• Sonuç bulunamadı

2.1.2. İletişim Sürecinde Yer Alan Unsurlar

2.1.2.2. Mesaj

Bir yaşantıya ait duygu ve düşüncelerin kodlanarak sözlü, sözsüz veya yazılı bir anlatımla alıcı kişiye ulaşmasını sağlayan sembollere mesaj denir. Kaynağın ürettiği, iletmek istediği bilgidir (Kaşıkçı, 2001, s. 51). Mesaj alıcıya ait ne kadar duyu organına ulaşırsa, anlatım o

18

ölçüde başarılı olur. Bu sebeple, görme, işitme, dokunma ve hatta koku ile ilgili faktörlerin iletişimde yer alması iletinin gücünü artırır. Böylece mesajı alacak kişideki bütün alıcılara ulaşma ve onları besleme imkânı olur. Grafik anlatım, yazıda kullanılan; sözlü anlatım, konuşmada kullanılan sembollerle; sözsüz anlatım da bedenimizle oluşturduğumuz işaretlerle ifade edilir (Baltaş ve Baltaş, 2006, s. 29).

İletişimde, mesajlara yüklenen anlamlar ne kadar ortak olursa iletişim o kadar güçlü olur. Mesajın üç unsuru bulunmaktadır. Bunlar; sözcük, ses ve beden dilidir. Bu üç unsurun iletişimdeki ağırlıkları %55 ile en fazla beden dili, %38 ile ses, %7 ile sözcük olarak sıralanmaktadır (Mısırlı, 2004, s. 3). Buradan da anlaşıldığı üzere iletişim üzerindeki en büyük paydayı beden dilimiz almaktadır.

Sözsüz mesajlar insanın evrimsel gelişimindeki ilk anlatım biçimidir. Bu anlatım biçimi tarihsel süreç içerisinde bazı değişikliklere uğramıştır. Kaynağını beynin derinliklerinden alan ve organizmanın dış dünyayla olan ilişkisini yansıtan beden dilinin birincil işaret sistemi, bütün dünya ülkelerindeki insanlar için ortaktır. Bir Japon’un korku anıda verdiği tepki ile Türk’ün verdiği tepki benzerdir. Bu mesajlar insanlığın evrensel dilidir.

2.1.2.3. Kanal

Kanal, gönderici ile alıcı arasındaki bağlantıyı sağlayan yoldur. Hava (özellikle, yüz yüze iletişimde), telefon, faks, bilgisayar, konferans, bilgisayar, paneller, ilanlar, bültenler, dergiler, beden diline ait ifadeler iletişim sürecinde birer iletişim kanalı ya da aracı olarak işlev görürler. İletişimin kanalları, mesajların doğru kişilere doğru biçimde iletilmeleri konusunda önemli bir role sahiptir (Solmuş, 2004, s.116).İletişimde iletişim kanallarının önemi, yalnızca mesajların söz ile ifade etmekten fazla, bir tutumlar bütünü olmasından kaynaklanmaktadır. Gönderme becerileri yani iletişim kanalları, mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcükler, beden dili ve sesten oluşan bir bütündür (Baltaş ve Baltaş, 2003, s. 31). Bir iletişimin yapılandırılmasında ortalama olarak kelimeler %10, ses tonu%30 ve beden dili %60 rol oynar. Bir başka anlatımla beden dili olarak adlandırılan jestler, mimikler, bedensel duruş, bakışlar yüzyıllardır ve günlük yaşamın her alanında kullanılan yaygın bir iletişim kanalıdır.

19

 Araç iletişim kuranın kendisidir. Ses, yüz, beden, sözcükler, jest ve mimikler,

 İletişim kuran tarafından hazırlanan yayınlar,

 Mekanik iletişim araçları. Yazılı ve görsel medya araçları (Tayfun, 2007, s. 14).

Bunun yanında iletişimin başarılı olması ve amacına ulaşabilmesi için gönderme becerilerinin yanı sıra , şu soruların cevaplanın verilmesi yerinde olur.

 Ne söylemek istiyorum?

 Ne zaman söylersem karşımdakinin iletişim kanalları açık olur?

 Nerede hangi ortamda iletişimi başlatırsam yerinde olur?

2.1.2.4. Alıcı

Bir iletişim sürecinde alıcı kaynaktan gelen mesajları alıp yorumlayan ve bunlara sözlü, sözsüz tepkide bulunan birey ya da gruplardır. Etkili bir iletişimin olabilmesi için kaynak ile alıcının sosyo-kültürel yapısı, bilgi düzeyi, davranış özellikleri ve iletişim becerileri arasında bir dengenin, hatta bir eşitliğin veya benzerliğin olması gerekir.Başka bir değişle mesajı almakla mesajı algılamak aynı şey değildir. Alıcı, gönderilen mesajı tam olarak algılamanın ve çözümlemenin ötesinde, mesajda öngörülen ve kendinden yapılması beklenen davranışları gösterdiği zaman gerçek anlamada etkili iletişim gerçekleşmiş olur.

2.1.2.5. Geri Bildirim

Bir iletişim sürecinde alıcıdan kaynağa yönelen tüm tepkilere geribildirim denir. Kaynak, alıcısına gönderdiği mesajların alınıp alınmadığını, alındıysa anlaşılıp anlaşılmadığını, ya da ne denli anlaşıldığını geribildirimlerle anlayabilir (Mısırlı, 2004, s. 6). Başka bir anlatımla alıcı, mesajı aldıktan sonra kodunu çözer, mesaja anlamına ilişkin tepkide bulunur. Tepkisini tekrar kodlayarak ve bir kanal kullanarak kaynağa tekrar gönderir. Bu kez kaynak hedef rolüne girer. Bu çembere geribildirim denir. İletişim sürecinde, iletişim

20

yüz yüze ise karşı tarafın jest ve mimiği veya eğer iletişim yazılı ise bir yazıya cevap alınması, geribildirime örnek olarak verilebilir.

2.1.2.6. Gürültü

Gürültü, iletişimdeki mesajın anlaşılmasını ve iletilmesini etkileyen her türlü faktördür ve iletişim sürecinin her aşamasında bulunabilir. Gürültü, iletişim sürecini bozan ya da iletişimin kalitesini ve etkinliğini olumsuz etkileyen herhangi bir faktördür. Sürecin her aşamasında ortaya çıkabilir. Gereksiz tekrarlar, kullanılan kelimelerin anlamını bozan beden dili hareketleri, fiziksel kaynaklar (aşırı sıcaklık, korna sesleri vb.) iletişimde gürültü öğesine örnek olarak verilebilir.

2.1.3. İletişim Şekilleri

İletişim bilimi, bir toplumun örgütlenme biçimi çerçevesinde, birkaç düzeye ayrılabilen oldukça geniş bir alanı kapsamaktadır. Mc Quail bunu açıklarken piramit şeklindeki öngörüsünü ortaya atmıştır (Lazar, 2001, s. 12). Piramidi incelediğimizde hiyerarşik bir düzen görülmektedir. Piramidin üstündeki evre bir altındakini kapsar. İletişim kişisel düzeyden başlar. Kişi ilk önce çevresindeki insanla iletişim kurar. En son evre olarak toplumu etkileyecek şekilde iletişim kurar.

Kaynak: Akt: Akbaş, Lazar, 2008

21

Her düzey kendini ve kendinin altındaki düzeyleri kapsamaktadır. Böylece piramidin en yüksek düzeyinde bulunan kitle iletişimi diğer bütün düzeyleri içine almaktadır. Alt düzeylerin tümünü kapsamaktadır (Lazar, 2001, s.13).

2.1.3.1. Kişisel İletişim

İletişim süreci genel anlamda iki kişinin varlığını zorunlu kılmaktadır. Ancak aslında iletişim önce kişinin kendi içinde başlar. İnsanlar öncelikli olarak duygu ve düşüncelerini iç dünyalarında hem kaynak hem hedef olarak kendisiyle paylaştığı ve daha sonra başka insanlarla iletişime geçtiği inkâr edilemez bir gerçektir.

Bir insanın düşünmesini, duygulanmasını, kişisel ihtiyaçlarının farkına varmasını, iç gözlem yapmasını, rüya görerek kendi içinden mesaj almasını ya da kendisine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesini bir iç iletişim sayabiliriz (Dökmen, 2002, s. 21). Kişi içi iletişim sayesinde bireyin duygu, düşünce, amaç, istek, beklenti, yetenek ve sorumluluklarının farkına varması kolaylaşacak, böylece sorunlarını daha çabuk fark edip, akılcı çözümler üretebilecektir. Bu süreçte birey üyesi olduğu toplum içinde doğru zamanda, doğru biçimde davranma ve iletişim kurma becerisini de edinmiş olacaktır (Ateş, 2005, s. 17).