• Sonuç bulunamadı

Bilimsel sorular ve kısımları

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 101-105)

Biz bununla bilimlerde yer alan soruları kastediyoruz. Bu sorular dört'-tür:

(/-bel/ var mıdır?) sorusu: Nesnenin varlığını Öğrenmeye yönelik bir sorudur.

(/- mâ/ ne?) sorusu: Nesnenin mahiyetini bilmeye yönelik bir so­

rudur.

(/- eyyu/ hangi?) sorusu: Nesneyi, cinsinde kendisine ortak olan nesneden ayırmaya yönelik bir sorudur.

(/ - lime/ niçin?) sorusu: Nedeni öğrenmeye yönelik bir sorudur.

1. (/-hel/ var mıdır?) sorusu, iki kısma ayrılmaktadır:

a. Var mıdır? sorusu, varlığın aslını öğrenmeye yöneliktir: Allah var mıdır?, Bo{(wk var mıdır? ifadeleri gibi.

b. Soru, nesnenin durumunu öğrenmeye yöneliktir: Allah dileyen midirl, evren sonradan olma mıdır? gibi sorular bu tür sorulardır.

2. (/-mâ / ne?) sorusu da iki kısma ayrılmaktadır:

a. Mu tekeli im in kendisi izah etmeden, mutekellimin kullandığı terimin ne anlama geldiğini öğrenmeye yönelik bir sorudur. Örneğin, mütekellim, ıJckar dediğinde; bununla kastedilen nedir? diye sorulur, o da; ukkar, içkidir der.

b. Nesnenin kendi içindeki hakikatini öğrenmeye yönelik bir so­

rudur: Ukkar nedir? sorusunu soran kişiye; ukkar, üzüm sıkılarak elde edi­

len, sarhoş edici bir içkidir, denilir.

(/-mâ/ ne?) sorusu; birİncİ anlamda (/-hel/ var mıdır?) sorusun­

dan önce gelir. Zira nesneyi anlamayan, onun varhgmı soramaz.

İkinci anlamda ise; (/-mâ/ ne?) sorusu, ( /-bel/ var mıdır?) soru­

sundan sonra gelir. Zira varlığı bilinmeyenin, mahiyeti sorulamaz.

3. (/-eyyu/hangi?) sorusu; ayınm ve /lassa'ya yönelik bir sorudur.

4. (/-lime/ niçin?) sorusunun iki yönü mevcuttur:

a. Varlığın nedenini öğrenmeye yönelik bir sorudur. Bu elbise niçin yandı? sorusunu soran kişiye; çünkü, ateşe düştü, deriz.

b. İddianın nedenine yönelik bir sorudur: Niçin elbise ateşe düştü, dediniz? souısunu sorana da; çünkü onu ;yanmı^ olarak gördüm ve buldum, deriz.

(/-mâ/ ne?) ve (/-eyyu/ hangi?) soruları: Tasavvurlar içindir, (/-hel/ var mıdır?) ve (/-lime/ niçin?) sorulan ise: Tasdik içindir.

1 1 -B u r h a n î k ı y a s l a r

Burhanî kıyas, sonucun var olmasının ve sonucun varlığını tasdik et­

menin nedenlerini ortaya çıkaran kıyastır.

Birincisi: Burhan u- lime diye isimlendirilir.*

ikincisi: Burhan'u- inne diye isimlendirilir.

Örnekler: Bir yerde bir dumanın olduğunu iddia eden kimseye, niçin bunu söylüyorsunuz? denilir. O da; fünkü orada ateş vardır, ateşin ol­

duğu yerde de duman vardır, öyleyse orada duman vardır, der.

Burada tasdikin nedeni olan, burhan'u lime, dumanın varlığını ve dumanın var olma nedenini öğrenmemizi sağlamaktadır.

Orada ateş vardır diyen kişiye; niçin orada ateş vardır diyorsun?

denilir, o da; çünkü orada duman vardır ve dumanın olduğu yerde ateş vardır, der. Bu da; ateşin v a r h g m ı tasdik e t m e n i n n e d e n i n i

*

Gazâlî " B u r h â n u L i m e " ve " B u r h â n u e n n e " şeklinde İfade ettiği b u r h a n ç e ş i t l e n felfese kitaplannda genellikle " B u r h a n u n İnnİyun" ve " B u r h a n ı m l i m m u y u n " şeklinde g e ç m e k t e d i r - T ü r k ç e y e d e b u n l a r genellikle " B u r h a n - ı i n n î " ve " B u r h â n - ı L i m m i "

şeklinde aktanimışlardır. Biz Gazâlî'nin k u l l a m m m ı t e r c ü m e d e esas aldık.

öğrenmemizi sağlamaktadır, fakat ateşin var olma nedenini ve hangi sebeple bu yerde olduğunu bu soru bize öğretmez.

Kısacası; nedenli, nedene delalet eder. Neden de, nedenliye dela­

let eder. Nedenli, nedeni gerektirmez. Neden ise nedenliyi gerektirir.

Burhan'u' eme ile Bıırhanu' lime arasındaki farktan maksat ta budur.

Tek bir nedene dayanan vc birbirinin gerekeni olan iki nedenli­

den her biri, diğerine delalet eder. Burhan'u-limenin, mutlak surette büyük t e r i m i n varlığının nedeni o l m a zorunluluğu yoktur.

Burhanu'limmenin küçük tetİmi, büyük terimle nitelendirecek bir ne­

den olması, yani büyük terimde bulunduğundan dolayı neden olması, kendisi için yeterlidir.

îman hayvandır.

Her hayvan cisimdir öyleyse; iman cisimdir

Bu kıyasta orta terim, küçük terimin içinde, büyük terimin ne­

deni olarak bulunduğundan, burhan'ıı- lime'dir: insan cisimdir, çünkii o. hayvandır yani cisim olmak, hayvan olması bakımmdan insana nispet edilen bir özsel niteliktir; ne insanın bir varlık olması gibi daha genel, ne de; yazan olması, uzun oinıaii ^ibi daha özel bir niteliği dolayısıyla insan, cisimdir.

-III-B u r h a n î ilimlerin Kullanıldığı Y e r l e r Bunlar dört'tür: Konular, Özsel ilintiler, meseleler, prensip/er.

1. Konjdar: Biz bununla, her bilimin zorunlu olarak bir konusu­

nun olduğunu ve bu konu ç e r ç e v e s i n d e araştırmalar yapılarak konunun kurallarının tespit edildiğini kastediyoruz. İnsan bedeninin tıp, ölçü'nün g e o m e t r i , sayıların a r i t m e t i k , n a ğ m e n i n müzik, mükelleflerin eylemlerinin fıkıh için bir konu teşkil etmesi buna örnek verilebilir.

Bu bilimlerle ilgilenen kişilerin yukarıda zikredilen konuların var­

lığını bu bilimlerde tespit etmeleri gerekmez. Fakihin insanın her­

hangi bir eylemini, mühendisin ölçünün bir ilinti olduğunu tespit etmesi gerekmez. Bunları tespit etmekle görevli başka disiplinler vardır.

Öyleyse bu ilimlerle ilgilenen kişilerin, tasavvur (tanım) yolu ile bu konuları sınırları ile bitmeleri gerekir.

2. Özsel ilintiler. Össci ilintilerle, konunun sınırlan içinde yer alan, konunun dışında kalmayan özellikleri kastediyoruz. Örneğin, bazı ölçüler için; üçgen ve kare, diğer bazı ölçüler için ise, doğru ve eğri birer özelliktir. Bunlar geometrinin konusunun özsel ilintileridir.

Çift ve tek olmak sayıların; ittifak ve i h t i l a f yani uygunluk nağmelerin, hastalık ve sıhhat ta hayvanın özsel ilintilerdir.

Her bilimin girişinde öncelikle özsel ilintilerin, tanımlanyla bir­

likte, tasavvur yoluyla anlaşılmaları gerekir. Özsel ilintilerin konularda bulunması ise, ancak bu bilimin tamamından istifade edilerek bulu-nur. İlimden maksat, konunun içinde bunlara delil getirmektir.

3. Meseleler: Özsel ilintilerin konularla bir araya gelmesinden iba­

rettir. Her ilimde istenen ve cevabı aranan şey de budur. İlmin konu­

sunda bunlar araştırıldığından bunlara, ilmin meseleleri; özellikleri istenil-di^nden dolayı da ilmin istekleri, burhan kıyasının sonuçları oldukların­

dan da sonuçlar diye isimlendirilirler. Varlık tek'tir, isimler ve ifadeler ise değerlendirmelere göre farklılık arz ederler. Bir ilimde bulunan bur­

hanı her bir problemin konusu ya bu ilmin de konusudur, ya da hu ilimde bulunan özsel ilintiler, burhanî meselenin konusudur.

Burhanî meselenin konusu, ilmin de konusu ise burhanî mesele ya konunun kendisidir; nitekim geometride ortak olan ölçüler, birbir­

lerinden farklılık arz ermezler, benzerlik arz ederler. Aritmetik ilminde dc, her sayı iki kenarındaki sayıların toplamımn yarısıdır, denilir. Nitekim beş sayısı; altı ve dört; üç ve yedi; iki ve sekiz; bir ve dokuz sayılarının toplamının yarısıdır. Ya da burhanî kıyas bu ilimde özsel bir ilinti ile konu olur.

Geometride; ölçü bakımından bir nesneden farkh olan şey, nesneye öl­

çüde orta!< olan diğer nesnelerden de farklılık arz eder, denilir.

Burada ele alınan birbirinden farkh miktarlûr'dır yalnızca miktar değil­

dir. Furkhlık, miktar için özsel bir ilintidit. Aritmetikte, ikiye bölün­

müş sayının iki parçasının çarpımının toplamı, sayının bütününün, bütününe çarpımının dörtte biridir, denilir. Burhanî kıyas tek sayı de­

ğil, ikiye bölünmüş sayıdır. Ya da burhanî kıyas, ilmin konusunun türü olur; örneğin: altı tam sayıdır ve bir sayı türüdür. Ya da bıırhani kıyas, özsel ilinti ile tür olur. Özsel, geometride bir doğrusal çizgi üze­

rinde, bir doğrusal çizgi dikilirse iki kenarının açıları birbirine eşit bir

101

§eİcil elde edilir, denilir. Çizgi, konu olan ölçünün bir türü'dür.

Doğrusal İse konuda bulunan özsel bir ilintidir. Ya da burhanî mesele ilintidir: Geometride: Açıları eşit olan her üçgenin iki dik kenarı var­

dır. Üçgen bazı ölçülerin özsel ilintilerindendir.

Öyleyse ilimlerdeki burhanî meselelerin konuları bu beş bölüm­

den ayrı olamaz.

Burhanî meselelerin yüklemi ise, konunun özel özsel ilintileridir.

4 . İlkeler: Biz bununla İlmin meselelerini tespit eden; ilmin mü­

sellem Öncüllerini kastediyoruz. Bu ilimde müsellem öncüllerin kendi­

leri tespit edilmez. Fakat müsellem öncüller; ya Önceli bilgiler olarak bulunurlar ve bu durumda Müteârife ilimler diye isimlendirilirler, öklidesin girişindeki: İki eşit olan nesneden iki eşit parça alınırsa geriye kakın nesneler birbirlerine eşit olurlar, eşit şekilde iki nesne artırılırsa ^^ı'ne bir­

birlerine eşit olurlar, şeklindeki ifadeler buna örnektir. Ya da önceli bil­

giler olarak bulunmazlar, öğrenilerek kabul edilirler. Bu bilgiler gönül huzuruyla kabul edilirse buna usulü mevzua, şayet gönülde bir tatminsizlik kalıyorsa buna da musâderât denir. Başka bir ilimle durum kendisine a ç ı k l a n ı n c a y a kadar bu görüşte sebat eder. N i t e k i m Öklidesin girişinde şu ifade de yer alır: H e r n o k t a n ı n merkez olmasının ve bıı merkez üzerinde bir ç e m b e r çizmenin mümkün olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bazı insanlar merkezden çevreye doğru çizilen, doğrulan eşit bir çemberin çizilebileceği düşüncesine karşı çıkarlar ve öğrenimin başlangıcında bu onlara zor gelir.

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 101-105)