• Sonuç bulunamadı

LUD VE LEVELİS

Belgede Çicek mecmuası (İnceleme-Metin) (sayfa 148-153)

1-) Oxford Kolejinden altı yüz yıl evvel yazılmış bir kitap vardır ki “Herojet” in Kırmızı Kitabı namınla meşhur ve birçok eski ve güzel masalları muhtevidir. Bu hikâyelerin ne kadar eski olduğu katiyetle bilinmiyor ise de meşhur Kral Artur’un zamanına ait olduğu zannedilmektedir. Bu meşhur kitaptaki hikâyelerden birini bu nüshada karilerimize takdim ediyoruz.

2-) Büyük Britanya ‘da (Beli) namında haşmetli ve zengin bir Kralın dört oğlu vardı. En büyüğünün ismi (Lud) ve en küçüğününki (Levelis ) idi. Bir gün Kral (Beli) vefat etti. Ve büyük oğlu babasının tahtına geçti.(Lud) pek cesur ve akıllı ve bilhassa idareli bir genç idi.

3-) Bu zamanlarda (Times) nehrinin kenarındaki büyük şehir harap olmaya yüz tutmuş idi.(Lud ) Bu şehrin etrafındaki surları yeniden yaptırdı. Ve kuvvetli kalelerle tahkim ettirdi. Yeni kralın teşviki ile ahali güzel evler ve binalarla şehri süslediler. Genç kral daima şehirde halk ile beraber yaşıyor. Ve bizzat şehrin imar ve tezyini ile uğraşıyordu.

4-) Kral ( Lud) memleketinde en ziyade Times nehri kenarındaki şehri seviyordu. Vakıa senenin bazı aylarını memleketinin aksam-ı sairesinde geçiriyor ise de hayat ü mesaisini

ÖĞRENİLECEK ŞEYLER : - (*)

Her türlü mahrukattan mahrum olan memleketlerde ve ateş yakılması münasip görülmeyen askerî mevkilerde asker tarafından istimal olunmak üzere bir Rus tarafından istimal olunmak üzere (ateşsiz bir ocak) ihtira olunmuştur. Bu ocak konservelerde müstamel teneke kutulardan ibarettir. Bu teneke iki bölmeye taksim edilmiş olup bir kısmında su, diğerinde ise sönmemiş kireç bulunur.

Bu iki bölme arasında ihtilat peyda edilerek suyun sönmemiş kireç üzerindeki tesiriyle soğuk mekulâtı ısıtacak kadar kuvvetli bir hararet elde edilir, yenilecek şeyin ısıtıldıktan sonra hatta bir müddet soğumasını beklemek icap etmektedir, yani

hararet o kadar şiddetlidir. Hatta bundan dolayı teneke kutuya el dokundurmak mümkün olamaz.

Dünyanın en büyük askerî limanı Amerika’nın “Newport” limanıdır. Bu liman sekiz yüz altmış İngiliz kademi tulunda ve yüz altmış iki kadem arzında, seksen kadem umkundadır.

Dünyanın en büyük buğday tarlası Arjantin’dedir. Bu tarla yüz yirmi mil mürebba vüsatindedir.

*Karîlerimizden “N.C.” tarafından gönderilmiştir.

BU SAYFAMIZDAKİ RESİMLER GİBİ ARZU ETTİĞİNİZ HERHANGİ BİR RESMİ EVLERİNİZDE EHEMMİYETSİZ VESASİT İLE MATBAADA TAB EDİLMİŞ GİBİ TEKSİR ETMEK MÜMKÜNDÜR. TAFSİLAT GELECEK NÜSHAMIZDA:

(Masalın Devamı)

ekseriyetle bu şehre hasr etmişti. Romalıların Britanya adasını zaptettikleri vakitlerde bu şehir şimdiki Londra kadar meşhur ve müzeyyen idi.

5-) Kral (Lud) ; çok akıllı ve idareli bir genç olduğu için en küçük kardeşi (Levelis) i diğer kardeşlerinden daha çok severdi. (Levelis) pek ateşli bir genç idi. Bir an evvel iş başına geçmek isterdi. Bir gün Fransa Kralının, tahtını yegâne kızına terk ederek öldüğünü işitti. Bu; (Levelis) in fikrini pek meşgul etmiş ve düşüne düşüne Fransa’ya Kral olmayı zihnine koymuş idi. Nihayet bir gün Ağabeyi Kral Lud’un sarayına gitti. Ve düşüncelerinden uzun uzadıya bahsettikten sonra Fransa’ya geçerek mütevekki kralın genç kızı ile izdivaç kararını verdiğini anlattı.

6-) Kral Lud küçük kardeşinin bu düşüncelerini beğendi ve Büyük Britanya’nın menfaat ve selameti namına kardeşine muavenet etmeye karar verdi. Derhal birçok gemiler inşa ve binlerce silahşorlar ihzar etti. Bunları (Levelis) in kumandası altına vererek Fransa’ya gönderdi. (Levelis) az bir zaman sonra Fransa sahiline vasıl oldu. Ve alelacele gönderdiği hususi adamları vasıtasıyla ne için geldiğini o zamanlar pek ziyade nüfuz sahibi olan Fransa asilzadegânına bildirdi.

7-) Fransa asilzadeleri (Levelis)in ne kadar akıllı ve müdebbir bir adam olduğunu eskiden beri bildikleri için Fransa’ya iyi bir kral olabileceğinde hemen ittifak ediverdiler. Ve bunu Fransa’nın selamet ve menfaati namına çok muvaffak

buldukları için keyfiyeti genç ve güzel kraliçelerine bildirmekte istical ettiler. Hemen kraliçeye giderek işi anlattılar, genç prensi de zevcliğe kabul etmesini rica ettiler. Kraliçe asilzadelerin bu ricasını kabul etti. Birkaç gün sonra pek ziyade sevip beğendiği Britanyalı Prensle evlendi. Böylece (Levelis) Fransa’ya Kral oldu. Yeni kral hakimane tedabir ve icraatiyle az zamanda kendisini bütün Fransızlara sevdirdi.

8-) Birkaç zaman sonra Britanya adasına bazı musibetler musallat oldu ki bunlardan biri sihirbazlıklarıyla meşhur ve Kuranyanlar namıyla maruf bir kabilenin adaya gelip birleşmesi idi. Kuranyanlar sihir vasıtası ile Britanya'nın her tarafından söylenilen ve olup biten şeyleri haber alıyorlardı. Bir adam birini kulağına bir şey fısıldasa bir sihir rüzgârı bu fısıltıyı derhal bunların kulağına eriştiriyordu. Sihirleri o kadar kuvvetli idi ki bunların vücutlarına kılıç ve ok da işlemiyordu. Kuranyanların Britanya için büyük bir tehlike olacağı anlaşılmış ve herkes bu musibetlerin şerrinden kurtulmak çarelerini aramaya mecbur kalmıştı.

9-) Memlekete musallat olan ikinci musibet de ara sıra birden bire gaipten gelen ve Britanya'nın her tarafından işitilen korkunç sedalar idi. Bu sesler zuhur ettiği zaman bütün halk korkudan sararır ve mecalsiz kalırdı. Birçok kadınlar, çocuklar, ihtiyar akıllarını kaybetmişlerdi.

Bu korkunç sedanın şiddet ve dehşetinden ormanlarındaki ağaçlar köklerinden çıkarak devrilmiş, hayvanlar ve nehirdeki balıklar helak olmuştu.

10-) Üçüncü musibet kralın ihtiyat ambarlarında bulunan ve halkın aşası için biriktirilen birçok erzakın bir gece içinde esrarengiz bir surette yok oluvermeseydi. Bu vaka bilhassa kralın ve büyüklerin gözlerini pek ziyade yıldırmıştı.

11-) Bu musibetlere hiç kimsenin aklı ermiyordu. Kral Lud çok düşünmüş taşınmış ve fakat kurtuluş çarelerini bulmakta aciz kalmıştı. Bir gün memleketin bütün güngörmüş tecrübeli ihtiyarlarını rey ve fikirlerinden istifade olunacak insanlarını davet etti, günlerce toplandılar. Görüştüler, düşündüler. Kimsenin aklında bir çare-i halas gelmiyordu.

İçlerinden biri Fransa Kralı Levelis’e müracaat edilmesini teklif etti. Bu teklif bütün haziruna ferahlık verdi. Hakikaten bu musibetlerin defi çaresini bulacak yegâne insan Levelis idi... Bu teklifi Kral Ludda beğendi ve kabul etti. Derhal bir filo hazırlayarak maiyetindeki büyüklerden birkaçı ile beraber Fransa'ya kardeşine gitmeyi düşündü.

12-) Kral Lud bu hazırlığı kuranyanların haber almaması için gemilerini gizli yerlerde yaptırmıştı. Artık her şey hazırlanmış ve bitmişti.

Seçtiği adamları ile birlikte bir gün gemilere bindiler ve Fransa'ya doğru açıldılar.

13-) Levelis kardeşinin büyük bir filo ile Fransa'ya gelmekte olduğunu pek çabuk haber aldı. Derhal filosuyla karşı çıktı Kral Lud Fransız filosunun yaklaştığını görünce kendi filosunun seyrini hafifleştirdi. Ve kendi gemisi ile ilerledi Fransa Kralı Levelis de aynı manevrayı yaptı, iki kardeş kral kavuştular ve birbirlerini sevinçle kucakladılar.

14-) Kral Lud sebeb-i ziyaretini anlattı. Britanya'nın başına gelen bu felaketleri çare bulmasını rica etti. Levelis kuranyanların endişesi ile mütalaa ve tavsiyelerini açıktan açığa söylemeyi muvaffak bulmadı. Eline bir pirinç boynuz aldı içine sihirli bir su koydu ve sözlerini suya söyledi, söylenilen, söylenilen bu sözler sihirli suya karıştı. Bu suretle kuranyanlar bu sırra vakıf olamadılar

15-) Levelis’in nasihatleri şunlardan ibaretti. Lud, memleketine avdet ettiği vakit kendi ahalisi ile beraber kuranyanları bir mahale çağıracak ve bu sihirli suyu üzerlerine serpecek idi. Bu sihirli suyun tesiri ile orada mevcut olan bütün kuranyanlar telef olacak ve fakat kendi haline bir zarar gelmeyecekti.

16-) İkinci musibet için dahi şunları söyledi: Britanya’da hiç bir adamın göremediği bir kara devi vardır. Bu, ara sıra deniz devi ile dövüşür ve bu esnada da bağırır işitilen korkunç ve dehşetli seda budur.

17-) Britanya’ya döndüğün vakit memleketini enine ve boyuna ölçer bu suretle tam ortasını bulursun ve oraya büyük bir küp şarap koyarsın. Küpün üstünü bir örtü ile kapar ve bir kenara gizlenerek beklersin. Deniz devi ile kara devi muhakkak oraya gelecekler ve kavgaya tutuşacaklardır, kavga etmekten tab ve tavanları kesilecek ve nihayet her iki devi domuz şekline girerek örtü ile kaplı bulunan şarap küpünün içine düşeceklerdir. Küpün içindeki bütün şarabı içtikten sonra ağır bir uykuya dalarlar. Sen hemen bu domuzları tutar ve bir taş sandık içine kapar bu sandığı da derin bir çukura gömersin, sandık burada kaldıkça bu korkunç sedalar bir daha işitilmez ve memleketin bu musibetten kurtulur.

18-) Üçüncü musibetin esbabı ve çaresi hülasa olarak da şunları söyledi. Ambarlardaki erzakı geceleri gelen sihirli bir adam çalıp götürmektedir. Bu adam senin bekçilerini sihri ile uyutuyor. Binaaleyh bu musibetten kurtulmak için bizzat ambarı sen beklersin ve bir tarafa bir büyük kap soğuk su korsun. Eğer beklerken göz kapaklarının ağırlaşarak ağır bir uykuya dalar isen hemen bu soğuk suya girer uykunu def eder, beklersin, bu suretle sihirli adamı bizzat tutarsın.

19-) Kral Lud bu musibetlerin sebeplerini ve bunlardan kurtulmak çarelerini öğrendikten sonra kardeşine veda ederek ve büyük bir sevinç içinde Britanya'ya avdet etti, derakab Kuranyanları ve kendi ahalisini bir meydana topladı. Sihirli suyu bunların üstüne serpti. Levelis’in sözleri doğru çıktı. Hakikaten Kuranyanlardan bir tek adam bile sağ kalmamış ve Britanyalılara da hiçbir zarar gelmemişti. Lud, bu muvaffakiyetin verdiği neşe ve sürur ile hemen memleketini baştanbaşa ölçtü ve tam ortasını buldu ve kardeşinin tarif-i vechle kazdı, içine büyük bir şarap koydu ve bir kenara saklanarak vukuata intizar etti. Tam akşam vakti güneşin batacağı esnada iki dev hava içinde muharebeye başladılar, filhakika bir müddet sonra her ikisi de yorgun bir halde şarap küpünün içine domuz şeklinde düştüler. Şarapları içerek derin bir uykuya daldılar. Lud hemen yerinden fırladı ve bu domuzları yakaladı ve uzak dağlara gönderdi. Bir taş sandık içinde bir çukura gömdü. Kardeşinin bu dediği de doğru çıkmış, bir daha o korkunç seda Britanya’da işitilmemişti. Artık sıra üçüncü musibetten kurtulmaya gelmişti.

Kardeşinin tarif ettiği vecle bir büyük kap soğuk su hazırlattı ve kılıcını aldı, zırhını giydi. Sihirli adama intizar etti. Gece vakti birdenbire birtakım latif sedalar işitti. Bu sesi dinlerken gözkapakları ağırlaştı ve tatlı tatlı uyuklamaya başladı. Fakat hemen biraderinin nasihatini hatırladı, soğuk suyun içine atıldı. Bittabi artık uykusu kaçtı. Bir müddet daha bekledikten sonra uzaktan zırhlar içinde silahlı ve iri yarı bir adamın omzunda büyük bir küfe olduğu halde yaklaştığını görünce gizlendi. Sihirli adam ambarda ne var ne yok topladı. Küfesine doldurdu ve onu yine omuzları üzerine alarak gideceği sırada Kral Lud saklandığı mahalden fırladı ve bağırdı:

-Dur, kımıldama. Sen şimdiye kadar bana ve memleketime çok fenalık ettin. Şimdi bunların hesabını göreyim, dedi. Sihirli adam derhal küfeyi yere bıraktı ve kılıcına asıldı ve o kadar şiddetli dövüşüyorlardı ki her ikisinin de kılıçlarından ateş çıkıyordu. Fakat Kral Lud düşmanını bir türlü mağlup edemedi. Hiddetinden kılıcı

bir tarafa attı ve düşmanının üzerine atılarak onu yere çarptı, üzerine çıktı. Sihirli adam artık mağlup olmuş yalvarıyor ve “Buradan aldığım bütün şeyleri geri vereceğim: Sana en sadık bir bende olacağım, canıma kıyma”.. diyordu. Acıdı ve düşmanını affetti. Sihirli adam filhakika sözünü tuttu ve ölünceye kadar krala sadık kaldı. Artık Kral Lud ve memleketi bütün musibetlerden kurtulmuş, refah ve sükuna kavuşmuştu…..

İsmet

TOPRAK ALTINDA BİZİM İÇİN ÇALIŞAN FAYDALI

Belgede Çicek mecmuası (İnceleme-Metin) (sayfa 148-153)