• Sonuç bulunamadı

3.BÖLÜM: FATMA BARBAROSOĞLU’NUN ESERLERİNDE GELENEK VE MODERNİZM

3.1. Eserlerdeki Gelenek ve Modernizm Unsurları

3.2.13. Medya/Sosyal Medya

Günümüzde medya dendiğinde yazılı ve görsel-işitsel basının tamamı anlaşılmaktadır. Ancak merkez medya durumuna gelmiş olan televizyonun, görüntü yayınlaması ve anlaşılabilir olma özelliği televizyonu merkez medya durumuna getirmektedir. Medya toplumların yaşamını derinden etkiler. Medya gündem belirlemekle kalmaz, insan yaşamının vazgeçilmez durumuna gelmektedir. Bireylerin yoğun olarak medyanın etkisinde olduğu toplumda, en kabul gören değerlerin belirleyicisi medyadır. Medyanın denetiminde gelişen kitle kültürü, toplumu ayrıştırıp parçalamaktadır.

Modernizmle birlikte kitle iletişim araçlarının bireyleri diziler vasıtasıyla yalnızlaştırması, “Hikâye Avcıları” hikâyesindeki Selma karakterinde görülür. Selma sabahtan akşama kadar pembe dizi seyreder, arkadaşlarıyla bağlarını koparır ve izlediği dizilerdeki mekânlara özlem duyar.

“Hep Böyle” hikâyesinde televizyonun ve medyanın insanlar tarafından nasıl benimsendiği gösterilir:

“Değişmez bir coğrafyanın ortasında, başkalarına ait hayatları getirip getirip odanın boşluğuna bırakan televizyon bir tutku. Toprak damlı, duvarları kilimlerle kaplı odaların boşluğuna umut ve hülya taşıyan televizyon” (A.Z.G, 2015, s. 24) “Kameralar devreye girer girmez kendilerinden başka bir şeye dönüştüler. Jestleri ve mimikleri değişti. Duruşlarındaki o kendine aitlik gidip her gün seyredilen ve seyredildikçe hissizleşen görüntüden biri oldular ansızın.” (A.Z.G, 2015, s. 26) “Hep Böyle” de siyasette modern değerlerin kullanımı görülmektedir:

“Ev yok, ağaç yok, ot yok. Toz var. Tezek var. Sefalet var, tifo var. Bir de televizyon ekranlarında fırlayıp düşen başka hayatlar. (…) Televolelerin, falan filan magazin programlarının, beş yıldızlı otellerin toprak damlara düşen gölgeleri.” (A.Z.G, 2015, s. 23)

“Bunca yokluğun arasında çanak antenler, erkeklerin varoluş gayesi niyetine taşıdıkları cep telefonları, siyasilerin “değişen ve gelişen Türkiye” imajına en büyük destek.” (A.Z.G, 2015, s. 24)

“Seninle Hesabımız Bitmedi Julya” hikâyesinde insanların medya tarafından nasıl yönlendirildiği gösterilir:

“Resim çiz. Resmin yanına benim adımı yaz. Bu şiir Gülkız’ın isteği üzerine yazıldı de. Çizgi filmde öyle yapıyorlar çünkü.” (R.A, 2013, s. 59)

“Gen men hikâye. Tahakküm popüler kültürde.” (R.A, 2013, s. 58) “Hiçbiryer”, romanında televizyonun etkilediği kişiler gösterilir.

“Çiçekçinin çırağından yardım istiyor. Çırak ‘öpcem öpcem!’ diyor. Kurumlu kız ‘Iıh first çiğne, yoksa öptürmem!’ diyor.” (H., 2013, s. 16)

Yine televizyondan etkilenerek başkası gibi olma ve görünme aktarılır:

“Her sabah gördüğü şu beyaz önlüklü kız; demek pidecinin kasasında oturan kızmış. (…) Sırtında önlüğü, doktordan daha doktor yürüyüşü ile. Şimdi temizlik yapıyor. (…) Beyaz önlük, bir saat önce yerleri paspaslayan gündelikçi kadın figürünü silip süpüren kostüm.” (H., 2013, s. 15)

Doktorun tedavi için önerisi de televizyonla ilişkindir.

“Kasabalı bir deli doktorun filmlerden ilhamla ortaya attığı bir tedavi yöntemine kapılıp.” (H., 2013, s. 123)

‘Medyasenfoni’ romanının başkahramanı olan Neşe, Ses tarafından istenilen biçimde şekillendirilmeye çalışılır. Rüyalarına bile teknolojiyi kullanarak müdahalede bulunulmaya çalışılır.

Ses, medyayı, toplumu ve aileyi yönetmek isteyen kişidir.

“… başarı bizim göbek adımız Necati. Henüz ekran kısmına geçmedik… Aile hikayesi bozuk tipler istiyorum özellikle. Esas meselemiz aile.” (M., 2014, s. 21)

Toplum mühendisliği, toplumsal hayat üzerinde bir takım projeler kapsamında değişik yapılar kurmayı ifade eder. Medyanın, kitleleri etkileyerek toplumun ahlâki yapısını hedeflemesi buna örnektir.

Romandaki dedektiflerden biri, sanal dünyanın kodlarını çözmeye çalışır. Medyada ortaya çıkan her değişikliği anlamlandırmaya çalışarak diğer dedektifle birlikte komplo teorileri üretirler.

Yazar, Zeynep kişisiyle birlikte medyadaki kadınların sıkıntılarını, varoluş problemlerini tespit eder.

Toplumda değişimler kadından başladığı için romandaki Ses de kadınlar üzerinde çalışma yapmak ister.

Televizyonun eleştirisi ve toplum üzerindeki etkisi de eserde mevcuttur. Neşe, televizyon programına eleştiride bulunur:

“Ne ses var adamda ne endam. Ne de Türkçe. Sadece zeka seviyesi düşük. Evet, reyting yapmanın püf noktası burada. Zeka seviyesi düşük programlar. Çirkin erkeklere eşlik eden güzel kadınlar. Erkek seyirci karısıyla seyredeceği programdaki adamın çirkin olmasını önemsiyor. Kendi fiziği hep üstün gelsin. Kadınlar güzel ama aptal kadın sunucuları beğeniyor. Neden? Ben daha akıllıyım pozlarına bürünmek için.” (M., 2014, s. 16)

Yine televizyonla birlikte magazinden de bahsedilir.

“Ha evet magazin konusu. Muhatabınızın kaç kırat olduğunu magazin konusu çok iyi verir. İlmi konularda konuşmaya kalksanız muhatabınız daha kolay saklar kendini. Bir iki kitap karıştırır. Kendi görüşüymüş gibi satar, ruhunuz bile duymaz. Günlük hayat, magazin öyle değildir. O konuda çuvallama hemen belli olur. Harcı âlem konuşmalar hemen kendini ele verir. Saklanacak kovuk yoktur. Makaleydi, dergiydi kimse imdadınıza yetişemez.” (M., 2014, s. 101)

“Medyasenfoni” romanında, medya sorunları, modern insanın sıkıntıları üzerinde çokça durulur:

“Kitabın en önemli özelliklerinin biri, gerçek anlamda sır perdeleyicisi olması. Daha ilk sayfalarından itibaren kadınların, kadın yazarların erkekler tarafından nasıl algılandığını görüyoruz romanda. Kadın köşe kadınlarının dünyası Ayda, Zeynep Fişekçi üzerinden anlatılıyor. Erkeklerin ağzından da

anlatılsa yazarın feminizme mesafeli oluşunu çıkarmak mümkün. Kadın yazarların proje dâhilinde gazete köşelerine yerleştirildiğini bunun da kadın yazarlardan ziyade kadınsı yazarlar üzerinden yürütüldüğü işlenir. Türklük tartışmalarından Ermeni meselesine, Hrant Dink’in öldürülmesinden organ mafyasına, TV Dizilerinden internet yazarlığına değin içinde yaşadığımız zamanın bütün medya sorunları romanın evrelerine dâhil edilmiştir. (…) Medyasenfoni gücün medyasının her şeyi halk için yaptığını iddia ederek toplumsal değerleri dumura uğratmak için giriştiği davranış kodu değiştirme süreçleri ve bunların akıbetine değin medya-güç-toplum üçgenini çözme sürecine anlatı düzleminde katkı yapıyor.” (Asım, 2008)

Eserde medyanın olumsuz özellikleri üzerinde daha çok durulmaktadır:

“Medyanın işidir bu. Sıcaklar insanları kül kömür haline getirdi. Ortadoğu’daki karışıklıklar, suikastlar kimsenin umurunda değil. Bir elimde ayna bir elimde cımbız misali. Yer yarılıyor, gök çöküyor kimsenin umurunda olmuyor, ama yarı çıplak dolaşan mankenimizin eskiden tesettürlü olduğu haberleri günlerdir tavan yaptı.” (M., 2014, s. 151)

Medyanın amacının gerçekleri yansıtmak yerine reyting yapma amacının olduğu anlatılır. Vitrin Cinayetinde Dr. Ahmet Erçetin’in, parasıyla medyaya hâkim olduğu söylenir:

“Rivayete göre Ahmet pazarlık ile çıkıyormuş ekrana. Hatta sunuculara şu soruları sorun şunları sormayın diye tembihte bulunup, tembihi tutanların hesabına yüklüce bir para yatırıyormuş.” (M., 2014, s. 195)

Sosyal Medya, kullanıcılara, enformasyon, düşünce, ilgi ve bilgi paylaşım imkânı tanıyarak, karşılıklı etkileşim yaratan çevrimiçi araçlar ve web siteleri için ortak kullanılan terimdir. (Sayımer, 2008, s. 123)

İnsanlar, yenilik arayışları, özgürlük istekleri, gizleyebildikleri kimlikleriyle kendilerini ifade ettikleri, baskılardan uzak herhangi bir sorumluluk taşımak zorunda olmadıkları kimlikleriyle yeni aidiyet alanlarını internet üzerinde gerçekleştirme imkânı bulurlar. (Güzel, 2006, s. 14)

“Her Sabah Paris” hikâyesinde, sanal alem duyarsızlığına vurgu yapılır.

“Annem adına bir face hesabı açtım. Paris’e gittim diye yazmadım ama Paris’e gitmiş de dedikodu olmasın diye Paris’e gittiğimi saklamaya çalışan ifadeler eşliğinde yazdım. Sonra bir sürü fake hesabı yaptım. Ama baba fake nedir bil artık ya. Sahte hesap yani. O hesaplardan annemin hesabına hayranlık mesajları yazdım.” (R.A, 2013, s. 98)

Sosyal medya kavramı çok yakın bir tarihte gündeme gelmiş olmasına rağmen kitleler tarafından kolay bir şekilde kabul edilmiştir. Bilgi çağı ortaya çıkan her teknolojik olguyu hemen kabullenmeyi gerektirir. Teknolojik her gelişme gibi sosyal medya ve sanal gelişmeler de bireyler tarafından çabucak benimsenmektedir.

“Cennetlik Arkadaşımız İçin Plaket Töreni” adlı hikâyesinde, günümüzde her durumda plaket verilmesine atıfta bulunulur. Arkadaşları Cennetlik İhsan için sürpriz hazırlamayı düşünürler. Bunun için bir de video çekerler. Videoya sinirlenen Cennetlik İhsan’ın karısı da bir video çekerek kızgınlığını gösterir. İnternette dillere düşen Cennetlik İhsan’dan ekrana çıkması ve durumunu temize çıkarması istenir fakat, İhsan kabul etmez.

“Savunmak mı? Ortada işlenmiş bir suç yok. Neyi savunacağım? Adam mı öldürmüşüm, hırsızlık mı yapmışım…Afedersin birine yan gözle mi bakmışım. YOK. Beni en çok şaşırtan da bacanak. Ekran ekran dolaşıyor. “Karıncayı incitmeyen adamlardan korkacaksın” diye yorumlar yapıyor. Sunucu denen adamlar, kadınlar da, karıncayı incitmeyen adamın hangi hareketinden dolayı korkmamız gerekiyor diye sormuyor.” (M.O.B, 2017, s. 1)

“Yumruk Yumruğa” hikâyesinde, “konuşmacı hamur yoğurmak ile kodum mu oturturum kararsızlığında sıkılı kalmış yumruklarıyla konuşmasını tamamlamaya çalışırken; kırmızı başörtülü bir kadın konuşmacıya sırtını dönerek, daha doğrusu anlı şanlı vekili arkasına fon yaparak, son model cep telefonu ile bu anı ölümüzleştirmek için, selfi çubuğuna telefonu takıp, selfisi için açı beğenirken; görevlilerden biri kendisini ikaz etmek için ona doğru yöneliyor. Uluslararası bir sempozyumda selfi çubuğunu kullanarak…”

(M.O.B, 2017, s. 23)

Görevli kadını ikaz etmek için yanına gider fakat, kadın ondan fotoğraf çekmesini rica eder.

Burada hayatımızın her alanını işgal etmiş olan sosyal medya bağımlılığından bir şikâyet söz konusudur. Yaşamımızı facebook’a ya da başka bir sosyal medyaya fotoğraf koymakla geçiriyor olmamıza bir atıfta bulunulur.

“Ninemin Emoji Sözlüğü”, hikâyesinde iki yaşlı ihtiyar bir cafeye otururlar ve birlikte modern hayatın getirisi olan emojilere çalışmaya başlarlar.

Yarı kırçıllı kısa saçlara sahip olan, “Gözlerin ilerleyince onları da bilemeyeceksin” dedi.

Topuzlu, “E o zaman mesele bilme meselesi değil, görme meselesi. Biz şimdi bununla niye uğraşıyoruz ki!” diye itiraz etti, gönülsüz giriştiği işi terk etme fırsatını yakalamışçasına.

“Niye uğraşmayalım, geçen gün küçük toruna emoji gönderiyorum diye afedersin pislik göndermişim.”

“Ayyy yapma! Pisliğin ne işi var emoji olarak?”

“Ne işi olacak? Gençler biliyorsun çok b.lu konuşuyor. Sevgilerini bile sen manyak mısın diye ifade ediyorlar. Onlardan birinde görmüştüm. Ben onu pasta ikramı sanıp…” (M.O.B, 2017, s. 30)

İkisi emoji çalışırken bir adam onları izlemektedir. Onların aralarındaki tatlı sohbeti haber yapar. Yaşlıların ikisi de şaşırırlar.

Yazarın burada eleştirdiği şey, teknolojilerin olumsuz getirileridir. Nesiller arasındaki iletişim sıkıntısı, sözcüklerin değerlerini yitirmiş olmasıdır. Modern hayat hıza dayalıdır. Emojiler ise hızlıdır.

“İnsanlık tarihi boyunca hep var olan iletişim artık yeni bir boyut kazanmıştır. Hızla değişen teknoloji, giderek artan istek ve ihtiyaçlar birtakım iletişim araçlarının gelişmesini sağlamıştır. Bu iletişim araçları artık günümüzde iyice popüler olan internet ve internet üzerinden sosyal paylaşım ağlarıdır. İnsanlar internet ve sosyal ağlar sayesinde yeni iletişim fırsatları keşfetmişler ve kullanmaya başlamışlardır. Geleneksel kitle araçlarından farklı olarak sosyal medya kullanımı hızla genişleyen bir etki yaratmaktadır. Sosyal ağlar insanlara, düşüncelerini ve eserlerini paylaşacakları imkânlar yaratmakta, paylaşım ve tartışmanın esas olduğu bir medya sunmaktadır.” (Solmaz, Tekin

& Herzem, 2013, s. 23)

“Birlikte Bir Selfimiz Olsa Şöyle” hikâyesinde, durmadan selfi çeken adam ve cevresindeki kişiler gözlemlenir.

“Bu adam, yirmi yıl önce, değil böyle ulu orta herkesin içinde deli pozları vermek, başını yerden kaldırıp kimselerin yüzüne bakmıyordu ihtimal. Ama artık o da feysbuk ahalisinin bir üyesi. Üyeliğinin gerekleri yerine getirilecek, ortam yeterli miktarda fotoğraf ile beslenilmeye çalışılacaktır. (M.O.B, 2017,

s.44)

“Dedesi mezardan çıkıp adamın halini görse aklını yitirir, torunu ile delilik paydasında eşitlenirdi muhakkak.” (M.O.B, 2017, s. 44)

Daha sonra evveli bıyıklı ahiri bıyıksız adam, yirmi yaşlarındaki sarı saçlı kırmızı şişme yelekli genç ile çarpışır.

“… T.Shop’un, R.-B. marka gözlüklerine şöyle bir bakmak için durmuş, tepesinde neşe ile tıpkı şampuan reklamlarında olduğu gibi dans eden tel tel altın sarısı saçlarının alnına düşen kısmını eliyle şöyle itip onra koşar adım yürümeye başlamıştı.” (M.O.B, 2017, s. 46)

Daha sonra Kırmızı şişme yelekli, altın saçlı genç ile “yurdum insanı” çarpışınca altın sarısı saçları olan “sorry” der. “Yurdum insanı” ise gence “Let’s make this moment a memory by taking a selfie” der ve oradaki herkes şaşırır.

“Sen, Ben, Cep Telefonu, Bir de Kahve...” hikâyesinde her ortamda artık cep telefonunun hayatımızda olduğu gerçeğini vurgular.

Yazar, “Mektuplara Hürriyet” yazısında, mektupla telefonu karşılaştırır. Modern zamanın âletinin de vefasızlığından bahseder.

“Telefon telleri yanlış zamanları bulmakta ne kadar mahirdir. O tam evden çıkarken, tam yemek yerken, tam billur renkli kahkahasının ortasında ahizeyi kaldırıp “alo buyurun” derken sizin nasibinize düşen ziyadesiyle hüzün ise, hangi telefon tellerinden kendine bir barınak kurabilir? Hangi hüzün ait olduğu başı görmeden, kendine uzatılmış kulağa sere serpe ulaşabilir? Ulaşsa bile onun yaşadığı an sizin yaşadığınızdan başka bir dünyaya ait olduğu için söyledikleri tekrar gelip de sizi bulur. Sonra ararım diye kapattığınız telefon, başkalarıyla aynı zamanı yaşamıyor olduğunuzu yüzünüze vuran bir arsız değil midir? Modern zamanların âleti de vefasız. Muhafaza edilmeyen iletişimlerin âleti, mektupların katili mi sahiden?”(O.V, 2017, s. 22-23)

‘Son On Beş Dakika’ da internetin olumlu yönünden de bahseder. Eğlenmeye erkek arkadaşıyla giden kızın Face’ine koyduğu fotoğraflarını, yaptıklarının rehber öğretmen tarafından öğrenilmesine neden olur.

“Kızı erkenden odasına çekiliyor, annesi, kardeşleri onu uyuyor bilirken gece saat birden sonra balkondan kaçıyor, sokağın başında bekleyen erkek arkadaşları ile âlemlere dalıyormuş. Sabah altı civarı yine balkon kapısından içeri giriyor. Sanki sabaha kadar uyumaya çalışmış da uyuyamamış gibi. Rehberlik öğretmeni kızın Face’ine koyduğu resimlerin izini sürerken ulaşmış bu kaçma hikâyesine.” (S.O.D, 2014, s. 207)

Küreselleşen dünyada internet, telefon, sosyal medya kullanımı hızla artan yaygın bir iletişim araçlarıdır. Hayatımızda önemli etkileri olan bu paylaşım araçlarını daha etkili ve verimli kullanmak temel esasımız olmalıdır.