• Sonuç bulunamadı

1.2.2. İdeoloji ve Gösterge

1.2.2.2. Anlamlandırma süreci

1.2.2.2.4. Eğretileme ve Düzdeğişmece

Anlamlandırma edimi için eğretileme ve düzdeğişmece kavramlarına da değinmek gerekir.

Eğretileme (metafor)’de bilinmeyen bilinen açısından ifade edilir. ‘Bilinmeyenlerin

anlamı bilinenin araçları aracılığıyla ortaya konmaktadır.’64 Toplumsal konum,       

59 J. FISKE, a.g.e., s.119-120. 60 J. FISKE, a.g.e., s.121-122.

61 Ayşe CENGİZ, Şebnem ÇAĞLAR, “Anlatı Olarak Haber”, İstanbul Üniversitesi İletişim

Fakültesi Dergisi, İstanbul Üniversitesi Basımevi, Sayı: 18, İstanbul, 2003, s.169.

62 A. CENGİZ, Ş.ÇAĞLAR, a.g.e., s.174-175. 63 J. FISKE, a.g.e., s.123.

kazanç, ahlak gibi soyutlamaları anlamlandırabilmek için eğretileme kullanılmaktadır. Eğretileme bu soyutlamaları bir araya getirirken ideolojik olarak işlemektedir. Yüksek toplumsal konum, yüksek kazanç, yüksek ahlak arasında bağlantı kuran doğal bir şey yoktur. Başat değerleri topluma yaymanın bir yolu da, eğretileme kullanarak bu soyutlamaları anlamlı hale getirmektir. Gündelik eğretilemeler fazla dikkat çekmezler, sinsidirler. Yarattıkları anlamı toplumun ortak duyusunun bir parçası haline getirirler. Gündelik eğretilemeler toplumsal olarak üretildiklerinden ideolojiktirler. Başat sınıflar da fikirlerinin tüm sınıfların ortak duyusu olduğunu iddia ederek varlıklarını sürdürürler. Mavi yakalı işçilerin

konumlarını yöneticilerden aşağı görmeleri ideolojik ortak duyudur.65

Bu şekilde işleyen eğretilemeler yönetenler ve yönetilenler arasındaki ilişkileri yönetenler açısından istenen düzeye getirmektedir. Düzende yerini bilen ve değiştirmek için çaba harcamayan kitle ortak duyunun eseridir.

Düzdeğişmece (metonymy) ise parçanın bütünü temsil etmesidir. Eğretilemede nitelikler bir gerçeklik düzleminden diğerine yer değiştirirken, düzdeğişmecede aynı düzlemdeki anlamlar arasında bağlantı kurulmaktadır. Düzdeğişmecenin seçimine dikkat etmek gerekir, gerçekliğin bilinmeyen yönü bu seçimden hareket edilerek inşa edilmektedir. Düzdeğişmecelerde de keyfi bir seçim vardır. Bu keyfilik gizlenmektedir. Fiske ve Hartley haberlerde mitlerin düzdeğişmeceli olarak işlediğini göstermişlerdir. Gösterge miti oluşturan kavramlar zincirinin devamını inşa etmemiz için bizi uyarır.66

Haberlerde kurulan çerçeveler, haber haline getirilen her olayın tekliğinde ele alınmamasına ve aynı çerçeveye yerleştirilmesine neden olmaktadır. Benzer hikayelere sahip haberlere bakış açısı da aynı olmaktadır. Parça bütünü temsil etmektedir.

İnsanlar yargıda bulunurken algılamalarının çoğunu iyilik ve kötülük ekseninde değerlendirmektedirler. Bu eğilime de ‘halo etkisi’ denilmektedir. İyi olarak       

65 J. FISKE, a.g.e., s.126-127. 66 J. FISKE, a.g.e., s.127-129.

algılanan birine olumlu nitelikler yüklenerek, olumlu bir çerçevede

konumlandırılmaktadır.67

Halo etkisinde de düzdeğişmece işlemektedir. Kavramlar zinciri olumlu bir şekilde oluşturulmakta, yeni karşılaşılan gösterge de bu zincirlerin devamında olumlu olarak inşa edilmektedir. Lider imajlarını düşündüğümüzde halo etkisi düzdeğişmeceli olarak işlemektedir.

1.3.Söylem

“ Söylem Latince discurrere (oraya buraya koşuşturma; gidiş gelişler) ile discursus sözcüğünün uzaklaştırma, eritme, yayılma anlamlarına karşılık gelmektedir.” Terimi

felsefede ilk kullanan Thomas Aquinos’a göre söylem zihni çıkarımdır.68 “Söylem,

düzenli düşünce, ussallık; düşüncelerin sözel olarak aktarılması, konuşma; bir konuya ilişkin resmi, düzenli ve uzunca düşünce aktarımıdır.”69 Klasik söz biliminde ise “daha çok siyasal amaçlı, inandırıcılığı yüksek konuşmaları planlama ve

düzenleme ile ilgili ilkeleri belirleme konusuyla uğraşan bir alan” olarak

tanımlanmıştır. Söylem söz dizimi ve sözcük yapısı dışında bağlam ve işlevi de içermektedir.70

Dil incelemelerindeki araç söylemdir. Söylemin en küçük birimi tümcedir. Bu yüzden söylem büyük bir tümce olarak adlandırılabilir. Fakat söylem genellikle

tümceyi de aşar.71

Söylemin tümceyi aşması, diğer tümcelerle bağlantısında ve metnin bağlamında farklı anlamlara sahip olmasıdır.

Pécheux’a göre “dil sistemi, hem materyalist hem idealist için, hem devrimci hem

karşı devrimci için…aynıdır. Ancak bu, karşıt karakterlerin aynı söyleme sahip oldukları anlamına gelmez. Dil, farklılaşmış söylem süreçlerinin ortak tabanıdır.”72       

67 Ferruh UZTUĞ, Siyasal İletişim Yönetimi, Mediacat Kitapları, 3. Baskı, İstanbul, 2007, s.65. 68 Y. GİRİTLİ İNCEOĞLU, N. AKGÜN ÇOMAK, “Teun …”, s.22.

69 Ahmet KOCAMAN, “Dilbilim Söylemi”, Söylem Üzerine, Haz:Ahmet Kocaman, ODTÜ Yayıncılık, 3. Baskı, Ankara, 2009, s.1.

70 Veli POLAT, Politik Konuşma ve Politik Söylenme, Derin Yayınları, İstanbul, 2008, s.129-130. 71 Y. GİRİTLİ İNCEOĞLU, N. AKGÜN ÇOMAK, “Teun…”, s.24-25.

Söylem dil ve dil pratiğidir. Dilin kullanımı da cümle, paragraf, metin gibi dilbilim unsurlarıyla sınırlı değildir. Bir meta-eylem olan söylem, sosyal, siyasal, kültürel ve

ekonomik alanlar ile ilişkilidir.73 Söylem dil ve dil dışı bağlamın etkileşimidir.74

Söylem sadece dil ile ilgili değildir, söylemin aktörü, aktörün ideolojisi, söylemin dile getirildiği zaman ve mekan söyleme anlam katan unsurlardır. Aynı cümleleri sarf eden kişilerden bazılarının daha etkili olması söylemi etkileyen dil dışı bağlamla açıklanabilmektedir. Bu da lider kavramının ortaya çıkmasında bazı siyasilerin ayrıcalıklı konumda bulunmalarında belirleyici bir unsur olmaktadır.

Metin, metni ortaya koyan aktör, metnin bağlamı ve toplum söylemi oluşturan öğelerdir. Bu öğeler birbirlerini etkilemekte ve yenilemektedirler. Söylem de bu öğelere bağlı olarak dinamik ve kendini yenileyen bir olgu olduğundan hiçbir zaman

değişmeyecek anlamlara sahip değildir.75

Siyasetçilerin farklı dönemlerde aynı konularda farklı fikirlere sahip olmaları söylemin değişebilirliğinin kanıtıdır. AKP’nin Kürt açılımı, CHP’nin çarşaf açılımı buna örnek verilebilir.

Söylemin yaratılan, yapay bir durum olduğu ve bu yolla gerçeğin gizlendiği ve

engellendiği söylenebilir.76 Söylem, kullanan öznenin becerisine ve konuşulan

kişilerin anlama düzeylerine bağlı olarak, açıklama ve gizleme gibi iki karşıt edimi,

aynı anda aynı sözcüklerle gerçekleştirebilmektedir.77 Söylem anlamı kurup

değiştirdiği gibi, anlamı sabitleyip kapatabilmektedir de. Böylece değişim halindeki

anlamların çoğulluğunda bir şeyi anlamlandırabilmektedir.78 Söylem, bir anlamı

sabitlediğinde diğer anlamlar dışlanmaktadır. 79

       

72 Ç. DURSUN, a.g.e., s.49.

73 Edibe SÖZEN, Söylem, Belirsizlik, Mübadele, Bilgi/Güç ve Refleksivite, Paradigma Yayınları, İstanbul, 1999, s.20.

74 A. KOCAMAN, a.g.e., s.10. 75 D. ZEYREK, a.g.e., s.47. 76 V. POLAT, a.g.e., s.141.

77 Tahsin YÜCEL, Göstergeler, Can Yayınları, 2. Baskı, İstanbul, 2006, s.56. 78 S. SANCAR, a.g.e., s.111.

Liderler de söylemlerini sabitlemek için diğer söylemleri dışlamakta, kendi söylemlerini de devamlı tekrar etmektedirler. Referandum sürecinde “Recep Bey”, “Memur Kemal” ifadeleri devamlı tekrar edilmiştir. Mücadele alanı olan dil, söylemlerde kendini göstermektedir.

Metin kavramı üzerinde çalışan Paul Ricouer söylemin bazı özelliklerini sıralamıştır: 1-Söylem hep zamansal olarak ve şimdi içinde gerçekleşir.

2-Söylem her zaman bir özneye sahiptir. 3-Söylem her zaman bir şey hakkındadır.

4-Söylem, dilden farklı olarak, sadece iletişimle ilgilenmez. Mesajlar dünyasına sahiptir.

Bu özellikler dilden söyleme geçiş aşamasında ortaya çıkar. Söylem yazıya aktarıldığında konuşma değil, söylenen vardır. Yazarın ifade ettiği ile metnin anlamı

ayrışmıştır. Yorum metin ile okur arasına girer.80

Haber metinlerinde de konuşulan ile aktarılan farklıdır. Haber kaynağının söylemleri doğrudan alıntı olarak tırnak içinde verilmiş bile olsa konuşmanın sadece bir bölümünün verilmesi ile kaynak tarafından ifade edilen ve metinde verilen farklı okumalara yol açabilmektedir.