• Sonuç bulunamadı

el-Meâsirü'l-Husâmiyye fi'l-Menâziri'l-Kelâmiyye: Semerkandî’nin yine münâzara

alanında kaleme aldığı eserdir. Bilinen tek nüshası ülkemizde Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa Bölümü, nr. 1703, v. 89b-103a aralarında bulunmaktadır. Tarih ve müstensih bilgisi yoktur. Eserin adı giriş kapağında da el-Meâsirü'l-Husâmiyye

fi'l-Menâziri'l-Kelâmiyye olarak geçmektedir.3 Semerkandî de eserin içeriğiyle ilgili bilgi verdikten

sonra “ben bunu el-Meâsirü'l-Husâmiyye fi'l-Menâziri'l-Kelâmiyye olarak isimlendirdim” demektedir. Kütüphane kayıtında ise Meâsirü'l-Husâmiyye

fi'l-Menâziri'l-Kalemiye olarak geçmektedir. Ayrıca aynı yerde 117a-122b varakları

arasında müellifi bilinmeyen bir şerhi de bulunmaktadır.

Eserin dibâcesinde “kadıların kadısı” olarak belirtilen “Hüsâmeddîn” adında birine ithafen yazıldığı belirtilmektedir. Büyük ihtimalle eserin ismi de bu kişinin adına nisbetle Meâsirü'l-Husâmiyye olarak adlandırılmaktadır. Zannediyoruz ki bu kişi devrin önemli devlet adamlarındandır ki bu sebeple Semerkandî devlet erkânına yakın olabilmek amacıyla bu eseri akleme almış olabilir. Eserin Semerkandî’ye aidiyeti kesin

1

Bak. Ankara Milli Ktp., Nevşehir Damad İbrahim Paşa İl Halk Ktp. koleksiyonu, nr. 50 Damad 187/2, v. 31b-90a, tarih: 820/1417; nr. 50 Damad 187/1, v. 1-28; Atıf Efendi Yazma Eser Ktp., Atıf Efendi koleksiyonu, nr. 2848/2, v. 30-61; Süleymaniye Ktp, Fatih bölümü, nr. 3087, v. 1-76, tarih: 829/1425; Esad Efendi bölümü, nr. 3034, v. 1-46, tarih: 780/1378.

2

Ayrıca Brockelmann da British Museum’da MS. Supplement, 1124 numarada bir nüshasının bulunduğunu belirtmektedir (Brockelmann, 1973:I, 850). Larry Benjamin Miller da bu eserden kendi doktora çalışmasının kaynakçasında belirttiğine göre Aynü’n-Nazar’ı bizatihi görmüştür. Bak. (Miller, 1984:241).

3

Baga, eserin isminin mecmuada bile geçmediğini ve bu sebeple Meâsirü'l-Husâmiyye isminde bir eserin Semerkandî’ye nisbet dahi edilemeyeceğini iddia etmektedir. Oysa ki mecmuanın giriş kapağında hem eserin hem de şerhinin adları geçmektedir. Bak. Baga, 2008:24.

35

olmamakla beraber içerik olarak Âdâbü’-s-Semerkandî’ye olan benzerliği sebebiyle eserin Semerkandî’ye aidiyetini kuvvetlendirmektedir.

Eser, “manzar” adı verilen üç bölüme ayrılmıştır. Birinci manzarda “tanımlar”, ikinci manzarda “ilmî tartışmalarda âdâb” ve üçüncü manzarda da “delillendirmeler/müsteşhedât” konusu ele alınmaktadır. İlk bölümde “tanımlar” başlığı altında mu‘allil, sâil, delil, münâkaza, müstened, nakz, muâraza, gasb, istidlâl, deverân, mülâzeme, münâzara, tenbîh, icmâ ve kıyas kavramları ele alınmaktadır. İkinci bölümde “ilmî tartışmalarda âdâb” başlığı altında tartışma âdâbı ve düzeni ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde “delillendirmeler” başlığı altında ise dört mesele ele alınmaktadır. Birinci mesele “kelâm usûlü”nden olup âlemin hâdisliği meselesi filozofların karşıt görüşleriyle ele alınmaktadır. İkinci mesele “hikmet”ten olup Tanrı’nın zâtıyla zorunlu kılan olduğu konusu Tanrı’nın iradesiyle fâil olduğuna dair karşıt görüşle incelenmektedir. Üçüncü mesele “fıkıh usûlü”nden olup tahsîs ve umûm meselesi değerlendirilmektedir. Dördüncü mesele de “hilâf ilmi”nden olup zekât konusu tartışılmaktadır. Bu son bölüm Semerkandî’nin diğer eseri

Âdâbü’-s-Semerkandî’yi çağrıştırmaktadır ki, bu da içeriği yönüyle eserin Semerkandî’ye ait

olduğunu göstermektedir. Ele alınan meseleler tartışma kurallarına göre örneklendirilmiştir.

5. Kıstâsu’l-Efkâr fî Tahkîki’l-Esrâr: Bu eser aslında mantık ilmiyle ilgilidir.1 Ancak Semerkandî bu eserinde de “âdâbü’l-bahs ve’l-münâzara” konusuna değindiği için bu bölümde tekrar ele aldık. Eser bir mukaddime ve makâle denilen iki bölümden oluşmaktadır. Âdâbü’l-bahs ve’l-münâzara, eserin son konusudur. Semerkandî’nin bunu yapmasındaki amacı, kendi zamanına kadar mantık eserlerinin sonunda cedel konusuna yer verilirken kendisinin cedel yerine münâzarayı tercih etmesidir.

1.2.2. Âdâbü’s-Semerkandî

Semerkandî’nin âdâbü’l-bahs ve’l-münâzara alanında kaleme aldığı bu risâle, alanında yazılmış ilk eserdir. Kaynaklarda da Semerkandî’ye ait böyle bir eserin varlığından da bahsedilmektedir (Kâtip Çelebi, 1941:I, 39; Brockelmann, 1973:I, 849;

1

Nüshaları için bak. Manisa İl Halk Kütüphanesi, nr. 45 Hk 2213, v. 1-68, tarih: 708/1308; Süleymaniye Ktp. Atıf Efendi bölümü, nr. 1673, v. 1-193, tarih: 758/1357; nr. 1674, v. 1-55, tarih: 718/1318; Ayasofya bölümü, nr. 2565, v. 87b-171b; nr. 2562, v. 1-84.

36

Taşköprülüzâde, 1985b:I, 280; Kehhâle, 1993:III, 136; Bağdâdî, 1955:II, 106; Zirikli, 2002:VI, 39).

İslâm dünyasında en çok okunan eserlerdendir. Zira Taşköprülüzâde de (1985b:I, 280) “bu risâle, bu sanattaki kitapların en meşhurudur” demektedir. Ayrıca kütüphane kayıtlarındaki sayısı da bunu göstermektedir. Sadece ülkemizde yüz otuz civarında nüshası bulunmaktadır.1 Bunun yanı sıra bu risâle, hicrî 1353 yılında Kâhire’de

Mecmûatün Müştemiletün ale’l-Âtî Beyânühû isimli eserin 125-133 sayfaları arasında

olmak üzere basılmıştır.

Semerkandî, bu risâle öncesi yukarıda da bahsettiğimiz gibi cedel alanında da eserler yazmıştır. Bu sebeple Âdâbü’s-Semerkandî’yi yazmasının nedeni bize göre daha önce de belirttiğimiz gibi tarihi süreç bunu mecbur kılmıştır. Çünkü cedelde ki amaç her ne kadar hasmı susuturmak olsa da bu zamanla yanlış anlaşılarak “her halukarda muhataba karşı üstün gelmek” gibi bir amaç şeklinde kullanılmış ve bu sebeple birçok olumsuz sonuçlar ortaya çıkmıştır. Semerkandî de bu tarihi süreç içerisinde kendi zamanında bu olumsuz tabloyla sık karşılaşmış olmalı ki bu risâleyi yazma ihtiyacı hissetmiştir.

Risâlenin adı hususunda çeşitli isimlendirmeler yapılmaktadır. Kâtip Çelebi (1941:I, 39) ve Bağdâdî (1955:II, 106) Âdâbü’l-Fâdıl2, Taşköprülüzâde (1985b:I, 280) Risâletü

Mevlânâ Şemseddîn Semerkandî, Kehhâle (1993:III, 136) Risâletü fî Âdâbi’l-Bahs ve’l-Münâzara, Zirikli ise (2002:VI, 39) Âdâbü’l-Bahs ile Âdâbü’l-Fâdıl isimlerini de

kullanmaktadır. Ancak Zirikli, bu iki ismi ayrı eser göstererek zikretmektedir. Brockelmann da (1973:I, 849) Risâletü fî Âdâbi’l-Bahs, Risâletü’l-Hüseyniyye ve

Risâletü’s-Semerkandiyye şeklinde üç ayrı isim belirtmektedir. Ülkemiz

kütüphanelerinde de bu isimlendirmeler yapıldığı gibi bunun yanı sıra çeşitli

1

Bazı nüshaları için bak. Süleymaniye Ktp., Ayasofya bölümü, nr. 4855, v. 143-147; Bağdatlı Vehbi, nr. 2099, v. 241-243; Çelebi Abdullah, nr. 341, v. 1-6; Denizli, nr. 258, v. 99-105; Esad Efendi, nr. 3763, v. 51-52; Fatih, nr. 5065, v. 22-26; Hacı Mahmud Efendi, nr. 6164, v. 8-15; Kadızade Mehemed, nr. 465, v. 33-36; Laleli, nr, 3658, v. 1-7; Serez, nr. 2296, v. 1-6; Şehid Ali Paşa, nr. 2738, v. 200-212; Yazma Bağışlar, nr. 1294, v. 45-54; nr. 1794, v. 1-7; Ankara Milli Ktp., Adana İl Halk Ktp. koleksiyonu, nr. 01 Hk 99/1, v. 1b-9a; Ankara Milli Ktp., Yazmalar koleksiyonu, nr. 06 Mil Yz A 7360/2, v. 51b-81a, tarih: 1058/1648.

2

37

adlandırmalarda yapılmaktadır. Bunlar şu şekildedir: Âdâbü’l-Bahs1,

Âdâbü’s-Semerkandî2, Risâle fî Âdâbi’l-Bahs3, Âdâbü’l-Bahsi’s-Semerkandî4, Risâle fî

Âdâbi'l-Bahs ve Turukı'l-Münâzara5 ve Şemsiye mine’l-Âdâb’tır6. Bunların yanı sıra en dikkat

çeken isim ise Şerefü’l-Emâsil fî Âdâbi’l-Bahs’tir.7 Biz ise en yaygın isim olan

Âdâbü’s-Semerkandî’yi tercih ettik.

Âdâbü’s-Semerkandî’nin içeriği hakkında ileride daha ayrıntılı bilgi vereceğimiz için

burada sadece bölüm başlıklarına değineceğiz. Âdâbü’s-Semerkandî “fasl” adıyla üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümün başlığı “tanımlar”, ikinci bölümün başlığı “tartışma düzeni” ve üçüncü bölümün başlığı da Semerkandî’nin iddialı bir ifadeyle “bizzat ortaya koyduğum meseleler” dediği üç örneklendirmedir. Ayrıca Semerkandî, bu eserini devrin devlet adamlarından biri olduğunu tahmin ettiğimiz Şerafeddîn8 Abdurrahmân isminde bir kişiye ithaf etmiştir.

Bu risâle hakkında şimdiye kadar tek çalışma yapılmıştır. Bu da Larry Benjamin Miller’a ait olup bir doktora çalışmasıdır.9 Miller, onuncu ile on dördüncü yüzyıllar arasındaki İslâmî diyalektiğin gelişimini, daha doğrusu bütün tartışma metodlarını ele aldığı çalışmasının 196-239 sayfaları arasında Semerkandî’nin Kıstâs ve

Âdâbü’s-Semerkandî isimli eserlerine yer vermiştir. Bu eserlerin de sadece içeriğini ele almıştır.

Ancak özellikle Âdâbü’s-Semerkandî ile ilgili bölümünde yer yer diğer şârihler ve Şirvânî ile Şirvânî’nin hâşiyelerinden de yararlanmıştır.

1.2.2.1. Âdâbü’s-Semerkandî’nin Şerhleri

Şirvânî’nin şerhinden başka bu risâle üzerine şu kişiler şerh yazmıştır:

1

Beyazıt Devlet Ktp., Veliyüddin Efendi bölümü, nr. 1344, v. 11b-24b. 2

Beyazıt Devlet Ktp., Veliyüddin Efendi bölümü, nr. 2883, v. 41b-45b; Süleymaniye Ktp., Serez bölümü, nr. 2296, v. 1-6; Tırnovalı bölümü, nr. 1122, v. 71-90.

3

Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa 2753, v. 98-101. 4

Süleymaniye Ktp.,, Serez bölümü, nr. 1689, v. 1-7. 5

Beyazıt Devlet Ktp.,, Beyazıd bölümü, nr. 3161, v. 168b-171. 6

Manisa İl Halk Ktp., nr. 1998/2, v. 22-56. 7

Süleymaniye Ktp., Ragıp Paşa bölümü, nr. 1458, v. 230b-232a. 8

Çorum ve Manisa nüshalarına göre Necmeddin. 9

Bak. Miller, L. B. (1984), Islamic Disputation Theory: A Study of the Development of Dialectic in Islam From The Tenth Through The Fourteenth Centuries, Basılmamış Doktora Tezi, Princeton University.

38