• Sonuç bulunamadı

1.2. HABER KAVRAMI

1.2.1. Habere Farklı Kuramsal Yaklaşımlar

1.2.1.1. Liberal Çoğulcu Yaklaşım Açısından Haber

Liberal medya kuramının temelleri, özgür düşünce ve düşündüğünü özgür biçimde ifade edebilme ilkesi üzerinde gelişerek 17. yüzyıl sonunda atılmıştır. Kuram, gelişimini 18. yüzyılda tamamlamış ve 19. yüzyılda pek çok Avrupa ülkesinde etkili bir sistem haline gelmiştir. Genellikle Ana akım, Ana yön, Tutucu, Yönetimsel, Geleneksel, Davranışçı ve Çoğulcu gibi isimleriyle tanımlanan ve ABD’de ortaya çıkan liberal kuramlar, büyük ölçüde ABD’nin siyasal ve toplumsal özelliklerinden etkilenmiştir (Karabay, 2000: 25). Liberal-çoğulcu yaklaşıma bağlı olarak geliştirilen kuramlar, toplumu “farklı çıkar guruplarının oluşturduğu parçalardan meydana gelmiş bir bütün” olarak görmüştür (Girgin, 2000: 33).

1900’lerin başından 1940’a kadar iki dünya savaşını kapsayan süre boyunca “medyanın toplum üzerinde son derece büyük ve ikna edici bir etkisi olduğu” görüşü hakim olmuştur. 1940 ile 1960’lı yıllar arasındaki ikinci dönemde, nazizm ve faşizm şeklinde görülen totaliter tehlikenin gerilemesiyle birlikte ABD başta olmak üzere batılı devletlerde sosyal refah seviyesinin artmış ve medyanın toplum üzerinde çok sınırlı bir etkiye sahip olduğu görüşü baskın olmuştur (Karakehya, 2013: 734). Bu durum Liberal- Çoğulcu Yaklaşım olarak ifade edilmeye başlanmıştır.

Liberal-Çoğulcu medya araştırmaları, toplumun sürekli birbiriyle rekabet eden güçlerden oluştuğu, bu güçlerden birinin diğerine egemen olmaksızın mücadelenin eşitlikçi bir zeminde sürüp gittiğini öne süren çoğulcu toplum modelini temel almaktadır. Bu yaklaşıma göre basın; devlet, siyasal partiler ve kurumsallaşmış diğer baskı grupları karşısında özerkliğini kazanmış bir kurumdur. Modern işletmelerde uygulanan yönetim anlayışı gereği medya çalışanları/profesyonelleri medya sahipleri ile

organik bir ilişki içinde değil, göreli bir özerklik içinde haber ve yorum geliştirmektedir (Cangöz, 2002: 28).

Liberal-Çoğulcu yaklaşım, medyanın kamu politikaları üzerinde dönüştürücü bir etki yapması, özgür basın idealinin demokratik yurttaşlığı geliştirmesi ve siyasî otoritelerin hesap verebilirliğini teşvik ettiği ideallerine dayanmaktadır. Bu yaklaşım, demokrasilerde dinamik bir düşünce ortamı özgür basın tarafından yaratıldığını savunmaktadır. Yine bu yaklaşıma göre basın; hem yurttaşların siyasi ilgilerini uyandırıp hem de hükümeti sorumlu tutmak için onlara gerekli bilgiyi sağlayarak demokrasiyi geliştirmektedir (Şen ve Avşar, 2012: 45).

Liberal-Çoğulcu anlayışta toplumdaki farklı görüşleri yansıtan bir yapının gerekliliği savunulmakta; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güç olduğu kabul edilmektedir (Bayraktaroğlu, 2004: 83). Bu anlayış ekseninde oluşturulan profesyonel gazetecilik normları; nesnellik, haberin tarafsızlığı ve dengeli olması gerektiğine işaret etmektedir. Bu ilkeler içinde oldukça önemli olan “nesnellik” ilkesi; 1800’lerin ortasında gerçek anlamda popüler basının ortaya çıkmasıyla birlikte adım adım gelişmiş, 1900’lü yılların başında ciddi ve güvenilir haberciliğin ayrılmaz bir parçası haline gelmiş ve tarafsız bir dünya görüşünü ifade etmek için kullanılmıştır (İnal, 1996: 15-17).

Liberal-Çoğulcu sistemin doğasını kapitalist pazar mantığı oluşturduğu için dolayı tercih bireylere bağlıdır. Bu anlamda medya ürününün içeriğinin belirleyicisi gazete sahipleri değil, halktır. Liberal-Çoğulcu anlayışı savunanların kabul ettiği tarafsızlık olgusu, gerçeklerin olduğu gibi yansıtıldığı şeklinde biçimlenmesine rağmen tarafsızlığın nesnellik doğası gereği statükocu bir yapıya sahiptir (İnal, 1996: 15). Nesnel habercilik, basının demokrasilerde kendi rolünü tanımlama biçiminden yana bir tavrı yansıtır. Dördüncü güç olarak tanımlanan bu durum eşik bekçiliği rolü ve muhalif basın anlayışıdır. Ancak gazetecilikte “nesnellik” statükodan taraftır. “Nesnellik, Alvin Goulder’ın da tanımladığı gibi statükonun yöneticileri olan önemli kişi ve elitlere bağımlılığını teşvik ettiği için doğası gereği muhafazakardır” (Kılıç, 2011: 74).

Liberal-Çoğulcu yaklaşım, habercinin, dolayısıyla haberin objektif olması gerektiğini söyler. Bu önerme de konuya eleştirel perspektiften bakanlar tarafından

eleştirilir. Yapılan her tanım farklı görüşler tarafından eleştirilebilir. Ayrıca liberal görüş, haber değerini kamu yararı kıstasının belirlediğini ifade eder (Soygüder, 2003: 48). Liberal-Çoğulcu yaklaşımda haberin olayla özdeş olmamasına karşın, olayın esas çerçevesi içerisinde yeniden kurulabileceği kabul edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında, bir olayın haber olarak yayınlanabilmesi için zamanlılık, yakınlık, önemlilik, sonuç ve insanın ilgisini çekme gibi haber değerlerinden en az birine sahip olması gerekmektedir (Özer, 2006: 42).

Liberal-Çoğulcu yaklaşım haberi; haber değeri ölçütleri ve gazeteciliğin profesyonel kurallarının belirlediği, gerçek dünyada bir yerlerde meydana gelen olaylar, kişiler ya da nesneler hakkındaki en son, en güncel bilgi; gerçekliği bir ayna gibi yansıtan nesnel, tarafsız ve dengeli bir iletişim alanı/ürünü olarak tanımlamaktadır (Çebi, 2002: 11). Liberal-Çoğulcu yaklaşıma göre, haberci haberinde yoruma (öznelliğe) yer vermediği ölçüde haber nesnel olarak verilmiş olacaktır. Bir başka deyişle, objektifliğin sağlanması için habercinin kendi inanç, düşünce ve duygularına haberde yer vermemesi gerekmektedir (Özer, 2006: 42).

Herhangi bir kısıtlama olmaksızın haber, bilgi ve düşünceyi serbestçe açıklayabilmeyi ve haber kaynaklarına rahatlıkla ulaşabilmeyi savunan Liberal görüşe göre kitle iletişim araçlarının düzenlemesi ve işleyişi de şu şekilde olmalıdır (McQuail, 1994: 125-126):

● Yayıncılık sektörü üçüncü bir oluşum tarafından sansür edilmemelidir.

● Yayın yapma ve dağıtım için ruhsat veya önceden izin alma gibi bir zorunluluk olmaksızın, yayıncılık her bireye ve topluluğa açık olmalıdır.

● Hükümetlere, yöneticilere ya da siyasi partilere karşı yapılan düşünce açıklama ve eleştireler yayın sonrasında dahi cezayı tabi tutulmalıdır.

● Haber veya konunun yayınlanması için medyaya baskı yapılmamalıdır.

● Doğrular kadar yanlışlar da medyada yer alabilmeli ve böylece düşünce ve inanç düzleminde kişinin doğru ve yanlışı karşılaştırmasına olanak verilmelidir.

● Yayınlanacak materyalin toplanması kurallarla sınırlandırılmamalıdır. ● Uluslararası medya ile bilgi alışverişinde kısıtlama getirilmemelidir.

● Gazetecilerin sorumlulukları ölçüsünde yetki talep etme hakları vardır.

Görüldüğü gibi liberal kuram, yansıtmacı bir temsil anlayışı üzerine kurulmuştur. Geleneksel basın etiğinin temelini oluşturan bu anlayış, haber medyasını, gerçeklerin temsil edildiği ortam olarak gören “ayna” metaforu ve “medya dünyaya açılan penceremizdir” yaklaşımını bir ön kabul olarak benimsemektedir. Liberal kuramda esas önemli olan, temsilde eşitliği sağlayabilmektir. Ancak, rutin haber toplama pratikleri, yaygın haber değerleri ve haberciliğin belkemiği olan olgu/olaya dayanma ilkesi, dengeli haberciliğe engel teşkil etmektedir (İnal, 2009a: 257, 262).

Liberal-Çoğulcu yaklaşımda haberin toplanması, seçimi, işlenmesi ve sunumu süreçlerinin medya profesyonellerince ortaklaşa paylaşılan meslek kuralları ve haber değeri ölçütleri tarafından belirlenmektedir (Çebi, 2002: 15). Liberal çoğulcu yaklaşımın haber toplama ve yazma pratikleri gazetecileri kaynaklara bağımlı bir hale getirmiştir. Aynı zamanda pek çok haber doğrudan haber kaynaklarının eylemleri ve açıklamalarıyla şekillenir hale gelmiştir. Bu bağlamda iktidar konumunda olan haber kaynaklarının söylemleri ve durum tanımları haber olurken, gazetecilerin benimsedikleri ve günlük haber yazma pratikleri içine yerleşmiş olan alıntılama ve aktarma biçimleri bu söylemlere güç kazandırmaktadır. Böylelikle haberciler var olan iktidar yapılarının hegemonyalarını tesis etmekte bir aracı konumuna gelmiştir (İnal, 2009a: 36).

Haber kaynakları içinde, en etkili ve en güvenilir olanlar ise hükümet yetkilileri olarak gösterilmektedir. Resmi ağızlardan (yetkililerden) yapılan açıklamaların, haberin içeriğinin oluşmasında hem haberi hazırlayan muhabirlere kolaylık sağladığı hem de demokrasi anlayışının bir gereği olarak halkın beklentilerini karşıladığı vurgulanmaktadır. Buna karşın, medya gündeminin hükümet yetkililerinin gündemini belirlemede daha etkili olduğunu ortaya koyan araştırmalara da rastlanmaktadır. Ayrıca, sorunun niteliğine göre, resmi kaynaklara olan bağımlılığın arttığı ya da azaldığı yaklaşımından hareket eden bazı çalışmalar da yapılmıştır (İrvan, 1997: 85).

Liberal çoğulcu yaklaşıma göre patronun veya devletin müdahalesi medyanın bağımsızlığı açısından temel sorundur. Ancak burada bahsi geçen sorun, gazetecinin

haberi yazarken devletin veya patronun doğrudan müdahalesine maruz kalması değildir. Meseleyi “dışarıdan, doğrudan müdahale” gibi sunmak, doğrudan müdahalenin gözükmediği her yer gazeteciyi; bağımsızlığından, objektif ve tarafsız haberden bahsetme ve çoğu kez manipülasyonu gizleme, örtbas etme imkânı sağlamaktadır. Liberal anlatıda maskelenen en önemli olgusal gerçek, anaakım medyanın ekonomik bir işletme olarak kâr güdüsüyle hareket etmesidir. Kâr amaçlı bir kurum ise “kamu çıkarı” kavramıyla çelişmektedir (Adaklı, 2009: 80-81).

Liberal-çoğulcu yaklaşım haber aktarım sürecinde medyanın haber metinlerini ideolojileri etrafında şekillendirdiği savını reddederek haberin tarafsız olduğunu savunmaktadır. Liberal-çoğulcu yaklaşımda haberin olayla özdeş olmamasına karşın, olayın esas çerçevesi içerisinde yeniden kurulabileceği kabul edilmektedir. (Schram’dan aktaran Tokgöz 1994:189) Liberal-Çoğulcu yaklaşım perspektifinden bakıldığında haber; tarafsızlık, objektiflik, dengelilik doğrultusunda oluşturulmuş mesajların kitleye ulaştırılması olarak tanımlanmaktadır. Genel bir ifadeyle bu yaklaşıma göre kitle iletişim araçları dengeli, objektif ve tarafsız bir biçimde toplumu yansıtmaktadır (Bayraktaroğlu, 2004: 86). Fakat tarafsızlık, nesnellik, dengelilik gibi unsurların gerekleri haber üretimi ve yazımı sırasında tümüyle yerine getirilememekte; yerine getirilse bile, haberde egemen söylemin yeniden üretilmesi engellenememektedir. Bu yüzden bu anlayışa yönelik eleştirel yaklaşım geliştirilmiştir.