• Sonuç bulunamadı

III. Kaynak Değerlendirmesi

3. MUHKEM VE MÜTEŞÂBİHE YAKLAŞIMI

1.1. TEVHİD

1.1.2. Varlık

1.1.2.1. Melekler

Melek kelimesinin geldiği kök187 ile ilgili alimler arasında tartışmalar yapılmışsa da melek lafzı etrafında yapılan köken188 tartışmalarının genel olarak birleştiği anlam,

185 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 80

186 Kalp ve iman arasındaki ilişki ile kalp kavramının dini terminolojideki tanımlamaları için bkz.; Hüseyin

Maraz, “Mu’tezile’de Kalp Mühürlenmesi ve Özgürlüğün Sürekliliği Meselesi”, Kelâm Araştırmaları Dergisi XV/3 (2017): s. 595 ve devamı.; Mâtürîdî’de kalp kavramı için bkz. Necmettin Tan, “İslam Düşüncesinde Akıl-Kalp İkilemi Üzerine”, İslam ve Yorum III (2017): s. 404.

187 Örneğin melek kelimesinin aslının كَ َْْْْم kelimesinden geldiğini söyleyenlere göre dilde daha rahat

kullanılması amacıyla kelimedeki ‘hemze’ hazfedilmiş ve böylece ُكَلَم şekline dönüşmüştür. Kelimenin bu şekliyle türediğini söyleyenler açısından melek kavramı كأ ل harflerinden meydana gelmiştir. İlgili görüşler için bkz. ez-Zebidi, Tacu'l-Arus, XXVII, s. 354.

188 Ayrıca melek kelimesinin Latince ve İbranice açısından etimolojisi için bkz. Murat Serdar,

“Hıristiyanlık ve İslâm’da Meleklerin Varlık ve Kısımları (Angelojik Bir Mukayese Denemesi)”, Bilimname: Düşünce Platformu VII/XVII (2009): s. 141-142.

56

‘melek’in genel itibariyle bir haberin ulaştırılması, elçilik yapma gibi bazı hususların ön plana çıktığı varlıklar şeklindedir.189

Melek kelimesini öncelikli olarak ontolojik bir seviyede ele alan İbn Şehrâşûb, Kur’an’ın “ َنو ُرَظْنُي َ َّمُث ُرْمَ ْ ا َي ضُقَل ااكَلَم اَنْل َزْنَا ْوَل َو ٌَۜكَلَم هْيَلَع َل زْنُا ََٓ ْوَل اوُلاَق َو, Ona (açıktan

göreceğimiz) bir melek indirilse ya”,190 gibi beyânlarından hareketle insanın görme

yetisini aşan bir yapıda olduğu için meleklerin görülmesinin mümkün olmadığını ifade eder. Bu aşamada müfessirin kaydettiği izahları incelendiğinde o, meleklerin görülememesini bu varlıkların latif olmaları, cismani boyuttan uzak oluşları ve göz duyusunun sınırlılığı gibi etkenlere bağladığı görülür. Bu bağlamda Hz. Peygambere gelen Cebrâil’in, Dihyetül-Kelbî191; Hz. İbrahim’e gelen meleklerin, misafir192; Hz. Davud’a gelen meleklerin ise birbiriyle tartışan iki adam193 sûretinde gelmesi de bu

açıdan meleklerin görülebilmesinin ancak fiziki anlamda beşerî kisveye bürünmeleri ile mümkün olduğunu göstermektedir.194

Müellifin melek ve mûcize ilişkisi temelinde incelediği bir diğer konu da kendisine bazı meleklerin geldiği Hz. Meryem’in nübüvvet ile ilgili durumu hakkındadır.195 İbn Şehrâşûb, Ebû Ali el-Cübbâi’nin (ö. 303/916) Meryem’e gelen

meleklerin, (nebî olmayan) Meryem için değil, Hz. Zekeriyya için mûcize olduğu şeklindeki yorumu196 ile bir başka Mu‘tezile âlimi İbnü’l-İhşîd’in (ö. 326/938)

“Nübüvvetinden önce ortaya çıkan bazı durumlar (bulutların gölgelendirmesi vb.

189 Durmuş Özbek, “Bugünkü Semavî ve İlahî Kitablarda Melekler ve Özellikleri”, Selçuk Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi III, (1990): s. 297-330.

190 En’âm 6/8.

191 Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şuayb b. Alî Nesâî, es-Sünen bi-Şerhi's-Suyûtî, IV. baskı, Beyrut: Dâru'l-

mâ'rife, 2000, VIII, s. 475.; et-Taberânî, el-Muʿcemü’l-Kebîr, XXIII, s. 35.

192 Hûd 11/69-70 193 Sâd 38/22

194 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 87-88.

195 Bir şâir ve aynı zamanda kelâmcı olan Salih b. el-Hüseyn el-Caferî el-Hâşimî (ö. 668/1270), İslâm

alimlerinin Meryem’in nübüvveti konusunda bir uzlaşma sağlayamadığını kaydetmesinin akabinde ifade ettiğine göre bazı alimler, Meryem’in peygamberliğinin olabileceği hususundaki görüşü çirkin görmediklerini zira Ehl-i kitabın da kadınlardan Meryem(Miriam), Musa’nın kardeşi, Hulda ve Ester’in peygamber olarak gördüğünü ifade etmektedir ki bu hususta müellifi haklı çıkaran birtakım pasajların İncil’de olduğu bilinmektedir. Bkz. Ebu'l-Bekâ', Salih b. el-Hüseyn el-Caferî el-Hâşimî, Tahcîlün min Harfi't-Tevrâti ve'l-İncîl, (thk. Mahmud Abdurrahman Kadah), Riyad: Mektebetü’l-abikân 1998, I, s. 221.

196 Murat Memiş, “İmam Mâtürîdî ve Ebussuûd’un Tefsirlerinde Hz. Meryem”, Dokuz Eylül Üniversitesi

İlahiyat Fakültesi Dergisi XLIII (2016): s. 114.; daha detaylı bilgi için bkz. Orhan Şener Koloğlu, Cübbâiler'in Kelâm Sistemi, İstanbul: İSAM Yayınları, 2011, s. 478-479.

57

harikulade durumlar) Hz. Peygamber’in nübüvvetine nasıl işaret ediyorsa meleklerin Meryem’e gelişi de Hz. İsa’nın nübüvvetine işaret etmektedir”, şeklindeki anlayışını tenkit etmekte ve Meryem’e gelen meleklerin peygamber değilse bile Meryem için bir mu’cize ve keramet sayılabileceğini ifade etmektedir.197 Müellife göre, ister Peygamber,

ister imam veya salih bir kimse olsun, mu’cizelerin kendisinde zuhur ettiği kimsenin doğruluğuna delâlet etmektedir.198

Bu arada Râzi de Ali el-Cübbâi’nin, ‘Meryem’de ortaya çıkan bu harikulade durumlar neden Hz. Zekeriyya için mûcize sayılmasın’ şeklindeki eleştirisine değinmektedir. Râzi’ye göre Meryem’de ortaya çıkan durumlar her şartta olağanüstü bir özellik taşımaktadır ve bu durum zorunlu olarak da -mûcizelerin sadece peygamberlerde gerçekleştiği kabulünden hareketle- ilgili durumun kim veya kimler için mu’cizevi bir hal taşıdığı sorusunu gündeme getirmektedir. Razi, söz konusu mucizenin Hz. Zekeriyya için olmadığı konusunda kesin bir kanaate sahiptir, çünkü ona göre “ َبا َرْح مْلا اَّي رَك َز اَهْيَلَع َلَخَم اَمَّلُك َۜاَذ ٰه كَل كٰنَا ُمَي ْرَم اَي َلاَق ُۚااق ْز ر اَهَدْن ع َدَج َو, Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?”199 sorusunu

soranın Zekeriyya’nın kendisinin olması ve mûcizenin bilinç halinde ortaya çıkması gibi bazı etkenler, ilgili hallerin Zekeriyya’ya ait bir mûcize olmaktan çıkarmaya yeterli görünmektedir. En nihayetinde tek bir sonuç vardır, o da söz konusu harikulade durumların Hz. İsa veya Meryem’in kerametleri şeklinde değerlendirilmesidir. Razi kerametlerin varlığı konusundaki istidlallerin de ilgili âyetten hareketle yapıldığını ifade ettikten sonra Cübbâi’nin görüşünü cevaplandırmaya çalışmaktadır.200

İbn Şehrâşûb, Allah’a hitaben “ ُۚءآََم ّدلا ُك ف ْسَي َو اَهي۪ف ُد سْفُي ْنَم اَهي۪ف ُلَعْجَتَا اوَُٓلاَق, Orada

bozgunculuk yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?”201 söyledikleri bu söz

197 Müfessir söz konusu durumları elinde gerçekleştiği kimselerden alarak Peygamberlere taşıyan Mu‘tezile

ve benzer görüşte olan âlimleri eserinin farklı yerlerinde ayrıca tenkit etmektedir. Bkz. İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, III, s. 105-106.

198 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 88-89. 199 Âl-i İmrân 3/37.

200 er-Razi, Mefatihu'l-Gayb, VIII, s. 207.; Hz. Meryem’in nübüvveti ile ilgili bazı iddialar için bkz. Ebu’l-

Bekâ’, Tahcîlün min Harfi’t-Tevrât ve’l-İncîl, I, s. 220-221.; Hıristiyanlık ve İslam geleneğinde Hz. Meryem ve tipolojisine dair karşılaştırmalı bir çalışma için bkz. Ali İhsan Yitik, “İncillere ve Kur’ân’a göre Hz. Meryem’in Müjdelemesi ve Hz. İsa Doğumu”, Türkiye’de Dinler Tarihi’nin Kurumsallaşması Sürecinde Prof. Dr. Abdurrahman Küçük içinde, Ankara: Berikan Yayınevi, 2016, s. 409 ve devamı.

58

açısından meleklerin Allah’ın gaybı bildiği bilgisine sahip olduklarını söyler. Bu çerçevede müfessir, meleklerin ‘kan akıtacak’ kimseler hakkındaki yargılarının varlığını; (i) birbirini öldüren cinlere şahit olmaları, (ii) Allah’ın onlara haber vermesi,202 (iii) sorularının icap anlamına gelmesi gibi bazı ihtimaller dahilinde düşünür. Öbür cihetten meleklerin “ ُمي ۪كَحْلا ُمي ۪لَعْلا َتْنَا َكَّن ا َۜاَنَتْمَّلَع اَم َّ ا آََنَل َمْل ع َ َكَناَحْبُس اوُلاَق, Seni bütün eksikliklerden uzak

tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur”203 şeklindeki

beyanlarının iki anlama geldiğini söyleyen İbn Şehrâşûb, birincisinin; İbn Abbâs’a (ö. 68/687-88) isnad edilen bir görüş olarak da melekler, gaybı bilmediklerini itiraf etme ve gayb bilgisinin sadece Allah’a ait olduğunu bildirmek manasında olabileceğini kaydeder. İkinci görüş ise; meleklerin Allah’ı tenzih ederek cevabı araştırmalarına yönelik olması olarak belirtir.204 Ek olarak “ َرَشَع َةَعْس ت اَهْيَلَع, Üzerinde on dokuz (görevli melek) vardır.205 âyetiyle ilgili olarak İbn Abbas, Katade (ö. 117/735), Dahhak (ö. 105/723) gibi isimlerden gelen, cehennemden sorumlu on dokuz melek olduğu bilgisinin aynı zamanda Tevrât ve İncil’de geçmesini müfessir, Hz. Peygamberin nübüvvetini tasdik edici bir bilgi olarak görmektedir.206

Elçilik gibi görevlerinin yanı sıra meleklerin farklı emirleri de yerine getirdiklerini ifade eden “ َنوُعَج ْرُت ْمُك ّب َركٰل ا َّمُث ْمُك ب َل ّك ُوي ۪ذَّلا ت ْوَمْلا ُكَلَم ْمُكيٰف َوَتَي ْلُق, Sizin için görevlendirilen ölüm

meleği canınızı alacak…”,207 pasajında zikredilen ‘ölüm meleği ( ت ْوَمْلا ُكَلَم)’ ibaresi, İbn

Şehrâşûb’a göre bu görevle sorumlu belirli bir melekten ziyade belirli bir cinse işaret etmek üzere kullanılmıştır.208 Çünkü melek de bir cisimdir -mahluk- ve cisimden ibaret

bir varlığın (meleğin) aynı anda farklı birçok mekânda mevcut bulunması ise mümkün değildir. Dolayısıyla ‘ölüm meleği’nin sayısal olarak ‘bir’e indirgenmesi imkân dahilinde

202 Bu ve benzeri görüşlerin bir değerlendirmesi için bkz. Zekeriya Pak, “İnsanın Yeryüzündeki Varlığına

Meleklerin İlk Tepkisi”, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi V/IX (2007): s. 53-76.

203 Bakara 2/32.

204 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 91-92. 205 Müddesir 74/30

206 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 94.; ayrıca Kitab-ı Mukaddes ve Kur’ân’daki melek kavramına

karşılaştırmalı bir inceleme için bkz. Hasan Kurt, “Kur’ân'da ve Kitab-ı Mukaddeste Melek Kavramı” (Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014), s. 44-63.

207 Secde 32/11.

208 Müfred olarak kullanılıp ancak melek cinsini işaret etmesinin bir örneğine de َۜاَه ئآََج ْرَا كَٰٓلَع ُكَلَمْلا َو (Melekler

59

değildir.209 Taberî de yukarıdaki âyet ile En’âm 6/61. âyet olan “ ُهْتَّف

َوَت ُت ْوَمْلا ُمُكَدَحَا َءآََج اَذ ا كَٰٓتَح َنوُط ّ رَفُي َ ْمُه َو اَنُلُس ُر, …Artık birinize ölüm gelince elçilerimiz, bir eksiklik yapmaksızın onun canını alırlar…” pasajı arasında söz konusu işkâle işaret ettikten sonra Secde sûresinde müfred kullanılan ‘ölüm meleği’ne dair seleften bazı nakillere yer vermektedir. Taberî’nin söz konusu naklettiği rivayetlerin ifade ettiği ortak husus Kur’an’da tekil olarak kullandıldığı yerlerde ‘ölüm meleği’nin sayısal olarak bir’e işaret etmekten ziyade söz konusu ‘ölüm meleği’ ibaresinin bir melek grubuna işaret ettiğidir.210