• Sonuç bulunamadı

3.1. METODOLOJİ

3.1.6. Yöntem

3.1.6.2. Eleştirel Söylem Analizi

Dilsel pratiklerin mücadele alanı olan söylem, ideolojinin temel belirleyicilerini ele vermektedir. Söylemimizin çoğu, özellikle de grupların üyeleri olarak konuştuğumuzda, ideolojik temelli görüşlerimizi ifade etmede kullanılmaktadır. Bu bağlamda söylem, ideolojilerin yeniden üretiminde ve günlük ifadelerde önemli bir rol oynar (Van Dijk, 2003a: 13, 18).

Söylem yapılar tarafından biçimlendirilir, ama biçimlendirilmesine ve yeniden biçimlendirilmesine, yeniden üretimine ve dönüşümüne de katkıda bulunur. Bu yapılar doğrudan söylemsel/ideolojik bir doğaya sahiptir. Söylem, toplumsal dünyayı dolduran ilişkilerin, özne ve nesnelerin üretilmesine ve sürekli yeniden üretilmesine katkıda bulunur (Fairclough, 2003: 159). İdeoloji ise toplumsal oluşum olarak yalnızca dil ile ortaya çıkabilmesi ve ancak dilde anlatım bulması nedeniyle, bir dil pratiği olan söylemle doğrudan ilişkilidir (Ilgın, 2003: 293).

Bir süreç olarak söylem, konuşma ve anlatım eylemlerinin içsel kurallarıyla üretilir. Söylemin kendi içsel kuralları, söylem düzenlerini oluşturur; söylem, düzenlenmiş/seçilmiş söylemlerin bir araya gelmesidir (Sözen, 1999: 20). Knoblauch’a göre söylem, iktidara sahiptir veya söylemde hegemonyal bir konuma sahip olan, iktidara da sahip olmaktadır (Alver, 2009: 37). Van Dijk’a da haberlerin; seçmeci kaynak kullanımı, tek tip haber temposu ve haber başlığının seçimi yöntemiyle toplumsal iktidarın içinde kurulduğu ve yeniden üretildiği metinler olduğunu savunur (Keskin, 2004: 392).

Bu bağlamda medya içerikleri, toplumsal ilişkilerin kurulmasında ve yeniden üretilmesinde aktif bir rol oynaması sebebiyle sembolik bir zemin inşa etmektedir. Hal böyleyken içinde yaşadığımız toplumsallıkta mevcut olan iktidar mücadelelerinin her türlüsünün, direnmenin, çelişkili anlamların, medya metinlerindeki karşılığının ne olduğunu görebilmek düşüncesiyle dikkatler medyaya yöneltilmektedir. Bu bağlamda medya içeriklerinin gerçekleri doğru ya da yanlış yansıttığından hareketle, gerçek dünya ve medya dünyasının ilişkisi sorgulanmaktadır (Dursun, 2001: 8). Medyanın gerçeği yansıtmadığına inananlar medya metinlerini oluşturma gücünü elinde bulunduranların kendi ideolojileri doğrultusunda, metinleri yeniden ürettiğini savunur. Eleştirel söylem

analizi yöntemiyle medya metinlerinde üretilen egemen ideolojiye ait söylemler belirlenmeye çalışılmaktadır.

Van Dijk (1999), medyadaki bu söylem yeniden üretilirken hangi aktörlerin kamuya sunulacağına, hangi kaynakların kullanılacağına, haber başlıklarının seçimine, ne söyleneceğine ve de nasıl söyleneceğine karar verilerek inşa edildiğini vurgularken, haberdeki anlamı ve ideolojiyi oluşturan söylemin ana unsurlarının; “kaynaklarla bağlantılar, haberin üslubu, nasıl sunulduğu, hangi alıntıların yapıldığı, egemen başlıkların neler olduğu, metinde ne gibi çağrışımların üretildiği” olduğu kabulünden hareket eder (akt: Şeker ve Şeker, 2011: 520). Van Dijk, mevcut güç/iktidar ilişkilerinin söylem analizi içinde nasıl kurulduğunu açıklarken, bu ilişkilere eleştirel bir yaklaşımla bakmaktadır (İnal, 1996:96).

Söylem analizi çalışmalarında adından en fazla söz edilen araştırmacılardan biri olan van Dijk, haber çözümlemelerini ele alış biçimiyle diğer araştıramacılardan ayrılarak, medya söylemini metine yönelik yorumsal ve bağlama dayalı sosyal gelenek şeklindeki geleneksel yaklaşımların harmanlandığı analitik bir çerçevede değerlendirmektedir (Ülkü, 2004: 374,375). Bu bağlamda medya metinlerinin oluşturma aşamasında yeniden üretildiğini savunan ve eleştirel söylem çözümlemesinde haber üzerine yoğunlaşan van Dijk (1988: 9), medya metinlerini sistematik bir şekilde inceleyerek haberi kamu söyleminin bir formu olarak kabul etmektedir.

Dili ve dilin kullanımına ilişkin teorik ve yöntemsel bir yaklaşımı temsil eden söylem analizinin çözümlediği söylemler; metinler, konuşmalar, mesajlar, diyaloglar ve haberleşmeler tarafından tespit edilmektedir (Dijk, 1988: 24). Öte yandan söylem analizi sadece metin yapılarını incelemez ayrıca, anlamlar, fikirler ve ideolojiler de bu yöntemle açığa çıkarılmaya çalışılır. Bu da olay hakkında metnin sahip olmadığı fakat dil kullanıcılarının zihinsel sürecine ilişkin anlamları gösterir (Sözen, 1999: 42).

Van Dijk, haberi bir söylem olarak ele alır, çünkü haberin içinde yeniden üretildiği toplumsal formasyon ve söylemsel formasyonun incelenmesi gerekir. Haberi bir söylem olarak çözümlemek, haberi hazırlandığı süreçlerden ve mevcut toplumsal yapı içindeki güç/iktidar ilişkileri kapsamında incelemek demektir (akt: Toruk ve Sine, 2012: 358).

Kelime ve cümlelerin tonlama ve vurgusu; sayfa düzeni, genişliği, yapıların yaratabileceği etki ve yazı karakteri gibi anlamları çarpıcı hale getirebilir. Sözdizimsel yapılar tanımı itibariyle kelimeler, cümlecikler ve cümleler hiyerarşisi ve düzeniyle ilgilidir. Bu nedenle belirli eylemlerin failliği ve sorumluluğu gibi birtakım anlamları vurgulayabilirler. Bu yapılar öyle şekilde kurgulanabilir ki; yapılandırdıkları ideolojik anlamları vurgular veya vurgulamaz (Van Dijk, 2003a: 111).

Van Dijk, haber analizinde kullandığı söylem çözümlemesi yönteminde, dilin gramerine duyarlı olarak haberi makro ve mikro yapılarında inceler. Makro yapı, tematik ve şematik olmak üzere iki grupta incelenir. Tematik çözümleme kapsamında üst başlık, başlık, alt başlık, spot ve haber girişleri ele alınmaktadır (van Dijk, 1988: 15). Aynı zamanda haberde yer alan temalar tespit edilip, bu temaların birbiriyle ilişkisini içeren tematik hiyerarşi ortaya çıkarılmaktadır (Keskin, 2004: 392). Haber söyleminde, bu makro yapının en belirgini, geleneksel olarak başlıkta ve giriş paragrafında belirtilmektedir (van Dijk, 2007: 169). Makro yapının bir diğer ayağı olan şematik çözümleme ise durum ve yorum bölümlerinden oluşmaktadır. Durum ve yorum bölümlerinde ana olayın ele alınış biçimi, sonuçlar, arka plan ve bağlam bilgileri tespit edilmektedir (van Dijk, 1988: 16). Yorum kısmında ise olayın gerçek kaynakları ve olaya konu olmuş tarafların tepkileri, açıklamaları incelenir.

Mikro yapı incelemesinde ise söylemin dilin birimlerine yansıyan izleri aranır. Kelime seçimleri, cümle yapıları ve cümleler arasında kurulan nedensellik ilişkileri, retorikle ilişkilendirilerek incelenir (van Dijk, 1988). Haberin mikro yapısal özellikleri söylemin kurulmasında oldukça önemli bir yere sahiptir. Mikro çözümlemede sentaktik (sözdizimsel) uyum, kelime (lexical) seçimleri ve haberin retoriği incelenir. Habercilerin sentaktik ve lexical seçimleri haberin içine karışan farklı ideolojik söylemlerin tespit edilmesinde yardımcı olmaktadır (İnal, 1996: 142). Haberin sentaksının aktif ya da pasif kullanımı, bir cümlenin anlamının farklı olmasına yol açabilmektedir.

Lexical çözümlemede sözcüklerin düz ve yan anlamlarının ne olduğu vurgulanırken, niçin özellikle o sözcüğün tercih edildiği üzerinde durulmaktadır (Devran, 2010: 65). Bu konuda Van Dijk (1988: 28), “terörist” yerine, “gerilla” sözcüğünün kullanılmasının muhabir veya editörün seçimini açığa çıkardığına dikkat

çekmektedir. Mikro yapının son yağı olan retoriğe yönelik incelemede ise bir takım ideolojik görüşlerin belirlenmesi için, kullanılan abartılar/örmeceler gibi biçem figürleri üzerinde yoğunlaşılmıştır. Bu biçem figürlerinin hangi ideolojik göndermelere sahip olduğunu öğrenmek için, yapılandırdıkları anlamların incelenmesi gerekmektedir (Van Dijk, 2003a: 75).

Aynı zamanda söz konusu anlamsal bağların ortaya çıkarılmasını hedefleyen söylem analizi, dil kullanımı birimlerine dair açıklamalar üretir. Bu bağlamların bir ayağı olan semantik çözümlemenin en güçlü kavramlardan biri imadır. Kelimeler, cümleler ve diğer metinsel ifadeler, art alan bilgisine dayanılarak çıkarımda bulunulabilecek içerikleri veya iddiaları, ima yoluyla ortaya koyabilir. Bu özelliği ile söylem ve iletişim önemli ideolojik boyutlara sahiptir (Van Dijk: 1991). Haber metinleri içine yerleşmiş ideolojik kodların ortaya çıkarılabilmesi için semantik (anlambilimsel) çözümlemenin yanı sıra sentaktik (sözdizimsel) uyum, kelime (lexical) seçimleri ve haberin retoriğinin incelenmesi gerekmektedir (Şeker, 2003: 105).

Taksim Gezi Parkı olayları 1 aydan fazla bir süre zarfında Türk ve dünya basınının gündeminde kalmıştır. Bu süreçte farklı ideolojik çizgilerde yayın yapan medya organlarında Gezi Parkı konulu çok çeşitli söylemler üretilmiştir. Öte yandan bu medya organlarına alternatif duruşuyla Gezi Parkı olaylarının kahramanı olarak tanımlanan Twitter’da da haber niteliğinde söylemler üretilmiştir. Tüm bu söylemler; güç ilişkileri, ideolojiler, değerler ve kimlik tanımlamaları gibi çeşitli toplumsal olguların dilsel kurgulamalar yoluyla bireylere ve toplumsal düzene nasıl yansıdığı ve nasıl işlendiğini ortaya çıkarması (van Dijk, 2003b) açısından eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Araştırmada, van Dijk’in belirlediği makro ve mikro belirleyiciler temel alınmıştır.

En önemli kitle iletişim araçlarından olan gazete ve televizyonun birincil işlevi toplumsal olayları kamuoyuna duyurup, haberdar etmektir. Ancak bu araçlar mevcut toplumsal güç ve iktidar ilişkilerini pekiştirerek dahil oldukları statükonun devamını sağlayan ideolojik birer araç vazifesi görmektedirler. Bu bağlamda Gezi Parkı olaylarında çokça tartışılan “gerçekte olan”, “medyanın gösterdiği gerçek” arasındaki ayrımı tespit etmek için televizyon, gazete ve twitter Van Dijk eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir.

Gezi Parkı olayların ilk günü olan 27 Mayıs 2013’ten başlayarak 27 Haziran 2013 tarihine kadar ki zaman diliminde yayınlanan ATV, NTV, Bugün TV, Kanal D Ana Haber Bültenleri; Hürriyet, Sabah, Yeni Şafak, Cumhuriyet gazeteleri ayrıca çalışmaya özel olarak kodlanan twitter ölçme programı kapsamında elde edilen tweetlerörneklem olarak ele alınmıştır.

Çalışmada kullanılan temel yöntem olan söylem analiziyle ise geleneksel ve alternatif medya arasındaki söylemsel fark veya benzerliklerin ortaya konulması hedeflenmiştir.