• Sonuç bulunamadı

2.1. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve Sonrası

2.2. Medya, Siyaset ve Sermaye

2.2.1. Medya ve Siyaset

Siyasetin temelinde farklılıklardan doğan çatışma vardır. Çatışmanın konusu değerlerin paylaşılması, hedefi ise iktidarın ele geçirilmesidir. Bu düşüncenin karşısında olanlara göre siyasetin amacı, toplumsal bütünlüğü sağlamak, genel yararı

gerçekleştirmektir.67 Siyaset savaş olarak kabul edildiğinde, bu savaşın araçları da

kitle iletişim araçları olmaktadır.68

Demokrasi ve kamu hizmeti medyası siyasal gücün kullanımına sınırlar getiren araçlar ve erken uyarı sistemleri olarak nitelendirilmektedirler. Gücü kullananları

denetlemekte ve sağduyulu davranmaktadırlar.69

Basının dördüncü güç olarak adlandırılması kamuoyu oluşumuna etki ederek, gücün sınırsız kullanımını engellemek ve demokrasinin işlemesine katkı sağlamaktır. Basının bu görevi zaman zaman siyasetçilerle ve iktidarla karşı karşıya gelmesine neden olmuş, basın özgürlüğü kavramı tartışılmıştır. Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir. Kamuoyunun sözcülüğünü yapan basına getirilen sınırlama ve yasaklamalar, halkın bilgilendirilmesinin engellenmesinin ötesinde, yönetimlere otoriter bir nitelik yüklemektedir.

Devletin basın özgürlüğünü korumasıyla ilgili Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Basın Meslek İlkeleri’nden birisi şudur: “Devlet otoriteleri bilgilendirme

hakkının kendine ait olduğunu düşünmelidir. Bu otoriteyi temin edenler, medya içinde, çoğulculuğu, serbest ifade özgürlüğünü, bilgilendirme hakkını sağlar ve sansürü ortadan kaldıran düzenlemeleri yapar”.70

Graham Murdock da medyanın tümüyle demokratik işleyebilmesi için dört önkoşul belirlemiştir:

1-Medya bireylere siyasal ve bireysel tercihlerini bağımsız olarak yapabilmeleri için gerekli bilgileri vermelidir.

      

67 Münci KAPANİ, Politika Bilimine Giriş, Bilgi Yayınevi, 13.Baskı, Ankara, 2001, s. 17-18. 68 N. YILDIZ, a.g.e., s.82.

69 J. KEANE, a.g.e., s.167.

2-Medya güncel olaylarla ve dünyada olan olaylarla ilgilenmeli, bilgiler sunarak bakış açıları oluşturmalıdır.

3-Çoğulculuğu sağlamalıdır. Farklı fikirler yorumlar medyada yer almalıdır.

4-Çoğulculuk cesaretlendirilmelidir.71

Bu koşulların yerine getirilmesi hem medyanın hem de siyasetin sorumluluğundadır. Siyasetin ve sermayenin söz sahibi olduğu bir medyanın demokratik işleyebilmesi, toplumdaki pek çok yapının dönüşmesini gerektirmektedir. Basın kamuoyu oluşturamadığı gibi, basın özgürlüğü için siyaset üzerinde de bir yaptırım söz konusu olamamaktadır.

Otoriter sistemlerde medya yasal düzenlemelerle siyasi gücün egemenliği altına alınabilmektedir. Bu sistemlerde basın özgürlüğünden söz edilememektedir. Yönetenler basın üzerinde denetim kurarak, basın da siyasetin güdümünde hareket

ederek varlığını sürdürmektedir.72 İktidar basını kendi güdümünde kullanmak,

karşısında pasif hale getirmek için, basın ise iktidara karşı özgürlüğünü korumak için

çaba harcamaktadır.73

İktidar ve basın arasında süregiden bu mücadele ilişkisi sermayenin varlığını hissettirmesiyle şekil değiştirmiş ve şiddetini azaltmıştır. Ortak çıkarlar söz konusu olduğunda kurumların asli görevlerini göz ardı etmeleri -görünüşte yapıyormuş görünmeleri- hem etik açıdan hem de kamuoyu açısından tartışmalıdır.

      

71 Knut LUNDBY ve Helge RONNİNG, “Medya-Kültür-İletişim:Medya Kültürü Aracılığıyla Modernliğin Yorumlanışı”, Çev:Nilgün Gürkan, Medya, Kültür, Siyaset, Der:Süleyman İrvan, Alp Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2002, s.23.

72 Metin IŞIK, “Türkiye’deki İletişim Sisteminin Medya Siyaset İlişkilerine Yansımaları”, Medya ve

Siyaset İlişkileri Üzerine, Ed:Zülfikar Damlapınar,Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s.77.

Siyasi iktidarlar havuç ve sopa politikalarıyla basını denetimleri altında tutmaktadırlar. Sopa politikalarında yasalarla kısıtlama, sansür ve şiddet varken,

havuç politikalarında ekonomik destek, teşvik ve krediler söz konusudur.74

Fransa’da I. Napolyon “dizginleri basına bırakırsam, iktidarda üç aydan fazla

kalamam” demiştir.75 Psikolojik savaş uzmanı Michael K. Deaver da kamuoyuyla ilgili olarak şunları ifade etmiştir: “Askeri strateji bundan böyle televizyon

güvencesine göre düşünülmelidir, [çünkü] kamuoyu sizinleyse, hiçbir şey size karşı direnemez; kamuoyu sizinle değilse, hiç gücünüz yok demektir.” 76

Basının dördüncü güç olması, artık kamuoyunun sözcüsü olmasıyla değil, siyasal iletişimin siyaseti, liderleri bir ürün gibi pazarlamasındaki başarısıyla ilişkili olmaktadır.

Basının dördüncü güç olması için, ilk üç gücün olması ve hiyerarşilerinin de geçerli olması gerekmektedir. Günümüzde bu hiyerarşi değişmiş, birinci güç ekonomi, ikinci

güç medya, üçüncü güç siyasi iktidar olmuştur.77

Bazı yayın organları siyasi partilerin propagandasını yapmaktadırlar. Kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğunu yerine getirmemektedirler. Tek taraflı bilgilerle de

kitleler yönlendirilerek kararlarına etki edilmektedir.78

Siyasetin medyatikleşmesi, günümüzde siyasetin bir gösteri olmasından

kaynaklanmaktadır.79 Thomas Meyer’a göre medya siyaseti sömürgeleştirmektedir.

Medya kamuoyunu şekillendirip seçmenlerin karar almalarında etkili olmaktadır.80

      

74Bülent Tellan, Yıldız Yazıcıoğlu, Volkan Yanardağ, “Türkiye’de Hükümet ve Medya İlişkileri Açısından Teşvik Politikası ve Uygulamaları”, 1.Ulusal İletişim Sempozyumu Bildirisi, İletişim Dergisi Yayınları:2, Ankara, 2000, s.120’den Aktaran:Abdullah ÖZKAN, Siyasal İletişim Stratejileri, s.56.

75 Jean-Noel JEANNENEY, Başlangıcından Günümüze Medya Tarihi, Çev:Esra Atuk, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,1998, s.85.

76 Ignacio RAMONET, “Devlet Yalanları”, Çev: Olcay Kunal, Eylül 2003,

http://www.kozmopolit.com/Druck/eylul03/iramonettr.html Erişim Tarihi:12 Temmuz 2012.

77 Ignacio RAMONET, Medyanın Zorbalığı, Çev:Aykut Derman, Om Yayınevi, İstanbul, 2000, s.46. 78 A. ÖZKAN, Siyasal İletişim Stratejileri, s.63-64.

79 O. TOKGÖZ, Siyasal…, s.329. 80 O. TOKGÖZ, Siyasal…, s.298.

Chomsky medya için ‘liberal demokrasi içinde imtiyazlı kesimleri halkın kavrayışı

ve katılımı tehdidinden koruyan uyanık bekçiler’ ifadesini kullanmıştır.81 Medya ise kendini seçkinlerin sözcüsü değil, toplumsal iktidarın kalıcı bir öğesi olarak

konumlandırmaktadır.82

Ülkemizde ‘besleme basın’, ‘yandaş medya’ kavramlarının ortaya çıkması, yayın organlarının, propaganda tekniklerini iktidarlar için etkili bir şekilde kullanmalarından kaynaklanmaktadır.

Türkiye’de hem devlet hem basın anti-ideolojide uzlaşmış gibidir. Siyasi partilerde

olduğu gibi basın da merkezde toplanmıştır.83 Türk Basını siyasi partilere ve

liderlere daha tepkili davranırken, ihtilal ve muhtıralar söz konusu olduğunda daha

uysal olmuştur.84 Basın darbeler öncesinde kışkırtıcı olurken sonrasında itaatkar

davranarak, demokrasi dışı uygulamaları desteklemiştir.85 Basının iktidarlarla ilişkisi

“12 Eylül sonrasında siyasetin bir türlü kişilik kazanamaması”na bağlıdır. İktidarlar

medyayı kendilerine zararsız duruma getirememektedirler.86

1980 yılının ikinci yarısı ise basın için Özal’la mücadele yılları olmuştur. 1990’lı yıllar ilk özel televizyon kanalının yayına girmesiyle basında dengeler değişmiştir. Gazete gruplarının televizyon kanallarına ortak olması görünüşte denge sağlamış olsa

da bu durum ülke açısından bozulmuştur.87

Her ne kadar yandaş medya tartışmaları sürse de bu yandaşlıklar merkezdekiler arasında yaşanmaktadır. Kastedilen sağ ve sol değil, merkezin sağı ve solu olmaktadır. Bu merkezileşme yerel ve alternatif medyaların gelişmesini ve söz sahibi olmalarını engellemektedir. Halk aynı sesin farklı tonlarını duymakta, farklı sesleri yine duyamamaktadır. Alternatif medyaya sesini duyurma imkanı verilmemektedir.       

81 V. DEMİR, a.g.e., s.19.

82 T. VAN DIJK, “Söylemin Yapıları …”, s.350.

83 Alev ALATLI, “İdeolojisizlik İdeolojisi ve Basın”, Karizma Dergisi, Timaş Yayınları, İstanbul, Ocak/Şubat/Mart/2001, s.55.

84 Metin IŞIK, “Medya ve Siyaset”, Yeni Türkiye Dergisi Medya Özel Sayısı 1, Yıl:2 Sayı:11, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, Eylül-Ekim 1996, s.756.

85 V. DEMİR, a.g.e., s.223.

86 Melih AŞIK, “Basın Muhalefet Partisi mi?”, Yeni Türkiye Dergisi Medya Özel Sayısı 1, Yıl:2 Sayı:11, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, Eylül-Ekim 1996, s.766.

Türkiye’de medya siyaset ilişkisi, yeni teknolojiler, sermayenin devreye girmesi, tekelleşme olgusu gibi unsurlarla dönüşüm yaşamıştır.