• Sonuç bulunamadı

HIRİSTİYAN OLMADAN ÖNCEKİ DİNİ HAYATI

A. TARSUS’TAKİ EĞİTİMİNİN ARKAPLANI

III. HIRİSTİYAN OLMADAN ÖNCEKİ DİNİ HAYATI

Ferisi bir eğitim almış olduğu için, Musa kanununa itaatle gerçek dini özdeşleştirme hususunda oldukça gayretliydi216. Hıristiyan olmadan önce derin dinî inançlara sahip bir kimse217 olan Pavlus, Hıristiyan olduktan sonra, önceki dini inancına dair bir çok şeyi düzeltip ve ona yeni şeyler eklemekle birlikte önceden sahip olduğu hiç bir hakikati inkar etmediği gibi, yeni hakikat eskisiyle çatışmadıkça onları devam de ettirmiştir218.

B. HIRİSTİYANLARA VE HIRİSTİYANLIĞA BAKIŞI

Pavlus’un hıristiyanlık öncesi meselelere bakışı Ferisi merkezlidir; bu merkezin etkisi hıristiyanlara karşı olan katı tavrında çok net bir şekilde görünür219. Bu yüzden de Pavlus’un kiliseye (hirıstiyan cemaate) karşı olan takibatı, ölüm acısı çeken kimsenin mesih olamayacağı, ancak onun bir sahtekar olabileceği şeklindeki Ferisi kanaatten kaynaklanmaktaydı (Gal. 3/13).

Bu tavrının muhtemel bir diğer sebebi ise, Stefan ve Barnaba grubunun davranışları ve sözleridir (Elç. İşl. 6/13, 11/19-23). Bu grup, yalnızca çarmıha gerilen mesihin gerçek Mesih olduğunu kabul etmekle yetinmemiş, aynı zamanda Şeriat’ın emirlerinde gevşeklik göstererek ve sünneti dikkate almaksızın İncil’i milletlere de tebliğ ederek Şeriat’e saldırmaya başlamışlardı. Bununla ilişkili teolojik bir diğer faktör de, yahudilerin seçilmiş millet olmaktan kaynaklanan hakimiyetlerini ortadan kaldıran yaklaşım sebebiyle, tabiatları itibariyle günahkar olan (Gal.2/15) milletlerin, sünnetsiz olarak Tanrı’nın milleti içerisine dahil edilmesini istemektir220.

Pavlus bu ilk hıristiyan cemaatten hoşlanmıyordu. Onların peşinden gidiyor ve onları daha yakından tanıyordu. Eziyet ettiği bu insanları inançlarından dolayı aptallıkla suçluyor ve isteklerini saçma görüyordu. Ancak bu yakınlaşmalar ve onların ne istediklerini yakından öğrenmesi, Pavlus’un Tarsus ya da Antakya’daki senkretik eğilimlerini daha canlı hale getirdi.

Bu tür eğilimleri, İsa’nın şakirtlerinin arzularını tasdik eden şeylerdi. Bu yüzden de, onun daha sonraki hayat tarzı ve Hıristiyan oluşu bu ortamın bir sonucu olarak ortaya çıkacaktır221.

216 “Atalarımın gleneklerini savunmakta olağanüstü biçimde gayretli ve Yahudilikte, yaşıtım olan soydaşlarımın bir çoğundan daha ilerideydim”. Galatyalılar 1/14. Ayrıca bkz. Filipeliler 3/5, 6.

217 L.Goudge, The Theology of St. Paul, “Anew Commantary On Holy Scripture, s. 405

218 Goudge, a.g.e., s. 405; Rom. 3/31; 7/14. Pavlus’un bu yaklaşımının zıddı olarak görülecek olan, yahudi sünnetine ve bazan Tevrat’a karşı olan olumsuz tavrının sebebi için bkz. bu çalışmanın

“Yasa Anlayışı” adlı bölüm.

219 Kor. I 9/1.

220 Beker, Paul The Apostle, s. 182,185; Ziesler,Pauline Religion, s. 2, 26.. Pavlus, hıristiyanları niçin takip ettiğini belirleyebileceğimiz bir tavır sergilemez. Onun yaklaşımı Yahudiliğinin bir gereği değildir. Zira dönemin yahudiliği, bir kimsenin Mesih’in olabileceği şeklindeki görüşleri de içerecek bir inanç çeşitliliğine hoşgörüyle bakıyordu. Bu yüzden hıristiyanlara karşı katı tutumunu belirleyen İsa’nın Mesih olması değil, helenistik yahudi hıristiyanlar arasında gelişen ve Yahudiliğe bir tehdit olarak algılanan Yasa’ya bağımlı olmamak, olabilir. Leander, Paul and His Letters, s. 25. Beker ise meseleye, biraz daha farklı bir perspektiften bakar. Pavlus’un hıristiyan cemaati takIBata uğratmasının sebebi, ölüm acısı çeken kimesenin mesih olamıyacağı, ancak onun bir sahtekar olabileceği şeklindeki Ferisi kanaatten kaynaklanmaktadır. Gal. 3/13, yahudilerde önemli bir yeri alan düşünceyi ifade eder: “Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir”. Beker, Paul the Apostle, s.182.

221 Guignebert, el-Mesîhiyye, s. 111.

Silinmiş: Paul the Apostle

IV. HIRİSTİYAN OLUŞU222

Pavlus’un Hıristiyan oluşunu ifade etmek için “ihtida” terimi kullanılmaz223. Bir yahudinin önceki inançlarını Hıristiyan olmak için terk etmesi anlamındaki klasik ihtida modeli, Pavlus’un Hıristiyan oluş şekline uygun değildir. Onun başından geçen, eski görevine dair yeni bir anlayışı doğuran bir olayı224 yaşamış olmasıdır. Bu, diğer milletler için bir engel olan Şeriat hakkında öncekinden farklı bir anlayıştır. Görevi bu hususi kanaate, yani diğer milletlerin Şeriat vasıtasıyla olmaksızın Tanrı’nın milletinin bir parçası olacağı kanaatine dayanır. Bu aynı zamanda Pavlus’a bildirilen gizli vahiy bilgisidir225.

Pavlus’un Hıristiyan oluşu için ihtida tabirini kullanmak, onu doğru anlamada bir takım zorluklara yol açar. Mesela, bu kavramın kullanılması, Pavlus’un Yahudiliği bırakarak Hıristiyan olduğu anlamına gelir ki, böyle bir şey söz konusu değildir. Zira, Pavlus’un zamanındaki hıristiyanlar, kendi konumlarını iki farklı din olarak algılamıyorlardı. Bu yüzden de Pavlus, kendisini yahudilikten ayrılmış biri olarak değil, diğer milletlere elçi olarak görevlendirilen bir yahudi olarak görüyordu226.

Pavlus Hıristiyan oluşunun nerede ve ne zaman ortaya çıktığına dair de herhani bir bilgi vermez. Yaşamış olduğu zihinsel dönüşüm olayının Şam yolunda gerçekleşmesine yönelik tartışmaların tamamı ise, Luka’nın kaleme aldığı Elçilerin İşleri’ne dayanır227. Pavlus’un yaşadığı ve “vizyon” olarak kabul gören olayın meydana geldiği yer hakkında Şam yolu dışında -mesela, Kudüs- yerler teklif edilmişse de, vizyonun Şam yolundu olduğu şeklindeki Elçilerin İşleri’nin takdimi, genel olarak kullanılan bir yaygınlık kazanmıştır.

Hıristiyan oluşu Şam’daki hıristiyanları tutuklayıp Kudüs’e getirmek228 için oraya giderken meydana gelir. Kendi mektuplarında Hıristiyan oluşuna dair olayı ayrıntılarıyla anlatmamış olmasına rağmen Luka, olayı üç ayrı yerde nakleder (Elç. İşl., 9/1-19, 22/5-16, 26/11-20).

“Ve yolda giderken, Şam’a yaklaştığı zaman vaki oldu ki, gökten bir nur ansızın çevresinde parladı. Ve yere düşüp bir sesin kendisine:

222 Pavlus’un hırisiyan oluşu, geleneksel hıristiyan anlayışında ihtida olarak kabul edilir. Sthendal, bu anlayışı Paul among Jews and the Gentiles adlı eserinde sorgular. Ona göre bu anlayış tarzının oluşması Augustine kadar geri gider ve bu anlayışın modern zamanlarda yaygınlık kazanmasında ayrıca Luther’inde etkisi vardır. Pavlus’un Şam yolundaki tecrübesi, ne Batı teolojisinin doğru olarak kabul ettiği içsel ihtida tecrübesidir ne de yahudi salih amel anlayışından bir dönüştü.

Gerçekte Şam yolu vizyonu, ihtidanin geleneksel tarifine göre hiçbir zaman bir ihtida değildi.

Pavlus ne din değiştirdi ne de bir suçluluk ve umitsizlik tecrübesi yaşadı. Bu sebeplerden dolayı Sthendal, Pavlus’un Şam yolunda yaşadığına, milletlere elçi olmaya yönelik bir çağrı olarak anlamanın, en iyi anlama tarzı olacağını teklif eder. Bu çağrı sebebiyledir ki, Pavlus Mesih geldikten sonra Yasa’ya ne olacağını ve Mesih’in gelişinin Yahudiler ve milletler arasındaki ilişki için ne anlam ifade ettiğini sorgulamaya başlar. Bu sorularla, Yasa hakkında yeni bir bakış açısına ulaşır. Bu yüzden Şam yolu tecrübesi, benzersiz apostolik çağrısının bir parçasını oluşturur, yoksa hıristiyanî bir ihtida örneği anlamında kabul edilemez. Stendhal, Paul Among Jews and Gentiles, s. 7; J. M.Everts, “Conversion and Call of Paul”, DPL, s.157. Aynı konun daha ayrıntılı bir tartışması için a.g.m’nin tamamamına bakılabilir. Bu mülahazalar da dikkate alınarak bu çalışmada, Pavlus’un yaşadığı tecrübe ihtida olarak isimlendirilmeyip, onun yerine hıristiyan oluşu/olması tabiri kullanılmıştır. bkz. Purdy, a.g.m., IDP, IV, 684-85.

223 Beker, Paul the Apostle, s. 6.

224 Bultmann, “Paul”, TCTM, s. 187.

225 Roma.16/25, 26; Kor. I 15/51. Stendhal, Paul Among Jews and Gentiles, s. 9. Pavlus’un bilgi kaynakları ve bu arada kendisine vahiy geldiğini ima eden ifadeleri hususunda bkz. bu çalışmanın

“Pavlus’un Epistemolojisi” adlı bölüm.

226 Stendahl, a.g.e., s. 12.

227 Elç. İş. 9/1-19, 22/4-16, 26/9-18.

228 Amoit, yahudi baş kahininin diğer yahudi kolonileri üzerende hüküm yetkisinin olduğunu kabul eder. Amiot, The Key Concepts of St. Paul, s. 21.

Silinmiş: ne

-Saul, Saul, niçin bana eza ediyorsun229? dediğini işitti. O da:

-Ya Rab, sen kimsin? dedi. Ve O da dedi:

-Ben eza ettiğin İsa’yım; fakat kalk ve şehre gir, ve ne etmen gerektiği sana söylenecek.

Onunla yolculuk eden adamların nutku tutulup durdular; sesi işitiyorlar, fakat kimseyi görmüyorlardı. Ve Saul yerden kalktı; gözlerini açınca bir şey görmüyordu. Onlar da kendisini yederek Şam’a götürdüler. Ve üç gün olup, ne yedi ne de içti230” .

Pavlus’un ağzından anlatılan olayın Luka tarafından nakledilen diğer iki rivayeti de detaylarındaki farklılıklara rağmen genel çerçeve olarak yukarıdakiyle aynıdır231. Ancak aynı olayın, aynı kişi tarafından naklindeki bu tutarsızlıklar Luka’nın olayları anlatırken uyumlu olmaya çok fazla dikkat etmediğini de gösterir. Mesela, İsa, Pavlus’a İbranice hitap etmesine rağmen Luka, Yunanca “Üvendireye karşı tepmekle kendine zarar veriyorsun232” deyimini iktibas eder233.

Pavlus yaşadığı bu olayı, “...Tanrı, milletlere müjdelemem için Oğlunu bana/bende göstermeye razı oldu (Gal. 1/16)” şeklinde ifade eder. Pavlus kendisinin bu maksat için seçilişini, Eski Ahid peygamberlerinin Tanrı tarafından peygamber olarak çağrılışlarına benzer kelimelerle anlatır. Bu da kendisinin Tanrı tarafından, Tanrı ve Mesih’in mesajını diğer milletlere götürmek için peygamberi modele uygun olarak seçildiğini hissettiğinin bir ifadesidir234. Kendisinin milletlere elçi olarak görevlendirilmesini, ana rahminde seçilmesi ve

229 “Niçin bana eziyet ediyorsun” sözünun Aramca ifade edilmesinden dolayı, Yahudi literatüründe karşılığı olabileceği düşünülmüş, ancak Yunan literatüründen başka yerde kaynağı olmayan bir atasözü olduğu ortaya konmuştur. Munck, Paul and Salvation of Mankind, s. 20. Yunanca kaynaklı olduğunu ortaya koyan bir çalışma için bkz. a.e. 2 nolu dipnottaki Kümmel’e atfedilen eser.

230 Elç. İşl. 9/3-9. Luka burada Pavlus’un vizyonunu kendisi dışarıdan biri olarak anlatır. 22/5-16’da ise Pavlus’un ağzından nakleder. İkisi arasındaki farklar ise, şunlardır. “İsa”, yerine 22/5-16’da

“Nasıralı İsa’yım”, 9/3-9’da “adamların nutku tutulup durdular; sesi işitiyorlar, fakat bir şey görmüyorlardı” yerine, “benimle beraber olanlar gerçi nuru gördüler, fakat bana söyleyenin sözünü işitmediler” vardır. İkisinden de farklı olarak yine Pavlus’un kendi ağzından 26/13-19’da anlatılan olayda gökten gelen nurun kervanda bulunan bütün insanları yere serdiği ve İsa’nın İbranice dilinde Pavlus’a seslendiği (26/14) yer alır. Her üç nakildeki farklılıklar asıl anlatılmak istenen olayı özünden değiştirecek bir nitelikte değildir. Ancak, Aramcayı kullanan Hz. İsa’nın İbranice seslenmesi biraz muğlak gIBi görünmektedir. Çünku, İbranice Hz. İsa dönemi yahudilerinin genel konuşma dili değildir. Yaygın konuşma dili Aramca’dır. İbranice sadece ulemanın kutsal metin çalışmalarında kullandığı yaygınlığı olmayan bir dildi. Munck, Elç.

İşl.’inde yer alan bu hıristiyan oluş rivayetinin, Kudüs’de yaygın olan versiyon olduğunu ve Pavlus’un da kabul edebilceği bir vizyon şeklinden çok az şeyi içerdiğini söyler. Johannes Munck, a.g.e., s. 17. Pavlus’un Şam vizyonu olayı rivayetinin tamamen yahudi modelinde gerçekleştiğine dair bkz. Munck, Paul and Salvation of Mankind, s. 31-32.

231 Parker, “Paul”, EA, s. 412.

232 Elç. İş. 26/14.

233 Fitzmyer, Paul and His Theology, s. 12; Elç. İş. Şam vizyonu rivayeti kaynak olarak Pavlus’a kadar gider. Bu olayın gerçekleşme şeklini ve diğer milletlere elçi seçildiği rivayetini, Pavlus’un kendisi tesbit etmiştir. Munck, Paul and Salvation of Mankind, s. 29.

234 “Yahudi dinine bağlı olduğum zaman ne tür bir yaşam sürdürdüğümü duydunuz. Tanrı’nın topluluğuna alabildiğine zulmediyor, onu kırıp geçiriyordum. Atalarımın geleneklerini savunmakta olağanüstü biçimde gayretli ve Yahudilikte, yaşıtım olan soydaşlarımın bir çoğundan daha ilerdeydim.

Ama beni daha annemin rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran Tanrı, milletlere müjdelemem için Oğlunu bana göstermeye razı oldu”.

“Ana rahminde iken Rab beni çağırdı” İşaya 49/1. “... evet, o diyor: Yakub sıptlarını yenden yerlerine dikmek ve İsrailin esirgenmiş olanlarını geri getirmek için bana kul olman bir şey değildir; seni Milletlere de ışık vereceğim ki, yerin ucuna kadar benim kurtarışım olasın” İşaya 49/6. Yeramya’nın peygamber olarak görevlendilmesi de aynı şekilde gerçekleşir:”Ana karnında sana şekil vermeden önce seni tanıdım, ve sen doğmadan önce seni takdis ettim; seni milletlere

Silinmiş:

Şam vizyonuyla bunun güncellik kazanması şeklinde açıklamasına rağmen, Elçilerin İşleri’nin.

müellifi, Yalvaç’daki (Psidya) yahudilerin Pavlus’a ve Barnaba’ya karşı çıkmaları sonunda, milletlere döndüğü şeklinde açıklar235.

Pavlus, Hiristiyan oluşunu, hayatının dönüm noktası olarak kabul eder. Şam olayı onun için dirilen Rabb’le (Kyrios) karşılaşmasıdır. Bu karşlılaşma elçilik iddiasının temelini oluşturur. Elçiliğini sorgulayanlara, “Elçi değil miyim? Rabbimiz İsa’yı görmedim mi? (Kor. I 9/1, 15/8)236, diyerek iddiasının haklılığını kanıtlamaya çalışır.

Pavlus’un Ferisilikten hiristiyanlığa geçmesi ve milletlere (gentile) elçi olmasıyla sonuçlanan ve Şam vizyonu olarak isimlendirilen olayın m.s. 36’da gerçekleştiği ileri sürülür237. Amiot, Şam vizyonunun gerçekleştiği anın muhtemelen 32-33 olduğunu söylerken238 Meyer, İsa’nın ölümünü 27-28 yılları arasına, Pavlus’un Hıristiyan oluşunu ise 28-29 yılları arasında bir yere yerleştirir239. Bir diğer tarih tespit ise, Delphi’de bulunan bir yazıttan hareketle tespit edilen ve Elçilerin. İşleri 18/12’de zikredilen L. Junius’a yapılan göndermeden haraketle Hıristiyan oluşunun 31 olması gerektiğine dair olandır240. Leader, Hıristiyan oluş tarihinin 35 civarı; Bihlmeyer-Tuchle ise 33 olarak naklederler241. Eliade ise Pavlus’un hıristiyan oluşunun, çarmıha gerilme hadisesinden iki üç yıl sonra olduğunu söyler. Tam tarihi bilinmemekle birlikte, çarmıh gerilme 30 ya da 33 olarak alındığında, Pavlus’un Hıristiyan oluşu, 32 ya da en son 36 yılında olmalıdır, der242.

Hiristiyan olması Şam’a yakın bir yerde gerçekleşir. Olayın burada gerçekleştiği ‘döndü’

vb. ifadelerin kullanımlarından çıkarılır. Hiristiyan oluşunun ardından “Arabistan’a243

peygamber ettim”.Yeramya 1/5. Christopher Rowland, Christian Origins, SPCK, London, 1985, s. 229. Grant, Pavlus’un Yahudi Yasa’sından böyle radikal bir şekilde kopan birisinin hala kendisini ifade etmek için geleneksel yahudi terimlerini kullanmasını, onun bir çıkmazı olarak görür.

235 Gal. 1/15; Elç. İş. 13/46; Robert C. Tannehill, “Rejection by Jews and Turning to Gentiles: The Patern of St. Paul’s Mission in Acts”, SBL Seminal Papers, 1986, s. 130.

236 Fitzmyer, Paul and His Theology, s. 11.

237 Aretas’ın Şam’daki hakimiyetinin süresine dayanılarak Pavlus’un hıristiyan olmasıyla ilgili farklı tarihler ileri sürülmüştür: G. Lüdeman, hıristiyan olmayı 30-33, Şam’dan kaçışı 33-36; R. Jewett hiristiyan oluşu 34, kaçışı ise 37 olarak tesbit eder. Zieslar ise, Aretas’ın 37-39 yılları arasında Şam’da hakim olduğu bu yüzden de, çarmıh olayı ister 30 isterse 33’te olsun, çarmıhtan on yıldan daha az bir süre sonra Pavlus’un aktif bir hıristiyan olarak ortaya çıktığını kabul eder. Ziesler, Pauline Christianity, s. 1.

238 Amiot, The Key Concepts of St. Paul, s. 21

239 Nakleden Mourice Goguel, Jesus and Origins of Christianity, Volum I Prolegomania to The Life of Jesus, Trs. by Oliver Wyon with an Intrduction by C. Laslie Milton, Harper and Torcbook/C.

Moister LIBrary, New York, s.116, 3 nolu dipnot.

240 Childs,BIBlical Theology of The Old and New Testament, 233.

241 Leander, Paul and His Letters, s.26; Bihlmeyer-Tuchle, Hiristiyanlık¸ 20.s.

242 Mircae Eliade, A History of Religious IdEAs, From Goutama Buddha to the Triumph of Chistianity¸ The University of Chicago Press, Chicago & London, 1982,II, 330-331.Compell, Pavlus’un Kor. I’i 56 ya da 57’nin ilkbaharında Efeste yazdığını, bunun da İsa’nın ölümünden yaklaşık yirmIBeş yıl sonra olduğunu, İsa’nın 30 ya da 33’de öldüğü gözönüne alındığında, Pavlus’un hıristiyan oluşunun 33-35 yıllarında gerçekleştiğini söyler. R. J. Compell, The Life of Christ, D. Appleton & Company, New York, 1921, s. 96.

243 “Arap çölüne çekildiğine” dair bkz. Bihlmeyer-Tuchle, I-IV. yüzyılda Hristiyanlık, , s. 21. Munck Pavlus’un Arabistan’da olduğunu söylemesinin, yalnızca Kudüs’te olmadığını ortaya koymaya matuf olduğunu söyler. Munck, Paul and The Salvation of Mankind, s.101’deki 1 nolu dipnot. Bu da, Pavlus’un hıristiyan oluşu sonrasında illa da burada olmadığı anlamına gelir. Ancak bu tür bir yaklaşım mektuplardaki bilgilerden yararlanmayı farklı boyutlara taşıyor gIBi göründüğü için pek kabul edilir bir okuma tarzı değildir.

Silinmiş: 9

Silinmiş: tarihi hakkında Silinmiş: ı

Silinmiş: nı

Silinmiş: Oxford New York, Oxford University Press; 1990,

Silinmiş:

çekilir244 (Gal. 1/17), burada üç yıl kalır245 ve sonra Şam’a döner (1/17). Üç yıl sonra Şam’dan kaçar ve Kudüs’e gider (1/18).

Pavlus, hayata bakışını ve onun bir yansıması olan din/Hıristiyanlık anlayışını da belirleyecek esas temalardan biri olan Tanrı’nın lütfunu, Şam olayında hissetmeye başlamıştır.

Çünkü, kendisinin hiçbir çabasının olmamasına ve hatta hıristiyanlara eziyet ediyor olmasına rağmen, Tanrı’nın kendisini seçmesini anacak bu şekilde açıklayabilmektedir. Bu yüzden de, misyonerlik faaliyetleri sırasında, mecbur bırakılmadığı müddetçe, yaptıklarını Tanrı’nın lütfuna havale eder246

A. HIRİSTİYAN OLUŞU HAKKINDAKİ TEORİLER

Pavlus’un Hıristiyan oluşunu anlatırken ihtida dilini kullanmadığı daha önce ifade edilmişti. Onun kullandığı daha ziyade, peygamber olarak görevlendirmeyi ifade eden bir dildir. Yaşadığı dönüşüm tecrübesini yorumlaması, bu tecrübenin fonksiyonu ve Tanrı’nın bu dünya için hazırladığı planın bir parçası olması üzerinde yoğunlaşır. Yoksa yaşadıklarının

244 Pavlus Hıristiyan olduktan sonra gittiği yeri, yalnızca mektuplarından birinde ve bir yerde ve Arabistan olarak zikreder (Galat. 1/17). Aynı isme, Elç. İş. müellifi de bir yerde, Pavlus’un biyografisini anlatırken yer verir (Elç. İş.2/11). Buranın neresi olduğu hususunda net olarak bir bilgiyi mektuplarından elde etmek mümkün değildir. Ancak, Şam sonrası yani hıristiyan oluşunun arkasından gittiği ve üç yıl kaldığı yerin bilinmesi -fazla spekületif olarak görülse bile- daha sonraki düşüncelerinin anlaşılmasında temel olmasa da, bu konuda ikincil bir öneme sahiptir.

Arabistan kelimesinin tam olarak hangi bölgeyi ifade ettiğini belirlemenin zor olduğunu Frederic W. Farrar, The Life and Work of St. Paul, s. 709’da söyler. O miladi birinci yüzyılda Arabia kelimesinin İbrani edebiyatındaki anlamını kabul etme hususunda tereddüt gösterir. Josephus, Arabia’nın Nebatîler olduğunu söyler. Hitti, sürgün sonrası İbrani edebiyatında, bu kelimenin genel olarak “Nebatilere” işaret ettiğini kabul eder (Mak. II5/8; Mak. 5/39). Goring de, Pavlus’un gittiği yerin -kalma süresi hakkında üç ay gIBi bir süre vermekle birlikte- Nebatîler olduğunu söyler. Hitti’ye göre, Pavlus’un gittiği yer, Nebatî ülkesindeki çöllük arazilerdir. Ayrıca Elç. İş.

2/11’deki Araplar’ın da Nebatîler olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü, Pavlus zamanında, Nebatî Hükümranlığı Şam şehri gIBi kuzey ülkelerinde bulunuyordu. Ayrıca, Noldeke’ye göre bu Nebatîler, şahıs isimlerinin ortaya koyduğu gIBi halis Araptılar. Ancak ırken Arap olmalarına rağmen, dil olarak Arapça’yı değil de Aramca’yı kullanırlardı. Şemseddin Günaltay’a göre de, Pavlus’un gittiği yer, Suriye sınırları ve özellikle de Harran olması kuvvetle muhtemeldir. Eğer

“Arabia”nın Nebatî’ler olduğu ortaya çıkmış ise, bundan sonra, Nebatîlerin dinsel inançları hakkında birşeyler söylemek her halde Pavlus’un sonraki yaklaşımlarının anlaşılması bakımından bir bakış açısı sağlayabilir. Kitabelerinden anlaşıldığına göre, Nebatîler oldukça yüksek bir kültere sahip bir gruptu. Sünnet adetini yerine getirdikleri kesin değildir. Tanrıları arasında Hz.

Peygamber dönemi Arabistan sakinlerinin inanç sistemlerinde önemli bir yer tutan tanrılar yer almaktadır. Araplar arasındaki bu tanrıların Nebatîlerden Amr b. Luey tarafından getirildiğine dair bakz. Şinasi Gündüz, “Cahiliyye Dönemi Arap Politeizmine Nebatiler’in Etkileri”. Dinler Tarihi Araştırmaları, I, Ankara, 1998, s.355-380). Bunlar arasında, en büyük tanrı Düşara, enbüyük kadın tanrı Allat (Arapça el-Lât), Manûş (Aramca Menavâtâ, Arapça Menât) ve Hubal (Arapça Hübel) zikredilebilir. Nebatilerin dinsel inançları arasında Pavlus’un sonraki hayatı ve inançları arasında dikkate değer bir yakınlığı bulunan, Nebatilerin hükümdarlarına öldükten sonra tanrı gIBi tapınmalarıdır. E. Honigmann, “Nabatîler”, İA, IX, 1-2; Philip K. Hitti, İslâm Tarihi, trc.

Salih Tuğ, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1989, I, 71-72; Rosemary Goring, “Paul, St”, Dictionary of Beliefs and Religions, s. 396; Şemseddin Günaltay, İslam Öncesi Araplar ve Dinleri, sad. M.

Mahfuz Söylemez, Mustafa Hizmetli, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 1997, s. 89.

245 Grant, Saint Paul, s. 15.P. G. S., “Christology”, DB, s. 145. Pavlus’un hıristiyanlık sorası hayatının bu ilk üç yılı, onun hayatının kayıp yıllarıdır. Bu süre zarfında ne yaptığı hususunda ne kendisi ne kahramanı olduğu Elçilerin İşleri hiçbir bilgi vermez. Bu yüzden de, bu dönem hakkındaki ifadeler tamamen spekülatiftir. Muhafazakar hıristiyanlar, bu dönemi atlarken, daha lIBeral olanlar, ve tenkidi tarzda meseleyi ele alanlar ise, Pavlus’un düşüncesinin temellerini bu dönemde attığını; bu üç yıllık inziva hayatında Pavlus, yaşadığı tecrübeyi düşünerek, onu

245 Grant, Saint Paul, s. 15.P. G. S., “Christology”, DB, s. 145. Pavlus’un hıristiyanlık sorası hayatının bu ilk üç yılı, onun hayatının kayıp yıllarıdır. Bu süre zarfında ne yaptığı hususunda ne kendisi ne kahramanı olduğu Elçilerin İşleri hiçbir bilgi vermez. Bu yüzden de, bu dönem hakkındaki ifadeler tamamen spekülatiftir. Muhafazakar hıristiyanlar, bu dönemi atlarken, daha lIBeral olanlar, ve tenkidi tarzda meseleyi ele alanlar ise, Pavlus’un düşüncesinin temellerini bu dönemde attığını; bu üç yıllık inziva hayatında Pavlus, yaşadığı tecrübeyi düşünerek, onu