• Sonuç bulunamadı

1. Genel Olarak

Hukuk, “tüm beşeri faaliyetlerin içinde cereyan ettiği bir ortamdır.”28 Bu ne-denle hukuksuz toplum, toplumsuz hukuk düşünülemez.29 Zira belirttiğimiz üzere hukuk olgusu, insanoğlunun toplum dışı yaşamdan toplum halinde yaşama geçme-siyle birlikte ortaya çıkmıştır. O halde kaynağını nereden alırsa alsın, dış dünyadaki belirtisini ister kanunda ister toplumun yaşama biçiminde göstersin, hukuk daima

25 ATATÜRK, Medeni, s. 394, 395.

26 ATATÜRK, Medeni, s. 396, 397.

27 ATATÜRK, Medeni, s. 397, 398.

28 HAFIZOĞULLARI – ÖZEN, Genel, s. 82.

29 HAFIZOĞULLARI, Ceza Normu, s. 5

o toplumun iradesini ifade eder. “Her irade, iradenin kendisiyle belirlendiği bir amaca sahiptir.” Buna göre hukukun amacı, kolektif nitelikte olup, tüm organize toplumun amacını ifade eder. Temel olarak bu amaç, toplumun varlığının ve toplumu oluştu-ran bireylerin ortak hayatının zorunlu şartlarının, güvence altına alınmasından iba-rettir.30 Bu güvenceyi sağlayan araçlar kanunlarda düzenlenen suçlar ve bu suçlara karşılık öngörülen cezalardır. Bireylerin kendi yararlarını gözeterek, toplum yara-rına gözden çıkardıkları özgürlüklerinin toplamı, “ceza verme hakkının temelini”

oluşturmaktadır.31 Bu çerçevede ceza hukuku mahiyeti itibarıyla diğer hukuk disip-linlerinden ayrılmaktadır.32 Ancak belirtildiği üzere, insanların düşünsel açıdan ge-lişmesiyle bu güvence yeterli görülmemeye başlanmış ve bu doğrultuda “daha az yasak daha çok özgürlük” mücadelesi ortaya çıkmıştır. Günümüzde söz konusu mü-cadelenin haklılık payı olduğu kabul edilmiş ve ceza hukuku düzeninin amaçların-dan birinin de toplumu geliştirmek olduğu kabul edilmiştir.33 Ceza hukukunun

30 HAFIZOĞULLARI, Ceza Normu, s. 5.

31 BECCARIA, s. 29.

32 Dünya genelinde suçluluğun artmasıyla, insanların temel özgürlüklerinin korunması açı-sından, eksikliklerine rağmen ceza kanunlarına her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyulduğu belirtilmektedir. Zira ceza hukuku, özgürlükleri kısıtlayıcı bir yaptırımlar sistemine dayan-dığından, insanların temel hak ve özgürlüklerini, hukukun diğer dallarına kıyasla, hem daha etkili bir biçimde korumaya, hem de bunları reddetmeye yarayan bir araç niteliğindedir.

Bkz. Nevzat TOROSLU, “Ceza Hukuku – Politika – Ahlak”, in. Prof. Dr. Çetin Özek Armağanı, B. 1, İstanbul 2004, s. 875, 876. (Ahlak)

33 HAFIZOĞULLARI – ÖZEN, Genel, s. 3. Bireylerin birinci hakkı, doğal kabiliyetlerini ser-bestçe geliştirebilmesidir. Bu gelişimi sağlamak için en iyi araç, bireye, diğerlerinin eş değer hakkına zarar vermeksizin, tehlike ve zarar kendine ait olmak üzere, kendini istediği gibi sevk ve idare etmeye müsaade etmektir. İşte bu serbest gelişimi temin etmek, bireysel hak-ların meydana getirdiği diğer bütün özgürlüklerin amacıdır. Bu haklara saygı göstermeyen siyasi topluluk esas görevini yerine getirmemiş olur, devlet varoluş amacını ve anlamını kaybeder. Bkz. ATATÜRK, Medeni, s. 393, 394. Anayasa m. 5’e göre devletin temel amaç ve görevlerinin, “kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak” ve “kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınır-layan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak” olduğu belirtilmiştir.

toplumu geliştirici işlevi, suç teşkil eden davranışları düzenleyen kuralların dina-mikliğini, yani mutlak olarak “kriminalizasyon ve depenalizasyonu”34 gerektirir. Bu iki gereklilik arasındaki dengenin, mümkün olduğunca bireysel özgürlüklerin geniş-letilmesi sağlanmak suretiyle kurulması, “devlet sanatı”nı en iyi şekilde icra etmek anlamına gelir. Bunu sağlamak adına felsefe, kriminoloji ve tarih bilimlerinden fay-dalanmak şarttır.

2. Felsefe Biliminin Ceza Hukukuna Katkısı

Hukuk düzeni, bir değerler sisteminin somutlaştırılması, harekete geçiril-mesi olduğundan; özünü keşfetmek, temel niteliğini ortaya koymak ve detaylarda kaybolmamak adına, hukuk olgusunun felsefi açıdan ele alınması gerekir. Gerçekten hukuk kurallarının amacının, “daha iyi” bir düzen yaratmak olduğu göz önüne alın-dığında, bu “daha iyi”nin tespit edilebilmesi için spekülatif düşünce ön planda tutu-larak ideal hukuk düzeninin ilkeleri ortaya koyulmalıdır.35 Şüphesiz ki bu ilkelerin tespiti, “kriminalizasyon” ve “depenalizasyon” süreçlerinde büyük rol oynayacaktır.

3. Kriminoloji Biliminin Ceza Hukukuna Katkısı

Ceza hukuku ile kriminoloji aynı gerçekle ilgilenen iki ayrı bilim dalı olup; bu gerçeğe farklı yönlerden yaklaşırlar. Kriminoloji, ceza hukukunda suç olarak öngö-rülen davranışı açıklamak, nitelendirmek ve sınıflandırmak amacını güden gözlem-sel bir bilim dalıdır. Ceza hukuku, suçu tarif eden ve bundan birtakım sonuçlar

34 Kriminalizasyon kavramı, “suç haline getirmek”; depenalizasyonu kavramı ise, “belli fiiller için her türlü cezalandırıcı yaptırımlardan vazgeçmek”, anlamlarındadır. Bkz. TOROSLU, Na-sıl Ceza, s. 5.

35 Kemal GÖZLER, Hukukun Genel Teorisine Giriş / Hukuk Normlarının Geçerliliği ve Yo-rumu Sorunu, B. 1, Ankara 1998, s. 1, 2. (Teori)

çıkaran teknik bir bilim dalıdır.36 Kriminoloji; istatistik, psikoloji, psikiyatri, sosyo-loji, penososyo-loji, siyaset, profilaksi, kriminalistik vb. bilim dallarından oluşan, bir “bilim-ler demeti” olarak nitelendirilmektedir.37 Tüm bu bilimlerden faydalanan krimino-loji bilimi, ceza hukukunun toplumun güvenliğini, mutluluğunu ve geliştirilmesini sağlamak amaçlarının gerçekleştirilmesinde büyük öneme sahiptir.38 Ceza hukuku ile toplumsal menfaat arasındaki uyumu sağlamak için, ceza hukukunun uygulan-masını gündeme getiren “fail” ile “suç” olgusu arasındaki ilişkinin incelenmesi zo-runluluk arz eder.39 Nitekim, “ceza hukuku insanı tanımak, insan ruhunun en derin köşelerine sızmak zorundadır. Çünkü suç, köklerini insan ruhunun derinliklerinden alan bir olayın fiil halinde dış aleme taşmasından ibarettir.”40

36 Sulhi DÖNMEZER, Kriminoloji, B. 6, İstanbul 1981, s. 24. (Kriminoloji)

37 Kriminolojide bu bilimlerden şu şekilde faydalanılır: “İstatistik: Yaş, cinsiyet, karakter vb.

parametreleri, suç, suçlu ve toplumdaki suçluluk vb. başlıklar altında sınıflandırır. Psikoloji:

Suçun oluşmasına neden olan ya da gelişmesini sonuçlayan ruhsal olayları inceler. Psikiyatri:

Anormal veya akıl hastası suçluları inceler; akıl hastalıkları ile suç arasındaki ilişkileri belirler.

Sosyoloji: Suçu bir sosyal olay olarak ele alır; sosyal kimlik taşıyan ve suça neden olan faktör-leri araştırır; sosyal ortam, alkol etkifaktör-leri, sinema din gibi. Penoloji: Cezaların ve güvenlik ted-birlerinin kaynak ve gelişmelerini açıklar; bunların ne derece etkili olduklarını araştırır. Etkili tedbir türlerini bulmaya çalışır. Siyaset: Suçları önlemek için devletin yerine getirmesi gereken faaliyetlerden söz eder. Bu itibarla suç siyaseti, suça karşı savaşmak için devletin faaliyete koy-duğu bütün araçlardan oluşur. Bu bakımından din, ahlak da birer araç sayılabilirler. Profi-laksi: Toplumun, suçluluğun sosyal, ekonomik faktörlerini önlemek ya da azaltmak veya yok etmek için başvurduğu bütün araçları inceleyen bilim dalıdır. Kriminalistik: Suçluların ortaya çıkarılmasını sağlamak için başvurulan bilimsel araçları inceler. Daktiloskopi, antropometri, balistik gibi dalları vardır.”, bkz. DÖNMEZER, Kriminoloji, s. 9, 10.

38 Fakat, “kriminolojik bilgiler tam bir mükemmeliyet arz etseler bile ceza hukuku bakımından başka bilgilere de ihtiyaç olacaktır. Bunlar; politik, ekonomik, idari, felsefi ve ahlaki nizamlar-dır. ... Bu itibarla kriminoloji ceza hukukuna yardımcı bir bilim iken; ceza hukuku teknik bir sanattır.”, bkz. Pierre BOUZAT, “Kriminoloji ve Ceza Hukuku” (Çev. Kutbettin AKKAN), in.

Adalet Dergisi, S. 6, Y. 62/1971, s. 390, 396.

39 Raffaele GAROFALO, Criminologia / Suç, Suçlu ve Ceza (Çev. Muhittin GÖKLÜ), B. 1, İs-tanbul 1957, s. 21-24.

40 Faruk EREM, Adalet Psikolojisi, B. 3, Ankara 1959, s. 1. (Adalet)

4. Tarih Biliminin Ceza Hukukuna Katkısı

Hukuk ve tarih bilimleri birbirlerini tamamlamaktadırlar. Belirtildiği üzere hukuk, tüm beşeri faaliyetlerin yani sosyal hayatın içinde gerçekleştirildiği bir or-tamdır. Tarih ise geçmişteki sosyal hayatı bütün kurumlarıyla çeşitli yönlerden in-celer. Bu bağlamda tarihsiz hukuk bilgisi temelsiz; hukuki bir mantıkla incelenme-yen tarihi bilgiler ise, tarihi değişim ve gelişimlerin esas nedenlerini açıklamaktan uzak kalır. Hukuk kurallarının mahiyeti ve kaynağı ancak, tarihi durumun araştırıl-ması ve incelenmesi sayesinde anlaşılabilir. “Bütün sosyal kurumları tarihi metodla inceleyen tarih bilimi, günümüze ve geleceğe ışık tutar. Geleceği sağlam temeller üze-rine kurmaya yardım eder.”41 Özellikle ceza hukukunun tarihi, hem insanlık tarihinin adaletsizliklerini hem de daha onurlu bir sosyal hayat şekline yönelik gelişimleri or-taya koyması nedeniyle, insanlık tarihinin özel bir görünümü niteliğindedir.42