• Sonuç bulunamadı

2.1. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve Sonrası

2.2. Medya, Siyaset ve Sermaye

2.2.2. Medya ve Sermaye

Önceden haberin değeri gerçeği yansıtmasıyla ölçüldüğünden, haber siyasal mücadelede kullanılan bir silah olarak algılanmıştır. Yeni teknolojiler, haberin, satış ve dağıtımından kar edilebilecek bir meta olduğunun keşfedilmesini sağlamıştır. Haber değeri, sağladığı kara ve geniş kitleleri ilgilendirmesine bağlanmıştır. Bu da

sermayenin medya alanına kaymasına neden olmuştur.88

Medyanın ticaretle uğraşanların yatırım yapmak istedikleri bir alan olması, getirdiği karın da ötesinde, sahiplerinin diğer yatırımlarının reklamını yaparak karı katlamasıyla ilgilidir.

1979 yılında Aydın Doğan’ın Milliyet gazetesini ve 1988 yılında Asil Nadir’in bazı basın kuruluşlarını satın almasıyla sermaye medya alanına girmiş, aile tipi basın işletmesi yerini sermayesi dışarıdan sağlanan basın kuruluşlarına bırakmıştır. Bu

değişimler 12 Eylül darbesi ve Turgut Özal politikalarının ürünüdür.89

Sermaye ekonomik ve toplumsal egemenliği kuran bir unsur olduğundan hem

mülkiyet hem kontrol konusudur.90 Karma ekonomide, özgürlükler ve denetimler

karmaşasında, ekonomi, baskı grupları tarafından yönetilmektedir. Baskı grupları, hükümetlerin kendilerine çıkar sağlayacak yasalar çıkarmaları için de basını kullanmaktadırlar. Televizyon kanalı ya da gazete sahibi olmaktadırlar. Hükümet ya da kamuoyuna değil, birbirlerine verdikleri tavizlerle ayakta kalan baskı gruplarının tavizlerinin, entelektüel alanda da olması gerekmektedir. Laik basının Kur’an

      

88 Ryszard KAPUCINSKİ, “Medya Gerçeği Yansıtıyor mu?”, Birikim Dergisi, Birikim Yayınları, İstanbul, Kasım 1999, s.60.

89Murat ÖZGEN, “1980 Sonrası Türk Medyasında Gelişmeler ve Magazinleşme Olgusu”,

2.Uluslararası İletişim Sempozyumu, İstanbul, 17-19 Mart 2004, s.471.

armağanları, holding gazetelerinin sol görüşlü köşe yazarları ideolojisizlik

ideolojisinin göstergesidir.91

Sermayenin kontrol konusu olması, toplumda maddi üretim araçlarına sahip olanların söz sahibi olmaları ve medya gibi alanlarda da etkin olarak zihinler üzerinde de yönlendirici olmalarıdır.

İnsanlar kendi düşünce tarzlarına uygun gazeteleri almaktadır. Her gazetenin arkasındaki mali destek çevrelerinin incelenmesi, gazetenin kamuoyunu etkilemekte taşıdığı amacı aydınlatmakta yol gösterici olmaktadır. Bir gazetenin kimin kontrolü altında olduğunu anlayabilmek için de sermayenin nereden geldiğini bilmek

gerekmektedir.92

Max Weber, sermaye yoğunlaşmasının, basının politik işlevini yitirmesine neden olduğunu ve gazetecilerin siyasette eskisi kadar etkin olmadıklarını belirtip, politik

kayıtsızlığın yükseldiğini ifade etmiştir.93

Siyasi iktidarın alacağı kararlar, basın kuruluşu sahibi grupların ticari işlerinde kar sağlamalarını etkilemektedir. Kararlar üzerinde etkili olmak da, basın kuruluşunun

güçlü olmasına bağlıdır.94 Basın sektöründeki patronların siyasilere mahkum

olmasının nedeni ticari yatırımlarının olmasıdır. “Sen benim aleyhimde yazı yazma

ben de sana hak etmediğin kredileri vereyim.” 95

Kişisel çıkarlar söz konusu olduğunda politik kayıtsızlığın yükselmesi, medya sermaye etkileşiminin dışında meslek etiğiyle de ilgilidir.

Mustafa Sönmez Filler ve Çimenler kitabında medyada yaşananlarla ilgili olarak şunları yazmıştır:“satıhta medya savaşı gibi görünenler, aslında Türkiye

burjuvazisinin, yani toplumumuzun fillerinin çatışan çıkarları, çatışan programlarıyla ilgili. Medyada yansıyan filler çatışmasının altında, her büyük krizde       

91 A. ALATLI, a.g.e., s.56.

92 M. DUVARGER, a.g.e., s.100-102. 93 E. KÖKER, a.g.e., s.142.

94 Orhan ERİNÇ, “Medya ve Politika”, Yeni Türkiye Dergisi Medya Özel Sayısı 1, Yıl:2 Sayı:11, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, Eylül-Ekim 1996, s.759.

95 Kadir ÇELİK, “Siyaset-Medya İlişkileri”, Yeni Türkiye Dergisi Medya Özel Sayısı 1, Yıl:2 Sayı:11, Yeni Türkiye Medya Hizmetleri, Ankara, Eylül-Ekim 1996, s.774.

görülen ve Karl Marx’ın “kapitalistlerin kapitalistler tarafından mülksüzleştirilmesi” diye nitelendirdiği sermaye içi egemenlik savaşı var. Krize dayanamayıp egemenlik kaybına uğrayanların direncine karşı, düşenleri temizleyip pazara daha çok hakim olmak isteyenler kavgasıdır filler kavgası.”96

Gazeteci Nuri Çolakoğlu sahiplik ve gazetecilik ayrımına dair görüşlerini şöyle ifade etmektedir: “Yönetimin ayrı bir iş olduğu yolundaki fikir Türkiye’de oluşmamış

vaziyette, geç oluşuyor. Bu ortamda tabii aynı şey, gazeteciliğe de yansıyor. Gazeteler de ilk başladığında; başyazıyı yazan, gazetenin genel çizgisini çizen adam, aynı zamanda o gazetenin sahibi, yöneticisi vs. olarak çalışıyor. Oysa Batıda çok standart bir editor/Publisher ayrımı var. Editör; gazetenin içeriğiyle, fotoğrafıyla, makalesiyle, sayfa düzeniyle, sunumuyla ilgilenen adam. Publisher ise parayı koyan; satışı, alımı, basımı, prodüksiyonu düzenleyen adam. Şimdi böyle bir ikili ayrım var Batıda, medyada, yani gazetecilikte.”97

Bu ayrım Türkiye açısından değerlendirildiğinde, geçmişte de şimdi de yoktur. Önceden gazetecilik yapanlar aynı zamanda sahipliğini de yapıyorlardı, şimdi ise diğer ticari alanlardan gelen sahipler müdahaleleriyle gazetecilik yapıyorlar. Önceki işleyiş basına özgürlük ve kamuoyu sözcülüğü gibi işlevler yüklediğinden daha tercih edilebilir bir durum olmaktadır.

2.2.2.1.Doğan-Erdoğan Savaşı

Doğan Grubu medyadaki yatırımlarını diğer sektörlerdeki yatırımları için kazanım olarak görmektedir. Medya enformasyon sağlayarak diğer sektörlerin açılım

sağlamasında etkili olmakta, güç ve para sağlamaktadır.98

Doğan Grubu ve Başbakan Tayyip Erdoğan arasındaki gerilim 2008 yılında yaşanmıştır. Doğan Grubu medyada bir çok yayın organına sahip olduğundan gerilim uzun sürmüştür.

Deniz Feneri davasının Doğan Grubu’na ait yayın organlarında verilmesiyle Başbakan Erdoğan bu grubun gazetelerinin satın alınmamasını söylemiştir. Şubat

2009’da Doğan Grubu’na benzeri görülmemiş vergi cezası verilmiştir.99

      

96Mehmet SÖNMEZ, Filler ve Çimenler, Medya ve Finans Sektöründe Doğan/Anti-Doğan

Savaşı, İletişim Yayınları , istanbul, 2003, s.264.

97 G. ADAKLI, a.g.e., s.337-338. 98 G. ADAKLI, a.g.e., s.266.

Doğan Grubu’nun zayıf koalisyon hükümetleri ve alternatifsiz medya dönemindeki durumu, AKP iktidardayken yaşanmayınca, grup iktidarı devirme ve yeni kurulacak

iktidardan bunun karşılığını almayı hedeflemiştir.100

Erdoğan 6 Eylül 2008 tarihinde Güngören ilçe kongresinde yaptığı konuşmada Doğan Grubu için şunları söylemiştir: “ AK Parti, alışılmış siyasi partilerden,

bundan önceki siyasi partilerden biri değil. Şunu da bil; Tayyip Erdoğan da bu alışılmış başbakanlardan biri değil. Onlar Aydın Doğan ile pazarlığa oturmuş olabilirler ama Tayyip Erdoğan’ı pazarlığa oturtamadığın için bu çılgınlıkları yapıyorsun ve şu ana kadar olan bütün kampanyaların arkasında olan gerçek bu. Açık söylüyorum, şimdi Hilton Oteli’nde istediği plan tadilatlarını bana ve belediye başkanıma yaptıramadığı için bu adımları atmaktadır” Aydın Doğan’ın buna

karşılık Kanal D ana haber bülteninde Mehmet Ali Birand’a yaptığı açıklama şöyledir: “Ben sadece bir ruhsat istiyorum. Bu ruhsatta yatırım yapıp direkt

2000-2500 kişiye iş vereceğim. Endirekt yolla 15 bin kişiye iş vereceğim ve 3 yılda da bu işi bitireceğim, rafineri kuracağım dedim. Nerede kuracaksın dedi. Ceyhan’da dedim. Hayır dedi. Orayı bizim Çalık Grubu istiyor ona söz verdik dedi.”101

Önce Deniz Feneri davasıyla sonra da yatırım alanlarında yaşanan anlaşmazlıkla ilintilendirilen bu gerilim, yayın organlarındaki haberlerin verilişine etki etmiştir. Daha önceki süreçte de Doğan Grubu’nda çalışan bazı köşe yazarlarının işten çıkarılması kamuoyunda tepki çekmiştir.

2.2.2.2.Sabah Gazetesi ve Çalık Grubu

2007 seçimlerinden sonra Sabah gazetesi Bankacılık Denetleme Kurulu’na geçirilerek ihaleye çıkarılmıştır. İhaleye tek şirket girmiş, Sabah Grubu, Katar Şeyhi’nin dahil olduğu ve Başbakanın damadının genel müdürü olduğu Çalık Grubuna verilmiştir. Devir işlemi için gerekli para iki kamu bankasından alınmıştır.102

İhaleye tek şirketin girmesi ve gerekli parayı kamu bankalarının vermesi toplumda tepki çekmiştir.

       

99 Alev COŞKUN, Türkiye’nin İkinci 12 Eylül’ü Anayasayla Sivil Darbe, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2010, s.70-71.

100 Alper GÖRMÜŞ, “Medya-İktidar: Ne Olmuştu, Ne Olmakta”, Birikim Dergisi, Birikim Yayınları, İstanbul, Ekim 2008, s.51.

101 Yetvart DANZİKYAN, “Doğan-Erdoğan Kavgası:Sermaye ve İktidar Bölüşümünde Son İtişmeler…” Birikim Dergisi, Birikim Yayınları, İstanbul, Ekim 2008, s.55.

Çalık Grubu 2003 sonrasında Samsun-Ceyhan petrol boru hattı projesini de ihalesiz almıştır. Bu da AKP iktidarı döneminde Kamu İhale Yasası’nın değiştirilmesi

sayesinde olmuştur.103

Gazete Çalık Grubu tarafından yönetilmeye başladıktan sonra ‘yandaş medya’ tartışmaları başlamış, Sabah gazetesi haberlerinde iktidar partisi yanlısı bir tutum izlemiştir.