• Sonuç bulunamadı

1.2. HABER KAVRAMI

2.1.1. İletişimde Teknolojik Dönüşümler

Rogers (1986), kronolojik olarak insan iletişimini yazı, matbaacılık, telekomünikasyon ve etkileşimli (interaktif) iletişim olmak üzere dörde ayırır. Baldini de (2000: 5) bu süreci Tipografik Devrim, Gutenberg Devrimi ve Elektrik-Elektronik

Devrimi şeklinde üç temel başlıkla açıklar. Bu bağlamda telgrafın kâşifi Samuel

Morse’un 24 Mayıs 1844’te Baltimore’dan Washington’a ilk mors alfabesiyle yazdığı ünlü “What hath God wrought?” (Tanrı neler yaptı?) mesajıyla birlikte günümüz elektronik iletişim teknolojileri şekillenmeye başlamıştır.

Öte yandan, teknolojik yeniliklerin 19. yüzyılda, iletişim alanındaki kullanımının artması, iletişim ve teknoloji kavramlarının iç içe geçmesinin yanı sıra, iletişim teknolojilerinin bilgi toplumuna geçişin motor gücü olarak tanımlanmasıyla sonuçlanmıştır. İnsanoğlunun en büyük hayali olan uzağın yakın olması, uzakta olandan haberdar olma arzusunu iletişim teknolojilerindeki gelişmeler mümkün kılmıştır. 19. yüzyılın ilk yarısında telgrafın, ikinci yarısında telefonun yirminci yüzyılın başında ise telsiz iletişiminin keşfedilmesi uzaklıkların kalkmasında önemli rol oynamıştır. İletişim teknolojilerinin bilgisayar teknolojisi buluşması ise iletişim alanındaki teknolojinin gelişme hızının oldukça artmasını sağlamıştır (Özdemir, 2005: 205).

Sanayi devriminden sonra üçüncü bir devrim olarak görülen yeni iletişim teknolojilerinin (Toffler, 1981), özellikle 1970’ler sonrasında iletişim araçlarıyla etkileşimli olarak geliştirilmesi ve desteklenmesi sonucunda yaşanan gelişmelerin, durmaksızın devam ettiğine tanık olmaktayız. İletişim devrimi olarak tanımlanan bu süreci Van Dijk, yapısal iletişim devrimi ve teknik iletişim devrimi olmak üzere iki kategoride inceler. Dijk’e göre (1999: 6-7) yapısal devrimler, uzay ve zaman koordinatlarında gerçekleşen köklü değişikliklerken, teknik devrimler ise buluş ve üretime dayalıdır. Bunun yanı sıra iletişim devrimi birinci ve ikinci olmak üzere iki süreçte incelenmektedir.

James Beniger 1986 tarihli “The Control Revolution” başlıklı eserinde ilk kez birinci iletişim devriminin 19. yy. sonunda gerçekleştiğini ve 20. yy.’ın ilk yarısına kadar devam ettiğini belirtmiştir. James Beniger çalışmasında, Bilgi Toplumu olarak isimlendirilen iletişimdeki teknoloji temelli değişimlerin, 1950’lerin ortalarında

Amerika Birleşik Devletleri’nde, bir yüzyıl önce başlamış sosyal değişimlerin bir sonucu olarak ortaya çıktığını savunur.

1850’lerde sanayi devrimi sonucunda buhar enerjisi teknolojisinin üretim ve ulaşımda uygulanmasıyla, malzemenin işlenmesi büyük ölçüde hızlanmıştır. Örneğin, o dönem yeni inşa edilen demiryolları nispeten hızlı bir şekilde tüm ülkenin etrafında insanlar ve eşyalarını düşük bir maliyetle taşımaya başlamıştır. Ancak sanayi devrimi 1900’lü yıllarda, yaygın kullanılan yeni enerji teknolojilerini kontrol etmede başarısız olmuş ve bu durum bir kontrol krizine yol açmıştır.

Örneğin Beniger bu dönemde kaybolan vagonların sorununu belgelemektedir. Belgelere göre demiryolu araçlarını izleyebilmek için etkili teknolojiler, vagonların ülke çapında gezdiği demiryolu hatlarının kapasitesini yakalayamamıştır. Bu teknolojik denetim krizi ise Amerika’da bilgilendirme faaliyetlerinden yararlanma ihtiyacını yaratmış ve bu ihtiyacın giderilmesi ise 2. Dünya Savaşı sonrası dönemde bilgisayar ve diğer iletişim teknolojileriyle sağlanmıştır. Profesör Beniger’in teorisine göre son yıllarda bize gereken bilgi işleme faaliyetlerine olan ihtiyacımızı karşılayacak teknolojik araçlara sahip durumdayız (Rogers, 1986: 14) ve iletişim devrimi, 19 yüzyılın ikinci yarısından itibaren bugün hala kullandığımız telgraf, daktilo, transatlantik kablo, telefon, hareketli görüntü, radyo ve televizyon gibi araçların gelişmesiyle yani iletişim teknolojilerindeki ilerlemelerle başlamıştır.

20. yüzyılın ilk yarısından günümüze kadar devam eden süreci ise Frederick Williams, 1982 tarihli “The Comminications Revolution” isimli kitabında İkinci İletişim

Devrimi olarak tanımlar. Mikroişlemciler, kablo televizyon, fiber optik kablolar, uydu

yayıncılığı, teletekst, e-posta, video konferans, e-sohbet ve internet gibi birçok alanı içinde barındıran bu dijital devrim; bilgisayar, telekomünikasyon ve mikroelektronik alanlarında meydana gelen gelişmelerin sonucudur (Timisi, 2003: 1).

Söz konusu devrimin etkisi, yalnızca fazla televizyon ve radyo yayıncılığı anlamına gelmemekte, aynı zamanda eski dünyanın tekli yayıncılık algılayışı yerine, seçime dayalı, daha iyi bir yayıncılık ortamının gelişmesine olanak tanımaktadır (Graham, 2002: 30). Yayıncılık ortamlarının bu denli gelişmesi ise yeni medya olarak adlandırılan süreçle sonuçlanmıştır.

Bilgisayar ve bilgi-işlem alanında kaydedilen gelişmelerin iletişim alanına uyarlanması sonucunda yeni medya olarak da tanımlanan, Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) veya Bilişim Teknolojileri (BT) biçimlenmeye başlamıştır (Törenli, 2005: 88). İletişim alt yapısında meydana gelen köklü değişimler sonucunda iletişim teknolojilerinde zamansal olarak eski ve yeni şeklinde farklı bir sınıflandırılma yoluna gidilmiştir. 1986 yılında yapılan UNESCO uzmanlar toplantısında radyo ve televizyon gibi basın teknolojisine dayalı ürünler geleneksel medya olarak tanımlanırken; video, kablo, uydu yayıncılığı, videotekst ve teletekst gibi araçlar da yeni iletişim araçları olarak belirlenmiştir (Timisi, 2003: 80).

Yayıncılık, 1980’lere kadar üç ayrı alan olarak gelişmiştir. Telekom ve bilgi-işlem sektörlerinin yöndeşmesi (convergence), sürekli yeni teknolojik araçları ve bunların yeni olanakları ortaya çıkartmaktadır (Tuncel, 2003: 85). Bunun tipik örneklerinden biri, ülkemizde de uydu üzerinden başlayan sayısal uydu yayıncılığıdır (Digiturk, Dsmart). Uydu, dijital ve dijital kablolu yayıncılığın gelişimi, birçok televizyon ve radyo yayınına erişebilmiştir. Ayrıca yayın sağlayıcıların oluşturmuş olduğu paket programlar interaktif bir şekilde kullanıcılarla paylaşılabilmeye başlamıştır (Smith, 2002: 26). Bilgisayarların ve/veya mikroişlemcilerin telefon gibi eski gibi eski bir teknolojiyle birleşmesi, sistemin bütünler arasında, ayrıca kullanıcı ile sistemin bütünü arasındaki etkileşimi artırmaktadır (Geray, 2003: 19-20).

Tüm bu gelişmeler değerlendirildiğinde teknolojide ve buna bağlı olarak iletişim teknolojisinde ortaya çıkan… yeniliklerin birbiriyle yakından ilişkili sayısallaşma,

bilgi-İşlem, uydu, veri sıkıştırma-saklama, fiber obtik kablo teknolojilerinin yeni

medyanın da teknolojik temelini oluşturduğunu söyleyebiliriz (Törenli, 2005: 98). Özellikle İnternet ve dijital yayıncılık alanındaki baş döndürücü gelişmeler medya kurumlarının işleyişinde, örgütlenme yapısında ve kendi aralarındaki ilişkilerinde önemli değişiklikler yaşanmasına neden olmuştur. Bugün gazeteler, bilgisayar yazılım paketleri, müzik ve film CD-ROM’lar elektronik ortama çevrilerek (sayısallaştırılarak) taşınabilmekte ve tüketiciye sayısal olarak iletilebilmektedir (Özdemir, 2005: 218). Türkiye’de bahsi geçen teknolojik gelişmeler doğrultusunda yaşanan değişimlere örnek olarak, ulusal bir gazete olan Radikal’in basılı yayınına son vererek, dijital gazete olarak yayın hayatına devam etmesi gösterilebilir.

Günümüzde yeni iletişim teknolojilerindeki en önemli göstergelerinden olan akıllı telefonlar ise yeni medya ortamlarının en önemli araçlarından biri olma özelliği ile hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı birçok özelliği bünyesinde bulunduran akıllı telefonlar geniş bir kullanıcı ağına ulaşmıştır. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) raporlarına göre 2015 yılında Türkiye’de 72 milyondan fazla mobil abone bulunmaktadır ve 3G abone sayısı yaklaşık 60 milyondur.3

Akıllı telefon, kullanıcılarına sunduğu sürekli bağlantıda olabilme özelliği ile sosyal medya kullanım pratiklerine de yeni bir boyut getirmiştir (Hinton ve Hjorth, 2013: 123).

Gelişimine halen devam eden dijital teknik ve çoklu yayıncılık sistemleri geleneksel medyanın egemenliğine son vermiş olmasa da gücün dağılmasına yol almıştır. Bunun sonucunda ise sistemin yeniden yapılandırılmasını gerektiren yeni bir dönem başlamıştır.