• Sonuç bulunamadı

3.6. DEVLETİN KURULUŞU VE DEVLET BAŞKANLIĞI

3.6.2. Medine Vesikası: İlk Yazılı Anayasa

Hz. Muhammed (SAV), Miladi 622 senesinde, Medine’de yaşayan bütün grupların reislerini ve temsilcilerini toplantı yapmak üzere davet etti. Yapılan görüşmeler sonucunda, Medine’de yeni bir şehir-devlet yapısı kurulması konusunda görüş birliği sağlandı. Kurucu anayasa359 47 maddeden oluşacak şekilde yazılı bir

şekilde oluşturuldu.360

Bu anayasa, sadece İlk İslam Devleti’nin değil, aynı zamanda dünya tarihinin İlk Yazılı Anayasasıdır. Eski Yunan’da bazı anayasalar vardır. Aristo’nun “Atina Anayasası” adıyla bir kitabı vardır. Fakat bu kitap, anayasa tarihini anlatır ve kanun olarak da uygulanmamıştır. Bunun dışında, Hindistanlı tarihçi Kautilya’nın Arthashastra adında bir kanun kitabı vardır. Fakat bu da devlet anayasası değil, kral ve prenslerin mütalaası için yazılmış, öğretici niteliği olan bir eserdir.361

MÖ 18. yüzyılda yazıldığı tespit edilen Hammurabi Kanunları’na bakıldığında ise bunun da bir anayasa değil ceza ve medeni kanunların birleşiminden ibaret bir

358 Sırma, a.g.e., s. 17-18.

359 Medine Anayasasının tam metni ekler bölümünde mevcuttur. 360 Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 190.

105

kanun dizisi olduğu görülmektedir. 282 maddeden oluşan Hammurabi Kanunları’nın hiçbir maddesi anayasal nitelikte değildir.362 Bahsettiğimiz bu kanun çalışmalarının

hepsi Medine Vesikası’ndan önce vuku bulan gelişmelerdir. Bu anlamda, bazı tarih kitaplarında Medine Vesikası’ndan asırlar sonra yazılan Amerika Anayasası’nın ya da İngilizlerin Magna Carta’sının halen ilk anayasal belgeler olarak gösterilmesi bu kitapların tarihsel verilerle değil başka birtakım güdülerle yazıldığını göstermektedir. Sonuç itibariyle, Medine’de, 622 yılında, Hz. Muhammed’in (SAV) bizzat söyleyerek yazdırdığı vesika dünya tarihinin ilk yazılı anayasasıdır. Bu anayasa metni günümüze kadar eksiksiz olarak ulaşmıştır.

İlim çevrelerinde “Medine Anayasası” olarak adlandırılan bu vesika, kan davalarını yasaklamayı, dışarıdan gelecek bir saldırıyı def etmek için kuvvetleri birleştirmeyi ve Medine civarında yer alan kabilelerin en geniş manada otonomisine dayanan ve konfederal yapıda bir şehir-devleti kurulmasını öngörmüştür.363

Hamidullah’a göre Medine Anayasası, genel olarak şunları kapsamaktadır;364

1. Bütün dünyaya karşı yeni ve müstakil bir devlet kurulmuştur.

2. Hz. Muhammed (SAV), gerek idari ve adli olarak, gerekse kanun koyucu olarak en büyük Başkan ve Hakim olarak seçilmiştir. (Kendi içerisinde yasama ve yargı muhtariyetlerini muhafaza eden gayr-i müslimler için müstesna)

3. Kurulan devlet, Müslümanlarla müşterek savunma için birleşip üye olan Medinelilerden teşekkül etmektedir.

4. Müslümanlar için olduğu kadar, Yahudiler için de dini hürriyet sağlanmıştır. 5. Fidye mukabili serbest bırakılacak savaş esirleri ve kan diyetleri için sosyal sigortalar teşkilatı kurulmuştur.

362 Yale Law School, The Code of Hammurabi, 1915,

http://avalon.law.yale.edu/ancient/hamframe.asp (ET: 24.04.2016).

363 Şulul, Ana Hatlarıyla Siyer-i Nebi (a.s.), a.g.e., s. 318.

364 Muhammed Hamidullah, İlk İslam Devleti, İhsan Süreyya Sırma (Çev.), Beyan Yayınları, İstanbul

106

6. Müşterek askeri müdafaanın gerekli olduğu durumlarda her grup kendi masrafını karşılayacaktır.

Medine Anayasası, adaletin dağıtımı ve adli işlerin idaresi konusunda gerçek bir devrim niteliğindedir. Bu konuda alınacak tedbirler merkezi otoriteye bırakılmış, bireysel tasarruflar engellenmiştir. Bunların dışında da önemli hususlar vardır. Öncelikle 1. maddesi, bir İslam toplumu olduğu kadar aynı zamanda siyasi bir topluluk da meydana getirmeyi amaçlamaktadır. 23. Maddeye göre, aralarında ihtilaf çıkan kim olursa olsun herkes için Allah, kanunların ve adaletin yegâne kaynağı olup, Hz. Muhammed (SAV) en yüksek hakem merciini temsil etmektedir. 18. Maddede askeri hizmetin tam bir eşitlik içinde yapılacağı belirtilmiştir. 39. Maddede ülkenin hudutları belirlenmiştir. Bu konuyla ilgili ayrıca, Hz. Muhammed’in (SAV), ülkenin sınırlarını bir deri üzerine kaydettirdiği ve ülke hudutlarını göstermek amacıyla çeşitli yerlere sınır taşları diktirdiği rivayet edilmektedir.365

Yahudilerin durumu ise yeni kurulan İslam Devletine “katılma” şeklinde tasvir edilebilir. Anayasanın özel bir maddesiyle (25. Md.) dinlerini açık bir biçimde yaşamaları teminat altına alınmıştır. 24-35. ve 46. maddelerde Yahudilerin sahip olduğu haklar da belirtilmiştir. Anayasa genel olarak, Yahudileri müstakil bir varlık olarak tayin etmemişti. Fakat 16. madde ile Yahudilerin siyasi teşkilata katılabilmeleri için açık kapı bırakılmıştır. Bunun sebebi de Hamidullah’a göre, Yahudilerin işin başında anayasanın hükümlerine dâhil olma konusundaki isteksizlikleridir. Bununla beraber, Medine’yi hedef alan ve hangi gruba yönelik olursa olsun, (dini sebeplere dayanmayan) bir düşman saldırısı halinde, İslam-Yahudi ittifakı anayasada (Md. 37. 44. ve 45.) bağlayıcı hüküm olarak yer almıştır.366

Vurgulamamız gereken bir husus da Hz. Muhammed’in (SAV) peygamberlikle başlayan ve on yılı aşkın bir süre devam eden Mekke’deki mücadelesinde bir devlet kurma amacı gütmediğidir. Şüphesiz O, kendisinin sadece bir uyarıcı olduğu Kur’an ayetlerini kabul etmekteydi ve dini fonksiyondan öte de bir şey aramamıştı. Ancak oluşan şartlarda, peygamberlikle siyasi liderliğin birbirinden ayrı olması devam

365 Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 190-193. 366 Hamidullah, İslam Peygamberi, C 1, s. 195-197.

107

ettirilemez bir hal almıştı.367 Dolayısıyla devletin tesis edilmesi bir zorunluluk halinin

sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Böylece Akabe Biatlarıyla başlayan devlet kurma süreci Medine Anayasası ile resmen tamamlanmıştı.

Bu anayasa, başlangıçta sadece Medine için hazırlanmış olmakla birlikte, mahalli bir anaysa niteliğinde değildir. Süreç içerisinde devlete dâhil olan bölgelere de tatbik edilebilmiştir. Öyle ki, merkezi Medine olan ve üç kıta üstünde yayılan bir imparatorluğu idare edecek karaktere sahiptir. Bu yüzden bu vesikayı değiştirme veya ortadan kaldırma ihtiyacı duyulmamış, sadece yeni idari kaide ve nizamlar anayasaya ilave edilmiştir.368

Sonuç itibariyle, Medine Anayasasının tesisi, Hz. Muhammed’in (SAV) siyasi liderlik yönü itibariyle attığı en önemli adımlardan biridir. Hz. Muhammed (SAV) ve diğer Müslümanlar, Medine’deki nüfusun onda birini oluşturmalarına rağmen yıllar süren çetin bir mücadele sonucunda; insan, toprak ve egemenlik unsurlarının tamamına kavuşarak bu hareketi kurumsal bir düzleme taşımış ve devletleştirmişlerdir.