• Sonuç bulunamadı

Meşrutiyet’in İlk Günlerinde İngiltere’nin Türkiye Politikası

SİMGE VE KISALTMALAR DİZİNİ

7- Almanya’nın Tehdit Edici Güç Olarak Ortaya Çıkması

1.7. İttihatçıların İktisadi Yaklaşımları ve Meşrutiyet’in İlk Günlerinde Türk-İngiliz İlişkiler

1.7.2. Meşrutiyet’in İlk Günlerinde İngiltere’nin Türkiye Politikası

Jön Türkler İngilizlere karşı böylesine coşkulu duygular taşırken, İngilizler de Meclisi Mebusan’ın açılmasıyla Meşrutiyet sürecinin yoluna girdiğini ve bir siyasal güç olarak Saray’ın, dolayısıyla da Abdülhamid’in etkisinin azaldığını düşünmekteydiler563.

Çünkü İngiltere, Sultan II. Abdülhamid zamanında Osmanlı ülkesinde büyük itibar kaybetmiş, yeni dönemde siyasi ve iktisadi nüfuzunu onarmak, hatta diğer güçlere kıyasla daha önemli bir konuma yükselmek istemişti. İngiltere, eski rejim zamanında özellikle de rakibi Almanya’ya bahşedilen imtiyazları ve Almanya’nın bu topraklardaki yükselişini hazmedememişti.

Yeni dönem ise her açıdan büyük umutları beraberinde getirmekteydi. İngiliz Dışişleri’ne göre İstanbul’daki koşullar artık değişmiş, bu son gelişmeler Almanların

560 Tanin, 27 Temmuz 1909 (Salı), Sayı 323, s. 1; Hüseyin Cahit Yalçın bu haberden bir gün sonra Tanin’de

“Avrupa’da Osmanlı Heyet-i Mebusesi” adlı bir yazı yazmış ve İngiltere parlamentosu tarafından vuku bulan davete ilişkin görüşlerini aktarmıştır. Bkz. Tanin, Hüseyin Cahit, 28 Temmuz 1909, S. 324, s. 1.

561 Osmanlı Mebus Heyetinin Londra seyahati sırasında Londra Ticaret Odası erkânı da 23 Temmuz

1909’da kendilerine bir ziyafet vermiştir. Söz konusu davette Sir Ernest Cassel ve Türk gazeteci Ebuzziya Tevfik de yer almıştır. Ebuzziya’nın ifadelerinden o sıralarda İstanbul’da milli bir banka teşebbüsünde bulunan Cassel’den pek hoşlanmadığı ve ondan şüphe duyduğu anlaşılmaktadır. Ebuzziya Tevfik, gezi arkadaşlarından Nesim Mazliyah ve Bağdat Mebusu Sasun Efendi gibi iki örnek vatanperverin dahi bu adamları “Yahudi” diye andıklarından ve onların da kendisi kadar, hatta ondan daha fazla bu adamlardan nefret ettiklerinden bahsetmiştir. Bkz. Tasvir-i Efkâr, Ebuzziya Tevfik, “Mebuslarımızın Seyahati”, 10 Ağustos 1909, S. 71, s. 1; BOA. DH.MKT.Dosya No: 2885 Gömlek No: 44, 27 Temmuz 1909 [14 Temmuz 1325].

562 G. R. Berridge, age., 2016, s. 128, 144, 338.

563 PRO, FO 800/79, 11.08.1908, Sir Edward Grey’den Sir Gerard Lowther’e, Private Offices: Various

Türkiye’deki beklentilerini ciddi bir şekilde etkileyecek, eskiden olduğu gibi Almanlara hareket özgürlüğü verilmeyecekti. Almanların ölümcül yaralar alması ve şaşkına dönmesi artık an meselesiydi. Jön Türkler de Abdülhamid’in dostu Almanlara şüpheyle bakıyor, İngilizlere ise diğer Büyük Güçlerden daha fazla güveniyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Alman yatırımları, özellikle de demiryolları ve beraberinde gelen Alman siyasi nüfuzundan büyük endişe duyan İngilizler açısından yeni rejim, İngiliz yatırımları ve ticari çıkarları için yeni fırsatlar doğurmuştu564.

Öyle ki İstanbul’daki Fitzmaurice’in daha devrimden kısa bir süre önce Mr. Tyrrell’a yazdığı kişisel mektuplarında, İngiliz büyükelçilerinin Bâbıâli’deki konumlarının güçlükler içinde olduğundan yakınırken, durum bir anda değişmişti. Çok kısa bir süre öncesine kadar İngiliz Büyükelçiliği’ndeki diplomatlar reform önerisi imalarıyla Sultan’ı uyarmaya zorlandıklarından, Sultan’ın insafına bağlı olan imtiyazlardan bir başarı elde edemezlerken, her şey bir anda tersine dönmüştü. Nitekim Fitzmaurice, 1908 devriminden hemen sonra yazdığı mektuplarda Almanların hüzün içinde olduklarını ve “top’un artık İngilizlerin ayağında” olduğunu belirtmişti. Büyükelçi Lowther de mevcut ortamın bir şeyler elde etmek için çok iyi fırsatlar sunduğunu bildirmekteydi. İngiliz Büyükelçiliği şimdi İngiliz müteahhit Willcocks’un hırslı Mezopotamya sulama projeleri için Nafia Nezareti’ne baskı yapmaktaydı ve bir şeyler elde etmenin tam zamanıydı. Fitzmaurice o günlerdeki duygularını şu sözlerle ifade etmişti; “Halkımızın soğuk günlerde dışarıda kaldıktan sonra bugünkü altın fırsatı

kaybetmeyeceği umuluyor. Demir sıcaktır ve bir kısmını koparmamız gerekir. Çok geçmeden serinleyebilir”565.

Üstelik Sadrazam Kamil Paşa da İngiltere’nin istediği doğrultuda hareket eden İngiliz yanlısı bir devlet adamıydı ve İngiltere bu sayede yeni hükümeti istediği şekilde etkileyebilmekteydi. Dolayısıyla İngiltere de ilk günlerde yeni rejimin sempatisini kazanmak için bazı adımlar atmış, Avusturya-Macaristan’ın Bosna Hersek’i ilhakında; Ekim başında Bulgaristan’ın bağımsızlığında; Giritliler, Yunanistan’a bağlandıklarında herhangi bir yararı olmasa da Türkleri destekler görünen açıklamalar yapmıştı566.

564 PRO, FO 800 193A, C. Hardinge’den Lowther’e gönderilen “private” başlıklı mektup, 21.09.1908; G.

R. Berridge, age., 2016, s. 129.

565 D. C. M. Platt, age., 1968, s. 192-193.

566 PRO, FO 800 193A, C. Hardinge’den Lowther’e gönderilen “private” başlıklı mektup, 21.09.1908.; G.

Bununla birlikte İngiliz Dışişleri yeni dönemde Türkiye politikası hakkında çok ihtiyatlı bir tavır içindeydi ve dolayısıyla Türklere abartılı bir siyasi destek vermek istememişti. Çünkü İngiltere, Avrupa’nın diğer büyük devletleri ile zamansız bir savaşa girmektense, soğukkanlılıkla ve temkinli bir şekilde kendi planlarının uygulanacağı zamanı kollamayı tercih etmişti. Sir Edward Grey ilk göreve geldiği 1905’ten itibaren hem muhafazakâr hem de liberal hükümetlerin tercih ettiği geleneksel yolu, Lord Lansdowne’un politikasını takip etmek arzusundaydı. Grey’in izlemek istediği Türkiye politikasında; diğer güçlerle birlikte yol almak ve elden geldiğince onların da İngiliz dış politikası doğrultusunda kararlar almasını sağlamak fikri yatmaktaydı. O sırada İstanbul’daki İngiliz Büyükelçisi O’Conor daha bağımsız bir hattı savunurken, Petersburg’daki İngiliz Büyükelçisi Sir Arthur Nicolson ise Rusya ile daha fazla koordinasyon içinde olunmasını istemekteydi. Grey, Avrupa birliğini Avrupa savaşına karşı bir garanti olarak görmüş, bu inancını da hem diplomatik yazışmalarında, hem de parlamentoya yaptığı açıklamalarda ortaya koymuştu. Nitekim bir süre sonra bu uyumun ‘Triple Entente’ (Üçlü Anlaşma) olarak bilinen hale gelmesi için aralarında bir uzlaşmaya da varılmıştı567. Nitekim Grey, devrimin hemen arkasından Temmuz 1908’de İstanbul’a

atanan İngiliz elçisi Lowther’ı yeni yönetime destek mesajı verirken dikkatli davranılması, Rusya’ya yanlış bir izlenim verilmemesi konusunda uyarmıştır. Aksi davranış eski politikalara dönüldüğü ve Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti üzerinden İngilizlerin bir bariyer oluşturdukları kanaati hasıl olabilirdi. Aksine Rusya ile iş birliği yapmaya devam etmekte istekli olduklarını göstermeye devam etmeliydiler568.

Nitekim İttihatçıların ileri gelenlerinden Ahmet Rıza Bey ve Nazım Bey’in, bir ittifak umuduyla Londra’da Sir Edward Grey ve Sir Charles Hardinge’ı569 ziyaret ettikleri

567 Bilindiği üzere İngiltere, Temmuz devriminden bir yıl önce Avrupa’daki güç dengeleri açısından yeni

bir politika izlemeye başlamış ve 31 Ağustos 1907’de Türklerin ezeli düşmanı Rusya ile bir Antant imzalamıştı. İki ülkenin monarklarının Haziran 1908’deki Reval buluşması ise Anglo-Rus dostluğunu perçinlemişti. Bu sebepledir ki İngiltere, Bosna krizi sırasında Türkiye’yi haklarını aramak için mücadele etmeye teşvik etmekten çekinmişti. Bkz. Joseph Heller, British Policy Towards The Ottoman Empire (1908- 1914), Routledge, UK, 2012, s. 3; G. R. Berridge, age., 2016, s. 125, 129.

568 PRO, FO 800/79, Sir Edward Grey’den 11.08.1908’de Sir Gerard Lowther’e, Private Offices: Various

Ministers’ and Officials’ Papers. GREY, Sir Edward (Viscount), s. 196.

569 Charles Hardinge, Hindistan Genel Valisi Lord Hardinge’in (1844-48) torunudur. Charles Hardinge,

1880’de diplomatik servise girmiştir. 1882’de İstanbul’a ateşe olarak atanmış ve 3 yıl bu görevde kalmıştır. 1904’te Rusya büyükelçiliğine atanan Hardinge, 1906’da Dışişleri Bakanlığı’nda Daimi Sekreter olarak görev yapmıştır. 1910’da Hindistan Genel Valisi olan Hardinge, aynı yıl soyluluk ünvanını da almıştır. Hindistan’daki İngiliz ilişkilerini geliştirmiş ve Hindistan’ın I. Dünya Savaşı’nda İngiltere’yi desteklemesinde etkili olmuştur. Bkz. PRO, FO 371/350, No. 33703, s. 212-215; WEB_36. https://www.britannica.com/biography/Charles-Hardinge-1st-Baron-Hardinge, (21.03.2019); Keith Neilson and T.G. Otte, The Permanent Under-Secretary For Foreign Affairs, 1854-1946, Routledge, Taylor & Francis Group, UK, 2009, s. 123.

sırada yaşananlar bu bilgileri doğrular nitelikteydi. Zira Bosna-Hersek ve Bulgaristan hadiselerinin yarattığı moral bozukluğu ve yalnızlık duygusuyla hareket eden İttihatçı liderler, bu ziyaret sırasında İngiltere’nin Türkiye ile ittifak yapmasını teklif etmişler, İngiltere’nin onlara yardım edeceğini düşünmüşlerdi. Oysaki dönemin konjonktürü içinde bunlar oldukça hayali düşüncelerdi. Zira İngiliz Dışişleri’nin 1908-1914 yılları arasında izleyeceği Türkiye politikası; diğer devletlerin kuşku ve kıskançlıklarını çekmeyecek ölçüde bir Türk taraftarlığı şeklinde olup, bu nedenle hiçbir zaman bir Türk- İngiliz ittifakına sıcak bakılmayacaktı570.

Sir Edward Grey ayrıca Türkiye’de kurulacak ekonomik bağımsızlık peşinde hür fikirli ve özgür bir düzenin Mısır’da ve Hindistan’daki İngiliz politikası üzerinde büyük etkileri olacağından da çekinmiştir 571 . İngiliz Dışişleri’nin bu görüşleri daha Meşrutiyet’in ilk günlerinde İstanbul’daki Lowther’a bildirilmiştir. Sir Edward Grey, büyükelçiye yeni dönemde izleyecekleri Türkiye politikası hakkında şöyle bir taslak çizmiştir:

“İstanbul’a çok olumlu ve ilginç bir zamanda varmış bulunuyorsunuz. Tayin edildiğiniz günlerde size böylesine bir karşılama yapılacağını ikimiz de tahmin etmiyorduk. Türklerin şüphesini çekecek bir teşebbüsten kaçınmamız gerekir; fakat onların şunu da anlamasını sağlamalıyız; eğer onlar bizimle olan ilişkilerinde hakikaten iyi şeyler yaparlarsa, onlara desteğimiz ve teşvikimiz çok samimi olacaktır. Dışarıdan gelecek herhangi bir müdahaleye karşıyız. Bu bizim onlara karışacağımız anlamına gelmez. Fakat bizim diplomatik tavrımız koruyucu olacaktır ve bizim etkimiz onlar için güvenlik sağlamakta kullanılan açık bir şans olacaktır. Sana gönderdiğim telgraflar ve Avam Kamarası’ndaki konuşmam, bu konudaki davranışımı, düşüncelerimi açıklayacaktır… Türkiye eğer hakikaten bir anayasa yapıp, onu yaşatır ve kuvvetli olursa bunun sonuçları henüz hiçbirimizin tahmin edemeyeceğinden ileri bir noktaya ulaşır. Mısır’da muazzam etkisi olur ve kendisini Hindistan’da hissettirir. Şimdiye kadar, nerede olursa olsun tüm Müslüman uyruklarımıza müşfik bir despotizm ile yönetildiklerini, kendi dinlerinin başı tarafından yönetilen başka Müslümanların müşfik olmayan bir despotizmine maruz kaldıklarını anlatabildik. Onlar Sultan’ın yönetimindeki Müslümanların durumlarıyla, bizim idaremiz altındaki koşulları karşılaştırma imkânına

570 F. Ahmad, age., Mayıs 2009, s. 126-127-139.

571 PRO, FO 800/79, Sir Edward Grey’den 11.08.1908’de Sir Gerard Lowther’e, Private Offices: Various

sahip oldular ve genellikle farkları bizim lehimize kabul etmeye hazırdırlar. Fakat Türkiye şimdi bir parlamento kurar ve yönetimini geliştirirse, Mısır’da bir anayasa için talep büyük bir güç kazanır ve buna direnme gücümüz çok azaltılmış olur. Eğer Türkiye’de iyi işleyen bir anayasa olur ve işler iyi giderse o zaman Mısır’da filizlenecek olan bir anayasa talebini güç kullanarak bastırmaya başlarız. Durum çok ters olur. Bu bizi Mısır konusunda ve Türk hükümetiyle çatışmaya asla sokmaz, ama Türk halkının duygularıyla çatışmaya sokar. Bunu sadece er ya da geç dikkatle idare edilmesi gereken meselelerden biri olarak veriyorum. Bu arada bizim Türkiye’ye karşı izleyeceğimiz yol açıktır: biz iyi unsurlara yardım etmeye hazır olmalıyız ve gerektiğinde reform hareketine sempati ile yaklaşıp, onları cesaretlendirmeliyiz”572.

Buradaki diplomatik ifadelerden de anlaşılacağı gibi Sir Edward Grey’in, dolayısıyla İngiliz dış politikasının Türkiye’deki yeni rejime bakışı hiç de Jön Türklerin düşündüğü kadar iyi niyetli değildi. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu süreçte İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’na yaklaşımının ılımlı olmasını gerektiren büyük menfaatleri vardı. Zira Paul Dumont da, Jön Türklerin Batı’dan o günlerde bir sempati gördüklerini, ancak Batı’nın kendilerine herhangi bir çıkar gütmeden yaklaşacağı üzerine hesap yapmalarının saflık olduğunu ifade etmektedir573. Yerasimos’a göre de o günlerde

İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğu İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni sadece Abdülhamid’in yarattığı Alman hayranlığını ortadan kaldıracak bir “alet” olarak görürken, Türkiye’de Mısır’daki gibi İngiliz hakimiyetinde bir devlet yaratma hayalini canlandırmaktaydı574.

İlginç olan, önde gelen İttihatçı liderlerin de Mısır konusunda İngiliz Dışişleri’ne bazı güvenceler vermeleridir. Ahmet Rıza’nın Ağustos 1908’de Paris’teki İngiliz büyükelçisi Francis Bertie ile yaptığı bir görüşme ve Sir Edward Grey’e gönderilen bir memorandum bu duruma ışık tutmaktadır. Şerif Paşa’nın Mısır’daki İzzet Paşa’dan575

572 PRO, FO 800/193A, s. 5, 31.07.1908; FO 800/79 Private Offices: Various Ministers’ and Officials’

Papers, GREY, Sir Edward (Viscount), Sir E. Grey’den Sir Gerard Lowther’e Private başlıklı mektup, s. 188.

573 P. Dumont, age., 2014, s. 110. 574 S. Yerasimos, age., 1975, s. 1064.

575 İngiliz arşiv kayıtlarında İzzet Paşa ile ilgili ilginç bir belgeye rastlanmıştır. İzzet Paşa, uzun yıllar Sultan

II. Abdülhamid’in maiyetinde çalışmış ve II. Meşrutiyet’ten sonra bir İngiliz vapuru ile Londra’ya kaçmıştı. O sıralar Fransa’nın Nice şehrinde yaşamaktaydı ve yılda iki kez de Londra’ya gelmekteydi. Şam’da büyük arazilere sahip olan bu kişi tüm mali birikimini de Bank of England’a yatırmıştı. Lord Revelstoke’u iyi tanıdığı anlaşılan Paşa 1913 yılında Sir Edward Grey ile bir görüşme sağlaması için ondan bir ricada bulunmuştu. İzzet Paşa, Edward Grey ile Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Arap çıkarları, özellikle de Suriye ve Mısır için görüşmek istemişti. Lord Revelstoke ise o günkü koşullarda Grey ile direkt olarak görüşmesinin bazı sakıncaları olabileceğini söylemiş, fakat Arap ilişkileri konusunda yetkili bir kişi ile bir görüşme sağlanabileceğini belirtmişti. Bu kişi ise Lord Cromer’di. Revelstoke konuyu Cromer’e aktarmış, konuya ilgi duyup duymayacağını sormuştu. Revelstoke mektubunda ayrıca İzzet Paşa’nın Hicaz

duyduğuna göre; Mısır’da İstanbul’daki devrim hareketi ile ilintili bir darbe ihtimali ortaya çıkmıştı ve Paşa da böyle bir ihtimalin İstanbul’daki yeni rejim tarafından desteklenmeyeceğini temin etmek üzere Ahmet Rıza’yı büyükelçi ile görüştürmüştü. Bir

“Anglophil” (İngiliz yanlısı) olarak bilinen Ahmet Rıza da görüşme sırasında Sir F.

Bertie’ye; kendilerinin karışıklık yaratacak herhangi bir olaya girişmeyeceklerini, Mısırlıların girişebileceği bir harekette de sorumluluk üstlenmeyi kesinlikle reddedeceklerinin teminatını vermişti. Ahmet Rıza benzer şekilde liberal fikirleri desteklemekle birlikte İranlıların iç meselelerinin hallinde İranlıların ısrarlarına rağmen onlara da yardımcı olamayacaklarını ifade etmişti. Ona göre bu meseleler İran’ın kendi içsel sorunlarıydı ve dışarıdan bir müdahale söz konusu olamazdı. Yine “The Temps”in hoş olmayan bir şekilde iddia ettiği üzere, kapitülasyonlara müdahale etmek gibi bir niyetleri asla yoktu. Ahmet Rıza ayrıca ilk fırsatta Sir Edward Grey ile de görüşmek istediğini ve özellikle partisinin eylem ve programının, Büyük Güçlerce, ama herkesten çok İngiltere tarafından kabul görmesini çok önemsediklerini belirtmişti576.

O günlerde Büyükelçilikteki Fitzmaurice, George Lloyd gibi görevliler de İngiliz siyasetinin, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim kademelerinde reform yapma, bir yandan da Osmanlı Sarayı’nda İngiliz etkisini artırma ve kalıcı bir şekilde çıkarlarını kontrol etme arzusunun bilincindeydiler. Bu nedenle bu kişiler de en başından itibaren İngiltere’nin diğer güçlerin arasında üstün konuma gelmesi için çok çalışmaları gerektiğinin farkındalığı ile hareket etmişlerdir. Nitekim Fitzmaurice Kasım 1908’de mevcut durumdan duyduğu memnuniyeti George Lloyd’a şöyle rapor etmişti:

“Çocuklar şimdi sanırım, son üç aydır iç ve dış tehditlere karşı bizim

rehberliğimizde tavır takınarak tilkidaşlığa577 ne kadar bağlı olduğunu her fırsatta

gösteren İngiliz Kâmil’in kalmasını istiyor gibi görünüyorlar… Bu arada İngiliz çıkarları

demiryollarını organizatör kurucusu olduğunu ve kendi bölgesinde çok önemli ve etkili olduğunu da vurgulamıştı. Mektupta Paşa’nın çok akıcı bir şekilde Fransızca konuştuğu da belirtilmişti. Bkz. The Baring Archive, Turkey Affairs, Vol. 3, Revelstoke’dan Lord Cromer’e 25.07.1913’te gönderilen mektup, s. 414- 415.

576 PRO, FO 371/545, No. 29019, Sir F. Bertie’den Sir Edward Grey’e 21.08.1908’de gönderilen “gizli”

başlıklı memorandum, s. 400; G. Jones, age., 1993, s. 111.

577 Politik zekâsı ve kurnazlığı ile ün salmış bu tecrübeli diplomat, mektuplarında kendisine ve Sultan

Abdülhamid’e “baştilki” (Türkiye’nin) derken, elçilikteki bazı görevlilere de “tilki”, “yavrular” demekteydi. Patrick Ramsay, Percy Loraine ve George Lloyd, Fitzmaurice’in rehberliğine ihtiyaç duyan genç “tilkiler” di. Tilkinin kurnazlığı ve sinsiliği bu metaforun kabul edilmesinde etkili olmuştu. Fitzmaurice, George Lloyd’a yazdığı mektuplarda ona; “Yavru”, “Tilki Paşa” şeklinde hitap ederken, elçilikte Türklerle en yakın ilişkiler kuran kişiydi ve mektuplarındaki bazı ifadelerden anlaşılacağı üzere Fitzmaurice’in istihbarat ağı içinde ona çalışan bazı Türkler de bulunmaktaydı. Bkz. G. R. Berridge, age., 2016, s. 123.

vs. oldukça iyi durumda. Willcocks, beş İngiliz mühendisiyle birlikte Mezopotamya Ülkesinde. Bağdat’taki Fréres Okulu, Fransızca eğitimi bıraktı ve İngilizce eğitime geçti. Almanların kalesi olan Ordu bile baskılara teslim oldu ve Türk Tommylerine hâki dikme işini de bir İngiliz aldı. Denizcilik Bakanı bundan böyle İngiltere dışında bir ülkeden çivi bile gelmeyeceğine yemin ediyor. 80 civarında (deniz) subay toplandı ve İngilizce dersleri alıyorlar. Whittalls ve diğerleri madenleri vs. silip süpürüyorlar. Krupps Ajansı Tarabya’da Alman elçiliğinin altındaki o güzel evi satıyor, Avusturya boykotu578 gittikçe

güçlenip şiddetleniyor. Baker, İngilizlere bayram elbiseleri sattığı için stoklarını tüketti; İngiliz şekeri vs. getirtmek için bize yalvarıyorlar. Her şey çok güzel ama çok da yorucu, bu ülkede çok büyük hayal kırıklıkları yaşadık ve dikkatli olmaktan bir zarar gelmez”579.

Belirttiğimiz üzere İngiltere, Meşrutiyet’in ilk günlerinde, yeni rejime karşı Mısır’daki olası bir hareketlenmeden dolayı ve Rusya’yı tedirgin etmemek adına

“ihtiyatlı ve mesafeli” yaklaşarak çıkarları icabı ölçülü bir destek verirken, parolası da “sempati ve yüreklendirme” olmuştur. Sir Edward Grey Ağustos 1908’de Lowther’a;

“İngiltere’nin Jön Türkler içindeki daha iyi unsurların desteklenmesi için hazır olması

gerektiğini” bildirdiğinde, o da, Jön Türklerin içindeki “iyi unsurlara” karşı ılımlı bir

tavır takınmayı çıkarları icabı uygun bulmuştu580. Daha açık bir ifadeyle Edward Grey o

dönemde, İngiliz politikaları ve çıkarları ile çatışmayacak, İngilizlerle uyumlu çalışacak Jön Türklerin, yani “İngiliz yanlısı” İttihatçıların destekleneceği mesajını vermişti.