• Sonuç bulunamadı

2.2.3. Sözsüz İletişimin Bölümleri

2.2.3.1. Beden Dili (Kinetics)

2.2.3.1.2. Jestler

Sözsüz iletişim boyutları arasında en önemlilerinden biri de jestlerdir. Jestler, sözsüz iletişim sözlüğünün bir parçası ve daha fazla iletişim ve anlayış paylaşımına hizmet ederler. Jestler kültürlerin hiçbir yerde yazmayan ancak herkes tarafından bilinen anahtar parçaları durumundadır. Simgelerin, özerk, kasti ve bilinçli üretilenler jestlerin, kültürel olarak spesifik, keskin anlamları vardır. Bu gizli anahtarlar kültürlere göre değişebilir, aynı imalar, farklı kültürlerde farklı şekillerde ifade edilebilir (Molinsky, 2005, s. 3). İnsanlar konuşma esnasında el ve kol hareketlerinden faydalanmak suretiyle anlamı güçlendirmeye ve desteklemeye çalışırlar. Jestler insanlar karşısındakine ve sözlerine ilgi duyup duymadığı, ondan hoşlanıp hoşlanmadığı, ona karşı saldırganca bir tutum içinde olup olmadığı gibi birçok duygusal yönü ağır basan iletilerin kaynağı olabildiklerini ortaya koymuştur. Örneğin, yumruğunu sıkmak, saldırganlık ifadesi; ellerini yüzüne dayamak, üzüntü ve kaygı ifadesi; elini alnına dayamak, yorgunluk ifadesi; başını sallama, konuşmayı ilgiyle izlediğinin ve konuşmanın devam etmesini istediğinin göstergesi olabilir (Mısırlı, 2003, s. 51).

38

2.2.3.1.2.1. Baş Hareketleri

Baş hareketleri, iletişim sürecinde etkili mesajlar içermektedir. Beden dilinde başın kullanımını anlamak için, başı dörde bölen iki görünmez çizginin varlığından söz edilir. Bu çizgiler kulaklardan geçtiği varsayılan benlik çizgisi ve tepeden çeneye geçtiği varsayılan başkaları çizgisidir. Baş benlik çizgisi üzerinde yukarıya doğru dönükse, üstünlük; aynı eksende öne eğikse, uysallık, boyun eğme; başkaları çizgisi ekseninde konuşulan kişiye dönükse, anlaşma; karşıdaki kişinin tersi yöne dönükse, anlaşmazlık ifade etmektedir (Altıntaş ve Çamur, 2005, s. 98). İnsan ilişkileri açısından büyük önem taşıyan baş hareketleri, karşımızdaki insana cesaretlendirici, destekleyici veya reddedici mesajlar verebilir. Örneğin karşımızdaki kişinin söylediklerini dinlerken, başımızı hafifçe yukarı kaldırmamız, konusan kişide büyük rahatsızlık yaratacağı gibi büyük bir olasılıklı söylediğini tekrarlamaya veya sesini yükseltmeye başlayacaktır. Buna karşılık başımızı öne doğru hafifçe sallamamız, karşıdaki kişiye “seni anlıyorum, dinliyorum” duygusunu yaratacaktır. Bu da karşıya rahatlık verir ve karşıyla olan iletişimimizi kolaylaştırır. İnsan, kendisine yakın bulduğu ya da kendi görüşüne yakın görüş belirten kişilere doğru başıyla hafifçe yakınlaşır, uzak bulduğu ya da kendisininkinden farklı görüşler belirten kişilerden başıyla hafifçe uzaklaşır (Altıntaş ve Çamur, 2005, s. 98). En çok kullandığımız baş hareketi ise “evet” veya “hayır” anlamında başın sağa sola veya yukarı aşağı hareketidir.

2.2.3.1.2.1. Eller ve Parmaklar

İnsanın kendini ifadesinde en duyarlı ve etkili organ olan eller, vücutta konumlanma yerine göre farklı anlamlar sembolize ederler. El jestlerini; elin baş ,boyun ve bedendeki duruşları, bacaklar ve ayaklara dokunması ve serbest hareketleri olarak gözlemleyebiliriz. İnsanın ellerini kullanışının iki şekli vardır: avuç içinin havaya bakması ve yere dönük olması. Açık duran bir el karşısındakine gizlisi saklısı olmaksızın güven ve dostluk sunarken, avuç içinin yere bakması, temkinli, mesafeli ve uzak durmayı tercih eder bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.

Ellerin göğüs ya da karın üzerinde bağlanması yerine, serbest bırakılması ya da arkada tutulması kaynağın özgüven düzeyinin yüksek olması biçiminde yorumlanmaktadır (Şimsek, 2000, s. 64). Elleri cebe sokmanın, karşıdakilere karşı saygısızlık ifade ettigi de

39

söylenebilir. Elleri iki yanında bele koymak; saldırganlık ve saygısızlığı, tek eli veya iki eli birden masaya yaslamak ise iletişimde bulunulan kişilere önem verilmediği anlamına gelmektedir (Mısırlı, 2003, s. 56). Ellerini arkada birleştiren kişi , karın ve göğüs gibi zayıf bölgelerini açıkta bırakacak kadar kendisini güvende hisseder (Tayfun, 2007, s. 154). Dincer (2000), işaret parmağının havaya kaldırılması ile ilgili yapılan harketlerin, kişinin kendisine karşı gelinmesini istememesi üzerine, konuşmaya otoriter bir atmosfer yaratmak amacıyla kullanılan bir jest olarak ifade etmiştir. Bu hareketin yapılması karşıya rahatsızlık verir, söylenenin tersini yapma hissi doğurur ve o kişiye karşı hınç duyulmasına neden olur. Ellerin parmaklarının titizlikle birleştirilerek yapılan “çatı” hareketi, belirgin bir konuda ilgi ve dikkatin yoğunlaşmasını, konuya hakimiyeti ifade eder (Tayfun, 2007, s. 153). Ellerle yapılan en saldırganca hareket ise yumruktur. Sıkılmış bir yumrukla havayı döven kişi, masaya vuran kişi savunduğu fikre karşı çıkıldığı takdirde, mücadeleyi nereye götüreceği şüphe bırakmaz.

İnsanın kişiliğini ortaya koyma yollarının en başında gelen el sıkışma hareketi, karşılaşıldığında veya ayrıırken kullanılan ellerin kilitlenerek sallandığı harekettir. El sıkışmayla hakimiyet, edilgenlik ve eşitlik tavırlarından biri iletilir. Egemenlikte, el sıkışma sırasında elinizin avucu aşağı bakacak şekilde çevirerek iletilirken, edilgenlikte elinizin avucu yukarı bakmaktadır, eşitlikte ise eller yan ve avuç içleri birbirine paraleldir. El sıkışmayı kimin başlatacağınında ayrı bir önemi vardır. Öncelikle ev sahibi olan kişinin elini uzatması gerekir. Ayrıca el sıkışmak istemeyen birisine el uzatarak el sıkışmaya zorlamak bir rahatsızlık yaşanmasına neden olabilir.

Gerginlik anında veya olumsuz durumlarda insanın yardımına eller yetişir. İnsanlar kendi yüz ve bedenlerine temas ederek gerginliklerini yatıştırırlar. Altıntaş ve Çamur (2005)’a göre kişi yalan dolu sözleri bastırmaya çalışırken, eli ile ağzını örter, burnuna hafifçe dokunur ve gözlerini ovuşturulur. Kişi baskı altındayken güven ihtiyacının dışa göstergesi olarak parmakların ağzına götürürken, süpheci davrandığında boynunu kaşımaktadır. Parmakların masa üzerinde davul çalması ve ayakların ritmik olarak yere vurulması profesyonel konuşmacılar tarafımdan can sıkıntısı olarak yorumlansa da aslında sabırsızlık işareti olarak da görülmektedir. Kafayı iki elin arasına almak derin düşünceyi ve içe kapanma mesajları verirken, koltuğa yaslanıp elleri başın arkasında kenetlemek ben üstünüm anlamı taşımaktadır.

40

2.2.3.1.2.2. Kol Hareketleri

Kollarla yapılan jestler, genellikle kişinin karşısındaki ile bir ilişkiye girme isteminde olup olmadığının bir göstergesidir. İnsanın en zayıf noktası kalbinin bulundugu göğüs bölgesidir. İnsanlar kendini tedirgin, olumsuz veya savunmada hissettiğinde , mağara devrinde yasayan atalarından devraldıkları bir jesti kullanırlar ve kollarını kavuştururlar. Bir insan dinlediği kisiyle aynı fikirde değilse kollarını kavuşturur (Hürmeriç, 2008, s. 43). Sıradan kol kavuşturma hareketi, kişi toplantıda, kuyrukta, asansörde veya kendini güvensiz hissettiği başka herhangi bir yerde yabancılar arasındayken görülür. Duydukları şeylere katılmayan çoğu kişi kollarını bu şekilde kavuşturur. Eğer kollar sıkı bir şekilde birbirine kavuşturulmuşsa, bu saldırgan ve savunmaya geçmiş bir tavrı gösterir. Bir kol vücudun yanında dururken diğer kolun yana doğru gelerek diğer kolu tutup bir engel oluşturduğu kısmi kol kavuşturma ise kişinin gruba yabancı olduğu toplantılarda ve kendine güveni az olduğu durumlarda rastlanabilir (Altıntaş ve Çamur, 2005, s. 128-132). Kollarla yapılan jestler vücudun diğer bölgeleriyle yapılan jestlerle birleşip daha birçok anlam ifade etmektedir. Omuzların yönelimi, kişinin iletişimde değişen tutumu hakkında ipucu verebilir. Omuzların ileriye doğru yönelmesi kişiler arasında iletişimde isteklilik, dikkatlilik ve açıklık işareti olarak algılanabilir (Baş, 2010, s. 48).

2.2.3.1.2.2. Bacaklar veAyaklar

Bacakların duruşu, beden dilinin bir diğer konuşma biçimidir. Bacak bacak üstüne atarak, kendimizi korumaya alırız. Bu hareket kenetlenmiş kollar ve konuşulan kişiden gövdenin uzaklaştırılmasıyla desteklendiğinde anlam değişir ve artık saldırı için hazırlığın tam olduğu ya da tümüyle olaydan uzaklaşıldığı izlenimi verilir. Tıpkı gövde ve baş hareketlerinde olduğu gibi, ayakların duruşuyla da ilişki kurulan kişiye veya konuya ilgi duyulup duyulmadığı aktarılabilir. Konuşulan kişiye doğru bacak bacak üstüne atmak, bu hareketi ayakların konumuyla da desteklemek iletişim içinde bulunulan kişiye karşı ilgili olunduğunu yansıtır ( Dincer, 2000, s. 176).

Bacak veya kolları kavuşturmak, olumsuz veya savunma tavrına işaret eden ve bilek kilitleme hareketi için de aynı şey geçerlidir. İnsanların bileklerini kilitlemesi zihinsel olarak dudaklarını ısırma hareketiyle aynı anlamı ifade eder. Otururken ayak bileklerini üst

41

üste koymak, hazır oluşun ve öz kontrolün bir ifadesidir. Öte yandan bacak bacak üstüne atmak hazır bulunmayışın ve mutabık olmayışın işaretidir. Bacak bacak üstüne atma davranışı keşfedilmiş (sonradan kazanılmış) bir davranış biçimidir. Bacak bacak üstüne atmak olumsuz ve savunucu bir tutumun ve artmış bir iç gerginliğin işareti olabileceği gibi, karşılıklı ilişkide incelik ve zarafeti de yansıtabilir (Özer, 1995, s.129).

2.2.3.1.2.3. Duruş, Yürüyüş ve Oturma Biçimleri

Duruş, beden dilinin temel parçalarından biridir. Bakıldığında kişinin genel ruh haline ilişkin bilgiler verir. Gerek yüz yüze görüşme esnasında gerekse uzaktan izlenildiğinde vücudun duruş özelliklerine göre; saldırgan, kaygılı, kendini beğenmiş, düşünceli, heyecanlı, sakin bir görüntü tanımlaması yapılabilmektedir (Tayfun, 2007, s. 158). Beden duruşu kişinin hem kendi duygusal durumunu, hemde karşısındakini etkiler. Konuşmacıya eğilerek, elin çenede tutulması ilgili bir duruşun işareti olarak görülmekte, bunu tam tersi geriye çekilerek kolların göğüste tutulması, farklı noktalara konunun yoğunlaşması konuya ilgisizliğin veya farklı bir bakış açısına sahip olunduğunun ipucudur. İnsan kendine yakın bulduğu ya da kendi görüşüne yakın görüşte bulunan kişilere başıyla hafifçe yakınlaşır, hatta baş sallama hareketi ile de bunu desteklemektedir. Kendisine uzak bulduğu kişiden ise başıyla hafifçe uzaklaşır.

Dincer (2000, s. 180), sözel olmayan iletişimde kişilerin duruş, yürüyüş ve oturuş biçimleri duygu durumu enerjisi ve kişiliği hakkında bazı ipuçları verdiğini ve kişilerin duruşlarının kültürel, kişisel, dinsel, mesleki, sosyal sınıf, cinsiyet, yaş, sağlık ve statü gibi çeşitli faktörlerden etkilendiğini ifade etmiştir. Kişinin vücudunu kendisini diğer insanlardan ya da gruptan uzak tutmak için kullanmasına kapsayıcı duruş, birbirleri ile yüz yüze gelecek biçimde oturmaları kişilerarası duruş ve bir kişinin karşısındakinin duruşu ile senkron içinde olarak, farkına varmadan onu taklit etmesi ise ayna duruşu olarak ifade edilmektedir. Ayna duruşu yapan kişiler aynı duyguları ve düşünceleri paylaşmaktadırlar. Vücut konumu, ile ilgili önemli ayrıntılardan biri de yürüyüş biçimidir. Kişinin yürüyüşüne bakılarak insanların ruh hali ve çevresindekilerle ilişkisi hakkında değerlendirme yapmak mümkündür. Kişinin duvar kenarından yürümesi, onun ürkek ve çekingen bir izlenim bırakmasına neden olurken, kaldırımın veya koridorun tam ortasından yürümesi, onun

42

saldırgan ve baskın bir izlenim bırakmasına neden olmaktadır. Toplumsal yaşamda ister aile içinde olsun, ister iş veya okul ortamında olsun yürüyüş biçimi statü belirleyici bir özelliğe sahiptir. Bunu yanında yürüyüşün gücün bir göstergesi olabileceğine de dikkat etmek gerekir. Etkili ve özgüvenli bir yürüyüş, sırtın ve başın dik tutulduğu, ellerini rahat bir biçimde hareket ettirildiği bir yürüyüş biçimidir (Dincer, 2000, s.182).

Altıntaş ve Çamur (2005, s.140), oturma durumunda, bacak ve ayakların pozisyonunu incelemek ve oturma biçimini doğru olarak değerlendirebilmek için sandalye veya koltuk üzerinde kaplanılan alan, beden duruşu, bacakların kullanış biçimi ve oturmak için seçilen yerler olarak dört açıdan incelemişlerdir. Kişi bulunduğu durumdan memnunsa, oturduğu alanın tamamını kaplar, kişinin koltuğun ucuna oturması, onun kalkıp gitmeye hazır olduğunu, oturulacak yer olmasına rağmen koltuğun koluna oturan kişiler ise kendisine fazlazıyla güven duyan kimseler olduğunun göstergesidir. Oturma esnasında, ayakların öne uzatılması rahatlık ve rehaveti, sandalyenin altına alınması tedirginliği ve özellikler kollarla birlikte yapıldığında iletişime kapanma eğilimini, ayak ayak üstüne atılması ve gövdenin geriye alınması eleştirel yaklaşımı çağrıştırmaktadır (Tayfun, 2007, s. 160). En olumlu oturuş tarzı, bacakların hafif bir biçimde aralanarak elleri her an bir jest yapmaya hazırdurumda boş bırakarak oturmaktır.

Bir odaya girdiğimizde seçtiğimiz yer kendimize olan güvenimiz ve bu yerde bulunanlar arasında kendimizi nerede gördüğümüz konusunda fikir verir. Özgüveni düşük kişilerin odaya girdiklerinde kapıya en yakın koltuk vaya sandalyeye oturdukları gözlemlenmiştir. Altıntaş ve Çamur (2005, s. 145-152), karşı taraf ile işbirliği sağlamak için dik açı , rekabet için karşı karşıya , probleme karşı ortak bir yaklaşım için yan yana , karşı tarafla ilgilenmek istenmediğinde ise çapraz oturulduğunu ifade etmişlerdir. Ayrıca gücü temsil eden kişi kapıya yüzü dönük olarak ve masanın başına oturur. Sağı ve solunda kendisine en yakın kişiler yer alır.

Belirtilenleri bir genelleme olarak nitelendirirsek, kişileri sadece yürüyüş ve oturuş biçimlerine göre genel çıkarımlara varmak hatalı sonuçlara neden olabilmektedir. İnsanlar hakkında genel yargıya varılırken, mimik ve jestlerin bir bütün içinde, yürüyüş ve oturuş biçimleri ile birlikte değerlendirilmeye tabi tutulmasının daha doğru olduğu düşünülmektedir.

43