• Sonuç bulunamadı

îddia: İlk Varlık irade sahibidir, bir iradesi ve inayeti vardır

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 187-192)

İLK VARLIĞIN SIFATLARI, İDDİALAR VE BİR GİRİŞ

7. îddia: İlk Varlık irade sahibidir, bir iradesi ve inayeti vardır

Bu O n u n Zatı üzerinde artık değildir.

Açıklamasi: İlk V a r İ ı k faildir. H e r şeyin kendisinden meydana geldiğini ve b u n u n kendi eylemi o l d u ğ u n u göstermiştir. Fail ya ,sırl yapısı ya da iradesi ile etkin olmaktadır. Sırf yapı ile meydana gelen ey­

lem; eylem ve eylemden etkilenenle ilişkisinde hir bilgiye dayanmayan eylemdir. Zira bilgiden soyutlanmayan hiçbir eylem, iradeden hali olamaz. B ü t ü n ise A l l a h ' ı n zatından taşar ve A l l a h o n u n kendi zatın­

dan taştığını bilir. B ü t ü n ü n kendisinden taşması, A l l a h ' ı n zatına ay­

kırı değildir ki zorlanmış oİsun. B u hususta zat'a herhangi bir zorlama yoktur. Öyleyse A l l a h , bütünün kendi zatından taşmasına razıdır. Bit durumun irade ile ifadelendirilmcsi caizdir.

B ü t ü n ü n k e n d i s i n d e n taşmasının başlangıcı, A l l a h ' ı n düzenin bütünde olduğunu hilmesidir. A l l a h ' ı n bu durumu bilmesi, bilinenin var olmasının sebebi olmaktadır. Öyleyse A l l a h ' ı n iradesi, ilmidir. V e her iradeye dayanan eylem ya kesin bir inançtan veya ilim, zan ve ku­

runtudan biriyle meydana gelir. İlimle meydana gelen iradî eylem, ger­

çek bilginin gerekleriyle iş yapan mühendisin eylemidir. S a n ı ile mey­

dana gelen iradî eylem ise, zararlı olduğunu sandığı şeylerden sakınan hastanın eylemi gibidir, KurLintu ile meydana gelen iradî eylem, nefsin sevgiliye benzeyen hir şeyi, o olmadığını bildiği halde istemesi ve hoş­

lanmadığı hir şeye benzeyen şeyden uzaklaşmasıdır.

İlk V a r l ı ğ ı n eyleminin sanı ve kuruntu ile meydana gelmesi caiz değildir. Zira bunlar sabit olmayan, sonradan varlığa ilişmiş (avarız) şeylerdir, öyleyse A l l a h ' ı n eylemi gerçek ve akla uygun bir bilgiye da­

yanmaktadır. B u durumda geriye şu soru kalmaktadır: Bilgi nasıl hir şe­

yin var olmasının sebebi olmaktadır? ve İlk V a r l ı k , nesnelerin kendi­

sinden, bilgisi ile meydana geldiklerini ne ile bilmektedir?

İlk Varlık ancak nefsin benzerini gözlemleyerek bilir. Sevilen hir şeye ait hir tasavvur zihnimize takıldığında, bu tasavvurdan arzu gücü ortaya çıkar. İstek tamamlanır ve o şeyin var olması gerektiğine dair ta­

savvurumuz da ona eklenirse, kaslarda yerleşik güç ortaya çıkat, lifler hareket eder, o n d a n da mekanik organların hareketi meydana gelir ve istenen eylem gerçekleşir. Çizilmesini istediğimiz çizginin şeklini hayal eder ve o n u n olması gerektiğini düşündüğümüzde çizgiyi çizmeye dair

istek gücü ortaya çıkar. Bununla el ve kalem hareket eder ve ta,sa\'vur ettiğimiz biçimde çizginin sureti meydana gelir. Onun olması gerekir sö­

zümüzün anlamı ise; o şeyin, bizim için faydalı veya lezzetli ya da hak­

kımızda hayırlı oldugLinu bilmemiz veya zannetmemizdir. Öyleyse ehn hareketi, İstek gücünden meydana gelir. İstek gücü de tasavvurdan vc o şeyin olması gerektiğini bilmemizden meydan gelmiştir. Bu durumda zihnimizdeki bilginin bir şeyin meydana gelmesinin başlangıcı oldu­

ğunu görmekteyiz. Bundan daha açık Örnek şudur; son derece yüksek iki duvar arasına uzatılmış bir kalas üzerinde yürüyen kişi, içinden düş­

meyi geçirirse, hemen düşer. Yani düşme onun düşlinmesiyle meydana gelir. Kalas yere uzatılmış olsaydı vc yerdeyken üzerinde yürüseydi, düş­

meyecekti. Çünkü bu durumda düşmeyi düşünmezdi ve bunu hisset­

mezdi. Öyleyse düşme düşüncesi ve formunun hayalde hazır bıılıındu-nılması, düşiınülen şeyin meydana gelmesinin sebebi olmaktadır. Bizzat nefsin gözlemlerinden örneklere rastladık.

Biz, İlk Varlığa dönerek diyoruz ki; hareket, istek gücünden çık­

tığı gibi İlk Varlığın eylemi ya istek gücıınden çıkar kı bu, imkansızdır.

Zira istek ve arzunun varlığı İlk Varhk için imkansızdır. Çünkü bunlar var olmuş, sonra da kaybolmuş bir şeyin işlekleridir, Zorunlu Varlıkta ise meydana gelmesi istenilip, g ü ç halinde olan hiçbir şey yoktur.

Yukarıda bunun delilleri zikredildi. Geriye söylenecek ancak şu kalıyor:

İlk Varlığın, bütünün düzenini düşünmesi, düzenin kendi zatından taşmasının .sebebidir. Bir çizgiyi veya resmin çizimini tasavvur ettiğimizde bunlar hemen meydana gelmezler. Zira bize göre işler bize uygun olan ve uygun olmayan diye iki kısma ayrılır. Biz bazı aletlerde yaratılmış istek gücüne ihtiyaç duyarız. Başarılı olup olamayacağımızı da bunlara göre biliriz. Bu ortaya çıktığında amaçlarımızı elde etmek için hareket ettireceğimiz organlara ve aletlere ihtiyaç duyarız.

İlk Varlığın tasavvurunun kendisi, tasavvur edilen şeyin meydana gelmesi için yeterlidir. Bu da Zorunlu Varlığı diğer \'arlık!ardan ayıran başka bir Özelliktir. Eylemimizin bizim için hayırlı olduğunu bilmemi:

veya sanmamız ya da hayal etmemiz gerekir. İlk Varhk için ise bu mu­

haldir. Zira bu, istek gerektirir. Yukarıda isteğin ancak eksik olanları hareket ettirdiğini açıklamıştık. Buna göre hayal etliklerimiz açısından, bu eylem bizim için hayırlı olmaktadır.

185

İlk Varlığın ilmine göre. külli nizama dair irade, kendi içerisinde hayırlıdır, var olmak da kendi Özünde var olmamaktan hayırlıdır.

Varlığın bölümlere ayrılması mümkündür. T a m ve mükemmel olan varlık bu bölümlerden sadece biridir diğerleri ise buna nisbetle eksiktir­

ler. Mükemmel olan ise eksik olandan hayırlıdır. İlk Varlığın zatı, bü­

tün varlıkların, kendilerinde bulunması mümkün olan en mükemmel ve tam biçimleriyle, düzenin gayesine katılmak üzere zorunlu olarak kendisinden ta.5tığı bir zattır. Allah'ın yaratıklara inayetinin anlamı da budur, Örneğin, İlk Varlık, insanın bir yakalama organına ihtiyaç duyduğunu bilir. Bu organ olmazsa insan eksik kalır ve aynı zamanda bu onun için bir kötülüktür. Yakalayıcı aletin el vc avuç gibi olması, parmakların da birbirlerinden ayrılması gerekir. Bunlar olmazsa yaka­

lama gerçekleşmez. Parmakların bir çok konumlarının olması ve beşi­

nin de bir sırada olması icap eder. Dördü bir sırada olduğu gibi, dördü­

nün bunların karşısında duran başparmak sırasında olması da müm­

kündür. Zira başparmak hepsinin üzerinde dönmektedir, bunların farkh biçimlerde iki sıra içinde bulunmaları da mümkündür. Farklı ha­

reketleriyle elden istenen, bazen yakalamak, bazen başkasına zarar ver­

me bazen de bir hareketi savmaktır. Bunlar ancak gözlenerek mü­

kemmel hale gelir. İlk Varlığın bunu bilmesi, o şeyin ( e l ) var olması­

nın sebebi olmaktadır. Ever, diğer bütün konumları bilmesine rağmen el için bu konumu seçmesi; hayrın ve mükemmelliğin hu konumda olmasındandır. Zira İlk Varlığın zatı, kendisinden hayrın raşmasını, kötülüğün taşmasına tercih eden bir zat'ıır, Hayır ve şer ilk Varlık için değil, kendi içinde ve diğer varlıklar için \'ardır. Öyleyse biıtün varlık­

lar; yıldızların sayısı ve miktarları, hayvanlar, yer ve var olan her şey bulundukları şekilde var olmuşlardır. Zira bu şekilde var olmak, var olmanın cn mükemmel şeklidir. Bunun dışındaki var olma imkanları buna nisbetle eksiktir. Hayvanlar için mekanik aletler yaratılmış ol­

saydı ve onları kullanma şekli öğretilmeseydi, işlevsiz kalırlardı. Civciv İçin yumurtayı delen bİr gaga yaratılmıştır. Şayet kullanımı öğretilme­

seydi ve o durumda lyiyecek] toplamayla meşgul olsaydı, işlevsiz kalırdı.

A l l a h ' ı n inayeti, hayrın tamamlanması İle tamamlanır. Yüce Allah, varlıkları yarattıktan sonra, sahip oldukları imkanları nasıl kul­

lanacaklarını öğretmek suretiyle hayrı tamamladığını bildirmiştir. Yüce

A l l a h şöyle buyuruyor:

Bizim Rabbimiz her şeye hilkatini veren sonra da hidayete yöneltendir ( 2 0 / T a h a : 5 0 )

Ki beni yaratan ve doğru yolu gösteren O'dur (161 Şuara: 78) Planlayıp, yol gösteren (87/el-A'la;3).

İşte irade vc inayetin anlamı budur, bunlar ilim sıtatına rucıı' eder ve ilim üzerinde artık hususlar değillerdir. ÎUm de yukarıda açıklandığı gibi zât üzerinde artık değildir. İlk V a r l ı ğ ı n eyleminin bir amaç için olması ve bilgiye dayanmaması ise imkanızdır.

Uk Varh^n liandisi için değil, diğer varhklara hayrı akıtmcdi için {jizon gibi bil^ ile birlikte hir kastının olması neden olmasın? imıe^n boğulmakta olanı kurtaimayı amaçlarız, bummla bağlamakta olanı kurtarmalitan başka bir amaç

da gütmeyiz denilirse;

Denilir k İ : Kast eden açısından kastedilen şeyin, terk edilen şey­

den öncelikli olması, kastın gereklerindendir. B u n u n farkına da amaç ile varılır. A m a ç ise eksikliğe delalet eder. Bir sevap veya övgü almak, hayır işleyerek erdem ahlakını kazanmak gibi bir istek olmaksızın bi:, herhangi bir şeyi kastetmeyi tasavvur etmeyiz. Bizim için eylemin ol­

ması ile olmaması aynı konumda olsaydı, hizim o n u n İçin bir kastımı­

zın ve yönelimimizin olması imkansız olurdu. Zira kastın uygun bir biçimde takdir edilene yönelmekten başka bir anlamı yoktur. Kasttan bu anlaş ilmi yorsa, kosd anlamı olmayan salt lafız olmuş olur,

8. İddia: ilk Varlığın kadir olmasıdır.

Delili: İlk V a r l ı ğ ı n bu sıfatı vardır. Kadir; dilediğinde yapan, di­

lediğinde yapmayandır. Biz, A l l a h ' ı n dilemesinin ilmi o l d u ğ u n u , içinde hayır olduğunu bildiği şeyin meydana geldiğini, olmamasının hayırlı olduğunu bildiği şeyin de meydana gelmediğini açıkladık.

Bu nasd doğru olabilir! Bu lankıyışiaral göre^-^ îlk Varhk, yeri ve göğı'ı yok etmeye kadir değildir, denilirse;

6 8 . "Ilımlara gört;" ifnJcsi, CHzâirniıı başiiklarınm ıliîiylc aktiirımtla hııluiıJııj-ıı his.sjni uyandırmaktadır. G n ı ü j l c r i akrarminlakl <;û\'cnirlit;in(j vc f;u7c! hir şckilılc sunma L!Ü-c ü n ü n üima.sma raguıen, kıralım fjinşındL!Ü-c açıkladığı; "bu, t ı l n i i ' f l a n n .uiirüşkrınin nin;-liğint açıklayan vc rcc edilmeyi hak eden kısmına hir giriştir" şeklımlekl preiısJİiiyle pa­

ralel yürümektedir.

Denİİir kî: İlk V a r h k dilerse onları yok eder, ancak O , bunu di-lememektedir. A l l a h ' ı n ezeh meşieci, varlığın devamına hükmetmiştir.

Zira hayır, varlığın yok olması (fena) ve zeval bulmasında değil, sürek-liliğindedir. Kadir, dilemesinin gerekliltğiyle değil, dilerse yapar anlamında kadirdir. Zira; falanca kendini öldürmeye kadirdir, denilir. O şahsm ken­

dini öldürmeyeceği bilinse de, sözünde doğrudur (sadık). Yüce A l l a h ' ı n , şimdi kıyameti koparmayacağını bilsek de O , şimdi kıyameti koparmaya kadirdir.

Özetle: B i l i n e n , güç yetirilenden farklıdır, ö y l e y s e lik V a r l ı k , irade ederse yapar anlamında bütün olabilecek şeylere kadirdir. İrade ederse yapar ifadesi bitişik şartlı bir önermedir. Şartlı önermenin cüzle­

rinden ikisinin doğru olması, şartlarından değildir. Bilakis ikicinin veya b i r i n i n yanlış olması caizdir ve hu durumda da bitişik şartlı önerme doğru olur. însan uçarsa, havada hareket eder diyenin sözü, doğ­

rudur. Oysa cümlenin iki tarafı da yanlıştır, insan uçsaydı hayvan olurdu ifadesi doğrudur, fakat mukaddimesi yanlış, tali'si doğru, bitişik şartlı hir önermedir.

'Dilerse yapar' söziinüz, bir şeyin iradesinin sorgıdandığın] düşündürür, bu da değişime delalet eder, denilirse;

Denilir ki: Doğru ifade şudur: İrade ettiği her şeyin olması, irade etmediği hiçbir şeyin meydana gelmemesi anlamında A l l a h kadirdir.

A l l a h ' ı n irade ettiği şey, irade etmemesi caiz olan bir şey olmuş olsaydı, o şey olmazdı. İrade etmediği şey de, irade etmesi caiz olan hir şey ol­

saydı, o şey olurdu. İlk V a r l ı ğ ı n iradesinin ve kudretinin anlamı hı.ı-dur. B u iki sıfat A U a h ' m ilim sıfatına rucu' eder. ilmi de zatına döner ve hu, zatında hir çokluk gerektirmez.

9. İ d d i a : İlk Varlık hakimdir. Zira hikmet iki şeyde kullanılır;

1. îlim anlamında hikmet: İlim, mahiyet ve tanımın gerçekleş­

mesi ile eşyanın tasavvur edilmesi ve gerçek kesin hir inançla doğrı.1-lanmasıdır.

2. Eylem anlamında hikmet; S ü s ve olgunluk b a k ı m ı n d a n ihti­

yaç duyduğu her şeyin hir düzen içerisinde sağlam hir biçimde topian-masıdır.

ilk V a r h k eşyayı olduğu gibi {ala ma hiye aleyhi) ilimlerm cn

Belgede FELSEFENIN TEMEL ILKELERI (sayfa 187-192)