• Sonuç bulunamadı

[ Bugünden itibaren her nüshamızda bütün dünyanın en meşhur adamlarından birinin tercüme-i hali bulunacaktır. İntihap edeceğimiz bütün adamlar bilhassa zekâ ve dehaları küçük yaşlarından itibaren tezahür ve inkişaf etmiş şahsiyetler olacaktır. Bununla beraber karilerimiz tarafından tercüme-i halleri istenilecek şahsiyetlerden de ayrıca bahsedeceğiz. ]

Tarihin kaydettiği inkılapların en büyüklerinden birini vücuda getirmiş olan Koca Petro, 1672 Haziran'ın 9. günü Moskova'da Kremlin Sarayı'nda dünyaya geldi. Babasının ismi Çar Aleksi idi. Aleksi 1682 tarihinde vefat etti. Bunun üzerine büyük kızı Prenses Sofi naib-i saltanat oldu. İşte bunun vesayeti altında Koca Petro biraderi İvan ile müştereken tahta çıktı. Bu suretle Rusya'nın aynı zamanda iki çarı oldu.

Bu iki çarın hala Moskova'da mahfuz olan çifte tahtının arkasında bir delik vardı. Naibe-i saltanat Prenses Sofi kardeşlerine işte bu delikten emirlerini tebliğ ederdi. Sofi pek müthiş bir kızdı. Eski çarların muhafaza alaylarını teşkil eden ve bizim yeniçerilere benzeyen (İstreliç) askerlerinin isyanlarını bastırmış ve tek başına hükümdar olmak istediğinden ilk iş olarak küçük kardeşi Büyük Petro'yu Moskova civarında bir köye nefy etmişti. Koca Petro o sırada on yaşında bir çocuktu. Fakat bu çocuğun bulunduğu muhite sığmayacak kadar coşkun, keskin bir zekâsı vardı.

Bununla beraber terbiye ve tahsili ihmal edilmişti. Okumak bilmezdi. Yolların üstünde köylü çocuklarıyla koşar dururdu. Günün birinde sarayının bahçesinde bir kayık buldu. Bu kayık Rus nehirlerindeki kayıklara benzemiyordu. Küçük Petro bu ciheti merak etti ve bunun bir İngiliz kayığı olduğunu anladı. Gemiciliğe ve denizciliğe işte bu suretle heves etti. Daha o yaştan itibaren ecnebilerle temasa, onlardan lisanlarını öğrenmeye ve kendi dilini de kendi kendine okuyup yazmaya başladı. Fakat Petro'nun maddi ve manevi kuvvetleri pek taşkın ve aşkın olduğundan, bir taraftan bu gibi faaliyetler göstermekle beraber; bir taraftan da çılgıncasına haylazlıklara atılırdı.

İşte bundan dolayı ablası Prenses Sofi, Petro'nun haylazlığını ve biraderi İvan'ın da zaafını nazar-ı itibara alarak kendisini doğrudan doğruya hükümdar ilan ettirmek istedi. İstreliç askerleri ayaklandırdı. Fakat buna karşı o haylaz ve hiçbir işe yaramaz zannedilen Koca Petro derhal ahalinin başına geçerek kız kardeşini mağlup etti. Ve bunun üzerine biraderi de feragat etmiş olduğundan Koca Petro tam on sekiz yaşında bütün Rusya'nın yegâne imparatoru oldu.

Petro, bu dakikadan itibaren demir gibi bir elle Rusya'yı zorla terakki ve medeniyet yoluna sevk etti. İlk iş olarak eski zaman ananatın muhafız ve müdafi bulunan İsterliç askerlerine karşı muntazam bir ordu ile bir donanma teşkil etti. Avrupa'nın bütün Terakkîyat-ı medeniyye ve sanayisini Rusya'da tatbik için bir sürü ecnebi mütehassısları celp etti ve Avrupa'ya da birçok Rus talebesi gönderdi.

***

Nihayet kendisi de Avrupa'da tahsile karar verdi. İlk seyahatini 1697 tarihinde yaptı. Bu maksatla iki yüz kişilik bir heyet teşkil etti. Ve heyetin başına Genaral Lofur ismindeki müşavir-i hasını koydu. Kendisi de tebdil-i kıyafetle o iki yüz kişinin içine karıştı. Ve hatta yanına efrad-ı maiyet olarak yalnız iki uşak aldı. Koca Petro bu sırada yirmi beş yaşındaydı. Ve koskoca bir ülkenin hükümdar-ı mutlakı olduğu halde mülkünü bırakıp ilim ve fen tahsiline koştu. Almanya tarikiyle, Hollanda'ya gitti. Amsterdam civarındaki köylerden birinde bir kulübeye yerleşti. Ve cümlesinin içine karışarak ve tıpkı onlar gibi yiyip içerek aylarca demir dövdü, marangozluk etti, değirmencilik ve daha birçok şeyler öğrendi. Fakat bir taraftan amelelikle meşgul olurken bir taraftan da hükümdarlık vazifelerini elden bırakmıyor ve hatta kendi himayesi altında bulunan Lehistan Kralına gönderilecek altmış bin kişilik bir ordunun sevk emrini bir marangoz masasının üzerinde imzalıyordu. Yine bu sırada nezdine gönderilen ecnebi sefirlerini bile içinde çalışmakta olduğu geminin çanaklığında kabul ediyor, yani sefirlerin nutuklarını ta direğin tepesinde dinliyordu. Gemicilik hususunda tecrübe nokta-i nazarından Hollanda birinci derecedeydi. Onun için bir sene sonra Koca Petro usta İngiltere'ye geçti. Ve hatta orada İskoçyalı bir mühendisi de kendi hizmetine aldı. Bu İskoçyalı mühendis Rusya 'ya hesap ilmini ithal etti. Çünkü o zaman gelinceye kadar Ruslar Tatar usulü vechle ipliklere geçirilmiş yuvarlaklarla sayı sayarlardı.

Koca Petro memleketine avdet ederken Viyana'ya vasıl olduğu zaman İstreliç askerlerinin Moskova'da isyan ettiklerini haber aldı. Fakat birkaç gün sonra payitahtına vasıl olunca mazi namına ayaklanan bu asileri müthiş bir surette tedip etti. Ve iki binden fazlasını asıp teşhir etti. Bizde yeniçerilerin ağası gibi o da orada İstreliçleri kâmilen ilga ve imha etti.

Koca Petro aynı zamanda Rus patrikliğini de lav etti. Ve kilisenin bütün emvalini de zapt ederek ordusuna tahsis etti. Papazlar bu halden tabii müteessir oldular. Onların şeytan otu saydıkları tütünü de Koca Petro'nun Rusya'ya ithalinden büsbütün sızlandılar. Fakat hiçbir şey yapamadılar.

Koca Petro Rusların mukaddes saydıkları sakallarını da kestirdi. Ve hatta kıyafetlerini bile tanzim etti. Rusların o zaman bir adetleri vardı. İzdivaçlarda evlenecek kızın reyini ve muvafakatini istihsale hacet görmezlerdi. Koca Petro bu usulü de kaldırdı. Ve tarafeynin muvafakatini izdivacın meşruiyetine esas ittihaz etti.

Bütün bu inkılabat içinde Büyük Petro'nun en büyük muhalifi kendi oğlu ve veliahtı olan Aleksi idi. Prens Aleksi rahiplerin tesiriyle eski zaman adet ve ananatına merbut kalmıştı. Onun için babasının ıslahatına muhalefet ve itiraz ediyordu. Koca Petro vücuda getirdiği eserin kendisinden sonra bu çocuk tarafından tahrip edileceğini anlayarak, yüz yirmi dört hâkimden mürekkep fevkalâde bir mahkeme teşkil etti. Ve oğlunu babasına itaatsizlik etmiş olmakla bu mahkeme nezdinde itham etti. Bunun üzerine o yüz yirmi dört hâkim biçare Prens Aleksi'yi müttefiken ve müttehiden idama mahkûm ediverdi. Bu facia Koca Petro'nun hayatında en büyük facia oldu.

İşte bu suretle bugünkü Rusya'nın temellerini kendi evladının kanıyla yoğuran Büyük Petro, nihayet 1825 Şubat'ının sekizinci günü kendi eser-i tesisi olan Petersburg şehrinde vefat etti. Vefatında elli üç yaşındaydı. Kendi torunu yani oğlunun oğlu da hak-ı saltanattan mahrum ettiğinden, taç ve tahtını ikinci haremi meşhur Katerina’ya bıraktı.

BEDİA İÇİN

Aldandın ölümün sanki nesine, Hiç ses verilir mi mevtin sesine?

Bedia, sen de mi karıştın gittin, Bahtiyar ölüler kafilesine?

Dün akşam mehtapla hep seni andım Yâdınla çırpındım, elemle yandım İnleyen meşceri ölümdür sandım Ne kadar benziyor senin sesine! Yapraklar üstünde gezen rüzgârı, Kalplerde bir elem sezen rüzgârı Her akşam hafifçe esen rüzgârı Benzetir ağlarım son nefesine!

Üsküdar: Muallim Kemalettin Kaya