• Sonuç bulunamadı

1.2.2. Siyasal Liderlik Yaklaşımları

1.2.2.4. Max Weber’e Göre Siyasal Liderlik

Max Weber (1864-1920), siyasal liderlik anlayışından bahsederken ilk olarak, sosyolojik açıdan siyasal bir topluluğun (devletin) ne demek olduğunu açıklamaktadır. Weber’e göre devlet; belli bir arazi içinde, fiziksel şiddetin meşru kullanımını tekelinde başarıyla bulunduran insan topluluğudur. Devlet, şiddet kullanma hakkının

110 Hart, a.g.e., s. 392. 111 Machiavelli, a.g.e., s. 61. 112 Machiavelli, a.g.e., s. 67. 113 Ağaoğulları, a.g.e., s. 326-327.

31

tek kaynağıdır.114 Siyaset ise; devletler veya devletler içindeki gruplar arasında gücü

paylaşmaya ya da gücün dağılımını etkilemeye çalışmaktır.115

Weber’e göre, insanlar bir devletin varlığını istiyorlarsa egemen güçlerin otoritesine itaat etmelidir. Bu egemenliğin üç meşruiyet tipi vardır. Bunlar; yasal otorite, geleneksel otorite ve karizmatik otoritedir. Max Weber, siyasal liderlik anlayışını, bu otorite tiplerini açıklayarak ortaya koymaktadır. Weber’in meşru otorite tipolojisi, siyaset biliminin otorite kavramına ilgisi açısından bir milat sayılır. Çünkü bundan sonra, ilgili literatürde, otoritenin mahiyeti ve türleriyle ilgili çok sayıda kuramsal yaklaşım ortaya atılmış ve zengin bir birikim oluşmuştur.116 Weber, bu üç

otorite tipinin saf tipler olduğunu, hangi egemenlik tipinin ağır basacağında ise o dönemin sahip olduğu özelliklerinin etkili olacağını söylemektedir.117

Bu otorite tiplerinden geleneksel otorite, Weber’in ifadesiyle “ezeli geçmişin” otoritesidir. Yani hatırlanmayacak kadar eski olan, uyma ve kabul etme alışkanlıklarının kutsallaştırdığı göreneklerdir.118 Otoriteyi geleneksel kurallar belirler

ve ona uyulması geleneksel konumlarından kaynaklanır. Otorite sahibi kişisel efendidir. Ona bağlı görevliler resmi görevli değil, onun hizmetkârlarıdır. Halk ise, toplumun birer üyesi değil, otorite sahibinin uyruğudur.119

Yasal otoritede her şey akılcı gerekçelere dayalıdır. Yasaların geçerliliğine ve rasyonel kurallara dayanan, işlevsel yetkiye inanmaya bağlı bir otorite tipi söz konusudur. Yasalar tarafından yüklenmiş ödevlerin yerine getirilmesinde itaat esastır. Bu otorite tipi, devlet memurunun ve ona benzeyen tüm siyasal güç sahiplerinin sahip olduğu egemenliktir.120 Yasal otorite, çağdaş devlet anlayışını yansıtmaktadır.121

114 Weber, a.g.e., s. 132.

115 Weber, a.g.e., s. 133. 116 Bal, a.g.m., s. 251-252.

117 H. Alpay Karasoy, "Max Weber’de Bilim, Bilim Adamı ve Siyasal Liderlik Konusu", Sosyal ve

Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2009, http://sead.selcuk.edu.tr/sead/article/view/150/149 (ET:

18.04.2015), s. 499.

118 Weber, a.g.e., s. 133.

119 Weber’den aktaran Közleme, a.g.m., s. 246. 120 Weber, a.g.e., s. 134.

32

Yasal otoriteye itaatin temelinde, genel olarak tanımlanmış, işlevsel bir “resmi görev” kavramına kişisel olmayan bağlılık yer alır. Resmi görevin, beraberinde getirdiği yetki kullanma hakkı yasalarla, kararnamelerle ve yönetmeliklerle saptanır. Bu saptama sonucunda otoritenin meşruluğu, geçerli kuralların yasallığına dönüşür, uygulanır ve ilan edilir.122 Bugün birçok modern devletin kullanmakta olan bu otorite

tipinde, sadakat bir kişiye veya yönetici aileye değil, yetkileri yazılı bir anayasa ile tanımlanmış kurumlara aittir.123 Böylece insanlar, kamu görevlilerine ve siyasilere,

sahip oldukları kişiliklerinden dolayı değil, meşru bir şekilde elde edilmiş yasal otoritelerinden dolayı itaat ederler.

Karizmatik otorite ise, Weber’in asıl üzerinde durduğu otorite tipidir. Bu terimi sosyoloji bilimine kazandıranlardan biri de Weber’in kendisidir. Weber’in karizmatik otorite üzerine düşünceleri, liderlikle ilgili araştırmaların önemli başvuru noktalarından birini oluşturmaktadır. Weber’e göre, karizmatik otorite olağanüstü ve tanrı vergisi kişiliğin otoritesidir. Bir kişiye duyulan mutlak bağlılığa, güvene, onun kahramanlığına ya da başka niteliklerine inanmaya dayanan otoritedir.124 Karizmatik

liderler genelde toplumun ekonomik, ahlaki, dini, siyasi, fiziksel bunalım dönemlerinde ortaya çıkar. Bu liderler özel yeteneklere sahiptirler. Onlardaki yeteneklerin herkese nasip olmayan doğaüstü yetenekler olduğuna inanılmıştır.125

Karizmatik liderler başkalarından emir almayı ve denetlenmeyi kabul etmezler. Bir işe kalkıştıklarında, taşıdığı misyona dayanarak itaat ve yandaş kitlesi isterler. Karizmasını ayakta tutan en önemli etken misyonudur, bunu kaybederse karizma iddiası çöker. Misyonu kabul gören karizmatik lider halkın efendisi olur.126 Karizmatik

lider öldüğünde, karizmatik otorite rutinleşmeye başlar ve karizma yasallaşarak demokrasiye dönüşür.127

Weber’in ortaya koyduğu bu üç otorite tipi, klasik siyasal rejimlerle örtüşmektedir. Geleneksel otoriteye, feodal derebeyliklerde ve eski düzen krallıklarda

122 Weber, a.g.e., s. 379. 123 Bal, a.g.m., s, 252. 124 Weber, a.g.e., s. 133. 125 Weber, a.g.e., s. 326. 126 Weber, a.g.e., s. 327. 127 Közleme, a.g.m., s. 250.

33

rastlanmaktadır. Yasal otorite de Batı’da Amerikan ve Fransız devrimlerinden sonra kurulan demokratik-liberal devletlerde görülen otorite tipidir. Karizmatik otorite ise genel olarak, kişi olarak liderin yüceltilmesi üzerine kurulmuş olan diktatörlüklerde ortaya çıkar ve çağdaş faşizmlerde görülmektedir. Fakat Weber ısrarla, bu otorite tiplerinin bir arada bulundukları görüşünü savunmuştur.128

Burada aktardığımız siyasal liderlik yaklaşımlarına genel olarak baktığımızda; Farabi’nin çizdiği ideal liderlik profilinin ahlaki değerler çerçevesinde şekillendiği, İbn-i Haldun’un liderlik yaklaşımında asabiyet olgusunun, liderliği tesis etme ve korumada önemli bir ön şart olarak ortaya çıktığı, Machiavelli’nin görüşlerinde “iyi” olması gereken bir liderin, toplumu oluşturan insanların doğasındaki olumsuz özellikler sebebiyle, devleti ayakta tutmak isteyen siyasal lideri kaçınılmaz olarak acımasız ve merhametsiz davranmaya mecbur bırakacağı ve bu durumdaki liderlik davranışlarının meşru görülmesi gerektiği, son olarak Weber’in ise üç otorite tipi üzerinde durduğu, meşruiyetini yasalardan alan yasal otorite ve uzun süreli alışılmışlığın etkisiyle oluşan geleneksel otorite dışında asıl üzerinde durduğu karizmatik otoritenin ortalama insanlarda bulunamayacağı, karizmanın olağanüstü ve tanrı vergisi bir kişisel özellik olduğu, genellikle toplumların bunalım zamanlarında ortaya çıkan karizmatik liderlerin ölümü sonrasında ise otoritenin rutinleşerek demokrasiye dönüştüğü belirtilmektedir.

1.2.3. Siyasal Liderlik ve Algı Yönetimi