• Sonuç bulunamadı

2.4. ALTERNATİF BİR HABER KAYNAĞI OLARAK SOSYAL MEDYA

2.4.2. Farklı Bakış Açıları Üzerinden Alternatif Medya

Temelde Marksizm ve iletişimin ekonomi politiği gibi iktidar ve ideoloji eleştirilerine dayanan alternatif medya ismini, geleneksel medyadan farklı olan “başka bir medya” olduğu yönündeki genel kabuller doğrultusunda almıştır. Başlangıçta alternatif medya araştırmacıları, alternatif medyanın üretim-dağıtım süreçlerine (Atton, 2002; Downing, 2001) ve üretici olarak alternatif medya kullanıcılarının bulanık rolleri üzerine odaklanarak, kullanıcı performanslarının alternatif medyada nasıl bir rol oynadığını (Atton, 2002) sorgulamışlardır.

İnternet teknolojilerinin gelişimiyle birlikte alternatif medya günümüze karşı gelişiyormuş gibi görünse de esasında geçmişi uzun yıllar öncesine dayanmaktadır. Genellikle yerel ya da ulusal çapta direniş gösteren gruplar seslerini yazılı basın yoluyla duyururken televizyon teknolojisi özellikle uydu teknolojisinin devreye girmesiyle direnişlerini televizyon ekranlarına taşımışlardır. O dönemlerde ise alternatif basın, genellikle anarşist basın olarak tanımlanmıştır.

Özellikle 1960’lı yıllarda batıda alternatif yayınlar çeşitlenmiştir. Aynı yıllara tekabül eden Vietnam savaşı ise dönem içinde gelişen karşı kültür hareketi olmuştur. Gelişen karşı kültür içinde dönemin gençliği özünde ahlak kurallarına karşı çıkmıştır. 1960’lı yıllarda alternatif medya, sosyal hareketle iç içe bir hal almıştır. Genç muhalifler ana akıma karşı kendi alternatif mecralarını yaratmaya başlamışlardır. Berkeley Üniversitesi’nde Berkeley Barb, Michigan Üniversitesi’nde ise Kudzu ile karşıt bir kültür yaratılmaya çalışılmıştır. 1970’li yıllarda ise karşı kültür hareketi gay ve lezbiyenlerin, heteroseksüellerle eşit şartlarda olması gerektiğini savunmuştur. 1970’li yıllar boyunca eşcinsellerin haklarını savunan GAY, Gay Times, Come Out gibi paperlar yayınlanmış ve ortalama 250.000 satışa ulaşmıştır (Streitmatter’den akt: Ceyhan, 2009: 77).

Alternatif basın ve karşı kültürel hareketlerin yaygınlık kazanması sebebiyle 1970’li yıllarda İngiliz Kraliyet Basın Komisyonu alternatif basını şu şekilde tanımlamıştır (Atton, 2002: 12):

Alternatif basın kuruluşları toplumda azınlıkta kalan fikirleri duyurmalı Toplumdaki yaygın inançlara karşı olmalı

Geleneksel gazetelerde görmediğimiz haberlere sahip olmalı

Günümüzde ise sosyal medya aracılığıyla alternatif basın yeni bir oluşumla alternatif medya haline gelerek yerel olanın sesini global ölçekte duyurmaya başlamıştır. Toplumsal hareketlerin sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla ivme kazandığını belirten Alankuş (2008) bu durumu “küre-yerelleşme” olarak tanımlar.

Öte yandan, İngiliz Kraliyet Basın Komisyonu’nun alternatif basını tamamlamasından neredeyse 40 yıl sonra, alternatif yayınlarla ilgili güncellenen bir bibliyografya olan Alternatives in Print alternatif medya yayıncıları için şöyle ölçütler belirlemiştir (Atton, 2002: 8):

Yayıncı ticari olmamalı, inandığı fikirlerin yayılmasını kardan üstün tutmalı Yayının amacı sosyal sorumluluk veya yaratıcılık, ya da her ikisinin de olabileceği bir kombinasyonu olmalıdır.

Alternatif basınla ilgili belirlenen kriterler azınlıkların sesini duyurması ve yaygın basında yer alan haberlerden farklı haberlere yer vermesiyken, alternatif yayın yapan medya kuruluşlarıyla ilgili kategorileştirmede ise birincil kriter “ticari olmaması” şeklindedir. Söz konusu bu farklılık kapitalizm ve liberal politikalar etkisiyle medyanın ticari kaygılarına işaret etmektedir. Zira bu bağlamda alternatif medya, egemen ideolojik yayınlardan farklı ya da onların etkisinden uzak yayın yapıyor olması gerektiğini göstermektedir.

Joshua Atkinson 2006 yılında yayınladığı“Conceptualizing Global Justice

Audiences of Alternative Media: The Need for Power and Ideology in Performance Paradigms of Audience Research” başlıklı çalışmasında “sosyal adalet hareketlerinin

çağdaş, ayrılmaz bir parçası olduğu kanıtlanmış” ifadesiyle tanımladığı alternatif medyayı anlamak için; küresel aktivistlerin ya da her türlü eylemcinin değerlendirilip, izleyici/kullanıcının iktidar ve ideoloji doğrultusunda ana akım medyadaki yerinin sorgulanmasının gerekliliğini savunur.

Atkinson bu çalışmasındaki temel kabulü, alternatif medyanın ortaya çıkmasının arka planında iktidar ve ideoloji tabanlı egemen medya bulunmaktadır ve mevcut medyanın farklı gruplara konuşma ortamı yaratmaksızın, onları görmezden gelmesiyle alternatif medya arayışları başlamıştır. Bu bağlamda Atkinson, toplum tarafından dışlanan tüm grupların alternatif medya yoluyla seslerini duyurabilecekleri bir araca sahip olduklarını betimlemiştir.

Yok sayılan kesimler arasındaki parçalanma ve iletişimsizlik devam ettikçe egemen olana karşı alternatif/radikal kitlesel, toplumsal hareketin yaratılması olası değildir. Bu hareketin yaratılabilmesi sürecinin başlangıç noktası, alternatif medyalar arasında bir ağın oluşturulması ve ötekileştirilen kesimin medyalarında kendi sesleri dışında tüm ötekilerin seslerini içeren bir yapıya sahip olmalarıdır (Çoban, 2012: 4). Navaro (2004) alternatif medyanın, geleneksel medyada duymaya alışık olmadığımız bir tarzda toplumu sorgulayıcı fikirlere yer vererek, yok sayılanın var olduğunu kanıtladığını savunmuştur. Bu bağlamda alternatif medya, sözlerini ana akım medyada söyleyemeyen, sesleri marjinalleştirilmiş olanların kamusal alana katılmalarına zemin hazırlayan demokratik bir ortam sunmaktadır.

Downing (2001), alternatif medyayı, “radikal medya” şeklinde ifade ederek, küçük ölçekli ve hegomonik politikalar, öncelikler ve perspektiflere karşı alternatif bir vizyon sunan medya olarak tanımlamıştır. Hegemonya kavramına işaret eden Downing için alternatif yani radikal medyanın katılımcı medya olarak görülmesine ihtiyaç yoktur. Ona göre bazen hegemonyaya karşı mücadele için örgütlenme profesyonel örgütlenme de önem taşımaktadır. Bu bağlamda Downing (2001: 19), alternatif medyaya düşen rolü aşağıdaki şekilde tanımlamaktadır:

…çeşitli bakış açılarından da tecrübe edildiği gibi toplumsal yaşam için sorun olan her tür konuyu ve bunların muhtemel çözümlerini ve hatta günlük ahmaklıkları akıllıca paylaşmak medyanın potansiyeline bir parti, sendika ya da bir birlik gibi diğer karşı hegemonik kurumlardan daha çok uygundur. Direniş, bir başka deyişle baskı ve sömürünün çok sayıdaki kaynağına karşı direniş, etkili olmak için çeşitli değişken alanlar -cinsiyet, ırk, etnisite ve milliyet, yaş, mesleki gruplar- arasında bir diyaloğu gerektirir. Radikal alternatif medya bu sürecin merkezidir.

O’Sullivan (1994: 10) ise alternatif medyayı, toplumsal değişimi savunması ve geleneksel değerleri eleştirel biçimde yeniden değerlendirmesi yönüyle yerleşik ve kurumsal politikaları reddeden ya da bu politikalara meydan okuyan medya biçimleri olarak tanımlamaktadır.

Alankuş’un (2008) da belirttiği gibi alternatif medya çok farklı isimlerde adlandırılmış ve farklı şekillerde tanımlanmıştır. Fakat araştırmacılar her ne kadar farklı tanımlama arayışlarına gitseler de aynı çemberin etrafında olaylara farklı perspektiflerden yaklaşmışlardır. Yukarıda ki alternatif medya yaklaşımları ve tanımlarında görüldüğü gibi, karşıt duruşu ve azınlık gruplara ses vermesi gibi özellikleri temel alınarak, mevcut medya anlayışına “farklı” bir bakış kazandırdığı yönünde tespitler yapılmıştır. Bu anlamıyla Alankuş (2008: 12) alternatif medyayı, “başka medya” olarak tanımlamıştır.

“Başka medyanın gündelik hayatın bütün eşitsiz ilişkilerini sorgulayarak politik alanların çoğalmasını sağladığı ölçüde demokrasinin genişlemesini ve derinleşmesini sağlamak gibi bir rolü var. Yapısı ya da iddiası gereği “başka” medya seslerini duyurmayanların seslerini eşdeğerlilikle duyurmlarını, böylelikle birbiriyle ve hegemonik çoğunlukları konuşmayı ve anlaşmayı saptadıkları ölçüde, siyasal alanın sınırlarını yukarıdan aşağıya bir itkiyle çizilmesinde özellikle işlevseldir.”

Bailey, Cammaerts ve Carpentier (2008: 4-30) alternatif medya teorilerinin tipolojilerini inşa ederek, alternatif medyayı tanımlarken dört farklı yaklaşım arasındaki ayrımın altını çizmişlerdir. Bunlardan ilki topluluk medyası yaklaşımıdır. Yazarlar bu yaklaşımda bir topluluğun üyelerinin içerik üretimine katılımının alternatif medyanın temeli olduğunu savunmaktadırlar. Diğer yaklaşım ise alternatif medya tarafından

içeriğin üretilmesi onu geleneksel medyaya alternatif yaptığı görüşüdür. Üçüncü ayrımda, karşı hegemonik medya kavramına işaret ederek, alternatif medyanın sivil toplumun bir parçası olduğunu belirtmişlerdir. Burada alternatif medyanın iktidar medyası ve ticari medya arasında üçüncü bir ses oluşturabildiğini ifade etmişlerdir. Son olarak alternatif medyayı rizomatik23

olarak tanımlamışlardır. Burada alternatif medyaya, farklı protesto grupları ve hareketlerini yerel ve küresel ölçekte birbirine bağlayan; pazar ve devletle farklı şekillerde ilişki kuran bir anlam yüklemişlerdir.

Sandoval ve Fuchs (2009-2010) ise “alternatif medya nedir?” sorusuna cevap ararken, Giddens’ın sosyal teoriler arasındaki öznel, nesnel ve diyalektik ayrımına dayanan ayrıntılı bir tipoloji kullanmışlardır. Yazarlar böyle bir tipolojik yaklaşımla, özne-nesne ayrımı süreç ve içerik odaklı yaklaşımlarda yer alan belirsizliklerin çerçevelenebileceğini düşünmektedir.

Öznel yaklaşımlar medya aktörleri ve bunların alternatif medyayı üretme yollarına odaklanmaktadır. Bu yaklaşım, medyanın sıradan insanlara seslerini duyurabilmeleri için, medya üretim sürecinin demokratikleşmesine katkıda bulunduğu takdirde özgürleştirici toplumsal etkileri olabileceğini iddia etmektedir. Bu bağlamda öznel yaklaşımlar, alternatif medyanın katılımcı medya olarak anlaşılması gerektiğini savunur. Nesnel yaklaşım ise daha çok alternatif medya yapılarına yöneliktir. Bu yaklaşımda alternatif medyanın eleştirel medya içeriği sunarak kapitalist ideolojik medyanın ideolojik karakterini inkar etmesinin ardında özgürleştirici bir potansiyelin olduğu savunulmaktadır (Sandoval, 2009: 4).

Sandoval’a göre (2009: 4-5), alternatif medyayı tanımlayan yaklaşımların çoğunluğu özneldir ve katılım ve medya üretiminin demokratikleşmesi üzerinde durmaktadırlar. Yani çoğu yeni alternatif medya yaklaşımı, daha demokratik bir medya

23

* Rizom (Rhizome); Gilles Deleuze ve Felix Guattari’nin Kapitalizm ve Şizofreni (1972–1980) adlı eserlerinde geliştirdikleri felsefi bir kavramdır. Deleuze ve Guattaririzom terimini verinin sunumunda ve yorumunda hiyerarşik olmayan ve çoklu bir teoriyi anlatmak için kullanmışlardır. 1970 ve 1980’lerde her iki düşünür de Fransa’da alternatif bir radyo kurma konusuyla ilgilenmişlerdir. Bu dönemde ortaya attıkları rizomatik düşünce, heterojenlik, teknolojilerin, insanların, metinlerin çeşitliliği ve bunların birbirleriyle değişen bağlantılar üzerine odaklanır. Bir ağacın yapısına benzeyen, rizomatik bağlantılar, alternatif medya örgütlerinin yerel topluluklara temel teşkil etmesini ve böylelikle yerellikler arasındaki akışkanlığı sağlar. Aslında bu yaklaşım, alternatif medyanın yerel ve küresel arasındaki bölünmeyi engelleyen tarafını gösterir, hatta küresel ve yerel medyanın birbirlerini etkileme potansiyeli olduğunu ileri sürer (Akt: Aydoğan ve Kırık, 2012: 64).

sistemi kurmak için üretici ve medya içeriklerini tüketenler arasındaki bölünmeyi ortadan kaldırmanın gerekli olduğuna inanmaktadır.

Örneğin Nick Couldry (2003: 43), mevcut medya sisteminin esas sorunun halkın çoğunluğunun medya üretiminin dışında tutulması olduğunu söyler. Bu nedenle ticari kitle medyası “insanların inançları üzerinde toplumsal dünyamızı çerçeveleyen bir etki yaratmasına izin veren sembolik iktidarın yoğunlaştığı bir ortam haline gelmiştir.” Couldry’e göre alternatif medyanın özgürleştirici ve ilerici potansiyeli, medya üretim sürecine erişimi geniş halk kitlelerine açmakta yatmaktadır. Alternatif medya ürünlerini üreterek medya aktörlerinin güçlerini geri kazanmasına yapılan bu güçlü vurgu bu yaklaşımın öznelliğini göstermektedir (Sandoval, 2009: 5).

Brecht ve Enzensberger için de katılımcı medya üretimi, makro düzeyde daha demokratik bir medya sistemi kurmak için gereklidir ve bu yönüyle topluluk medyası yaklaşımları da katılımın alternatif medya üretimine dahil olan kesimlerin güçlendirilmesine katkıda bulunulması gerektiğini savunması açısından özneldir. Çünkü odak noktaları medya üretim sürecine erişim ve bireylerin güçlendirilmesi üzerinedir (Taylan, 2012: 38).

Nesnel yaklaşımlar ise öznel yaklaşımların aksine alternatif medyayı tanımlayan medya içeriği üzerinde durmaktadır. Medya içerikleri, medya üretiminin nihai bir sonucudur ve bu yüzden medya bir yapı olarak düşünülebilir (Sandoval, 2009: 8).

Nesnel yaklaşımın önemli temsilcilerinden olan Downing, alternatif medyayı “hegemonik siyaset, perspektifler ve önceliklere karşı alternatif bir bakışın ifadesi olarak tanımlamaktadır (Downing, 2001: V). Downing’e göre alternatif medya toplum içindeki marjinal grupların bilinçlenmesinde çok önemli bir rol oynar. Alternatif medya, Downing’in “başkaldırı iletişimi” olarak isimlendirdiği habercilik anlayışı ve yorumlarıyla statükoyla mücadele etmenin yanı sıra, bunların üretimi yoluyla da mücadele eder (Aydoğan ve Kırık, 2012: 64-65).

Alternatif medyanın haber üretim merkezi olarak gazetecilik uygulamalarıyla bütünleştiren bu görüşler, alternatif medyayı gazetecilik etik konuları içinde ele alarak; kaynak, temsil ve nesnellik unsurlarına odaklanır. Atton, alternatif medya ve geleneksel

medya arasındaki ilişkileri; haber çerçeveleme, temsil, etik ve normlar doğrultusunda inceleyen araştırmacılardandır (Pajnik and Downing, 2008: 10).

Alternatif medyayı, geleneksel medyanın karşı hegemonik eleştirisi olarak tanımlayan Atton (2002), alternatif medyanın statükoyla mücadele ettiğini vurgular. Alternatif medyanın statükoyla mücadelesi üzerine vurgu yapan araştırmalar Gramsci’nin hegemonya kavramından beslenmektedirler. Gramsci’nin düşüncesi ideolojiler aracılığıyla entelektüel ve siyasal değişim sürecine odaklanmaktadır. Bu süreç, farklı unsurlarla kurulmuş yeni bir sisteme eklemlenen ideolojik sistemdir.

Atton gibi Sullivan (1994), medya içeriğine yönelik bir alternatif medya tanımı yapmıştır. O alternatif medyayı, “kurulmuş ve kurumsal siyaseti reddeden ya da değiştiren (bu anlamda toplumsal değişimin savunucusu), veya geleneksel değerleri en azından eleştirel bir yeniden değerlendirmesini yapan” medya iletişimlerinin formu olarak tanımlar. Downing de (2001), alternatif medyayı; hegemonik siyaset, öncelikler ve bakış açılarına alternatif bir vizyonu ifade etmesi ve alternatif bir kamusal alan oluşturması bakımından radikal medya olarak tanımlar (akt: Sandoval, 2009: 9).