• Sonuç bulunamadı

C. KANUN, DOKTRİN VE UYGULAMADA MÜSTEHCENLİK KAVRAMI

III. MÜSTEHCENLİĞİN CEZALANDIRILMASI MESELESİ

A. MÜSTEHCENLİĞİN YASAKLANMASININ NEDENLERİ

1. Genel Olarak

Bireylerin edebine veya toplumun genel ahlakına, belirli kişilerin değer veya menfaatlerine aykırı davranılmaksızın, yalnızca ayıplanacak hareketlerle değil bir-takım araçlar kullanılarak zarar verilebileceği hususunun, zamanla anlaşıldığı veya tecrübe edildiği belirtilmektedir.164 Zira müstehcen ürünlerin, matbaanın yaygınlaş-masıyla geniş kitlelere ulaşmasına kadarki süreçte, hiçbir denetime tabi tutulmadığı ifade edilmektedir.165 Bu bağlamda müstehcenlik suçu ancak, “müstehcen olan” bir

162 İfade Özgürlüğü başlıklı İHAS m. 10/2’ye göre; “İfade özgürlüğü kullanılırken ödev ve so-rumluluk içinde hareket edilmesi gerektiğinden, ... genel ahlakın korunması amacıyla, huku-kun öngördüğü ve demokratik bir toplumda, gerekli olan formalitelere, şartlara, yasaklara ve yaptırımlara başvurulabilir.”

163 İHAM “Handyside v. Birleşik Krallık” Kararı, K.T.: 07.12.1976, Çev. Osman DOĞRU, İn-san Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları (Ed.: Osman DOĞRU), C. 1, B. 1, İstanbul 2004, s.

161-180.

164 DÖNMEZER, Özel, s. 185.

165 Eric BERKOWITZ, Seks ve Ceza / Arzuyu Yargılamanın Dört Bin Yıllık Tarihi (Çev. Orhan

ürün üzerinde çeşitli tasarruflarda bulunmak suretiyle işlenebilir.

Müstehcenlik suçunun, tarihte geçirdiği değişimlerin ortaya koyulması, hem günümüze hem de geleceğe ışık tutması adına oldukça önemlidir.166 Toplumun ge-nel ahlakına korumak amacıyla, utanılacak veya ayıplanacak hareketler gerçekleş-tirmenin ayrı bir suç olarak düzenlenmesinin, Yakın Çağda ortaya çıkan bir anlayışın ürünü olduğu ifade edilmektedir. Buna göre fuhşa, zevke veya eğlenceye düşkünlü-ğün hemen her şeklinin cezalandırılması durumunda, böyle bir suçun düzenlenme-sine gerek yoktur.167 Öte yandan daha önce de belirtildiği üzere müstehcenlik kav-ramı, mutlak olarak cinsellik kavramını barındırır. Bu itibarla müstehcenlik suçu-nun düzenlenme nedenlerinin daha iyi anlaşılması adına bu suçun nispeten kısa ta-rihi sürecini incelemeden önce; cinselliğe ilişkin suçların tata-rihi süreçte geçirdiği de-ğişimlerin yanı sıra konuyla ilgili felsefi görüşlere de yer verilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Daha önce de belirtiğimiz üzere ceza normları, bireylerin

DÜZ), B. 3, İstanbul 2013, s. 21.

166 Müstehcenliğin cezalandırılması, toplumların uğradıkları ahlak çöküntüsünün olumsuz sonuçlarını gösteren tarihteki olaylar esas alınarak zorunlu görülmektedir. Bkz. EREM, Özel Hükümler, s. 219. “Gerçekten çözülüp eriyen ve çöken insan toplumlarının ahlak standartla-rının yıprandığı dönemlerde bu hale geldikleri; Roma İmparatorluğunun bu duruma belirgin bir örnek olduğu öne sürülmektedir.”, bkz. DÖNMEZER, Özel, s. 198. Öte yandan müstehcen-liğin tamamen suç olmaktan çıkarılması gerektiği de ifade edilmiştir: “Fücur ahlaken kötü bir fiil olarak telakki edilmiş iken kanun koyucu bu fiilin cezalandırılmasına yarar görmemiş ve fiili suç olarak tavsif etmemiştir. Müstehcenliği biz kendi kafamızda gizli hale getirerek suç haline zorla getirmişizdir. Bir tarifini veremiyoruz, neyin müstehcen olduğunu belirleyemiyo-ruz, sonra birtakım zorlamalarla tabiatın kendisine sınırlar koymaya çalışıyoruz. Bu sınırlar bugün dahi vardır, fakat her zaman olduğu gibi zorlanmaktadır. Dolayısıyla toplumun savun-ması, müstehcenliğin suç haline getirilmesi veya cinselliğin tabu sayılması ile gerçekleşemez.”, YARSUVAT, “Cinsel”, s. 714. “Örneğin, yalan söylemek ahlaken yanlış olduğu halde TCK 272’ye göre belirli durumlarda suçtur. Şu anahtar soru hukuk ile ahlak ilişkisinde hem belirleyici hem de açıklayıcıdır: Anayasalarda yer alan belirli temel ilkelerin ya da kavramların, demokrasi-nin, özgürlüğün, hukuk devletinin vb., önemi ya da gücü bu resmi metinlerde, hukukun genel kaynaklarında yer almalarından mı doğmaktadır yoksa bunun tam aksi mi doğrudur?”, bkz.

Ahmet Ulvi TÜRKBAĞ, “Hukuk ve Ahlakın Kesişim Noktası Olarak Hukuk Normu”, in. GÜHFD, C. 5, S. 2, Y. 2008, s. 36.

167 DÖNMEZER, Özel, s. 184.

özgürlükleri ve toplumun ahlak yapısını şekillendirmektedir. O halde düzenlenen cinselliğe ilişkin suçlar incelenirken, aynı zamanda toplumun cinsellik anlayışı or-taya koyulacaktır.

2. Tarihte Cinselliğe İlişkin Suçlar

Kayıtlı tarihin en eski zamanlarından günümüze değin kanun koyucular, in-sanların en önemli ve mahrem alanı olan cinselliğine dair suçlar düzenlemişler-dir.168 Ayrıntılı şekilde düzenlenen başlıca suçlardan, “zina”nın dünya genelinde 19.

yy.’a kadar suç sayıldığı ve tarihin her döneminde kadınların zinasının erkeklerden çok daha ağır yaptırımlara tabi tutulduğu;169 “eşcinsel ilişkilerin” ise 6. yy.’dan 20.

yy.’a kadar dünya genelinde suç sayıldığı170 belirtilmektedir.

Avrupa toplumlarında 17. yy.’ın başlarında,171 19. yy.’a kıyasla müstehcenli-ğin ölçütlerinin daha “gevşek” olduğu ve müstehcenliğe karşı daha fazla “tolerans”

gösterildiği ifade edilmektedir. 19. yy.’da İngiltere’de Viktorya Dönemi’nin172

168 BERKOWITZ, s. 19.

169 Yaklaşık olarak MÖ iki bin yılında yazılan Sümer Devletinin başkenti Nippur’da bulunan bir tablete göre, “Kocasına değer vermeyen bir kadın, kocasının bir düşmanını tanıyor olabi-lir... O düşman da kadının kocasını öldürebilir. Daha sonra bunu kadına bildirebilir. Bu du-rumda kocasını öldüren kadın değil midir? Hatta kadının suçu adamı fiilen öldürenlerin su-çundan daha ağırdır.” Ayrıca belirtmek gerekir ki, “tanımak” kelimesi Sümercede aynı za-manda “seks yapmak” anlamındadır. Bkz. BERKOWITZ, s. 24, 25.

170 BERKOWITZ, s. 52-79.

171 İngiltere’de haz karşıtı hareketin, 17. yy.’ın başlarında ciddi bir boyuta ulaştığı söylen-mektedir: “1595-1635 yılları arasında kilisedeki ahlaksızlık davalarının sayısı ikiye katlan-mıştı ve bazen toplam davaların yarısına denk geliyordu. ‘Zina, fuhuş, ensest’ ve ‘hayatın diğer pislikleri ve günahları’yla alakalı yasalarda o zamanki tabirle ‘müstehcen mahkemeler’in in-sanların hayatına ne kadar burnunu sokabileceğine dair ayrıntılar yoktu. İnsanlar birbirlerini ahlaksızlıktan dolayı ihbar etmeye hazırlardı. Öyle ki, evli çiftler bile sapkınca seks yaptıkla-rından ya da şehvet düşkünlüğünden şüphelenildiğinde dava edilebiliyorlardı.”, bkz. BER-KOWITZ, s. 185.

172 Viktorya Dönemi, İngiltere’de 1937-1901 yılları arasında Kraliçe Viktorya’nın hüküm sürdüğü, İngiltere’nin endüstriyel açıdan altın çağını yaşadığı, neredeyse her yıl savaşa gir-diği, topraklarının büyüklüğünü yaklaşık iki katına çıkardığı, sınıfsal ayrımın ve cinsiyet

başlamasıyla, burjuvazinin baskıları neticesinde, cinsellik karı koca arasındaki üreme işlevine indirgenmiş ve müstehcenliğe karşı herhangi bir tolerans gösteril-memiştir.173 Zira işgücünün sistematik biçimde sömürülmesini kolaylaştırmak ba-kımından, bireylerin yeni işgücü üretilmesini sağlamak dışındaki cinselliğe yönel-mesi, farklı hazlar peşinde vakit harcaması hoş görülemezdi.174 Bununla birlikte burjuvazi, üretim olmasa da en azından kar sağlayacak şekilde, bu anlayıştan birta-kım ödünler vermekteydi. Bu itibarla genelevler ve sağlık evleri,175 cinselliğin taviz verildiği yerler olarak belirlenmişti. Hayat kadınları, müşterileri üzerinden;

eşitsizliğinin aşırı derecede arttığı, sırf Britanya topraklarındaki İngiliz nüfusunun yirmi milyondan kırk milyona çıktığı, aşırı derecede katı bir toplumsal ahlak politikasının izlen-diği, cinsel hastalık şüphesi bulunan kadınların zorla muayene edilmesinin yasalaştırıldığı, bir dönemdir. Bkz. http://www.newworldencyclopedia.org/entry/Victorian_era#Religion (E.T.: 02.04.2019).

173 FOUCAULT, s. 9. Cinsellik anlayışının üreme odaklı olması ve meyve vermeyen hazların yok edilmeye çalışılmasıyla temelde amaçlanan husus, nüfusu arttırmak suretiyle işgücü sağlamak yani ekonomik olarak faydalı, siyasal olarak muhafazakar bir cinsellik düzeni kur-maktır. Bkz. FOUCAULT, s. 42.

174 FOUCAULT, s. 12. Buna benzer bir anlayış, askeri gücüyle meşhur Antik Yunan devletle-rinden Sparta Devleti’nde de görülmekteydi. Sparta Devleti yasalarında çağdaş devletlerin yasalarından farklı olarak “zina” suç sayılmamaktaydı. Evlilik kurumuna devlete savaşçı sağlayan bir kurum gözüyle bakılıyordu. Bu doğrultuda yaşlı biri, genç birinden karısına “iyi bir tohum” bırakmasını serbestçe talep edebiliyor veya kısır bir kadınla evlenmiş erkek, başka bir erkeğin karısını ondan izin almak şartıyla dölleyebiliyordu. Bkz. BERKOWITZ, s.

78. “Sparta hukuku çocuk yapamayan vatandaşları cezalandırırken, çok çocuk yapanları ödüllendiriyordu. Evlenmeyen erkekler kışın meydanda çıplak dolaştırılıyor ve yasaya karşı geldiği için hak ettiği muameleyi gördüğünü şarkıyla söylemeye zorlanıyordu. Bunun yanında üç oğlu olan erkekler askerlikten, dört oğlu olanlarsa ek olarak vergiden muaf tutulmak-taydı.”, bkz. BERKOWITZ, s. 390.

175 Viktorya Dönemi’nde kadınlar cinsel yönden uğradıkları aşırı baskıdan dolayı sıklıkla histeri hastalığına yakalanıyorlardı. Zira kadınların cinsel ilişkiden zevk almaları uygun gö-rülmüyordu. Bu hastalığı tedavi için “sağlık evi” olarak adlandırılan yerlere giden kadınlara, psikiyatristler tarafından “pelvik parmak masajı” veya diğer bir ifadeyle “mastürbasyon” ya-pılıyordu. Sonuç olarak, vibratör bugüne kadar yaratılmış olan beşinci ev elektronik icadı oldu. Elektrikli süpürge, elektrikli ütü ve elektrikli tavadan yaklaşık on yıl önce icat edildi.

1880'lerin başında, Mortimer GRANVILLE ilk pille çalışan vibratörü icat etti. Orijinal ba-tarya 40 kilo ağırlığındaydı, ancak yüzyılın başlarına doğru küçüldü ve kadınlar evlerine sa-tın almaya başladı. Bkz. https://www.factinate.com/things/45-buttoned-facts-victorian-era/ (E.T.: 02.04.2019).

psikiyatristler, histeri hastaları üzerinden, dile getirilemeyen istekleri, maddiyata dökmüşlerdi. Viktorya Dönemi’ne kadar üstü kapalı olarak hoş görülen şeyler ve hatta daha ötesi, genelevler ve sağlık evlerinde fahiş fiyatlara satılmaktaydı. Bu du-rum dönemin burjuvazisinin ikiyüzlülüğü olarak ifade edilmektedir.176 Bunun dışın-daki yerlerde, modern fanatizm, üçlü yasasını sert bir biçimde dayatmaktaydı: “Ya-saklama, yok sayma ve suskunluk.”177 Bu suskunluk yasası, açıkça söylemenin yanı sıra, birbirine atıf yapan yasaklarla cinselliğin adının anılmasının veya cinselliğe imada bulunulmasının önüne geçilmesini, dolayısıyla azami derecede sansürün uy-gulanmasını sağlamaktadır.178

3. Felsefi Açıdan Cinselliğe İlişkin Suçlar

Utanç, gülünç veya tiksinç bulunmaksızın, akla dayalı olarak, yasaklanan hu-suslar göz önüne alınarak, toplum içinde cinsellik üzerine konuşmak gerektiği söy-lenmektedir. Cinselliği, suçlanacak veya hoş görülmeyecek bir şey olarak değerlen-dirilmekten ziyade; yönetilecek, işlevsel sistemler içine yerleştirilecek, herkesin azami iyiliği için düzenlenecek, en yüksek verimin alınabileceği şekilde işletilecek

176 FOUCAULT, s. 10. Bu ikiyüzlülük tarihin çoğu döneminde söz konusudur. Zina fiilinin suç sayıldığı birçok devlette, genelevler serbest bırakmıştır. Örneğin, Orta Çağda Napoli’de fu-huş ticaretindeki anlaşmazlıkları çözmekle görevli özel bir “Fahişeler Mahkemesi” olduğu belirtilmektedir. Bkz. BERKOWITZ, s. 395. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’daki işçi sınıfının bir yandan ekonomide liberalleşmeyi savunması, diğer yandan ahlak kuralla-rının daha katı şekilde yaptırıma bağlanmasını istemesi de, “Alman İşçi Hareketinin Trajedisi veya İkiyüzlülüğü” olarak ifade edilmektedir. Bkz. Ralf DAHRENDORF, Gesellschaft und De-mokratie in Deutschland, B. 3, München 1974, s. 198, 199.

177 FOUCAULT, s. 11.

178 FOUCAULT, s. 23. Ancak uygulanan tüm baskılara ve sansüre rağmen, satıcıların tezgah-larının altından gizlice pornografik materyaller sattığı, özellikle sert içerikli erotik edebi ürünler ve fotoğraflar için oldukça büyük bir pazar oluştuğu, çocukların cinsel istismarının ve cinsel yolla bulaşan hastalıkların aşırı derecede artış gösterdiği ifade edilmektedir. Bkz.

https://classicbookreader.wordpress.com/2013/07/29/some-fascinating-facts-about-the-victorian-era/ (E.T.: 02.04.2019).

bir şey, olarak görmek gerekir. Zira cinsellik, yalnızca yargılanabilecek bir şey değil, aynı zamanda yönetilebilecek bir şeydir. Kamu gücünün yetkisi dahilinde yer aldı-ğından ve işletme yöntemleri gerektirdiğinden; cinselliğe mümkün olduğunca ana-litik yönden yaklaşmak gerekir.179

Hükümetler er ya da geç, yalnızca uyruklarla ve hatta bir insan topluğuyla değil, “doğum, ölüm, yaşam süresi, doğurganlık, sağlık durumu, beslenme, konut bi-çimi” gibi özel değişkenleriyle, bir “nüfus”la yüz yüze kaldıklarını fark ederler. Bu parametrelerin tümü, yaşama özgü durumlarla, devletin kesişme noktasında yer alır. İşte bu ekonomik ve siyasal sorunun merkezinde “cinsellik” bulunmaktadır. Bu itibarla, “doğum oranını, evlenme yaşını, meşru ve gayri meşru doğumları, cinsel iliş-kilerin başlama yaşını, bu ilişkileri doğurgan ya da kısır kılmanın yolunu, bekarlığın ya da konulan yasakların etkisini, gebeliği önleyici uygulamalar” gibi konuların de-taylıca analiz edilmesi gerekmektedir.180

Kanun koyucu ile cinsellik arasındaki bağıntı, “itme, dışlama, ret, engelleme, gizleme veya maskeleme” vb. şekillerde olmak üzere, yalnızca olumsuz kalıplarda ifa-desini bulur. Bu bağlamda cinsellik, kanundaki yasaklardan yola çıkılarak deşifre edilir. Kanun koyucunun; amacı, “yasaklanan cinselliğin kendi kendisinden vazgeç-mesi”; aracı, “bir cezayla tehdit etvazgeç-mesi”; ceza ise, “yasaklanan cinselliğin ortadan kal-dırılmasıdır.” Kanun koyucunun cinselliği kısıtlaması, “sansür” ve “düzen birliği” ola-rak ifade edilen, iki farklı olguda gerçekleşir. Sansürün mantığı; yasaklananın sustu-rulması gerektiğini onaylamayı; gerçek içinde yok olana kadar, yasaktan söz etme-meyi ve yasağın varlığını reddetetme-meyi; yokluğunu ifade eden sözler de dahil olmak üzere hiçbir şekilde dışa vurulmamayı, gerektirir. Düzen birliği, cinselliğin

179 FOUCAULT, s. 30.

180 FOUCAULT, s. 31.

yasaklandığı normun ve buna bağlı sansürün tek yönlü, basit ve sonsuza dek işleme-sini, toplumu oluşturan tüm bireylerin buna itaat etmesini ifade eder.181

B. BASİT MÜSTEHCENLİĞE SERBESTİ TANINMASI

Belirttiğimiz üzere müstehcenlik kavramı, hem pornografik ürünleri hem de erotik ürünleri kapsamakta olup; pornografik ürünler sert ve basit olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Müstehcenlik suçlarının kanunumuzdaki düzenlenme şeklini de göz önüne alarak, basit pornografik ve erotik ürünleri, “basit müstehcen”; sert pornografik ürünleri ise “sert müstehcen” olarak ifade etmenin uygun olacağı kanı-sındayız.

Günümüzde özgürlükçü ceza hukuku anlayışının yaygınlaşmasıyla birlikte basit müstehcen ürünler bireysel amaçlı kullanmak şartıyla serbest bırakılmakta-dır.182 Zira düşünce, haberleşme, özel hayatın gizliliği, bilim ve sanatı yayma gibi öz-gürlüklere, her geçen gün daha da önem verilmesiyle, bu özgürlükleri kısıtlayan dü-zenlemelerin suç kapsamından çıkarılması gerektiği görüşü kabul edilmeye başlan-maktadır.183

181 FOUCAULT, s. 89-91.

182 Buna göre, istemeyenlerin bu ürünlere maruz kalması engellenmek şartıyla, basit müs-tehcen ürünler yayınlanabilmekte veya satılabilmektedir. Örneğin, “reşit olmayanların gire-memesi şartıyla bir tiyatro veya sinemada, içeri girenler bilerek buraya dahil olduklarından, erotik veya pornografik filmler gösterilebilir. Öte yandan Radyo ve Televizyon sınırlamaya tabi tutulmalıdır. Zira istemeyenlerin bu yolla yayınlanan müstehcen ürünlere maruz kal-mama hürriyetini kullanma imkanları söz konusu değildir.”, bkz. DÖNMEZER, Özel, s. 200, 201.

183 DÖNMEZER, Özel, s. 186, 200. Diğer bir görüşe göre, “İkinci Dünya Harbi sonrası toplum-lara hakim görüşlerin değişmesi harbin sebep olduğu bunalımların ortaya çıkması, kişileri yü-rürlükte bulunan sert kurallara karşı çıkmaya, normlara tepkide bulunmaya itmiştir. Bunun yanında günümüz toplumuna hakim olan teknokratlar toplumun ihtiyaç listelerine her gün yeni ilaveler yapmak zorunluğunu duymaktadır. Böylece insan teknokratik toplumda, gelişen tekniğin esiri haline gelmiş, yabancılaşmış, tek boyutlu insan olmuştur. Toplumun bu bunalı-mının sonucunda, var olan sosyal değerler değişmeye başlamıştır. Bilindiği gibi belli bir

Ayrıca belirtmek gerekir ki, basit müstehcen ürünler yönünden söz konusu serbesti çoğu ülkede yalnızca yetişkinlere tanınmaktadır. Zira çocukların erken yaşta bu ürünlere maruz kalması, onlar açısından yıkıcı etkilere neden olabilir.184 Bu bağlamda basit müstehcenlik mutlak olarak yasaklanmamakta ve alenilik söz ko-nusu olduğunda cezalandırılmaktadır.185

C. ULUSLARARASI HUKUKTA MÜSTEHCENLİK SUÇU

Toplumların refah seviyesinin yükseldiği zamanlarda zevk eğiliminin artışı, müstehcenliğin büyük bir halk kitlesi tarafından talep edilmesine yol açması ve müstehcen yayınlar yapan faillerin bu yolla büyük kazanç sağlamaları, bu durumu daha da tehlikeli hale getirmektedir. Bu itibarla müstehcenlik suçuyla etkin bir şe-kilde mücadele edilebilmesi için; soruna uluslararası açıdan yaklaşmak, bu suçlar bakımından yargı yetkisinin tespiti açısından evrensellik ilkesini benimsemek ve bu suçlara ilişkin hazırlık hareketlerini dahi cezalandırmak gerektiği savunulmuştur.

Hatta caydırma ve cezalandırma konusunda, başka hiçbir suçun, müstehcenlik suçu kadar, devletlerin birlikte hareket etmelerini gerektirmeyeceği ifade edilmiştir.186 Bu bağlamda yeni ortaya çıkan hareket çeşitlerinin neden olduğu tehlikenin önlen-mesi amacıyla uluslararası çalışmalar yapılmış ve devletlere birtakım yükümlülük-ler yükleyen sözleşmeyükümlülük-ler düzenlenmiştir.187

Ahlak dışı yayınlarla birlikte mücadele edilmesi gerektiği düşüncesiyle, çoğu

toplumda var olan sosyal değerler belli hareketlerin suç olarak yasaklanmaya değip değme-yeceği konusunda temel rol oynarlar.”, bkz. YARSUVAT, “Cinsel”, s. 666.

184 DÖNMEZER, Özel, s. 195. ÇAĞLAYAN, “Müstehcen”, s. 377.

185 EREM, Özel Hükümler, s. 220.

186 DÖNMEZER, Özel, s. 196.

187 DÖNMEZER, Özel, s. 185, 186.

Avrupa devleti olmak üzere ABD ve Brezilya’nın yer aldığı on beş devletin katılı-mıyla 1910 yılında Paris’te düzenlenen konferans, müstehcen yayınlara etkisi bakı-mından oldukça önemlidir. Bu konferans sonucu; suç sayılan fiiller ile bu suçların kovuşturulmasını kolaylaştırıcı işlemler ve araçları öngören, bir “Taslak Sözleşme (Draft Convention)” imzalanmıştır.188

12.10.1923 tarihinde Milletler Cemiyeti bünyesinde kırk devletin katılımıyla Cenevre’de gerçekleştirilen kongrede, 1910 tarihinde hazırlanan “Taslak Sözleşme (Draft Convention)” de göz önüne alınarak, “Müstehcen Yayınların Dolaşım ve Trafi-ğin Engellenmesine İlişkin Milletlerarası Antlaşma (International Convention for the Suppression of the Circulation of and Traffic in Obscene Publications)”189 imzalanmış-tır.190

1927 yılında Varşova’da gerçekleştirilen “Ceza Hukukunu Birleştirme Birinci

188 DÖNMEZER, Özel, s. 193; Agreement for the Repression of Obscene Publications, Paris, 04.05.1910, bkz. https://treaties.un.org/doc/Treaties/1888/01/18880101%2 006-19%20AM/Ch_VIII_06p.pdf (E.T.: 23.03.2019).

189 Türkiye tarafından da imzalanan bu sözleşme 886 sayılı Kanun (R.G., T.: 30.06.1926, S.:

408) ile uygun bulunmuştur.

190 Sözleşmeye taraf devletler m. 1’e göre şu hususları suç olarak düzenlemekle yükümlü-dür: “(1) Müstehcen yazılar, çizimler, baskılar, tablolar, basılı materyaller, resimler, posterler, amblemler, fotoğraflar, sinematograf filmler veya diğer müstehcen ürünleri; ticaret yapmak, dağıtmak, aleni şekilde sergilemek amacıyla; üretmek veya bulundurmak; (2) Yukarıda belir-tilen amaçlar için, söz konusu müstehcen nesne veya eşyaların herhangi birini; ithal etmek, nakletmek, ihraç etmek veya bunlara neden olacak şekilde dolaşıma sokmak; (3) Kamusal veya özel kuruluşlarda çalışmak veya çalışmaya devam etmek amacıyla, söz konusu müsteh-cen nesnelerden veya şeylerden herhangi biriyle ilgilenmek veya söz konusu nesneler veya şey-lerle ilgili herhangi bir şekilde uğraşmak, dağıtmak veya aleni şekilde sergilemek veya ödünç verme işi yapmak; (4) Herhangi bir şekilde reklamını yapmak veya tanıtmak amacıyla, söz konusu cezalandırılabilir dolaşıma veya trafiğe yardımcı olarak; yukarıda sayılan cezalandı-rılabilir fiillerden birini işleyen; veya reklam yapmak; veya bilinir hale getirmek; veya söz ko-nusu müstehcen nesne veya eşyaların doğrudan ya da dolaylı olarak tedarik edebileceğini söy-lemek.”, bkz. International Convention for the Suppression of the Circulation of and Traffic in Obscene Publications, Cenevre, 12.10.1923 – 31.03.1924, bkz. https://trea-ties.un.org/doc/Treaties/1923/09/19230912%2006-01%20AM/Ch_VIII_03p.pdf (E.T.:

26.03.2019).

Milletlerarası Konferansı”nda; “genel adaba aykırı yayınları yaymak” suçu bakımın-dan yargı yetkisinin evrensellik ilkesi tesis edileceği, bu suçun re’sen kovuşturula-cağı, failin vatandaşı olduğu ülkeye iade edilmeyeceği ve yakalandığı ülkenin kanu-nuna göre yargılanacağı kabul edilmiştir.191

Müstehcenlik suçu, 1930 yılında Brüksel’de gerçekleştirilen “Ceza Hukukunu Birleştirme Üçüncü Milletlerarası Konferansı”nda da gündeme gelmiştir.192

İkinci Dünya Savaşından sonra Milletler Cemiyeti yerine Birleşmiş Millet-ler’in kurulmasıyla 1923 yılındaki Cenevre Antlaşmasının yürürlükte kalması adına, söz konusu antlaşma az miktarda değiştirilerek, 1947 yılında New York’ta gerçek-leştirilen kongrede yeniden kabul edilmiştir.193 Özgürlükçü ceza hukuku anlayışının

191 M. Michel POTULICKI, Ceza Hukukunu Tevhit Birinci Beynelmilel Konferansı (Varşova, 1 – 6 Kasım 1927) – Konferans Vesikaları (Çev. Mustafa Nuri DEVRES), B. 1 Ankara 1938, s.

123.

192 Kabul edilen metne göre, “(1) Her kim adaba aykırı yazı, şarkı, resim, tasvir, sembolik işa-retler vb. herhangi bir şey satarsa, aleni şekilde sergilerse, dağıtırsa cezalandırılacaktır. (2) Her kim ticaret veya dağıtmak amacıyla adaba aykırı yazı, şarkı, resim, tasvir, sembolik işa-retler vb. herhangi bir şeyi üretir, bulundurur, ithal eder, nakleder veya ettirirse, bir nakil veya dağıtım görevlisine teslim ederse; herhangi bir ilan vasıtasıyla bunların nasıl tedarik edilebi-leceğini ilan eder veya ettirirse ya da bildirirse cezalandırılacaktır. (3) Birinci maddede sayı-lan suçların, on sekiz yaşından küçük osayı-lanlara karşı işlenmiş olması halinde daha ağır ceza öngörülecektir. (4) Sayılan bu maddelerdeki suçlardan birini yabancı ülkede işleyen fail,

192 Kabul edilen metne göre, “(1) Her kim adaba aykırı yazı, şarkı, resim, tasvir, sembolik işa-retler vb. herhangi bir şey satarsa, aleni şekilde sergilerse, dağıtırsa cezalandırılacaktır. (2) Her kim ticaret veya dağıtmak amacıyla adaba aykırı yazı, şarkı, resim, tasvir, sembolik işa-retler vb. herhangi bir şeyi üretir, bulundurur, ithal eder, nakleder veya ettirirse, bir nakil veya dağıtım görevlisine teslim ederse; herhangi bir ilan vasıtasıyla bunların nasıl tedarik edilebi-leceğini ilan eder veya ettirirse ya da bildirirse cezalandırılacaktır. (3) Birinci maddede sayı-lan suçların, on sekiz yaşından küçük osayı-lanlara karşı işlenmiş olması halinde daha ağır ceza öngörülecektir. (4) Sayılan bu maddelerdeki suçlardan birini yabancı ülkede işleyen fail,