• Sonuç bulunamadı

Meşhûrât: Şöhretleri ve genelin görüşü dolayısıyla kendilerine güvenilen önermelerdir

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 93-97)

BIRLEŞIK KıYASLAR

7. Meşhûrât: Şöhretleri ve genelin görüşü dolayısıyla kendilerine güvenilen önermelerdir

ilim ehline göre bu bilgilerin, akim yapısında bulunan gerekli önceli bilgiler olduğu açıktır.

Örnek; Yalan çnkindir

Peygambere a'mp edümemesi gereİdr.

Hamama peştemahiz irilmez , aksi takdirde avret yeri açıkta kahr.

Adalet gereklidir

Zulüm çirkindir, gibi ifadeler yaygın ifadelerdir.

Bunlar ç o c u k l u k t a n itibaren tekrar tekrar işitilen sözlerdir.

Herkesçe biliniyor olması dolayısıyla nefislerde kolayca kabul

edildi-2 6 . Yani öyle bir varlıktır ki, kendisine işarcr edileme:, e v r e n i n n e içindedir ne de dı­

şındadır. Böyle bir cisim a n c a k bir şeyin kendisine izafe edilmesiyle arrar. Duyu bu tür jeyleri inkar etmesine rağmen akıl, bunları inkar ermez. Akıl, m a d d e d e n .soyutianmı.5 nefsi tanır, cismi E c r e k t i r c n e v r e n i n y o k t a n var oluşunu da kabul eder. C-isim hiçbir jeydeyi var olduğuna göre hiçbir j c y d c n a n m a s ı da m ü m k ü n d ü r . Y a n i bu cisim kendi­

sine her h a r ^ i bir ekleme olmaksızın artar.

2 7 . Y a n i kurunrunun hu tür hasuslarJaki hükümleri geçersizdir.

ğinden, yaşamın düzene sokulması için memleketin ahalisi bu husus-tarda ittifak içerisindedirler. Belki de nezaket, korkaklık ve haya gibi yaratılışın icapları da yukarıdaki meşhur ifadeleri teyit etmektedir.

Akıllı, fakat herhangi bir eğitim almamış, bir şeyden hoşlanma veya hoşlanmama şeklinde bir huy kazandırılmamış ve kendi haline bırakılmış bir insanı varsayalım, böyle birine yukarıdaki ifadelerin ar:

edilmesi halinde bunları red etmesi mümkündür. Bu; iki, birden bü­

yüktür, önermesi gibi değildir. Araştırma veya bir delil şartına bağlı olarak bazen bu öncüller doğru olurlar, fakat bunlarm mutlak doğru oldukları zannedilir.

Örneğin; Allah'ın gücü her §eye yeter, ifadesinin doğru olduğunu zannederiz. Bu aynı zamanda meşhur bir sözdür, bunu red etmek hoş değildir. Oysa bu ifade doğru bir ifede değildir. Zira Allah; kendisi gibi birini yaratmaya kadir değildir. Öyleyse; Allah, [yapılması mümkün olan her şeyi yapmaya kadirdir, denilmesi gerekir.

Allah, her şeyi bilir, denilir. Oysa A l l a h , kendisi gibi birinin var olduğunu bilmez. Bu tür yaygın öncüller, şöhretleri, karakter ve gele­

neklerin farklılığına göre güç ve zayıflık bakımından birbirlerinden farklılık arz ederler, Bu ifadeler beldeden beldeye veya farklı meslek grupları arasında farklılık arz edebilirler. Örneğin, tıpçıların yanında meşhur olmayan bir ifade marangozcuların yanında meşhur olabilir, bımun tersi de olabilir.

Meşhur, batil'ın çelişiği değildir.

Meşhurun çelişiği, şeni'dir.

Batılın çelişiği ise, hakk'tır.

Oysa nice hak olan şey vardır ki, şeni'dir.

Nice bâtıl şey de vardır k, sevimlidir, meşhurdur,

Şüphesiz önceli bilgiler, bazı duyumlar, mütevatir haberler ve tec­

rübeye dayanan bilgiletden de meşhur olanları vardıt.

Burada asi olan, sadece şöhrettir.

8 . M a k b u l â t : Faziletli insanların, büyük alimlerin, selefin ileri gelenlerinin benzer şekilde naklettikleri ve kitaplarında da aktardıkları sözlerinin hüsnü zanla kabul edilmesidir. Bu sözler nefiste tam olarak yerleşir.

91

9 . M u s e l l e m â t : Hasmm kabul ettiği veya sadece birbirine karşı olan iki taraf arasında yaygın olan öncüllerdir. Bu öncül sadece iki ha­

sım arasında kullanılır. Musellemât, meşhurdan ancak genel ve özel olma bakımından ayrılmaktadır. Meşhur öncülü herkes; ön kabulleri (musellemât) ise sadece hasım kabul eder.

1 0 . M u ş e b b i h â t : Evveliyat, tecrübeler ve meşhurlara benzeyen bilgilerdir. Gerçekte bunlara benzemez fakat şekilsel olarak onlara yak­

laşmaktadır.

1 1 . G ö r ü n ü r d e meşhurlar ( e l - M e ş h u r â t u fi'z-Zahİr): İşitilen bir sözün işitilir işitilmez yeterince düşünülmeden hemen herkes tarafından kabul edilmesidir. Düşündükten ve bir süre geçtikten sonra onun kabul edilemeyeceğini, fasit olduğunu hissederiz: Zalim de olsa mazlum da oha kardeşine şiardım et, sözü böyledir. Nefis bu sözü ilk etapta kabullenmeye yönelir. Sonra iyice düşündükten sonra zalim'e yardım etmesinin vacip olmadığını anlar.

2 8 . "Zatim d c olsH mazlum da olsa kardeşine yardım cr" sözü bazı kaynaklarda Hz. Pey­

gambere ( s . a . v . ) nispet cdilmektediı. Yorumu da yine peygamberin diliyle aktarılmak­

tadır. Bu .söz ile birlikte aktatılan y o t u m a göte zalim kardeşine yardım e t m e n , onu zu­

lüm işlemekten alı koymandır. Zalimi zulüm işlemekten alı koymak, gerçek anlamda bir yardımdır ve bunun bir çok gerekçelen vardır: 1. Zalim; öfkesine yenilip bunun netice­

sinde sonucu belli olmayan düşmanca zulüm işlediğinde iki değişik unsuıun kendi nefsini istila ettiğini götüı. a. Kendisini azarlayan v i c d a n ı n ı n rahatsızlığı. G e r ç e k t e n bu, acı ve son d e r e c e etkileyici bir tahat.sızlıktıı. b. Zulmettiği kişiden kendisine ulaşabilecek intikam ite ilgilidit. Zalimin zulüm işlemekten ve öfkeli iken bir düşüncesizlik sonucu sürüklendiği şeyi yapmaktan alıkonulması yukarıda anılan iki dutumun etkiletinden onu kütumak anlamına gelir. 2. G ö ğ ü n adaleti yerini bulur. Ru dünyada bütünü olma.sa da mazlumun hakkı zalimden alınır. Bunun a h i r e t t e t a m a m l a n m a s ı getekit. A l l a h mühlet vcıir fakat ihmal etmez. Kuşku.suz Allah, elim bit şekilde hakkı alıt. Zalimin zulüm işle­

mekten alıkonulması, kendisinden kuttulması mümkün o l m a y a n ilahi kı.-iastan kurtul­

mak anlamına gelit ki bu, onun için bit l a h m c t t i ı .

3. Zalimin zulüm işlemekten alıkonulduğu toplum, e m n i y e t v c adaletin hakim olduğu bit toplumduı. Böyle bir toplumda yaşamak hetkes için mutluluğu gatanti eder, hatla zu­

lüm işlemeye kendilerini kudretli sananlat için de bu böylcdit. Böyle bit toplumda bü­

tün güç Allah'a aittiı. A l l a h , zalime daha zulim birini musallat kılmaya da kadirdir. Za­

limin zulümden alıkonulması, adaletin tcmelletinin tespit edilmesi ve toplumda güvenin olması a n l a m ı n a gelir ki, zulüm işlemeye kendiletini yetkili g ö t e n l c t bile bunlaıdan kendiletini vareste götcmezlcr. Allah'ın gücünün sının yoktut netede ve n e zaman di­

lerse bu gücünü üttaya çıkatıt.

1 2 . Maznunât; Çelişiğinin olma imkanı hissedilmekle beraber, galip zan ifade eden bilgilerdir. Örneğin; gece çıkan kişiye; o haindir, eğer hain olmasaydı gece çıkmazdı, denilir. Veya; falanca düşmanı çağırıyor, öyleyse o da çağırdığı düşman gibİ düşmandır. Oysa onun çağrısının nedeni, düşmanı aldatmak veya arkadaşı için düşmana tuzak kurmak olabilir.

1 3 . Muhayyelât: Yalan olduğu bilinen öncüllerdir. Fakat teşvik ve nefret ettirmek suretiyle nefse etkide bulunurlar. Nefis, tatlılığın, bekarete benzetilmesinden nefret eder. Oysa bunım yalan bir şey oldu­

ğunu da bilir. İşte öncüller bunlardır, şimdi de onlarm kullanıldıkları yerleri zikredelim.

Ö N C Ü L L E R İ N K U L L A N I M I N A D A İ R

İlk beş Öncül; yani önceli, duyusal, tecrübı, mütevatir vc kıyası yapı­

sında olan öncüller, hlırhanî kıyaslar için elverişlidirler .

Burhanî kıyasm faydası; gerçeğin ortaya çıkması ve kesin inancm hasıl olmasıdır.

Mcşhurâr vc muscllemât; diyalektik kıyasın öncülleridir.

Evveliyat ve yukarıda zikredilen diğer dört Öncülün diyalaktik kı­

yasta kullanılmaları daha kuvvetlidir. Fakat yalnızca meşhur ön kabul (müsellem) oldukları için diyalektikte kullanılmaktadırlar Çünkü diyalektik sanatı, hiç bir şeye bundan daha çok ihtiyaç duymaz.

Diyalektiğin ise birçok faydası vardır:

M e t n i n hıı jckildc yDtıımhnnıtı.'ii için hcrhanL'i bir kfinıl yoktur. A n c a k :HÎİmc yarJım e t m e n i n « n İ H m ı J H bu cılnbilir. Ç ü n k ü utku <içık o U n hcrkt.^ bunu bu şekilde ımhır ve bunu kabul e m e k t e n bajka bir çıksıı yol da bulamaz. M e t n i n yüzeysel bir şekilde yo-rumUuuM-sı ise bazı kanıtları gerektirir. Mi-tnin yüzeysel okunması .şudıır: in.san fıer iıaiükârdn a m a c ı v c y-ripti^ı ne tılur.sa olsun arkadaşına yardını etmek zoıundadır, yiip-tığı zulüm ve hak.sıziık olsa dahi. İnsan kardeşlik iüjki.si ve bafihlığını dikkate aldığında bu anlamı başlüngıçta kabul etmeye meyleder, fakat adalere uyıuak gerektiğini hatıı-laymca udalerc tabi oimiinm kardeşliğe tabi olmaktan dahu haklı bir ,şey olduğunu an­

lat ve neft.'lcr bıma uymaya meyleder.

93

1. Hak yolunu tutmayan, hakkm bilgisine burhan ile ulaşmaktan

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 93-97)