• Sonuç bulunamadı

l^MANTIK İLMİNİN BÖLÜMLERİ

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 49-53)

L A F I Z L A R I N D E L Â L E T İ

Beşli bir bölümleme ile amaç ortaya konulacaktır.

-I-Bilmiş ol ki lafzın manaya delaleti üç yönden olmaktadır.

1. Mutabakat (Kaplam) yönünden: Ev teriminin evin tamamına delalet etmesi gibi.

2. Tazammjın (Içlem) yönünden: Ev teriminin belirli duvarlara de­

lalet etmesi. Nitekim duvar lafzı, mutabakat yönünden isimlendiği şeyin konusudur ve bu yolla ev'e delalet etmektedir. Ev lafzı da ev'e delalet etmektedir. Fakat delalet yönü itibariyle duvardan ayrılmaktadır

3. İltizam Yönünden: Ç a t ı ' n ı n duvara delalet etmesi, lafzın gerek­

t i r m e yönünden manaya d e l a l e t i n e örnek verilebilir, İltizam, tazammun ve mutabakattan farklıdır, kesinlikle üçüncü bir isim icat etmez.

ilimlerde kullanılan ve kavramlarda kendisine dayanarak karar ve­

rilen, tazammun ve mutabakat metotlarıdır. İltizam metodu ise ilimlerde kullanılmaz. Çünkü gerektirenin de gerektireni vardır ve bu sınırsız nesneler çağrıştırır. Bu yüzden bu yolla (iltizam) atılaşmak mümkün değildir,

-II-Lafız; basit (müfred) ve birleşik (mürekkeb) olmak üzere iki kısma ayrılır.

Basit lafız: Cüzleriyle anlamın cüzleri kastedilmez. Jn-san kelimesi buna örnek verilebilir. İn- ve -san-la insan'ın anlamının cüzleri

kaste-dilmez. "Zeyd'in kölesi" ve "Zeyd yürüyor" ifadeleri ise böyle değildir.

Zira cümlenin bir parçası olan köle lafzından bir anlam, Zeyd lafzından başka bir anlam kastedilmektedir. Abdıdiah bir unvandır fakat tekil bir isimdir. Çünkü bununla Zeyd lafzı ile kastettiğinizden fazlası kastedilmemektedir. Eğer bunu sıfat olarak kullanırsanız abdıdiah lafzıı bu dunımda birleşik bir terim olmuş olur. Bu anlamıyla Abdullah is­

mini alan herkes zorunlu olarak Allah'ın kuludur ve bu isim, kulla­

nanlar arasında ortak (müşterek) olmuş olur. Dolayısıyla birini tanıma amacına yönelik olarak kullanılan Abdıdiah terimi basit (müfred); bir nitelik olarak kullanılan abdullah terimi ise, birleşiktir.

-III-Lafız, tekil (cüzi) ve tümel (külli) olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır.

Tekd lafız: Mefhumunda ortaklık bulunmasını engelleyen lafızdır.

Zeyd, §u ağaç, şu at terimlerinde olduğu gibi.

Tümel lazıf: Mefhumunda ortaklık olmasını engellemeyen lafızdır;

at, ağaç, insan lafızlarında olduğu gibi. Dünyada bir at'tan başka hiç bir at bulunmasa da at** lafzı, tümel bir lafızdır, çünkü fiilî (bi'l-fiiİ) olarak bulunmasa da güç bakımından (bi'l-ktıvve) ortaklığı müm­

kündür. Bu at dendiğinde ise, lafız tekil olmuş olur. Bundan dolayı bu güneş teriminin yerine güneş derseniz tümel bir lafız kullanmış olursunuz. Çünkü; güneşler takdir edilmiş olsaydı bu ismin altına girerlerdi.

-IV-Lafız; fiil, isim ve edat (harf) olmak üzere üçe ayrılır. Mantıkçılar fiili, kelime olarak isimlendirirler, isim ve fiil kendi başlarına tam bir anlam ifade etmeleri yönüyle edattan ayrılmaktadırlar. Giren kimdir?

denildiğinde Zeyd'dir derseniz bu anlaşılır ve cevap tamamlanmış olur.

A y n ı şekilde; ne yaptın? diye sorulduğunda, dövdüm diye cevap verirseniz cevap tamamlanmıştır. Zeyd nerededir? diye sorulursa ve siz; fi (-de) veya aiâ ( üzerinde) derseniz; evdedir veya çatıdadır demedikçe cevap tamamlanmış olmaz. Zira edatın anlamı kendisinde değil, başkasında

8. BLL ifadede bir dikkatsiılik gürülmektedir. Zirü ut süzümüz değil, üt'm kendi.si rümcl-dir.

ortaya çıkar. Fiil, anlam vc anlamın oluş anına delalet etmesi yönüyle isimden ayrılmaktadır, dövdü fiilinde olduğu gibi. Bu kelime, geçmişte meydana gelmiş dövme eylemine delalet etmektedir. At kelimesinde ol­

duğu gibi isim, herhangi bir zamana delalet etmemektedir.

Dün, geçen yıl gifci terimler zamana delalet etmektedirler, Öyleyse bıınlar da fiildir, diye sondursa;

Denilir k i : Fiil; bir manaya ve mananın oluş anma delalet eden terimdir, Dün terimi ise, mananın oluş anına değil, mananın kendisi olan zamana delalet etmektedir. Eğer dün terimi düne, dün de, anlamı olmayan bir zamana delalet etseydi, o zaman bu terime fiildir, denilebi­

lirdi. Böyle olsaydı bu, fiilin tanımına uygun düştüğü gibi gerekli de olurdu.

-V-Lafızlar anlamları bakımından mutevatı, e§ anlamlı (müteradif), ayrık (mıitebâyin), ortak (mıtjterek) lafızlar olmak üzere dört gruba ayrılırlar,

Miitevati' Lafızları Hayvan terimi; zayıflık, kuvvetlilik; öncelik ve sonralıkta ayırım olmaksızın at, öküz vc insan için aynı anlama gelir ve hayvanlık bunların tümü için birdir. İnsan terimi de; Zeyd, Amr, Halit için aynı anlama gelir ve her bîrine aynı derecede delalet eder.

Ef anlamlı (Müteradif) lafızlar: T e k bir nesne için konulmuş farklı isimlerdir; leys, esed ikisi de asian'a ; hamr ve ıkar da içkiye verilmiş İsim­

lerdir.

A^nk (Mutebâyin) lafızları A t , öküz, gök gibi farklı varlıklara veri­

len farklı isimlerdir. Bu isimlerin her biri. isimlendiği şeye delalet eder.

Onok (Müşterek) Lafızlar: Farklı varlıklara verilmiş tek bir İsimdir.

Ayn lafzının altın, güneş, terazi ve su gözesine delalet etmesi gibi.

Müttefik Lafızları M ı ı t c v a t i ' lafızlar ile müşterek lafızlardan hangisine girdiği şüpheli olan terimlerdir; cevher ve ilinti için varlık teriminin isim olarak kullanılması gibi. Varlık kelimesi, ayn terimi gibi değildir. Çünkü ayn teriminin kullanıldığı nesneler arasında bir ortaklık yoktur. Varlık, cevher için olduğu kadar, ilinri (araz) için de vardır. Müttefik terim, mutevatı' terim gibi de değildir. Çünkü insun vc ar için hayvanlık farklı yönlerden değil, tek bir yönde vardır. Oysa

ilk önce cevherin varlığı sabit olur sonra cevher vasıtasıyla ilintinin varlığı sabit olur. Dolayısıyla cevher ve İlinti öncelik ve sonralık ba­

kımından sabittirler. Tereddütlü oluşu dolayısıyla böyle varlıklara mu-şekkek de denilmiştir.

Biz terim çeşitlerinin bu kadarıyla yetinelim.

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 49-53)