• Sonuç bulunamadı

III. Kaynak Değerlendirmesi

3. MUHKEM VE MÜTEŞÂBİHE YAKLAŞIMI

1.1. TEVHİD

1.1.6. Levh-i Mahfûz, Ümmü’l-Kitab, Kürsî ve Ruh

Büruç sûresi 85/22. âyette geçen bir tabir olan levh-î mahfuz [ ظوُفْحَم ح ْوَل ي۪ف] terkibindeki levh ve mahfuz kelimelerinin delâleti konusunda müfessir ve kelâmcılar arasında farklı görüşlerin mevcut olduğu öncelikli olarak belirtilmelidir. Levh-i mahfuz genel itibariyle; (a) insanın kaderinin önceden belirlendiği alan, (b) Allah ile peygamber arasındaki iletişimde şeriâtlerin aslının bulunduğu ve bir kitab olarak Kur’an’ın geldiği kaynak, (c) ezeli bilgi ile varlık arasındaki ilişkide her şeyin Allah’ın ezeli bilgisinden sudûr ettiği kaynak, olarak yorumlanmıştır.332 Terkibin tanımı ile ilgili olarak levh-i mahfuz, genellikle ‘Allah’ın geçmişte olan ve gelecekte olacak her şeyi üzerine kaydettiği levha’ veya ‘silinmekten ve değişikliğe uğramaktan korunmuş düzgün satıh’ şeklinde tanımlanmaktadır.333 Başka bir tabirle kainattaki her varlık, levh-i mahfuzda kayıtlı olup

söz konusu levha bir sicil işlevi görmektedir.334

Öncelikli olarak levh-i mahfuzdan maksadın Kur’ân olduğunu savunan İbn Şehrâşûb, daha sonra meleklerin kalem veya levha şeklinde tanımlanamayacağı gerekçesiyle Kûmmî’nin (ö. 381/991) levh ve kalemin, iki melek olduğu görüşüne itiraz etmekte ve devamında Şeyh Müfîd (olarak şöhret bulan Şiâ’nın önemli kelâm ve fakihlerinden el-Ukberî)’in (ö. 413/1022) levhayı, ‘Allah’ın içine şu an olan ve kıyâmete kadar gelecek her şeyi yazdığı kitab’ olarak tanımladığını belirtmektedir.335 İbn

Şehrâşûb’un levh-i mahfuzun Kur’ân olduğu şeklindeki görüşü, İbn Muhaysın es-Sehmî (ö. 123/741) ve Nâfi (ö. 169/785) gibi bazı kıraat imamlarının ilgili tabiri -dammeli- ٌح ْوَل ٌظوُف ْحَم şeklinde okuyarak önceki âyette ( ٌدي ۪جَم ٌنٰا ْرُق َوُه ْلَب) geçen Kur’ân lafzının bir sıfatı olarak okumaları da kıraat düzeyinde onaylanmış bir anlamdır.336 Fakat her ne kadar ilgili

terkibin delâletinin Kur’ân olduğu ifade edilmişse de söz konusu terkipteki lafızların

332 İbrahim Aslan, “Levh-i Mahfûz’un Delâleti Sorunu”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi L/1

(2009): s. 28 ve devamı.

333 Demirci, Tefsir Terimleri Sözlüğü, s. 171.; Topaloğlu ve Çelebi, Kelâm Terimleri Sözlüğü, s. 197. 334 Mustafa Öztürk, Kur’ân, Vahiy, Nüzul, Ankara: Ankara Okulu Yayınları, 2016, s. 163;183. 335 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 174.

79

metafizik bir boyuta işaret ettiğini düşünenler açısından ilgili terkibin anlamı, insan için bir gayb alanıdır337 veyahut Farabî gibi isimlerin de paylaştığı bir görüş olarak, levh ve

mahfuz birer sembolik anlatımdır, lafız düzeyinde anlaşılmamalıdır.338 Bununla beraber genel olarak ifade edilmiş ortak bir husus var ki o da ‘levha’nın tahrif ve tebdilden uzak oluşudur.339

Müellifin levh-i mahfuzla bağlantılı olarak ele aldığı bir başka tabir de Zuhrûf 48/4. âyette zikredilen ( ٌَۜمي ۪كَح ٌّي ل َعَل اَنْيَدَل باَت كْلا ّمُا يَ۪ٓف ُهَّن ا َو) ümmü’l-kitab terkibidir. İbn Şehrâşûb, burada Kur’an’ın Kur’ân’la tefsiri açısından bir yorum getirmekte ve ilgili terkibi Âl-i İmrân 3/7. âyetteki ( باَت كْلا لَّمُا َّنُه ٌتاَمَكْحُم ٌتاَيٰا) muhkemat kelimesiyle açıklamaktadır.340

Müfessirin ele aldığı bir başka lafız da Bakara 2/255. âyette (… تا َو ٰمَّسلا ُهلَّي س ْرُك َع س َو َُۚض ْرَ ْ ا َو) geçen kürsî lafzıdır. Müellife göre kürsî lafzının Allah’ın kudreti manasında olması mümkündür. Lafzın bu anlamının yanı sıra kürsînin ilim manasında da olduğunu belirten İbn Şehrâşûb, kürsî lafzının çoğulu kerâsînin âlimler anlamında341 da

kullanıldığını ifade etmektedir.342

İbn Şehrâşûb’un üzerinde durduğu önemli bir husus da ruh ve mahiyeti problemidir. O, ruh ile ilgili te’vilâtını yer verdiği şu ayetle ilintili bir biçimde nakletmektedir; “Sana ruh hakkında soru soruyorlar. De ki: “Ruh, Rabbimin bileceği bir

şeydir.”343 Müellif ilk planda, söz konusu ruhun mahiyetine yönelik olarak bunun bir

cisim mi veya araz mı olduğu konusunda âlimlerin ihtilafa düştüğünü not etmekte ve

337 M. Zeki Duman, “Levh-i Mahfûz ve Kur’ân”, Marife: Dini Araştırmalar Dergisi VIII/1 (2008): s. 12. 338 Mücteba Altındaş, “Bir Kitab Olarak Levh-i Mahfûz ve Ümmü’l Kitab” Kelâm Araştırmaları Dergisi,

XI/1 (2013): s. 227.

339 Ebü’l-Hasen Alî b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî, en-Nüket ve’l-ʿUyûn, Beyrut: Dâru’l-

kütübi’l-ilmiyye, t.s., VI, s. 244; er-Razi, Mefatihu'l-Gayb, XXXI, s. 116.; Nâsırüddîn Ebû Saîd Abdullah b. Ömer Beyzâvî, Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vîl, Beyrut: Darû ihyâi't-tur'âsi'l-Arabî, 1997, V, s. 302.

340 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 175.

341 ez-Zemahşerî, Esâsü’l-Belâğa, Beyrut: Dârü’l-kütübi'l-ilmîyye, 1998, II, s. 130.; ayrıca bkz. Mukātil b.

Süleymân, Tefsîru Muḳātil b. Süleymân, V, s. 106.; Sa‘lebî; kürsî lafzının İbn Abbas, Said b. Cübeyr ve Mücahid tarafından ilim olarak tefsir edildiğini aktarmaktadır. Bkz. es-Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, II, s. 232. Kürsi lafzıyla ilgili bazı klasik görüşler için ayrıca bkz. Mâverdî, en-Nüket ve’l-ʿUyûn, I, s. 324 ve devamı.

342 İbn Şehrâşûb, Müteşâbihü’l-Ḳurʾân, I, s. 179-180. 343 İsrâ 17/85.

80

ruhun Arapçada her iki anlama da gelebileceğini belirtmektedir.344 Bu noktada müellifin

yer verdiği görüşlerden biri Ebu’l-Kasım el-Belhî’ye ait olup söz konusu görüşe göre ruh; kudretin, ilmin, ihtiyârın bulunması adına hayatın -canlılığın- oluştu(rdu)ğu bir mahaldir. Yani ruh bir anlamda insanın güç yetirebilme (kudret), bilme ve seçim yapmasını sağlayan ana omurga ve yapıdır. Yine ifade ettiği üzere Tûsî ve Murtezâ’nın da içerisinde bulunduğu çoğunluk mütekellimûna göre ruh, canlılarda bulunan latif bir cisim olup varlığıyla canlılık kazanılır.345

Buna göre İbn Şehrâşub’un ruh problemi konusunda olduğu üzere tespit edilebildiği kadarıyla felsefî bir uzantıya sahip meselelerde gelenek içerisinde nakledilen görüşleri zikrettikten sonra belirli bir görüşe meyletmekten ziyade sadece ihtilafa değinerek bir anlamda ayet bağlamında ortaya çıkan müteşâbih unsurun net bir tayininin yapılamayacağı kanaatini taşımasına bağlanabilir.