer, Pavlus’un ahlak anlayışını üzerindeki, reformasyonun etkisi olan aklanma doktrininden kurtararak onun eskatolojik yönünü vurgulamaya başlayan Schweitzer, Pavlus ahlakının, geçici bir karaktere sahip olduğunu ve hıristiyanın “Mesih’in ölmesi ve dirilmesinde pay sahibi” olması olan mistisizminde temellendiğini söyler. Bu doktrini, tam olarak Pavlus’un mistik doktrini değil, etik doktrini diye isimlendirilir1085.

Bultmann ise, Pavlusçu ahlakın, imanla aklanma kavramından alındığını göstermeye çalışır. Sanders, Schweitzer’in Mesih’le bir olma hususundaki vurgusunun, Pavlus’un imanla aynı zamanda Ruh’un da alındığı şeklindeki ifadelerini görmezden geldiğini; Bultmann’ın ise,

1080 Ridderbos, Paul: An Outline of His Theology, s. 376.

1081 Fitzmyer, Paul and His Theology, s. 97.

1082 Tanrı halkı ve Mesih’in bedeni olarak kilisenin tanımlanmasının birbiriyle olan ilişkileri hakkında bkz. Ridderbos, Paul: An Outline of His Theolog, s. 393, 95.

1083 Cullmann, Salvation in History, s.257.

1084 Fitzmyer, Paul and His Theology, s. 99.

1085 Fitzmyer, a.g.e., s. 99, 69.

Silinmiş:

Pavlus’un Ruh’a göre yürümenin aklanma olmayıp, Ruh’ta yaşam olmasının (Gal. 5/16-25;

Rom. 8/1-17) noksanlığı dışında doğru olduğunu söyler1086.

Schweitzer’in aralarını ayırmaya çalıştığı ve reformasyon etkisi olan, imanla kurtuluş ve ahlak arasındaki ilişkiyi yeniden kuran Bultman, Pavlusçu haber verme “sen aklanmış bir hıristiyansın (indicative)” ile Pavlusçu emir “o zaman bir hıristiyan gibi sev (imperative)”

arasında bir ayırım yaptı1087.

Bultmann’ın ortaya koyduğu bu yaklaşım, Pavlus’un ahlakında ya da daha genel bir ifadeyle dünyaya bakışında önemli bir yere sahiptir. Bunlardan birincisi olan haber verme (indicative), Mesih’le ölme ve dirilme, onunla birleşmenin sonucu olarak ortaya çıkan yeni durumla ilgilidir. O sadece haber vermekle yetinmez, bunların gerekleri olan şeyleri de yapmalarını ister. İşte bu da emir (emperative) kısmını oluşturur. Bunları birbirinden ayrı düşünmek, Pavlusyen anlamda vaadin ve kurtuluşun gerçekleşmemesi demektir (Rom. 5/13-14)”

Pavlus’un diğer bütün yaklaşımları gibi ahlak öğretisi de, sistematik bir tarzda takdim edilmez. Ahlak anlayışı ve ahlak kurallarına bakışı hep konjonktürel olarak ortaya konulmuştur. Ahlakla ilgili yaklaşımları, şartların ya da soruların güncellik kazandırmış olduğu şeylerdir1088. Yaklaşımlarının konjonktürel olması bazılarını, onun sistematik bir ahlak anlayışı ortaya koymayı düşünmediğini söylemeye kadar götürmüş, hatta bu tarz bir yaklaşım onun ahlak anlayışı ile ilgili tartışmalarda genel bir kabul bile görmüştür. Hans von Soden de, bu durumu, Pavlus’un ‘kutsal büyüklüğü’ olarak kabul bile eder.

Pavlus’un etiği, hıristiyan toplumu inşa etmeye yöneliktir1089. Bu yüzden de, hıristiyan olmayanların davranışlarının şekillenmesiyle ilgilenmez1090. Pavlus’a göre Hıristiyanlık saf ahlak olmadığı gibi, bizatihi ahlak da saf ahlak değildir; ahlak, Pavlus’un bütün düşüncesinin temeli ve ayrılmaz bir parçası1091 olduğu gibi, Pavlus’da din ve ahlakın birbirinden ayrı olmaları asla düşünülemez. Ahlak her zaman dine bağlıdır (Rom. 1/21-25). Ahlak anlayışını imanla aklanma düşüncesinden çıkartmadığı gibi, onun ahlak anlayışı, yeni ahidle de bağlantılı değildir. Ahlak anlayışı, hepsinden daha çok, Ruh’u almaya bağlıdır1092.

Hıristiyanların hayatı çift yönlü bir özellik gösterir. Bir taraftan, Mesih’le birleşmiş olmaları sebebiyle onlar yeni dünyaya aittirler, mevcut dönemden kurtulmuşlar ve Mesih’in krallığına girmişlerdir (Kor. II 5/17; Gal.1/ 4). Diğer yandan, hala bedendedirler ve bu yüzden de mevcut dünyaya aittirler (Gal. 2/20). Bu ikili hali yaşamak, Pavlus’un ahlaki davranış tarzını belirler1093.

Bu yüzde de, Cullmann’a göre, Pavlus’un bütün ahlakı, bir gerilim ahlaki olarak anlaşılabilir. Pavlus’un ahlaka dair ister bireysel isterse cemaatin bu dünya ile ilişkisiyle alakalı ahlak sorularına dair birbiriyle çelişik ifadeleri olsun, “şimdiden” ile “henüz değil” arasındaki gerilimden hareket edilirse açıklanabilir. Bu, Pavlus’un mektuplarındaki ilgili yerlere bakılarak doğrulabilir. Ahlakın temel prensibi en mükemmel ifadesini Korintlilere I. Mektupt 7/29-31’de bulur: “Kardeşler, şunu demek istiyorum, zaman daralmıştır. Bundan böylece, karısı olanlar karıları yokmuş gibi, yas tutanla, yas tutmuyormuş gibi, sevinenler sevinmiyormuş gibi, malı olanlar malları yokmuş gibi, dünyadan yararlananlar alabildiğine yararlanmıyormuş gibi

1086 Sanders, Paul and Palestinian Judaism, s. 439-40.

1087 Leander, Paul aul and His Letters, s. 81; Fitzmyer, Paul and His Theology, s. 99; Ridderbos, Paul: Outline Of His Theology, s. 253.

1088 Pavlus’un bütün yaklaşımlarının konjonktürel olduğunu en güzel bir şekilde ifade eden cümle, M.A. Alexander’in Pavlus için kullandığı cümledir:“Pavlus ‘IBnü’lvakt’tir”, Alexander, The Ethics of St. Paul, s. 6; Ridderbos, Paul: An Outline of His Theology, s. 276.

1089 Ridderbos, a.g.e., s. 299.

1090 Leander E. Keck, PAUL and His Letters, Fortress Press, Philadelphia, Pensylvania,1979, s. 94;

Ridderbos, Paul: An Outline of His Theology, s. 276.

1091 D.E.H. Whiteley, The Theology of St. Paul, Oxford Basil Blackwell, 1972, s. 205, 209.

1092 Sanders, Paul and Palestinian Judaism, s. 513.

1093 Ridderbos, a.g.e., s. 301.

Silinmiş: Paul: An Outline of His Theology

Silinmiş: Paul: An Outline of His Theology

olsunlar. Çünkü dünyanın şimdiki hali geçicidir”. Burada Pavlus’un insanlardan istediği şey, onlardan olmayan çağı yaşıyormuş gibi davranmalarıdır1094. Cullmann’a göre, ahlaki emir, her zaman bir haber vermeden kaynaklanır. Bunun sebebi ise, temel ilginin kurtuluş tarihine yönelik olmasıdır. Emir, kendi kendini geliştirme, kurtuluş tarihini kendi kendine açma ahlakıdır. Bu özelliğiyle de o, statik, nomistik ne de ahlâkî kurallara karşı bir özelliğe sahiptir.

Kurtuluş tarihinin bütün özellikleri, Pavlus’un ahlak anlayışında ortaya çıkartılabilir1095. Kurtuluş tarihi sürekli gelişmesi ve değişikliklere maruz kalması sebebiyle dinamik bir yapısı olduğundan, dinamik bir ahlak anlayışına sahip olmak zorundadır. Pavlus’un ahlakı, kurtuluş tarihi anlayışında temellenmiş olmasından dolayı, onda, zamanın sonu anlayışının önemli bir yeri vardır. Uyulması gereken kurallar, spekülatif bir düşünceden kaynaklanmak yerine, somut durumlara uygun olarak istenir. Bu da “şu durumdasınız” “öyleyse şöyle davranın” şeklindeki bir tarzdır. Ve bu tür yaklaşım Pavlus’un ahlak anlayışının en önemli tarafını oluşturur1096.

“Şimdiden” ve “henüz değil” arasındaki gerilime uygun olarak bedenin alt edilmesi, ancak henüz ortadan kaldırılamaması yaklaşımı, bir bütün olarak bu dünyanın yapısı için de geçerlidir. Dünyanın bu özelliğinin Pavlus’un ahlak anlayışı açısından önemli sonuçları vardır.

Hıristiyanlara düşen görev, Tanrı’nın Krallığının gelişini bekleyerek tanrısal olarak düzenlenen bu yapı içinde onun ortadan kalkmakta olduğunu bilerek yaşamaktır. Pavlus ahlakının diyalektik yapısı bu yaklaşımda ortaya çıkar. Tanrı’nın iradesiyle varlığını devam ettiren bu yapıyı kabul etmeli, onda faaliyet göstermeyi sürdürmeli ve onu daha iyi hale getirmeye çalışmalı ancak, onun içinde kaybolunmamalıdır. Hiçbir zaman o, nihai hedef olarak görülmemelidir.

Yaşanan bu olgunun Tanrı tarafından devamının isteniyor olması, ahlaki normların bu devam eden yapıdan alınması gerektiği şeklindeki yanlış sonuca götürmemelidir. “Henüz değil” bilgisi ve beşeri günahın Tanrı’nın kurtarma planında bir yeri olması, ahlaki tavizler için bir bahane olamaz. Bütün davranışlar, Mesih’de beklenenin, “şimdiden” mülhem olmalıdır. Bu

“şimdiden” bilgisiyle birlikte “henüz değil” bilgisi, yalnızca tarihteki kurtuluş planını gerçekleştirmede birlikte faaliyet gösterme hususunda, hıristiyanların vicdanlarını canlı tutma anlamında ahlaki bir etkiye sahiptir. Bu aynı zamanda ahlakı kararları karekterize eden şeydir.

Onun ahlakı, bir “ara dönem” ahlakıdır ve bu yüzden de karşılaşılan her bir durum için normların formüle edilmesi gerekmektedir. Pavlus’un “zamanın kısalığı”ndan çıkardığı “evli olanların evliymiş gibi yaşamamaları; sızlananların sızlanmıyormuş gibi, sevinenlerin sevinmiyormuş gibi davranmaları, alış veriş yapanları iyi şeyler satın almıyormuş gibi yapmaları” şeklindeki sonuç, kurtuluş tarihinin “şimdiden” ve “henüz değil”i tarafından karakterize edilen bütün ahlak anlayışının yol gösterici çizgisini oluşturur. Burada vurgu

“değil” üzerinedir. Zira zaten olgu olarak hala bunlar yaşanmaktadır

Pavlus’un ahlak anlayışının ayırıcı özellikleri Seleniklilere I. Mektup 1/3, 5/8;

Korintlilere I. Mektup 13/13’de tekrar tekrar yer alır: Mesih olayında geçmişe, şimdiye iman;

gelecek kurtuluş olayına ümit; normatif prensip olarak sevgi; imanın ve ümidin gerçekleşmesi.

Bunlar kurtuluş tarihinin, ahlaki kararların “şimdi”sinde geçmişi, şimdi ve geleceği gerçek hale getirirler1097.

Grant’a göre, Pavlus’un ahlak anlayışında orijinal olan hiçbir şey yoktur. Onun ahlaki ideal olarak ortaya koyduğu şeyler, her yerde bulunabilir. Bu yüzdende de, Hıristiyan ahlak sistemi denilebilecek karakteristik bir şey yoktur1098. Pavlus’un ahlak anlayışını diğerlerinden ayıran tek şey, ahlaki emirlerin Yasa ya da başka bir şey ile irtibatlandırılması yerine, yalnızca

1094 Cullmann, Salvation in History, s. 259.

1095 Cullmann, Salvation in History, s. 229.

1096 Cullmann, a.g.e., s. 233.

1097 Cullmann, Salvation in History, s. 335-38.

1098 Grant, Saint Paul, s. 194. Grant’a göre Hıristyan ahlakı, daha ziyade yahudi ahlaki kurallarının yeniden üretimidir.

Silinmiş: Salvation in History Silinmiş: Salvation in History,

Mesih’le ilişkilendirilmesidir. Bütün hıristiyanların yapmaya çalıştığı şey, Mesih’e uygun bir hayat yaşamaktır. Pavlus’un vurgusu da budur: “Ben Mesih’i örnek aldığım gibi, siz de beni örnek alın” (Kor. I 11/1).

Pavlus’un ahlak anlayışındaki orijinalitenin azlığına rağmen onda yeni olan bir başka unsur da, istenilen davranışları yerine getirmede itici unsur olarak kabul edilen prensiptir: Bu motive edici unsur, İsa Mesih vasıtasıyla, Tanrı’nın devrimci aksiyonundan türer. Bu, esas itibariyle yeni bir anlayışıdır. İyi davranışın bu olaydan kaynaklanması gerekmektedir1099.