• Sonuç bulunamadı

MEDYANIN TOPLUMSALLAŞMA SÜRECİNDEKİ ROLÜ VE KÜLTÜREL KİMLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MEDYA VE TOPLUM

3.4. MEDYANIN TOPLUMSALLAŞMA SÜRECİNDEKİ ROLÜ VE KÜLTÜREL KİMLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Medyanın genel itibariyle beş temel işlevinden söz edilmektedir. Bunlar; bilgilendirme, kültürel devamlılık, toplumsallaştırma, kamuoyu yaratma, eğlendirmedir. Toplum tanımının belkemiğini oluşturan kültürel kimlik kavramı bireylerin toplumsallaşma süreçleri ile grup faaliyetlerine katılmaları, kendilerinden beklenen rollere uygun davranış ve normlardan haberdar olmaları anlamına gelmektedir. Bireyin toplumsallaşmasında en önemli faktör, toplumsal yapının kendisidir. Çünkü toplum, geleneksel bir davranışla toplumsallaşma sürecine girmiş olan bireyi uygulana gelen toplumsal kuralların içine çekmekte ve böylece bireyin, öğrenmesi gerekenleri, öğrenme şartları oluşmuş bir ortamda öğrenmesini sağlamaktadır.

Bir başka deyişle toplumsallaşma, toplumdaki değerlerin, inançların, davranışların birey tarafından benimsenme sürecidir. Toplumsallaşma süreci, bireyin, yaşamdaki rol ve görevlerini, aile, okul, çalışma ortamı, medya benzeri kurumlardan öğrenerek yaşama uyum sağlaması ve geçmişte yaşanmış, şimdi yaşanmakta olan ve gelecekte yaşanacaklar için bir dünya görüşü kazanması olarak tanımlanmıştır (Mora, 2009).

Sosyalleşme sayesinde insan, toplumun ortaya koyduğu tavır ve hareket modellerini, örnekleri ve düşünme biçimlerini öğrenmektedir. Böylece sosyalleşme

kişinin toplumsal kültürle bütünleşmesini ve içinde yaşadığı toplumla uyum sağlamasını mümkün kılan bir mekanizma özelliği göstermektedir (Dönmezer, 1999: 122).

Bireyin toplumsallaşma sürecinde pek çok etken rol oynamaktadır. Birey içinde bulunduğu toplumsal yapı içerisinde gerek diğer insanlardan gerekse toplumu oluşturan alt birim ve kurumlardan aldığı geribildirimlerle sosyalizasyon sürecini gerçekleştirmektedir. Günümüz şartları açısından düşünülecek olursa medya faktörünün toplum ve dolayısıyla da toplumu oluşturan bireyler üzerindeki etkileri bu süreci de ciddi anlamda değiştirmektedir. Medya, toplumdaki fonksiyonel yönü düşünüldüğünde doğrudan doğruya bir kültür transferinin taşıyıcısı olmakta ve bireyin kültürel anlamdaki sosyalleşme kurgusuna şekil veren etmenlerin de başında gelmektedir. Sosyalleşen sürecinde kazanılan rollerin iletişim vasıtasıyla onaylanmış olması, bireylerin toplumdaki statü ve rollerinin kalıplaşmış şekilde farklı bir geleneksel anlayışa bürünmesine neden olmaktadır.

Toplumsallaşma süreci, bireylerin varlığı kadar toplumların varlığı bakımından da hayati bir önem taşımaktadır. Zira toplumların varlığının sağlıklı bir şekilde sürmesi ancak sosyalizasyon sürecinin sağlıklı bir şekilde sürmesi ile mümkün olabilmektedir. Bireylerin ve toplumların kültürel birikimlerinin korunup zenginleştirilmesi ve sağlıklı bir biçimce gelecek kuşaklara aktarılabilmesinde toplumsallaşma sürecinin önemli bir rolü bulunmaktadır. Medyanın bu aktarımdaki en önemli fonksiyonu kültürel mirasın geliştirilerek üretilmesi ile kitlelere ulaşmasını sağlayarak, yaşatılmasına katkıda bulunmaktır.

En genel şekilde bir toplumun yaşam tarzı olarak tanımlanabilecek olan ve dinamik bir karaktere sahip olan kültürün asli unsuru insandır. Bu yüzden insanın sosyalleşme sürecinin sağlıklı işlemesi kültürel kimlik için tartışılmaz bir önem arz etmektedir.

Medya bir taraftan toplumsal kültürün aktarımında bu denli önemli iken diğer taraftan da tam tersi bir görev icra edebilmektedir. Bu icraat çoğunlukla medyanın kültür yozlaşmasına yol açarak bireylerin ve toplumların yapısını bozmaya dönük bir psikolojik baskı süreci olarak kendini göstermektedir. Sonuçta bireyler arası ilişkileri

düzenleyen toplumsal değerler ve davranış kalıpları yıpranmakta, bu durum toplumun geleceğini tehdit edici boyutlara ulaşabilmektedir. Ayrıca, medyanın önemli bir yönü de bireylere “örnek rol modelleri” sunmasıdır. Özellikle belli yaş dönemlerindeki bireyler, özdeşim kurarak kendilerini geliştirme arayışı içinde oldukları için medyanın sunduğu her türlü modeli uygun görerek, ya da bu modelin uygunluğu üzerinde fazla düşünmeden kitle iletişim araçlarının doğrudan veya dolaylı zararlarından etkilenmektedirler (Arslan, 2009).

Kısacası, bireylerin yoğun olarak medyanın etkisinde olduğu bir toplumda, en yaygın kabul gören değerlerin belirleyicisi medyadır. Medyanın giderek etki alanını genişletmesi ve insan yaşamının hemen her alanına ve anına nüfuz etmesi ile birey/toplum üzerindeki etkisi de artmaktadır. Aslında medya bu yönüyle etkin bir “kültürleştirme” görevi de yürütmektedir. Bu yönüyle değerlendirildiğinde ve günümüzün kültürel nosyonu göz önünde bulundurulduğunda, baskın kültürlerin yayılmacı karakterinin medyanın etkin gücüyle bütünleşerek “medya emperyalizmi” denilen yeni bir teorik kullanımı da beraberinde getirdiği görülmektedir.

Medya emperyalizmi kuramına göre, gelişmiş ülkelerin egemen kültür ve değerlerinin medya yardımı ile diğer ülkelere empoze edildiği, özellikle televizyon programlarıyla bu ülkelerin kültürel değerlerinin tahribata uğratıldığı kabul edilmektedir. Batılı kültürel değerlerin egemen kılınması amacıyla kültür endüstrisi tarafından, bilinçli bir şekilde, seri, tek tip ve yapay olarak üretilen ürünlerin, tek yönlü olarak akmasıyla, o ülke vatandaşlarının kendi değerlerine yabancılaştırıldığı varsayılmaktadır. Dolayısıyla bu da kültürel yabancılaşmaya, aidiyet duygusun zayıflamasına, topluma yabancılaşma ve toplumsal çözülmeye neden olduğu için kabul görmemektedir (Mora, 2009).

Eleştirel kuramın görüşleri çerçevesinde de vurgulandığı gibi, tarih boyunca kitle iletişim teknolojisindeki gelişmeler, yenilikler sık sık toplumsal bozulmaların başlıca nedeni olarak görülmüştür. Bunun nedeni bu araçların insan ve toplum üzerine belli derecelerde etkileri olan araçlar olmalarıdır. Kitle iletişim araçları toplumsal ve siyasal gündemin belirlenmesine yardımcı olmaları ve toplumda

kendilerine özgü yerleri, belirli amaçlarıyla, güç ve kurumsal dinamikleriyle, tarafsız mesaj taşıma nitelikleri zaafa uğramaktadır. Ancak yine de bunlar gündemi seçmekte, düzenlemekte, tanımlamakta oldukça önemli etkileri olan araçlardır. Ayrıca yeni olaylara anlamlar, çerçeveler sağlayarak, çözümler göstermekte, statükoyu ve geçerli olan toplumsal denetim sistemlerini haklı göstererek meşrulaştırmaktadır(Durgun, 1997: 62).

Son olarak ise medya kültür kimlik ve toplum bağlamında dikkat çekilmesi gereken bir husus da şudur; Medya bir taraftan dördüncü bir kuvvet olarak toplumsal kültür ve bireyler üzerinde etkili olurken toplumun kültürel kimliğinin de aynası olabilmektedir. Çünkü medyanın verdiği mesajlar toplumdan soyutlanmış, tek tek bireylere yönelik değildir. Şu veya bu şekilde bir toplumun parçası, bir grubun üyesi olan insanlara dair tüm mesajlar bu grup bağlılıklarına ve toplumsal değerlere göre yetişmiş, onları benimsemiş olan bireylere ulaşır. Ayrıca medyatik mesajlar bu aidiyeti temsil eden değer ve normların doğal süzgecinden de geçmek zorundadır. Bu yüzden medya-toplum etkileşiminde toplumsal standartların bilinmesi önemli ve gereklidir.

Nitekim bir toplumun kitle yayınının özelliği, niteliği ve düzeyi o toplum hakkında geçerli bilgiler vermekte ve bir anlamda referans olmaktadır. Kitle yayınının toplumsal boyutta bıraktığı etki ve ifade, o toplumun sosyal yaşam biçimi ve statüsüne ilişkin bir yansıma olarak kabul edilebilmektedir. Dolayısıyla kitle yayını toplumsal anlamda da son derece önemli bir göreve ve işleve sahip olmaktadır (Yıldız, 2006: 37).

Günümüzde etkili olan ekonomik oluşumlar ve daha fazla tiraj elde etme kaygısıyla medya kuruluşlarının yeni açılımlar gerçekleştirmesi, bu yeni yapılanmanın kültür üzerinde de derin izler bırakmasını beraberinde getirmiştir. Çünkü günümüz medyası bireyi sadece enformatik bir etkiye tabi tutmamakta, daha fazla reklâm, daha fazla kar, daha fazla reyting gibi amaçlarla bu etkiyi değişik alanlara yaymaktadır. Politik ve ekonomik güç dengelerinin medyasal içeriğe dâhil olması bu değişimin en temel referans noktasıdır. Bu şekilde toplumsal kültüre ilişkin değerlerin popüler yansımalara maruz bırakılması, sosyal ahlaki katmanların da eğlence kültürü içerisinde yozlaşıp erimesine sebep olmaktadır.