2.1. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve Sonrası
2.1.3.12 Eylül Askeri Darbesi Sonrası
Avrupa Konseyi’ne üye olmak için demokratik olma koşulu vardı. Darbe yaşanmasına rağmen Konsey Türkiye’yi üyelikten çıkarmamıştır. Bu ılımlı tavır, darbenin iç savaşı önlediği haklı gerekçesine ve demokrasinin kurulduktan sonra
sivillere geçeceği düşüncesine dayandırılmıştır.52
Müdahale “Can güvenliğinizi artık biz sağlayacağız” vaadi ile halktan destek almıştır. Ekonominin de düzeleceği ifade edilmiştir. Fakat 12 Eylül sonbaharının
ılıman rüzgarları şiddetini arttırarak kasırgaya dönüşmüştür.53
Darbe sonrasında toplumun hesaplaşmadan uzlaşmayı ve belleksizleşmeyi seçmesinde, darbenin yaşattığı sarsıntı ve darbe yapanların kendileri için oluşturdukları dokunulmazlık zırhı etkili olmuştur. Dokunulmazlık var olan eşitsizliği güçlendirmiştir.54
Geçici 15. Madde ile darbeyi gerçekleştirenlerin yargılanması engellenerek dokunulmazlık zırhı oluşturulmuştur. Bu zırh sadece gerçekleştirenleri değil, darbeyi gerçekleştiren düşüncenin sorgulanmasını da engellemiştir.
50 “Darbe Yapacağımızı ABD’ye Bildirdik”, http://www.trthaber.com/haber/gundem/darbe yapacagimizi-abdye-bildirdik-1.html Erişim Tarihi:30 Temmuz 2012.
51 “Cuntacılara ‘bizim çocuklar’ diyen ajan öldü”, http://dunya.milliyet.com.tr/cuntacilara-bizim-cocuklar-diyen-ajan oldu/dunya/dunyadetay/04.06.2011/1398393/default.htm Erişim Tarihi:30 Temmuz 2012.
52 E. KONGAR, a.g.e., s.197.
53 M. A. BİRAND, H. BİLA, R. AKAR, a.g.e., s.159. 54 H. AKMAN, a.g.e., s.17.
Darbe sonrasında Atatürk’ün kurduğu CHP de dahil olmak üzere tüm siyasi partiler 16 Ekim 1981 tarihinde kapatılmıştır. Türk Dil ve Türk Tarih kurumları
kapatılmıştır. Din dersi zorunluluğu getirilmiştir. Halk Evleri kapatılmıştır.55
Darbe siyasi partileri kapattığından kutuplaşmaların din ile ortadan kaldırılacağı düşünülmüş ama bu seferde demokrasiyi isteyenler ile İslami diktatörlük kurmak isteyenler arasında olması gereken ayrım şeriatçılar ve laikler ayrımına neden olmuştur.56
6 Kasım 1983’de yapılan seçimleri Özal yüzde 45 oy ile kazanmıştır. Özal dönemi, 12 Eylül’ün sivilleşmesi olarak nitelendirilmiş ve “askerlerin denetimindeki sivil
yönetim dönemi” olarak adlandırılmıştır.57 “Rejimi sivilleştiren politikacı” Özal,
“Polis Vazife ve Selahiyet Yasası” ve “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu”* ile toplum ve basın üzerinde baskı kurmuştur. Rakipleri siyasi yasaklı olduğu için 1987 yılına kadar Özal iktidarı sürmüştür. 1987 yılında, Özal ve Evren’in eski siyasetçilerin yasaklarının kaldırılmasına karşı çıkmalarına rağmen yüzde birin
altında farkla halk referandumda yasaklarının kaldırılmasını kabul etmiştir.58
Darbe sonrası kitleler pasif hale getirilmiş, sorunların kamusal alan dışında konumlandırılmasıyla uygulanan baskılara direnç gösterilememiştir. Çelişkilerin sorgulanması engellenmiş, alternatif söylemlerin dile getirilmesi önlenerek kapanması sağlanmıştır.
1970’li yıllarda ağır sanayi, devletçilik, merkezden gelişme; 1980’li yıllarda piyasa ekonomisi, özelleştirme, yerinden yönetim ve küreselleşme halini almıştır. Devletin
55 Ahmet ÇOBANOĞLU, 12 Eylül’ün Getirdikleri ve Götürdükleri ve CHP’nin Serüveni, Ülkü Basımevi, Konya, 1992, s.21-25.
56 E. KONGAR, a.g.e., s.259. 57 E. KONGAR, a.g.e., s.219-220.
* “Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu” 21 Haziran 1927 tarihinde kabul edilmiştir. 6 Mart 1986 tarihinde bazı maddeler eklenmiş, bazı maddelerinde değişiklik yapılmıştır.
(http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/438.html Erişim Tarihi: 23 Eylül 2012.) 58 E. KONGAR, a.g.e., s.221-222.
denetimindeki ekonomi, piyasanın alanına girerek; girişimcilerin çıkarlarına,
tüketicilerin isteklerine göre şekillenmiştir.59
Özal, cuntanın kan ve şiddetle yapamadığını Özalizm ideolojisiyle başarmıştır. Bireyciliği, gemisini kurtaran kaptan anlayışını getirmiştir. Bu durum 1980’li yılların sonlarına doğru değişmiş, kurtuluşu dünya mallarının dışında öte dünyada aramaya
başlayan İslami bir kalabalık ortaya çıkmıştır.60
2.1.4. 1982 Anayasası
Anayasa tasarısı halkoyuna sunulduğunda, Anayasa’ya “Evet” oyu verenlerin
Evren’i Cumhurbaşkanı olarak seçmiş olacaklarına dair bir madde eklenmiştir.61
7 Kasım 1982 günü anayasa için halk oylaması yapılmıştır. Oylamaya katılım zorunlu kılınmıştır. Oy pusulalarının konulduğu zarflar şeffaf olarak tasarlanmıştır. Anayasaya evet oyu beyaz, hayır oyu mavidir ve mavi renk zarfın içinden kolaylıkla
görülmüştür. Oy sandıklarının başında da güvenlik güçleri beklemiştir.62
Anayasa yüzde 91.37 evet oyu almıştır.
1961 Anayasası Kurucu Meclis tarafından yazılmıştır. Kurucu Meclis, Milli Birlik Komitesi ve Temsilciler Meclisi’nden oluşmuştur. İkisi arasında hiyerarşik bir düzen olmamıştır. Temsilciler Meclisi’nde kapatılan Demokrat Parti dışındaki siyasi partiler, dernekler ve sivil toplum örgütleri yer almıştır. 1982 Anayasası partilerin kapatıldığı bir ortamda yazılmıştır. Milli Güvenlik Konseyi de Danışma Meclisi’nden üstün bir konumdadır. Anayasanın hazırlanma aşamasında da tartışma
59 Nilüfer GÖLE, Mühendisler ve İdeoloji, Metis Yayınları, 2.Baskı, İstanbul,1998, s.16-17. 60 Yaşar KANBUR, “12 Eylül’ü Unutmak İçin Onunla Yüzleşmeyi Göze Almalıyız”, Birikim
Dergisi, Birikim Yayınları, İstanbul, Ekim 2005, s.59.
61 E. KONGAR, a.g.e., s.198.
ve uzlaşma olmamıştır. Böyle bir ortamda yazıldığından anti demokratik hükümler
içermektedir. Bu nedenle 1982 Anayasası’nda birçok kez değişiklikler yapılmıştır.63
Hazırlanış koşulları açısından değerlendirildiğinde 1982 Anayasası’nın partilerin kapatıldığı bir ortamda yazılması daha çok dayatılan bir anayasa metni olduğu izlenimi yaratmaktadır.
1982 Anayasası demokratik katılım olmadığı için sivil anayasa niteliğine sahip değildir.1961 Anayasası ise sivil anayasadır. 1961 Anayasası “özgürlükler belgesi”,
1982 Anayasası “vesayet belgesi” olarak görülmektedir.64 1961 Anayasası’nın
kişiye, 1982 Anayasası’nın devlete öncelik tanıdığına dair görüşler tartışılan temel konulardan biridir.65
1961 Anayasası’ndaki tüm düzenlemeler yeniden yapılmıştır. 1982 Anayasası siyaset yasağının kapsamını genişlettiği için, artık siyaset elitlere bırakılmıştır. Bu yasağa göre:
“-Siyasi partiler kadın kolu, gençlik kolu kuramazlar.
-Hakimler ve savcılar, yüksek yargı organları mensupları, yüksek öğretim elemanları, YÖK üyeleri, memurlar, öğrenciler ve askerler siyasi partilere giremezler.”66