• Sonuç bulunamadı

KARİ VE KARİELERİMİZİ TANIMAK VE TANITMAK İSTİYORUZ

Üçüncü nüshamızdan itibaren kari ve karielerimizi tanımak ve yekdiğerlerini tanıtmak için muallime ve mektepli hanımlarla, muallim beyler ve mektepli efendilerin resimleri Çiçek'e derç ve her nüshanın intişarından sonra bu resimlerin kopyalarını resim sahiplerine hediye edeceğiz. Karilerimiz bu klişelerle bir miktar matbaa mürekkebi elde ederek evlerinde kendilerine resimli ziyaret kartları ve mektup kâğıtları yapabilirler. Bu klişeleri İstanbul karilerimiz bizzat idarehanemizden alacaklardır. Taşra karilerimize ait olanları posta ile gönderilecek ve fakat posta ücreti kendilerine ait olacaktır. Sevgili karilerimizin iyi çekilmiş birer fotoğraflarını vazıh adresleriyle şimdiden idarehanemize göndermelerini rica ederiz.

3.SAYI

Büyük Adamlar

SOKRAT

[Bu nüshamızda fikir alanındaki büyük adamlardan Sokrat'ı takdim ediyoruz. Sokrat milattan 468 sene evvel Atina'da doğdu. 400 senesinde ölüme mahkûm olarak zehir içmek suretiyle ebediyete göçtü.]

Bir vakitler Koca İran İmparatorluğu'na Akdeniz'de meydan okuyan Platea ve Miykale zaferlerini ibda eden Atina ve Yunanistan nihayet sükûta doğru koşarken, ezmine -i kadimenin en büyük dâhisi ve mütefekkiri olan bir adam yaşıyordu: Sokrat. Sokrat milattan 468 sene evvel Atina'da Alez Köyü'nde tevellüt etti. Babası meşhur bir heykeltıraştı. Sokrat da küçüklüğünde heykeltıraşlığa karşı kalbinde pek fazla bir meyil ve incizab duyduğundan gençliğinde bir müddet bu sanatla iştigal etti. Sonraları heykeltırâşeyi terk ederek felsefe ve ruhiyat ile uğraşmaya başladı.

Sokrat her şeyden evvel bir vatanperverdi. O yalnız memleketinin kanununa boyun eğerdi. Gençleri de her zaman vatanı müdafaaya hazır bulunmaya teşvik eder, onlara milliyet aşkının ne demek olduğunu beliğ ifadesiyle öğretirdi… Atinalılar Lakedemonyalılar ile harp ettikleri zaman Sokrat da vatanları uğrunda ölmeye giden Atina gençleriyle bir safta harp etti. Yaralandı ve memleketine yüksek bir vatanperver gururuyla avdet etti. Sokrat, bir insan için namus ve faziletli olmayı kâfi bulmaz, herkesin vatanını daima müdafaaya hazır olunması icap ettiğini her zaman söylerdi.

Sokrat, Lake'demonyalılar ile göğüs göğüse dövüştükten sonra vatanına döndü. Ve o zamandan itibaren ilim ve fennin terakki ve tealisine vakv-ı vücut eyledi. Sokrat ateşin bir vatanperverdi. Aynı zamanda bir mütefekkirdi de. O vatanı için çok yüksek hisler ve düşüncelerle doluydu. Sokrat vatani vazifelerinden hiçbirini ihmal etmedi. Kâfesini yaptı. Hatta hak meclisinde pek çok defa söz söyledi. Bununla beraber o, hayatında siyasi olmaktan ziyade ahlaki rol oynamıştır.

Sokrat, memleketi için pek kıymetli bir münekkitti. Her şeyi serbestçe tenkit etmekten büyük bir zevk duyardı. Sözlerinin belagat ve mehabeti herkes üzerinde

şiddetli bir tesir yapardı. Bu büyük fikir adamının takip ettiği yegâne prensip şu idi: Hakiki bir ilim adamı, her şeyden evvel kendini bilmelidir.

Sokrat diyor ki : " İnsanların bütün hataları cehaletinden ileri gelir. Binaenaleyh kendilerini ne kadar iyi bilirlerse o kadar faziletli olurlar.”

Sokrat son nefesine kadar bu düsturu seve seve müdafaa etti. " Kendi kendini tanımak " sözünü her şeyden kıymetli telakki etti.

Sokrat, ruh ile bedeni yekdiğerinden ayırır. Ruhun ölmediğine itikad eder. . Bu büyük mütefekkir ruhiyat ile Yunan ahlakının -şimdi çok süfli bir derekeye inen Yunan ahlakının değil - müessisidir.

Sokrat, bütün bunlarla beraber Allah'ın birliğini ruhun ebediyetini ta o vakitlerde tasdik etti. Bu büyük hakikati o asrın simasına haykırarak genç dimağlara her şeyden ulvi bir fikir aşıladı.

Fakat kendisinin her yerde serbestçe idare-yi kelam etmesi ona pek çok düşman kazandırmaktan da hali kalmadı. Filhakika üç meçhul Atinalı mahkeme huzurunda:

" Sokrat genç fikirleri ifal ediyor. Onlara; Jüpiter, Mars, Minereva !!!Venüs gibi mabutlara tapınmanın beyhude olduğunu söylüyor. " diyerek o zaman batıl itikatlar içinde didinen mutaassıp hükümetin kararıyla Sokrat'ı mahkûm ettirmeye çalıştılar.

Sokrat, mahkeme huzuruna dinsizlikle müttehem olarak çıktı. O, mahkeme esnasında o kadar yüksek bir gurur ve fikir izhar etti ki Atinalıların çoğunu aleyhine çevirdi. Kendisini müdafaa etmesi söylendiği zaman dedi ki : " Ben şimdiye kadar birçok gençlere doğru yolu göstermeye vakf–ı hayat ettim. Bugün mademki son günümdür, ne zararı var ben vazifemi ikmal ettim ya..."

Bittabi mutaassıp halkın arzusu derhal isaf olundu ve Sokrat ölüme mahkûm edildi.

Sokrat'ın ölüme mahkûm olduktan sonra arkadaşlarıyla bir müddet konuşmak üzere, hapishanede kalmasına müsaade ettiler. Sokrat'ın etrafını alan dostları onu tesliye etmeye çalıştılar. Fakat onun tesliye edilmeye ihtiyacı yoktu ki. Hatta

rüfekasından biri kendisine “firar çarelerinin izhar edildiği”ni söylediği zaman Sokrat bu teklifi şiddetle reddetmiş ve: "İnsan memleketinin kanunlarına itaate mecburdur." demiştir.

Sokrat son nefesine kadar sükûtunu, soğukkanlılığını terk etmedi. Bu hal hapishane bekçilerinin bile nazar-ı dikkatini celp etti. O büyük mütefekkirin ölüm dakikaları yaklaştıkça sözlerinde daha yüksek bir kudret-i ifade beliriyor, mütemadiyen uhrevi hayatın asudeliğinden bahsediyor. Hıçkırıklar içinde boğulan muhiplerine cesaret ve metanet tavsiye ediyordu.

Nihayet zindancılar ona - ölüme mahkûm olanlara içirilen - zehirli baldıran şurubunu getirdiler. Sokrat kadehi aldı, hiç tereddüt etmeden hepsini bir hamlede yuvarladı. Ve sonra müsterihane teslim-i ruh eyledi.

Sokrat öldüğü zaman 68 yaşında bulunuyordu. Kendisi müddet-i hayatında hiçbir eser yazmamış fakat ahlakı ve felsefesi nazariyelerinin pek büyük bir tesiri olmuştur. Bugün bütün felsefeler ve ahlakiytla iştigal edenler Sokrat'ı üstat telakki ederler.

Bu büyük mütefekkirin söylediği sözler meşhur tilmizlerinden, Ksenefon'la Eflatun’un yazdıkları eserlerde münderiçtir ki- bu eserler- bugün dünyanın en nefis asarından maduttur.